Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2354 E. 2023/76 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2354
KARAR NO: 2023/76
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15.09.2022 tarihli ara karar.
NUMARASI: 2022/476 Esas
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki derdest dosyada verilmiş olan ihtiyati hacze itirazın ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın dava dışı … Tic. A.Ş.’de %75,45 oranında paya sahibi olduğunu, bakiye kalan %24,55 oranındaki payın ise kardeşleri … ve … ile yeğenleri … ve … adına kayıtlı olduğunu, şirkette yönetim kurulu üyeliği görevini ise uzun yıllar davalılar …, … ve …’ın üstlendiğini, müvekkilinin ayrıca bir başka şirket olan … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin de büyük oranda pay sahibi olduğunu, … Aş ‘de davalılardan … ise %5 oranında paya sahip olduğunu ve uzun süre müdür sıfatıyla iş ve işlemler yaptığını, Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/109 E. sayılı dosyasından yürütülen kovuşturma başlatıldığını, müvekkilinin hakkında bir yıldan uzun süreli mahkumiyet hükmü tesis edildiğini ve müvekkilinin 05.03.2008 tarihinde kapalı ceza infaz kurumuna gönderildiğini, akabinde müvekkiline TMK m. 407 uyarınca bir vasi tayin edildiğini, müvekkiline, hem öz kardeşi hem de şirketlerde pay sahibi olan davalı …’ın vasi olarak atandığını, ancak müvekkilinin son dönemlerde cezasını açık ceza infaz kurumunda geçirdiğini, 05/04/2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun ile Covid-19 virüsüne ilişkin alınan önlemler kapsamında uzun süreli izinden yararlandırıldığını ve bu aşamada önemli oranda pay sahipliğinin olduğu dava dışı şirketlerin işlerinin yürütümünü kontrol etmek istediğini ve yokluğunda davalılar tarafından usulsüz ve kötüniyetli işlemlerin gerçekleştirildiğini öğrendiğini, daha önce dava dışı şirket …A.Ş.’nin mülkiyetinde olan “İstanbul İli Arnavutköy İlçesi, … Köyü, … Ada, … ve … Parsellerde” bulunan taşınmazların İski Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmasına karar verildiğini, idare ile taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığını ve İski Genel Müdürlüğü tarafından Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemi ile açılan dava sonucunda mahkemece 09.03.2018 T., 2016/60 E., 2018/126 K. sayılı karar ile … A.Ş. adına kayıtlı taşınmazlar için toplamda 3.643.927,75 TL kamulaştırma bedelinin tespiti ile taşınmazların davacı idare adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiğini, ilk derece mahkemesinin taşınmazların bedellerine ilişkin tespitin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. HD.’nin 27.05.2020 T., 2018/2043 E., 2020/549 K. sayılı kararı ile de aynen hüküm altına alındığını ve yargılama sonucunda … A.Ş. adına kayıtlı taşınmazların değerine ilişkin belirlenen 3.643.924,75 TL tutarındaki kamulaştırma bedelinin 06.03.2018 tarihinde şirket hesabına aktarıldığını, ancak kısa süre sonra 20.03.2018 tarihinde davalılardan … tarafından şirket hesabından çekildiğini, bunun üzerine bu paranın şirketin ne tür bir faaliyeti için kullandığının bilinmediğini, sorulduğunda ise akıbetine yönelik bir bilgi de elde edilemediğini, müvekkilinin malvarlığında … isimli bir oteli bulunduğunu ve bu Otel işletilmek üzere … A.Ş.’ye kiralandığını ancak … A.Ş. faaliyetlerini bu otelden elde ettiği gelirler ile yürüttüğünü ancak elde edilen kazançlar gerçeğe uygun bir biçimde şirket kasasına intikal ettirilmediğini, müvekkiline bu anlamda kar payına mahsuben gerçeğe uygun bir ödeme yapılmadığını, davalılardan … ve … ile bir diğer pay sahibi …’ın son yıllarda şahsi mal varlıklarının aktifini (taşınır/taşınmaz vs.) arttırdıkları bilgisine haricen ulaştıklarını, …, … ve …, ın şirketteki pay sahiplikleri haricinde düzenli olarak yaptıkları bir işlerinin olmadığını ve paylarının da oldukça düşük bir oran olduğunu, şirketin elde ettiği