Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2415 E. 2023/1194 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2415
KARAR NO: 2023/1194
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2021
NUMARASI: 2017/534 Esas, 2021/1075 Karar
DAVANIN KONUSU: Yöneticinin azli
Taraflar arasındaki yöneticinin azli davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette diğer davalılar ile hissedar olduğunu, davalılar … ve …’ın şirketin kuruluşundan itibaren ilk beş yıl için müştereken temsil ve ilzama yetkili müdürler olarak göreve başladıklarını, şirketin daha önce … Ltd. Şti. şeklindeki unvanın 18.09.2014 gün 8656 sayılı Ticaret sicil gazetesinde yayımlanan, 12.09.2014 tarihli genel kurul kararıyla … Hizmetleri Ltd. Şti. olarak değiştirildiğini, ticari işletme kayıtlarından da görüleceği üzere dava konusu ihtilaflar gün yüzüne çıkana kadar davalı şirketin kârlı ve gelir getiren bir işletme olduğunu, yeteri kadar öğrenci kaydı da bulunduğunu, müvekkilinin davalı …’in şirket kurulduğu dönemde evli olduklarını, sonra boşanma davası açıldığını, davalıların müvekkilini şirketten dışlanmaya ve şirketle ilgili hiçbir işleme dahil edilmemeye başlandığını, davalıların, davalı şirket nezdinde hukuka aykırı işlemler yaptığını, oy birliğiyle alınabilecek kararları dahi davacının yokluğunda aldıklarını, davalı …’in uzaklaştırma kararı aldırmasıyla müvekkilinin müşterek konuttan, okul ve iş yerinden uzaklaştırılmasına karar verildiğini, müvekkilinin, %25 pay sahibi olduğu şirkete girişinin bu şekilde yasaklandığını, hissedar olan davacının bilgi alma ve inceleme hakkının kullandırılmadığını, kendisine hiçbir bilgi verilmediğini, şirket mal varlığının günden güne eridiğini, kredi ve vergi borçları birbiri üstüne binerek altından kalkılamaz hale geldiğini, müvekkilinin şirkete ait kayıt ve defterleri inceleme talebinde bulunmasına rağmen davalıların müvekkilinin bu hakkını kullanmasını engellediğini, şirketin yegane malvarlığı olan okulun müvekkilinin bilgisi ve onayı dışında devredildiğini, bu okulun adı, yine müvekkilinin bilgisi ve onayı dışında “…” olarak değiştirildiğini, bu şekilde şirketin en büyük malvarlığı değerinin davalılarca elden çıkartıldığını, şirket malvarlığını ve şirket gelirlerini, kendi hesaplarına aktardıklarını, kendi menfaatleri için kullanıp şirkete karşı borçlanma yasağını ihlal ettiklerini, davalılara göre daha az hissesi bulunan müvekkilinin eli kolu bağlı şekilde kaldığını, davalı …’ın ayrıca şirketin faaliyet konusu olan eğitim faaliyetleri ile ilgili olarak ayrı bir eğitim işletmesi bulunduğunu, bu davalının böylece şirkete karşı rekabet yasağını ihlal ettiğini, davalı şirketin halen borca batık ve zararda olduğunu, alacaklıların, davalılara ulaşamadıkları için müvekkilini arayıp borçların ödenmesini istediğini, resmi kayıtları davacı ile paylaşılmadığı için zararın miktarının mahkemece yapılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkarılabileceğini, okul için bir çok masraf yapıldığını, bunda müvekkilinin de payı olduğunu, davalı şirketin gelirlerinde düşüklük ve sermaye kaybı olduğunun, bunun müdürler tarafından yapılan işlemler sonucu ortaya çıktığını, sermaye kaybı ve borca batıklık durumu nedeniyle davalı şirketin ve dolayısıyla davacının zarara uğramasına sebebiyet verdiklerini, davalı müdürlerin kusurlu olduğunu, şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği de kaybettiklerini, bu sebeple davalılar … ve …’ın yönetim haklarının ve temsil yetkilerinin kaldırılarak müdürlükten azilleri gerektiğini, dava sürecinde ise müvekkilinin daha fazla mağdur olmaması, ileride telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkmasının engellenmesi amacıyla davalı şirkete ivedi olarak kayyım tayin edilmesi zaruret bulunduğunu ileri sürerek, öncelikle ve ivedilikle, müvekkilinin ileride telafisi mümkün olmayacak zararlarla karşılaşmamasını teminen haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunduğundan, davalılar … ve …’ın ortağı ve müdürleri bulundukları diğer davalı şirketin içini boşaltmak suretiyle şirketi zarara uğratmaları, diğer ortak olan davacının haklarını ihlal etmeleri nedeniyle müvekkili aleyhine