Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2324 E. 2022/1756 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2324
KARAR NO: 2022/1756
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21.09.2022 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/845 E.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati haciz talebinin kabulüne davalılarca yapılan itirazın reddine dair verilen 21.09.2022 tarihli ara karara karşı, davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, ihtiyati haciz talepli dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili arasında 12.09.2019 tarihli … marka binek araçlar yetkili servis sözleşmesi ve … marka hafif orta ticari araçlar yetkili servis sözleşmesi ile Kartal …Noterliğince tasdik olunan 26.05.2015 tarihli … Araç Bayilik Sözleşmesi ve aynı noterliğin 27.11.2015 tarihli … Araç Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmelerin 01.03.2021 tarihinde feshedilmesine kadar davalı şirketin yetkili servis ve araç bayii olarak faaliyet gösterdiğini, davalı şirket ile imzalanan sözleşmelerin derhal ve haklı nedenle feshedildiğini, … Otomotiv Ticaretin, davalı …’nun bir ticari işletmesi olup davalı …’nun da tacir olduğunu, tacir sıfatıyla ticari işletmede yürütülen faaliyetler nedeniyle oluşan borçlardan tüm mal varlığı ile sorumlu olduğunu, ticari ilişkilerinin sona ermesinin ardından …Tic.-… adlı ticari işletmenin 22.09.2021 tarihinde tür değişikliğine giderek … AŞ adını aldığını, tek pay sahibinin davalı … olduğunu, şirket esas sermayesinin şahıs şirketinin öz varlığından karşılandığının Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarından anlaşıldığını, bu nedenle her iki davalı hakkında dava açıldığını, 2020 yılı yaz aylarında alınan bir ihbar sonucu alacaklar ekip lideri pozisyonunda çalışan … isimli kişinin bazı bayilerle işbirliği yaparak görev ve yetkilerini kötüye kullandığı, bayilerin alacak hesaplarında usulsüz değişiklikler yaptığı, cari hesapları manipüle ettiği, bayilerden olan gerçek alacak bakiyesinin cari hesaba yansıtılmadığı, bayi banka limit risk bilgilerinin kasıtlı şekilde hatalı raporlanmasının sağlandığı ve bu işlemlerle kendisine ve bir kısım bayilere usulsüz menfaat sağladığının belirlendiğini, davalının da 2014-2020 döneminde aldığı bir kısım ürün bedellerini gereği gibi ya da hiç ödemediğini, … tarafından yapılan işlemler ile davalının yüklü miktarda borcunun gizlendiğinin tespit edildiğini, bu sebeple … ve aynı departmanda çalışan kişilerin iş akitlerinin feshedildiğini, haklarında dava açıldığını, ceza soruşturmasının sürdüğünü, davalı taraf ile alacağın tahsili yönünde yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını, bağımsız denetim şirketinden alınan rapor ile davalının 2021 yılı Şubat ayı itibariyle ana para ve işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam 301.175.635,00 TL borcu bulunduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine davalılar hakkında da suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının imzalanan sözleşmeleri ihlal ettiğini, borcunu tam olarak ödemediğini, şirket çalışanı … ile işbirliği yaparak zarara yol açtığının denetim raporuyla tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik (ana para) 204.774.587,00 TL’nin her bir alacak kalemi yönünden muacceliyet tarihinden itibaren 31.08.2021 tarihine kadar işlemiş faizi 96.401.048 TL olmak üzere toplam 301.175.635-TL’nin her bir anapara alacak kaleminin normal şartlarda tahsil edilmiş olması gereken tarihlerden itibaren işleyecek faizi ile birlikte (mükerrer faiz olmamak üzere) davalıdan tahsili ile davalının mal kaçırma ihtimali bulunması nedeniyle 301.175.635,00 TL’sını karşılayacak miktarda davalılar adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mallar ile 3.kişilerdeki hak ve alacaklarına teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesince 28.06.2022 tarihli ara karar ile; ” … İbraz olunup incelenen talep dilekçesi ve eki belgeler münderecatına göre yukarıda adı yazılı bulunan alacaklının, talep dayanağı belgede yer verilen ve tutarı kararımızda gösterilen alacak bakımından vaki isteği, İcra ve İflas Kanunun 257. Maddesinin