gelirlerin gerçeğe uygun bir şekilde yansıtılmadığını, müvekkili ve yeni atanan yönetim kurulu üyelerinin sonradan temin edebildikleri bir kısım muhasebe defterlerinden davalıların şirket gelirlerini gerçeğe uygun yansıtmadıklarının tespit edildiğini, …’in işletilmesinden elde edilen gelirlerin yanı sıra otelin zemin katında bulunan 2 adet işyerinin kira gelirlerinin bulunduğunu, bu iş yerlerinin 2018 yılı itibariyle aylık kira getirisinin totalde 15.000,00 USD olduğunu, yaptıkları araştırmalar neticesinde iş yerlerinin kira bedellerinin de şirkete ya hiç intikal ettirilmediğini ya da gerçek değerlerine aykırı bir şekilde yansıtıldığının anlaşıldığını, davalıların bugüne kadar emek vererek çalıştıkları hiçbir işleri olmadığını ,ayrıca kardeşlerden … konuşma ve işitme engelli olduğunu , herhangi bir işte çalışmasının da mümkün olmadığını, kardeşler üzerine kayıtlı bulunan tüm mal varlıkları da gerçekte müvekkiline ait olduğunu ve diğer aile bireyleri adına emaneten tescil edildiğini, müvekkilinin mülga TK’nın getirdiği yasal zorunluluklardan ötürü kardeşlerini işletmekte olduğu şirketlerde pay sahibi de yapmak durumunda kaldığını, söz konusu şirketlerin kuruluş aşamasında müvekkilinin kardeşlerinin oldukça küçük yaşlarda olduklarını ve bu şirketlerde pay sahibi olmalarına yeter düzeyde bilinçsel ve fiziksel yeterlilikte olmadıklarını, hem her iki şirkette yetkili olan hem de müvekkiline vasi olarak atanan davalı … ın usul ve yasaya aykırı olarak kendisi ve başkaları lehine kazandırmalar yaptığını, davalılardan …’ın vasi ve yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle tüm idari başvuruları bizzat kendisi tarafından yapıldığını buna rağmen … hakkında imar kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile şikayetlerde bulunduğunu böylece Şirket’in tek gelir kaynağı olan Otel’den gelir elde edilmesinin engellediğini, davalı …’ın şirket zararına yol açma pahasına salt müvekkilini cezaevine gönderme saiki ile yapmış olduğu şikâyet üzerine imar kirliliğine neden olma suçlaması ile İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinde kovuşturma aşamasına geçildiğini, yargılama aşamasında 01.07.2021 tarihli celsede , dosyadaki mevcut delil durumu ve olay tarihinde müvekkilinin cezaevinde bulunduğunu nazara alarak … hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından daha önce … adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verildiğini, hakkında iddianame düzenlenemediği yanıtını verdiğini, …’ın haksız ve hukuka aykırı olarak yapmış olduğu tüm bu iş/işlem ve şikayetler de o tarihten bu yana faaliyetini yürütemeyen ve herhangi bir gelir elde edemeyen … A.Ş.nin nihai olarak zararına yol açtığını, davalı … ve yönetim kurulu üyeleri olan diğer davalıların şirketin doğrudan zararına sebebiyet verdiklerini, daha önce dava dışı … A.Ş. adına kayıtlı olan İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazın 21.09.2020 tarihinde davalılar tarafından hem köylü hem de akrabaları olan … isimli şahsa 2.450.000,00 TL bedelle satıldığının anlaşıldığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına da yansıyan bu taşınmaz ile ilgili olarak soruşturma dosyası kapsamında değer tespiti yaptırıldığını ve bilirkişi heyetinin hazırlamış olduğu raporda taşınmazın güncel değerinin 4.510.000,00 TL olduğunun, satış tarihindeki değerinin ise 3.133.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini ve tapuda gösterilen satış bedeli ile taşınmazın gerçek bedeli arasında aşırı oransızlığın bulunduğunu, İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … Pafta, … Parsel (güncel ada parsel bilgisi : … Ada, … Parsel) sayılı meyve bahçesi vasfındaki 9250 m2’lik taşınmazın, İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … Pafta, … (güncel ada parsel bilgisi :… Ada, … ve … Parsel) ( Parsel sayılı meyve bahçesi vasfındaki 1 hektar 9250 m2’lik taşınmazın ve İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … Pafta, … Parsel (güncel ada parsel bilgisi : … Ada, … ve … Parsel) sayılı meyve bahçesi vasfındaki 1 hektar 9500 m2’lik taşınmazların … A.