işlemler oluşturan ve hukuka aykırı olarak şirkete borçlanma yasağını ihlal eden eylemlerinin tespit edilmesi amacıyla ivedi olarak şirkete ait kuruluştan itibaren, günümüze kadar olan kayıtlarını içerir şekilde tüm şirket kayıtlarının (ticari defter ve kayıtlar, hesaplar vs.) ve bahsi geçen ve hatta şu anda öngörülemeyen usulsüz tüm işlemlerin konusunda uzman bir yeminli mali müşavir, bir denetçi ve bir hukukçudan oluşturulacak üçlü bilirkişi heyeti vasıtasıyla, mahkemece verilebilecek mümkün olan en geniş yetki ile tüm şirket defter ve kayıtlarının, hesaplarının incelenmesine, şirketin faaliyet konusu dahilinde işlettiği okul için kiralanan binanın maliyet değeri ile bu bina nezdinde şirket ve ortaklar tarafından yapılan masrafların belirlenmesi, şayet ortada bir devir varsa şirket malvarlığı değerinin ne kadarının devre konu edildiği ve bu kapsamda müvekkiline düşen payın miktarının tespitine, şirkete ait ticari defter ve kayıtların incelenmesi ve davalı tarafın hukuka aykırı işlem ve eylemlerinin tespiti sürecinde, davalıların iyi niyet kuralına aykırı davranarak davalı şirketin içini boşaltma işlemlerini hızlandırma ihtimaline binaen müvekkilinin daha fazla hak kaybına uğramaması ve ileride telafisi mümkün olamayacak zararlara mahal verilmemesi amacıyla tedbiren tensip zaptı ile birlikte, davalılar … ve …’ın ortağı ve müdürü bulundukları davalı şirkete mahkemece kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbire, mahkemece yapılacak tespit neticesinde davalıların ortaya çıkacak bütün hukuka aykırı ve usulsüz eylemleri nedeniyle davalı şirket ile müvekkilinin daha fazla zarara uğramasını engellemek amacıyla davalılar … ve … ’ın şirketi yönetim hakkı ve temsil yetkilerinin kaldırılarak şirket müdürlüğünden azillerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, savunmasında özetle; davacının işletildiğini ve rekabet yasağına konu ettiği okulun ortağı olduğu şirketten daha önce işletilmeye başlandığını ve davacının bundan haberdar olduğunu, TTK 231. maddesi gereğince zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davacının şirket toplantılarına usulünce davet edildiğini ve katılmadığı için karar alınamadığını, TTK 445. maddesi gereğince alınan kararlara karşı hak düşürücü sürenin geçirildiğini, davacının iddialarının asılsız bulunduğunu, boşanma davasında alınan uzaklaştırma kararının okula gelip gitmesine engel oluşturmadığını, davacının 14.03.2017 tarihli toplantıya katıldığını, şirketin içinin boşaltıldığı iddiasının asılsız olduğunu, ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, şirket yöneticilerinin azli talebine ilişkin olup, uyuşmazlık; davalı şirket yöneticilerinin azli nedenlerinin bulunup bulunmadığı hususlarındandır. Davalı şirkete ilişkin ticaret sicil kayıtları incelendiğinde; taraflarca 18.04.2014 tarihinde … Tic. Ltd.Şti.’nin kurulduğu, şirket ünvanının 18.09.2014 tarihinde … Hizmetleri Tic. Ltd.Şti, olarak değiştirildiği, kuruluşta 50.000,00 TL olan şirket sermayesinin ortaklar arasında dağılımınını davacı için 12.500,00 TL, davalı … için 12.500,00 TL, davalı … için 25.000,00TL olduğu, şirketin ilk 5 yıl için müdürlerinin müştereken … ve … olduğu, şirket müdürlerinin görev süreleri 18.04.2019 tarihinde bitmiş olup, yeni görevlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Davalı şirket 27.08.2014 tarihinde … ve … kurum kodları ile “…” ve …” kurum adlarıyla iki özel okul açmış, Şirket müdürler kurulunun 06.12.2016 tarih ve 3 sayılı kararı ile, bu okulların çalışma ruhsatlarının dava dışı toplam 20.000,00 TL bedel karşılığında “… Hiz. Tic. Ltd. Şti.’ne devredilmiş olduğu ve okulların isimlerinin “…” ve “…” olarak değiştirilmiş olduğu, okulların faaliyetlerine devam ettikleri Büyükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ‘nün 03.01.2019 tarihli yazı cevabından anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularında inceleme yaptırılarak, …, … ve …’den rapor alınmasına karar verilmiş, 17/10/2018 havale tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak;”1.) Davalı … Hizm. Ltd. Şti.’nin kurumlar vergisi beyannamelerinin İncelenmesinden şirketin 2015 yılında 252.209,05 TL tutarında