Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/29 E. 2023/581 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/29
KARAR NO: 2023/581
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12.07.2021
NUMARASI: 2021/473 E. – 2021/551 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız rekabetten kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle, dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine dair verilen karara, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin köklü ve saygın bir uluslararası nakliye ve lojistik şirketi olduğunu, davalı …’in müvekkili şirkette 2015 yılından beri “…” olarak üst düzey yönetici konumu ile çalıştığını, diğer davalı …’nun ise 2003 yılından beri 17 yıldır çalışmakta olduğunu, son olarak deniz ithalat müdürü-üst düzey yönetici olarak çalıştığını, 21/08/2020 tarihinde istifa ederek iş yerinden ayrıldığını, kıdem vd. tazminatlarını da aldığını, davalı şahısların hiçbir gerekçe olmaksızın ve ailevi nedenler ileri sürerek istifa etmek suretiyle iş yerinden ayrıldığını, davalı şahısların müvekkili şirketin en önemli ve büyük müşterilerine bakan müdür sıfatına haiz kişiler olduğunu, şirketin en önemli müşterilerinin tüm gizli ve ticari verilerine sahip olduklarını, davalılardan …’in istifa dilekçesini vermeden önce planlı bir şekilde müvekkili şirkete ait gizli ve ticari müşteri verilerini ve tüm mali kayıtlarını kendi şahsi mailine yollayarak ticari verileri haksız olarak ele geçirdiğini, bu durumun şirketin bilgi işlem birimi tarafından da fark edildiğini ve yapılan inceleme sonucunda Bilgi Güvenliği İhlal Olay Bildirimi Formu tanzim edildiğini ve imza altına alındığını, tespit tutanağına göre, davalının eylemlerinin ”bilgi hırsızlığı, kötü niyetli girişim” niteliğinde olduğuna yönelik tespit yapıldığını ve içeriğinin Mars ve müşterilerine ait gizli bilgiler olduğunun görüldüğünü, keza dilekçeleri ekinde sunacakları kayıt ve bilgisayar verileri ile bu durumun yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda da açıkça saptanacağını, davalı …’in bu bilgileri müvekkili şirkette beraber çalışırken samimi olduğu ve kendisinden 2 ay önce işten istifa ile ayrılan …’nun şirketine işbirliği için müvekkil müşterilerine bu bilgileri ulaştırdığını, davalı …’nun istifa ettikten 6 gün sonra işbirlikçi şirket … A.Ş’nin kurulduğunu, şirketin kağıt üzerinde … isimli bir kişi üzerinden gösterildiğini, davalı …’nun bu şirketin ortağı olduğunu, iş platformu olan … de …’nun kendisini ”… Tic. A.Ş (…) de ORTAK” olarak tanıttığını, davalı …’in, 3.kişi … ile birlikte müvekkili şirketten başka kişilere de iş teklifleri yaptığını, müşterilerine haksız tekliflerle elde ettiğini, davalı gerçek kişilerin müvekkil şirkette çalışmaları nedeniyle tüm fiyatları, ilgilileri, kar marjlarını, tedarikçileri ve diğer tüm ticari kritik bilgileri edinmiş ve kopyalamış olan şüphelilerin bu yolla müvekkilin işlerini ve müşterilerini çalmak için hareket ettiklerini, davalılar … ve … aracılığı ile müvekkil şirketten elde ettiği verileri kullanarak şirket kurduğunu ve haksız kazanç elde ettiğini, bu nedenle davalılar hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2021/14224 nolu soruşturma numarası ile haklarında soruşturmanın devam ettiğini, beyan ederek haksız rekabet sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere kasıt ile zarara sebep veren davalıların haksız rekabet nitelikli eylemleri olan müşteri ayartma ve çalışma faaliyetlerinin tespiti /menini ve durdurulmasını, fazlaya ilişkin talep ve ıslah hakları saklı kalmak üzere şimdilik 150.000-Tl maddi, 15.000-TL manevi tazminatı, haksız fiil tarih itibariyle en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. Bu durumda da somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması gerekecektir. Taraflar arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi akdedildiği ve bu sözleşmenin davalı işçilerin istifa ederek davacı şirketten ayrıldıkları tarihe kadar devam ettiği ileri sürülmüştür. Bir başka deyişle, davalı işçiler davacı şirkette taraflar arasında akdedilen belirsiz süreli iş akdine bağlı olarak istifa ettikleri tarihe kadar işçi olarak çalışmıştır. Taraflar arasındaki hukuki ilişki hizmet sözleşmesi mahiyetindedir. O halde yukarıdaki açıklamalar ile birlikte değerlendirildiğinde; 7036 sayılı yasanın, 6102 sayılı TTK’dan sonra yürürlüğe girdiği ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirdiği, özel nitelikte olan ve daha sonra yürürlüğe giren 7036 sayılı yasada, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar yönünden herhangi bir ayırım yapılmadığı, aksine iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceğinin belirtildiği, bu haliyle de, somut olayda 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olduğu…” gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, HMK’nın 20.maddesindeki prosedür çerçevesinde dava dosyasının görevli iş mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, mahkemenin iş mahkemesinin görevli olduğuna dair kararın yerinde olmadığını, davanın TBK’nın 444 vd maddelerinde düzenlenen rekabet yasağına aykırılık sebebiyle cezayı şart talebi olmayıp doğrudan TTK’nın 54 vd maddelerinde düzenlenen haksız rekabetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebinden oluştuğunu, görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 56.vd maddeleri uyarınca, haksız rekabetin tespiti, meni, durdurulması maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olmalı (nispi ticari dava) ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı yönünde düzenlenme (mutlak ticari dava) olmalıdır. Somut uyuşmazlık, davalıların TTK’nın 54 vd maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümlerine aykırı davranmış oldukları iddiası ile açılan haksız rekabet eylemlerinin tespiti, haksız rekabetin durdurulması ve maddi manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde TTK’da düzenlenen haksız rekabet hükümlerine dayanarak iş bu davayı açmıştır. Haksız rekabet TTK’nın 4. maddesinde sayılan mutlak ticari davalardandır. Davalılardan gerçek kişilerin davacı şirketin eski çalışanı olması mahkemenin görevini değiştirmeyecektir. Bir an için davalı gerçek kişilerin işçi olduğu kabul edilse bile mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.” şeklinde bir düzenleme getirmiş iken 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” düzenlemesi getirilmiştir (Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu kapsamındaki uyuşmazlıklar, eski Kanun döneminde de iş mahkemelerinin görev alanı içinde kalmaktaydı).Görüldüğü üzere, iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen her iki kanun da iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakma görevini iş mahkemelerine vermiştir. Aralarındaki fark ise, İş Kanunu kapsamında kalmayıp sadece TBK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi olan sözleşmelerden kaynaklı hukuk uyuşmazlıklarının da iş mahkemesinin görev alınına alınmasından ibarettir. Bu husus, 7036 sayılı Kanun’un 5. madde gerekçesinde; “Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan düzenleme ile, iş mahkemelerinin görev alanı genişletilerek 5521 sayılı Kanunda düzenlenen uyuşmazlıkların yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısım Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerinden (genel hizmet sözleşmesi, pazarlamacılık sözleşmesi ve evde hizmet sözleşmesi) kaynaklanan işçi ve işveren uyuşmazlıkları da kapsama alınmaktadır. Ayrıca sadece 4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler değil 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamındaki gazeteciler ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamındaki gemiadamları da kapsama alınmakta ve bunlar ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinin bakacağı kabul edilmektedir. Bu düzenlemeler 5953 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi ve 854 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle de uyumludur. Böylece iş mahkemeleri, işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımla, işçi ve işveren arasında iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesi sağlanacak, uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edilecek ve yargı yoluna başvuranların hakları daha iyi korunacaktır” şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, Kanun gerekçesinde, TTK’nın 4/1-c maddesinin yürürlükten kaldırıldığına dair bir iradenin varlığından bahsedilmemiştir. 7036 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve 5. maddesinin gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenleme ile kanun koyucunun TTK’nın 4/1-c ve dolayısıyla aynı Kanun’un 5. maddesindeki düzenlemeyi bertaraf etmek gibi bir arzu ve iradesinin bulunmadığı, aksine TTK’nın anılan hükümlerinin 1956 tarihli eTTK’dan bu yana hiç değişmeden gelmesinin kanun koyucunun bu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi yönündeki iradesinin ne derece güçlü olduğunu gösterdiği, sonuçta 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile TTK arasında üstünlüğün TTK’ya tanınması gerektiği ve TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı anlaşmasından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir (İbrahim Çağrı Zengin, “Pazarlamacının -ve İşçinin- Taraf Olduğu Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümünde Görevli Mahkeme- 7036 Sayılı (Yeni) İş Mahkemeleri Kanunu Bakımından Değerlendirme”, İÜHFM, C: LXXV, S: 2, 2017, s.809).Ticari davaları düzenleyen TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir (Yargıtay 9. HD’nin 2015/33389 E- 2019/2979 K sayılı, 07.02.2019 tarihli kararı. Yargıtay 11. HD’nin yerleşik içtihadı da bu yöndedir: Yüksek 11. HD’nin 2014/19137 E- 2015/1379 K sayılı, 06.02.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2015/4187 E- 2015/5893 K sayılı, 27.04.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2016/11603 E- 2018/3697 K sayılı, 17.05.2018 tarihli kararı; Yargıtay HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 karar sayılı kararı). Kaldı ki Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasında bu konudaki farklı uygulamalara ilişkin uyuşmazlığın giderilmesi konusunda Yargıtay 11 HD 03.12.2021 tarih 2021/1530 E 2021/6811 K sayılı kararı ile bu sorun çözüme kavuşmuş, söz konusu uyuşmazlıklarda Asliye Ticaret mahkemelerinin görevli olduğu hükme bağlanmıştır. Bu açıklamalar ışığında mutlak ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığa ticaret mahkemesince bakılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.06.04.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.