Ş. adına kayıtlı olduğunu, I.F.b. Başlangıçta toplam yüzölçümü 48.000 m2 olan bu taşınmazların yaklaşık 6.270 m2 civarındaki kısmının zaman içerisinde kadastro çalışmaları ile Tarım ve Orman Bakanlığı’na terk edildiğini, yıllar içerisinde 6.270 m2 olan kısımdan yaklaşık 4.880 m2’lik kısmı ise (Güncel tapu bilgisi İstanbul İli, Arnavutköy İlçesi, … Köyü, … Ada, … Parsel şeklindedir) 06.04.2010 tarihinde tesis kadastrosu işlemi ile Maliye Hazinesi adına tescil edildiğini, daha sonra 4.880 m2 olan bu kısmın 6292 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince taşınmazın gerçek maliki ve zilyedi olan …A.Ş. adına tescili gerektiğini, davalılardan …’ın müvekkilinin cezaevinde olması nedeniyle kendisini taşınmazın zilyedi olarak gösterdiğini ve gerekli idari ve usuli işlemleri tamamlamak suretiyle 04.09.2014 tarihinde tescili kendisi adına yaptırdığını, davalı …’ın mülkiyetine geçirdiği taşınmazın bedelini de yine şirketten temin ettiği para ile ödediğini, müvekkilinin %95, davalılardan …’ın ise %5’lik paya sahip olduğu … Ltd. Şti.’nin malvarlığında bulunan İstanbul/Çekmeköy/… mahallesi … ada … parsel sayılı, 3996,31 m2lik taşınmazın, davalılardan … ve … ile dava dışı …’ın (… A.Ş.’de pay sahibidir) koordineli bir şekilde hareket etmeleri ile muvazaalı olarak elden çıkarıldığını, hukuka aykırı satış ile ilgili olarak, İstanbul Anadolu 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/517 E. sayılı dosyasında dava açtıklarını, tapu iptali ve tescili istemli davanın derdest olduğunu, müvekkilinin yaptığı şikayet üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/120657 Sor. Nolu dosyasında soruşturma aşamasına geçildiğini, alınan bilirkişi raporu ile taşınmazın ilk satış tarihindeki gerçek değerinin 16.988.310,00 TL olduğunu, ikinci satış tarihindeki gerçek değerinin ise 17.407.310,00 TL olduğunun tespit edildiğini, sonuç olarak aykırılıkların tespiti ve delillerin değerlendirilmesi ile …, …, …, … ve … hakkında ‘Kamu Kurum ve Kuruluşları, vb. Tüzel Kişiliklerin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık, Tacir veya Şirket Yöneticileri ile Kooperatif Yöneticilerinin Dolandırıcılığı’ suçlamasıyla cezalandırılmaları istemli iddianame düzenlendiğini, iddianamenin İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/481 E. sayılı dosyası kapsamında kabul edildiğini ve kovuşturma aşamasına geçildiğini, müvekkilinin vekaleten davalılardan … aleyhine limited şirket müdürünün sorumluluğundan doğan zararın giderilmesi istemiyle dava açtığını ve yargılama aşamasında şirkete verdiği zararlardan ötürü … hakkında ihtiyati haciz kararı verildiğini, müvekkilinin soruşturma başında, sadece … kapsamındaki taşınmazın satışına ilişkin bilgi sahibi olduğunu ancak soruşturmanın ilerleyen zamanlarında … A.Ş. kapsamında yapılan usulsüzlüklerden haberdar olduğunu ve … A.Ş. kapsamında da araştırmalar yapmaya başladığını, araştırmalar neticesinde ilk olarak şirketi olağanüstü toplantıya çağırdığını, yapılan genel kurul toplantısı ile davalıların yönetim kurulu üyeliklerine son verildiğini, davalıların yönetim kurulu üyesi olmaları nedeniyle şirket malvarlığında bulunan taşınmazların kanuna aykırı iş ve işlemler ile elden çıkardıklarını veya şahsi menfaatlerine olacak şekilde kendi malvarlıklarının aktifini arttırmak üzere kullandıklarını ve şirketin işletmesinde bulunan otelden ve bu otelin altında bulunup da kiraya verilen iki işyerinden elde edilen gelirleri de şirkete ya hiç intikal ettirmediklerini ya da gerçeğe aykırı olarak oldukça düşük bir biçimde yansıttıklarını, davalılardan … ın müvekkilinin cezaevinden çıkışının ardından yokluğunda yürütülen iş ve işlemleri incelemek istemesi üzerine kendi malvarlığında bulunan taşınmazları da devretmeye