net kar elde ettiği ve 2016 yılında 1.405.640,86 TL tutarında net zarar elde ettiği ve bu zararın 1.423.653,61 TL kısmının 689 Diğer olağandışı gider ve zararlar hesabından meydana geldiği ( 689.01 diğer olağandışı giderler 904.255,37 TL, 689.02 demirbaş satış zararı ve 689.03 6736 sayılı kanunun 5-3 Maddesi 24.243,14 ) anlaşılmış olup, davalı şirket tarafından 2016 yılında meydana gelen 1.423.653,61 TL tutarındaki zarar ile ilgili belgeleri ile birlikte açıklama yapılması gerektiği, açıklama yapılmaması ve belge verilmemesi ihtimaline göre ise davacının davasında haklı olup olmadığı konusunda takdir ve hukuki yorumun sayın mahkemeye ait olduğu,” kanaati bildirilmiştir.Mahkememizin 23/10/2019 tarihli duruşmasında ” dosyanın önceki bilirkişi kuruluna tevdi ile alınan rapora taraf vekillerince yöneltilen itirazları karşılayacak şekilde ve davacının şirkete verilen zararın tespiti ile şirkete borçlanma yasağına aykırı davranılıp davranılmadığı tespiti talebi yönünden ek rapor tanzim etmelerinin istenmesine,” karar verilmiş, alınan 20/02/2020 tarihli ek raporda özetle ve sonuç olarak; “1. Davalı … Ticaret Ltd. Şti.’ni müştereken temsil ve ilzama yetkili olmak kaydıyla şirket ortaklarından … müdürler kurulu başkanı, … ise şirket müdürü olarak seçildikleri, 2. Davalı şirket müdürlerinin davalı şirketi 1.225.820,89 TL zarara uğrattıkları, 3. Davalı şirket müdürlerinin 1.225.820,89 TL zarardan müştereken sorumlu oldukları, 4. Davalı şirketin işlettiği okul için ayrılan amortismanlar sonrasında 554 477,13 TL harcama yapıldığı, 5. 07.12.2016 tarihinde 554477,13 TL tutarındaki demirbaşlar, haklar ve özel maliyetler KDV dahil 70.000,00 TL bedel ile dava dışı … Hiz. Tic. Ltd. Şti.’ne satıldığı, 6. Bu satış nedeniyle davacı yanın 4, 25 hissesine isabet eden zarar tutarının 554.477,13 – 59.322,03 = 495.155,10 TL’nin % 25’i olan 123.788,77 TL tutarında olduğu, 7. Şirket ortaklarının şirkete borçlanma yasağına aykırı davranmadığı, 8. Davacı yanın diğer taleplerinin sayın mahkeme’nizin takdirinde olduğu,” kanaati bildirilmiştir. Yargılama devam ederken davalılardan …’ın 12/02/2020 tarihinde vefat etmesi üzerine, davasını mirasçılara yöneltip yöneltmediğini açıklaması ve bu hususta dahili dava dilekçesi vermesi için davalı vekiline süre verilmiş, davacı vekilince davanın mirasçılara yöneltilmesi talebinde bulunulmuştur. Mirasçılardan …’in Büyükçekmece 1. Sulh Hukuk mahkemesinin 2020/186 esas- 2020/196 karar sayılı ilamı ile mirası red ettiğine karar verildiği, mirasçılardan 04/01/2016 doğumlu … ile ilgili Büyükçekmece 1.Aile mahkemesinin 2020/89 esas sayılı dosyasında müşterek çocuk …’ın velayetinin değiştirilerek velayetinin babasına verilmesine, Büyükçekmece 3.Sulh Hukuk mahkemesinin 2020/760 esas sayılı dosyasında mirasın kayıtsız ve şartsız olarak reddedildiğine karar verildiği anlaşılmış, mirasçıların mirası reddetmesi nedeniyle taraf teşkilinde bir eksiklik kalmadığı anlaşılmakla yargılamaya devam olunmuştur. Davacı vekili son celse alınan beyanında; müvekkilinin zararlarının tespitine ilişkin bilirkişi raporundaki değerlendirmeleri eksikliği yönünde itirazda bulunduklarını, bu sırada davalılardan birinin vefatı nedeniyle bu konuda değerlendirme yapılmadığını, fakat aslında taleplerinin zaten yöneticilerin azline ilişkin olduğunu, yöneticilerin şirketi ve müvekkilini zarara uğrattıkları mevcut raporlardan anlaşıldığını, buna göre davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir. Dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirilmiştir. Bilindiği üzere TTK 630/2. maddesinde ” Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” hükmü yer almıştır. Yine TTK 630/3. maddesinde ise “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi ve şirketi iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep kabul olunur.” hükmü yer almıştır. Nitekim davacı ortak da bu madde hükmüne dayanarak şirket müdürünün azlini istemiştir. Bilirkişi raporunda teknik olarak ayrıntılı açıklandığı üzere; davalı şirket müdürlerinin davalı şirketi 1.225.820,89 TL zarara uğrattıkları, davalı şirket müdürlerinin 1.225.820,89 TL zarardan müştereken sorumlu oldukları, davalı müdürün