başladığını, davalının, aktif-pasif tapu bilgilerinin sorgulanması sonucunda da devirlerin gerçekleştirildiğini, İstanbul İli, Avcılar İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Parsel, … Blok, … Kat, … Nolu mesken niteliğindeki taşınmaz, davalı …’ın mülkiyetinde iken 23.07.2020 tarihinde yeğeni … adına tescil edildiğini, İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Parsel, … Nolu mesken niteliğindeki taşınmazın, davalı …’ın mülkiyetinde iken 24.07.2020 tarihinde yeğeni … adına tescil edildiğini, davalılardan …’ın da kayıt maliki olduğu … Mh. … Cd. No:… D:… … Florya/BAKIRKÖY adresindeki taşınmazın Nisan 2022’de sahibinden.com sitesinde satışa çıkardığını, mal kaçırma iradesinde olduğunu, zorunlu dava şartı kapsamında arabuluculuk süreçlerinin tamamlandığını, davalıların mal kaçırdıklarını, davalıların … Ltd. Şti.’de müdürlük yaptığı sırada şirkete vermiş olduğu zararların istemine yönelik İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/475 E. sayılı dosyasından açtıkları sorumluluk davasında Mahkeme tarafından dosyadaki verilerden hareketle İİK m. 257/1. maddesindeki şartların mevcut olduğunu ve 258. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun oluştuğunun anlaşıldığını ve 21.01.2022 tarihinde davalı …’a ait menkul, gayrimenkul mallar ile üçüncü kişilerde bulunanlar dahil her türlü hak ve alacaklarının üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verildiğini beyan ederek, öncelikle müvekkili ile dava dışı şirkete verilen zararın astronomik şekilde yüksek olması, davalıların kayıt maliki oldukları bir kısım taşınmazları devrettikleri ve devretmeye devam ettiklerini pasif tapu sorguları ve internet satış portal ilanları ile ispatlanması hususları da göz önünde bulundurularak, ileride telafisi imkânsız zararların oluşmasına sebebiyet vermemek ve davalıların malvarlıklarını kaçırmalarının önüne geçebilmek amacıyla tüm malvarlıklarına ihtiyati haciz konulmasını talep ettiği görülmüştür. İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 07.07.2022 tarihli ara kararında; “Dava dilekçesi, yukarıda özetlenen iddianame, soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporları, diğer şirket olan … Aş ile ilgili aynı mahiyette açılan İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/475 esas sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararı gibi deliller dikkate alınarak yaklaşık ispat koşulu kapsamında İİK 257/2.fıkrasına göre ihtiyati haciz talebinin %20 teminat ile kabulüne aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. “Davacının ihtiyati haciz talebinin kabulü ile , dava değeri olan 4.000.000,00TL’nin %20’si olarak hesaplanan 800.000,00 TL teminatın nakdi yada kesin ve süresiz teminat mektubu olarak yatırılması/karşılanması halinde karar vermiştir.Bu karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden davalı vekili tarafından, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir.İhtiyati hacze itiraz eden … ve … vekili itiraz dilekçesinde; davacı yanın tek taraflı ve tamamı gerçek dışı iddialarıyla tesis ettiği ihtiyati haciz kararının; davacı yan tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icraya konulduğunu, müvekkillerin taşınır, taşınmaz mallarının yanı sıra varsa SGK maaşlarına, banka hesaplarının ve hatta sanal para olan coin hesaplarının tamamına haciz konulduğunu, davacı …, öz kardeşi …’I mal paylaşımı nedeniyle 2003 yılında öldürdüğünü, suçu yeğeninin üzerine attığını Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/109 E, 2008/116 K sayılı dosyasıyla yapılan yargılama neticesinde katilin, suçu üstlenen küçük yeğeni değil de bizzat kendisinin olduğunun ispatlandığını, Covid-19 pandemisi yüzünden davacı yanın, 15.04.2020 tarihinde izinli olarak hapisten çıktığını, cezaevinden çıkar çıkmaz müvekkili … ve ailesinin hayatını aynı saplantılı gayeyle alt üst etmeye başladığını, silah zoruyla arabaya bindirerek tapu müdürlüğüne götürüp müvekkilinin önce sahibi olduğu taşınmazları kendisine bila bedel devretmeye zorladığını, müvekkilinin işbu haksız devre yanaşmaması akabinde bu kez de yine kanuna aykırı yollara başvurmayı seçerek resmi evrakta sahtecilik yapmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğini, davacı yanın bununla da yetinmeyerek İstanbul … İcra Müdürlüğünde … E sayılı dosyasıyla müvekkil …’a sahte tebligat yapmak suretiyle 3.000.000,00 TL bedelinde haksız ve hukuka aykırı bir icra takibi başlattığını, müvekkili …’ın, hayatının hiçbir döneminde davacı yana tek bir kuruş borcu dahi olmadığını, davacı yanın bu haksız ve hukuka aykırı eylemi sebebiyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/83303 Soruşturma sayılı dosyasıyla başlatılan soruşturma sonuçlandığını ve davacı yan aleyhine “kamu kurumlarını aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık ve tebligat yapılacak hallerde isim ve adresi yanlış bildirmek suçlarından iddianame hazırlandığını, akabinde davacı yanın, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahmesinin kabul ettiği iddianamede dava konusunu olan, sözde sahte imzalarla yapılan genel kurulların iptali için İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/391 E sayılı dosyasıyla dava açtığını, bizzat kendisinin bilgisi ve talimatıyla müdür olarak atanan huzurdaki dosyanın davalısı …’ı sözde usulsüz işlemler yaptığını iddia ederek yine huzurdaki davaya da konu ettiği şirketlerin genel kurul kararlarının iptalini talep ettiğini, davacı yanın, tüm yolları denediğini, farklı mahkemelerde birbiri ve hatta kendi içinde dahi fahiş çelişkili iddialarda bulunarak müvekkillerine zarar vermeye çalıştığını, müvekkillerinin çok uzun yıllardan beri yaşadıkları semtleri değiştirmediklerini, müvekkili …’ın Florya’da bulunan taşınmazı satmak istemesinin de yegane sebebinin davacı yanın doğrudan kapı komşusu olması olduğunu, davacı yanın yegane amacının müvekkillerinin sahibi olduğu mal varlıklarını gasp etmek olduğunu, davacı yanın dava değeri olarak 4.000.000,00 TL belirtmiş olmasına rağmen Mahkemece müvekkillerinin mal varlığına talebi aşar nitelikte haciz tesis edildiğini, öyle ki müvekkili … adına kayıtlı “… Bulvarı …-…. Kısım No:… Kapı No:… Ataköy/BAKIRKÖY” adresindeki tek bir taşınmazın değeri 6.000.000,00 TL iken davacı yanın kötü niyetle ve tamamen müvekkili mağdur etmek amacıyla müvekkili adına kayıtlı taşınır, taşınmaz mal varlıklarına, banka ve hatta sanal para olan coin hesaplarına dahi haciz koydurttuğunu, ihtiyati haciz kararının kabulü gerektiği düşünülse dahi davacı yanın, müvekkilleri adına kayıtlı tüm mal varlıklarına haciz koydurmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, haksız ve hukuka aykırı ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.İhtiyati hacze itiraz eden … vekili itiraz dilekçesinde; Davacı …’ın cezaevinde bulunduğu süre zarfınca ortaklığa ait malvarlığının, …’ın bilgisi ve talimatları doğrultusunda yönetildiğini, davacı …ın, izne ayrıldıktan sonra daha önce merhum kardeşi …’a karşı yönelttiği iddia ve taleplerini bu defa diğer kardeşlerine yöneltmeye başladığını, bu uğurda davalı …’a karşı gerçekleştirdiği eylemleri sebebiyle, davacı … hakkında nitelikli yağma ve kamu kurum ve kuruluşlarını aracı kılmak yoluyla nitelikli dolandırıcılık suçlarından iddianame tanzim edildiğini, davacı … müvekkili …’a karşı da hukuku aracı kılarak kazanımlar elde etmeye çalıştığını, müvekkili hakkında, asılsız ve dayanaktan yoksun iddialarla şikayetlerde bulunduğunu, davalar ikame ettiğini, ihtiyati haciz kararının verilmesi için gerekli olan şartların somut olayda gerçekleşmediğini, bu haliyle de ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini, davacı tarafın, müvekkilinin diğer davalılardan …’a ve şirket ortaklarından …’a satışı yapılan taşınmazları, mal kaçırma olarak aksettirmeye çalıştığını, davacı tarafın da, ifade ettiği