azli için haklı sebeplerin gerçekleştiği anlaşılmıştır. Davalılardan … dava devam ederken vefat etmiş olup, mirasçıları da davayı reddettiklerinden ve esasen yöneticinin azli kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, devri de değerlendirilemeyeceğinden bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Dava yöneticinin azli davası olup, yöneticiye yöneltilmesi gerekn bir dava olduğundan davalılardan … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. Davalılardan … hakkında açılan dava yönünden ise; şirket müdürleri 5 yıllığına seçilmiş olup, görev süreleri dava devam ederken 18.04.2019 tarihinde bitmiş ve yeni görevlendirme de yapılmadığından davanını konusuz kaldığı anlaşılmakla esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Dava açıldığı tarih itibariyle davalıların yönetici oldukları ve yöneticilerin azli için haklı neden bulunduğu, davalı …’ın vefat ettiği ve mirasçılarının da mirası ret nedeniyle sorumlu olmadıkları anlaşılmakla, yargılama giderlerinden davalı …’in sorumlu olduğu deerlendirilerek bu davalı aleyhine yargılama giderine hükmedilmiştir.” gerekçesiyle, davalılardan …’ın dava devam ederken vefatı nedeniyle bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalılardan … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalılardan … hakkında açılan … Ticaret Limited Şirketi’nin yöneticiliğinden azli talebine ilişkin davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; işbu davada davalı şirket müdürlerinin şirket zararına hareket ettiklerinin tespiti için gerekli inceleme ve araştırmaların yapılması, müvekkilinin payı itibariyle ne kadar zarara uğradığı, davalı şirket müdürlerinin azledilmesi ve davalı şirkete yönetici kayyımının atanmasının talep edildiğini, davacının haklılığının sübut bulduğunu, verilen hükümde davalılardan …’ın dava devam ederken vefatı nedeniyle bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalılardan … hakkında açılan … Ticaret Limited Şirketi’nin yöneticiliğinden azli talebine ilişkin davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilirken davalı şirketin müdürsüz kalması tespit edilmesine rağmen kayyım atanması talepleri bakımından karar verilmediğini, TTK’da kayyıma ilişkin hükümlerin sınırlı sayıda yer almakla birlikte TTK’nın 1. maddesinde TTK’nin Türk Medeni Kanunu’nun ayrılmaz bir parçası olduğu, bu hüküm uyarınca TMK m. 436 hükümlerinin limited şirketlerde de uygulanmasına imkan tanındığının, bu durumda, TMK m. 427/4’te “Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa” şeklinde belirtilen haller içinde yasal organ olan genel kurul ve yönetim organından yoksunluğu da kapsamadığını, davalıların haricinde müdür bulunmadığından verilen kararda şirketin gerekli organlardan, yani şirket müdürlerinden mahrum kaldığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 31.05.2013 tarihli ve 2013/10516 Esas, 2013/11348 Karar sayılı kararında şirket müdürünün süresinin sona ermiş olması halinde müdür dışındaki ortakların yönetim yetkisi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğine hükmedildiğini, TTK m. 623/1’de bu hususun “…en azından bir ortağın şirketin yönetim hakkını ve temsil yetkisini kullanması gerekir” şeklinde emredici hükümle bağlandığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.12.2011 tarihli ve 2011/7383 Esas, 2011/16834 Karar sayılı kararına göre şirket müdürünün görev süresi sona ermişse ortaklar müdür atayamadığına göre ortaklardan biri değil de dışarıdan birisinin kayyım olarak tayininin mümkün olduğunun belirtildiğini, dolayısıyla dava dilekçelerindeki davalı şirkete yönetici kayyımı atanması taleplerinin şirket müdürsüz kalmasına rağmen karşılıksız kaldığını, müvekkilinin olmadığı takdirde şirket ortağı olmayan 3.kişinin şirkete kayyım olarak atanmasına karar verilmesi gerekirken bu hususta değerlendirme yapılmamış olmasının usule ve hukuka aykırı olduğunu, bu itibarla, yerel mahkemece verilen nihai kararda davalı şirkete yönetim kayyımı atanması talepleri bakımından karar verilmemiş olması ile sınırlı olarak istinaf etme gereği hasıl olduğundan yalnızca bu sebeple hukuka aykırı olduğundan kararın kaldırılmasına ve müvekkili