üzere söz konusu devirlerin, davalılar arasında yapıldığını, ihtiyati haczin dayanağının kötü niyetle malları kaçırma iken, müvekkilinin duruşmada dinlenmeden, duruşma yapılmaksızın müvekkilinin kötü niyetine hükmedilerek bu kararın verilmesi hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek 06/07/2022 tarihli ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davacı vekili ihtiyati hacze itiraza karşı vermiş olduğu beyan dilekçesinde; taraflar arasında çokça davanın bulunduğunun doğru olmakla bilmekte, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesine taraflarınca sunulan dilekçeden de anlaşılabileceği üzere söz konusu dava ve şikayetlerin davalının savunmasında ileri sürdüğü nedenlerle ikame edilmediğini, aksine dilekçeden de açıkça anlaşılabileceği üzere gerçekte davalı …, müvekkili aleyhine iş ve işlemler yaptığını, bu sürece yer yer kamu kurum ve kuruluşlarını ve yargı makamlarını dahil etmekten de çekinmediğini, Ağır Ceza Mahkemesinde görülen yargılamada sanıkların zincirleme şekilde tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı, zincirleme kamu kurum ve kuruluşları ve tüzel kişilerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçuna dayandığını, içerisinde davalı …’ın da yer aldığı sanıklar hakkında sadece özel belgede sahtecilik bakımından değil esas olarak dolandırıcılık kapsamında kovuşturma süreci yürütüldüğünü, söz konusu yargılama devam etmekle birlikte ek olarak belirtilmelidir ki ceza yargılamasına konu edilecek kast unsuru ile işbu yargılamaya konu şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan zararların giderimi ile ilgili yapılacak değerlendirmedeki kusur unsurları da birbirlerinden farklı kavramlar olduğunu, davalının, Bakırköy 12. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan adi ortaklığın tasfiyesi davası sebebiyle işbu davanın ikame edildiğini ve o yargılamada dinlenen tanıkların ortaklığı teyit ettikleri şeklindeki savunmalar da gerçeği yansıtmadığını, adi ortaklığın tasfiyesi istemli bu davanın davalı ve dava dışı … tarafından ikame edilmesi de başlı başına aşamalardaki beyanlarını desteklediğini belirterek davalıların, çoğunlukla ihtiyati haciz kararına itiraz teşkil etmeyen, müvekkilini karalamaya yönelik, dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olmayan ve ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına ilişkin olarak ise kabul edilebilir nitelikte bulunmayan itirazlarının reddine ve ihtiyati haciz kararının devamına karar verilmesini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 15.09.2022 tarihli ek kararında; “…Davacı vekili dilekçesinin sonuç bölümünde davalıların kendi adlarına olan taşınmazları sattığına ilişkin ada parsel numarası vererek mal kaçırdıkları iddiasına dayanmıştır. Dava dilekçesi, yukarıda özetlenen iddianame, soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporları , diğer şirket olan … Aş ile ilgili aynı mahiyette açılan İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/475 esas sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararı gibi deliller dikkate alınarak yaklaşık ispat koşulu kapsamında usul ve yasaya uygun bulunan ihtiyati haciz kararına yapılan itirazın reddine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden davalılar …, …, … ve davacı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, taraflar arasındaki yargılamada kesinleşen bir karar bulunmadığının onlarca davada hiçbirinin kesinleşen kararının olmadığını, AAÜT’nin 20.maddesi gereğince tarifede yazılı olmayan hukuki yardımlar için işin niteliği göz önünde tutularak benzer işlere göre ücret belirlenir hükmünün düzenlendiğini, müvekkili yararına vekalet ücretinin hükmedilmemiş olmasının isabetli olmadığını iddia ederek ,kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilmesini, davalıların istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir. … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının mal paylaşımı nedeniyle öz kardeşini öldürdüğünü, ceza evine girmemek için suçu yeğeninin üzerine attığını, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının ciddi manada baskı ve tehdit uygulayarak müvekkillerinin mal varlığı değerlerine el koymak gibi sağlıksız bir gaye içerisinde olduğunu, davacının müvekkilleri aleyhine birçok iftira da bulunduğunu, dava dosyalarının derdest olduğunun davacının açık ceza evinde kaldığı dönemde sürekli müvekkilleriyle görüştüğünü, müvekkillerinin ziyarete gittiğini, davacının huzurdaki dava ve taraflar arasındaki diğer davalara konu şirketlerin yönetiminden haberdar olduğunu, şirket işleyişi hakkında müvekkilleri yönlendirmelerde bulunduğunu, ihtiyati haciz kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, delillerin değerlendirilmesinde ve tasfiyesinde hataya düşüldüğünü, ihtiyati haciz kararının yasal şartlarının oluşmadığını, alacağın yargılamayı gerektirdiğini, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi gerektirdiğini, mahkemece gerekçesiz şekilde haciz kararı verildiğini, sadece bir cümlede gerekçeden bahsedildiğini, mahkemenin eksik incelemeye dayanan kararının objektiflikten uzak olup orantısız olduğunu iddia ederek,15.09.2002 tarihli ara kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; ihtiyati haciz kararının verilmesine dayanak oluşturulan iddialarının tamamının asılsız olduğunu, davacının müvekkili ve diğer davalılara ait mal varlığının maliki olduğunu iddia etmesini ve bu sebeple mal varlığını ele geçirmeye çalışması nedeniyle husumet bulunduğunu, kardeşler üzerine kayıtlı bulunan tüm mal varlıklarının gerçekte müvekkiline ait olduğunu, taraflar arasında husumetten kaynaklanan onlarca hukuk ve ceza davasının bulunduğunu, sürecin yanlı bir şekilde aksettirildiğini iddiaların asılsız olduğunu, davacının müvekkili ve diğer davalıların abisi olduğunu, davalı …’ın ise amcası olduğunu, taraflar arasında akrabalık ve adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu, 2003 yılında davacının öz kardeşi ve ortağından tüm mal varlığını kendisine devretmesini istediğini, öz kardeşini kasten öldürdüğünü, müebbet hapis ile cezalandırıldığını, davacının 2008 yılında ceza evine girdiğini, Covid tedbirleri kapsamında 2020 yılı Nisan ayına kadar ceza evinde kaldığını, davacının ceza evinde bulunduğu süre zarfında ortaklığı ve mal varlığının bilgisi ve talimatları doğrultusunda yönetildiğini, davacının dilekçede yer alan soruşturma ve davaların yanı sıra başka kovuşturmalarında şikayet sonucunda mevcut olduğunu, davacının müvekkilinin müdür olduğunu bilmesi ve yapılan işlemlere herhangi bir itirazı bulunmamasına rağmen 2020 yılında yapılan taşınmaz satışından sonra aralarında çıkan anlaşmazlık nedeniyle eldeki dava ile genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun ileri sürülmesinin iyi niyet kuralıyla bağdaşmayacağını, ihtiyati haciz kararının verilmesi için gerekli olan şartların gerçekleşmediğini, kararın kaldırılması gerektiğini, söz konusu devirlerin davalılar arasında yapıldığını belirterek ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu kapsamında tazminat istemine ilişkindir.Derdest dava dosyasında davacının İİK’nın 257. maddesi kapsamında talep etmiş olduğu ihtiyati haciz 06.07.2022 tarihli ara kararı ile teminat karşılığında kabul edilmiştir. Davalıların İİK’nın 265. maddesi kapsamında ihtiyati haciz kararına karşı yapmış oldukları itirazları duruşmalı incelenerek 15.09.2022 tarihli ara karar ile reddedilmiştir. Davacı vekili vekalet ücreti verilmemesi; davalıların vekilleri ise ihtiyati haczin haksız olduğu iddiasında bulunarak, yasal süreleri içerisinde istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, tarafların kardeş ve akraba oldukları, taraflar arasında karşılıklı devam eden ceza soruşturmaları ve kamu davası ile çok sayıda hukuk davasının mevcut olduğu, davacı ve dava dışı