davacı ortağın şirkete kayyım olarak atanmasına karar verilmesini talep ettiklerini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davacı ortağın davalı şirkete kayyım olarak atanmasına, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 630/2 maddesi uyarınca limited şirket müdürünün azli istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın davalı şirket yönünden pasaif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden … yönünde konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı … yönünden ise bu davalının yargılama sırasında vefatı sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalı şirkette %25 oranında hissedar olduğunu, davalı … ve …’in de davalı şirkette hissedar ve aynı zamanda müdür olduklarını, davalıların şirketi zarara uğrattıklarını, şirketi kötü yönettiklerini ve rekabet yasağını ihlal ettiklerini ileri sürerek, bu davalıların yönetim hakkı ve temsil yetkilerinin kaldırılarak şirket müdürlüğünden azillerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirkete ilişkin ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde; taraflarca 18.04.2014 tarihinde … Tic. Ltd.Şti.’nin kurulduğu, şirket ünvanının 18.09.2014 tarihinde … Tic. Ltd.Şti. olarak değiştirildiği, kuruluşta 50.000,00 TL olan şirket sermayesinin ortaklar arasında dağılımınını davacı için 12.500,00 TL, davalı … için 12.500,00 TL, davalı … için 25.000,00TL olduğu, şirketin ilk 5 yıl için müdürlerinin müştereken … ve … olarak seçildiği anlaşılmıştır. Buna göre şirket müdürlerinin görev sürelerinin 18.04.2019 tarihinde sona erdiği görülmekte olup son ticaret sicil kayıtlarına göre yeni bir görevlendirme yapılmadığı son tescilin 20.01.2016 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Dava, TTK’nın 630/2 maddesi uyarınca davalı şirket yönetiminin, yönetim hakkının, temsil ve yetkilerinin kaldırılması istemine ilişkin olup, TTK’nın 630/2 maddesine göre limited şirketlerde her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Maddenin 3.fıkrasına göre ise, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Ancak bu madde uyarınca açılacak davada husumetin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneğini kaybettiği iddia olunan şirket yönetici veya yöneticileri aleyhine açılması gerekli olup ilgili şirkete husumet yöneltilemez. Eldeki dava TTK’nın 630/2 maddesi uyarınca açılmış olup yukarıda da belirtildiği üzere, bu madde uyarınca açılan davanın şirket yönetici veya yöneticileri aleyhine açılması gerekmekte olup davanın şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi mümkün olmadığından davalı şirket yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Davalı …’ın yargılama sırasında 12.02.2020 tarihinde vefat ettiği, yasal mirasçılarının da mirası reddettiği anlaşıldığından bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi de yerinde olmuştur. Davacı, şirketin organsız kaldığını, bu nedenle şirkete kayyım olarak kendisinin atanmasına, olmadığı takdirde bir üçüncü kişinin atanmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararı istinaf etmiş ise de; dava dilekçesinde davacının sadece davalıların müdürlük görevinden azline karar verilmesini istediği, şirkete kayyım atanması konusunda sadece ihtiyati tedbir karar verilmesini talep ettiği, esasa ilişkin olarak şirkete kayyım atanması talebinin bulunmadığı, daha sonra davanın da ıslah edilmediği, 24.11.2021 tarihli duruşma sırasında davacı vekilinin ”… fakat aslında bizim talebimiz zaten yöneticilerin azline ilişkindir …” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle taleple bağlılık ilkesi gereğince mahkemece davacının talepleri doğrultusunda inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmuştur. Kaldı ki, şirket müdürünün görev süresinin sona ermesi durumunda yenisi seçilinceye kadar şirketin varlığını sürdürmesi için gerekli olan ve acil olan işleri yapabilecekleri, genel kurulu toplantıya çağırabilecekleri kabul edilmekte olup şirketin organsız kaldığından da bahsedilemeyecektir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan sebeplerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12.07.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.