iki şirketin müşteki, davalılar ve dava dışı gerçek kişilerin ise şüpheli sıfatıyla yer aldıığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı sahtecilik ve dolandırıcılık bürosunun 2020/120657 soruşturma nolu dosyasında davalı şüpheliler hakkında kamu kurum ve kuruluşları ve tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı iddiası ile kamu davasının açıldığı,davanın derdest olduğu, taraflar arasında ayrıca başka davalarında görülmekte olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile dava dışı şirkete verilen zararın astronomik şekilde yüksek olması, davalıların kayıt maliki oldukları bir kısım taşınmazları devrettikleri ve devretmeye devam ettikleri tapu sorguları ve internet satış portal ilamları ile ispatlandığını iddia ederek, telafisi imkansız zararların oluşmasına sebebiyet vermemek ve davalıların mal varlıklarını kaçırmalarının önüne geçebilmek amacıyla ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.İhtiyati haciz İİK’nın 257 ila 268. maddesinde yer almaktadır. Bilindiği gibi ihtiyati haciz talep edebilme koşulları İİK’nın 257. maddesinde gösterilmiş olup maddede hem vadesi gelen hem de henüz vadesi gelmemiş para alacakları için ihtiyati haciz şartları düzenlenmiştir. Bunlar muaccel alacaklarda alacağın vadesinin gelmiş olması ve alacağın rehinle temin edilmemiş olmasıdır. Müeccel alacaklarda ise kural ihtiyati haciz istenemeyeceği ise de borçlunun belli bir adresinin olmaması veya borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu amaçla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa vadesi gelmemiş alacaklarda da ihtiyati haciz kararı verilebilir. Sözü edilen maddede bunun dışında herhangi bir koşul öngörülmemiştir. İİK’nın 258.maddesi ise ”Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur” hükmünü içermekte olup ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı hakkında kanaat getirecek delillerin verilmesi yeterlidir. Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gereken, alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi olmayıp yaklaşık ispat ölçüsünde alacağın varlığını gösteren delillerin sunulması aranmaktadır.Somut olayda, dosyaya ibraz edilen bilgi ve belgelerden, taraflar arasında devam eden derdest dosyalara ait bilgilerden yaklaşık ispat şartının yerine getirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple mahkemece alacak tutarı dikkate alınarak teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Bu nedenle davalıların mahkemenin ihtiyati haciz kararına itirazlarının reddine dair ara karara yönelik istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Davacı taraf ise ihtiyati hacze itiraza dair verilen kararda müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini iddia etmiştir. AAÜT genel hükümlerinin 2. maddesinde “Avukatlık Ücretinin Kapsadığı İşler” başlığı ile tarifede yazılı AAÜT’nin kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığı olduğuna yer verilmiştir. Derdest dava dosyasında ihtiyati haciz kararı verildiği ve ihtiyati haciz kararına itirazın da aynı dosya üzerinde duruşmalı olarak değerlendirilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece dosyadan el çekilmemiştir. AAÜT ve HMK’nın 323 ve devamı maddeleri gereğince derdest dava içinde verilen ara karardan kaynaklanan işlerde vekalet ücreti verilmesi mümkün olmadaığından, davacı vekilinin buna ilişkin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, İİK’nın 265/son ve HMK’nın 353/1.b. 2 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı … tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının bu davalıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,4-Davalı … tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarıın Hazineye gelir kaydına, bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına,5-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve İİK’nın 365/son maddeleri uyarınca karar kesindir.