l.fıkrasına uygun görüldüğünden, aleyhine ihtiyati haciz istenilen ile üçüncü kişilerin muhtemel zarar ve ziyanlarını karşılamak üzere alacağın, % 20 ORANINDA NAKİT VEYA KESİN VE SÜRESİZ BANKA TEMİNAT MEKTUBU ibraz olunduğunda, yukarıda isim ve adresi belirtilen davalıların adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mallar ile 3.kişilerdeki hak ve alacaklarının üzerine borca yeter miktarda İHTİYATİ HACİZ KONULMASINA, …” gerekçesiyle, talebin kabulüne ve %20 oranındaki teminat karşılığında 301.175.635,00 TL’sını karşılayacak miktarda davalılar adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mallar ile 3.kişilerdeki hak ve alacaklar üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmiştir. Davalılar vekilince, ihtiyati haciz kararına karşı sunulan itiraz dilekçesinde özetle; davacının iddialarını yaklaşık olarak ispat edemediğini, bu iddiaların ispatının yargılamayı gerektirdiğini, hukuka aykırı olarak ihtiyati haciz kararı verildiğini, davacının iddialarını kendi bilişim sisteminde üretilen bilgi ve belgelere ve ücret karşılığı denetim şirketince oluşturulan KPMG raporuna dayandırdığını, ancak bu verilerin tek yanlı, resmi muhasebe kayıtlarına dayanmayan ve Kanunun kabul ettiği içeriğe sahip olmayan yanıltıcı veriler olduğunu, müvekkili hakkında yürütülen soruşturmada iddianame düzenlenerek kamu davası açılmadığını, müvekkilinin mal kaçırmaya yönelik eylemi olmadığını, bu saiki gösteren herhangi bir delil sunulmadığını, müvekkillerinden … yönünden davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, bu müvekkili hakkında ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, davacının müvekkilinden alacağı bulunmadığını, ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığını savunarak, davanın reddi ile ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen 21.09.2022 tarihli ara karar ile; “… Mahkememizde açılan davada davacının ihtiyati haciz talebi değerlendirilerek teminat karşılığında talebin kabulüne dair 28/06/2022 tarihli karar verilmiş davacı tarafça süresinde teminat mektubu sunulmuştur. Davalılar vekili tarafından sunulan 28/07/2022 tarihli dilekçe ile ihtiyati haciz kararına itiraz edilmiştir. İİK 265 maddesinde ihtiyati hacze itiraz için 7 günlük süre kabul edilmiş olup bu süre haczin huzurda tatbiki halinde bu tarihten aksi halde haciz tutanağının tebliği tarihinden itibaren başlar.Dosyaya taraflarca bu konuda bilgi sunulmadığı gibi davacı tarafça itirazın süresinde olmadığı yönünde bir itiraz da ileri sürülmediğinden itirazın süresinde olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. İİk 265 maddesinde ihtiyati hacze itiraz sebepleri sayılmış olup borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin sebeplerine , mahkemenin yetkisine ve teminata itiraz edebilecektir. Somut olayda davalı yan ihtiyati haciz sebeplerine itiraz etmiştir. İİk 257 maddesinde ihtiyati haciz kararı verilmesinin şartları düzenlenmiş olup 1. fıkrada rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı tarafından ihtiyati haciz talep edilebileceği kabul edilmiş , 2. Fıkrada ise vadesi gelmeyen borçtan ötürü ihtiyati haciz talep edebilmenin koşulları sıralanmıştır. İİK 258 maddesinde de ihtiyati haciz talep edenin haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat uyandıracak deliller göstermeye mecbur olduğu belirtilmiştir. Davacı taraf ikale protokolüne aykırılık yanında haksız fiile dayanarak da zarar iddiasında bulunmaktadır. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazminat yükümlülüğü olayın meydana geldiği tarih itibariyle muaccel hale geldiğinden ve dosyaya sunulan deliller itibariyle ihtiyati haciz talep eden taraf yönünden yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği … ” gerekçesiyle, ihtiyati haciz kararına itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının asılsız iddialarının yargılamaya muhtaç olduğunu, ispat yükünü yaklaşık olarak bile yerine getiremediğini, her yıl bağımsız denetçileri PWC tarafından detaylı bir denetime tutulan ve müvekkiline her yıl sonunda kendi muhasebe verileri ile bağımsız denetçilerin gözetiminde oluşturulan hesap mutabakatları imzalayan davacının; ücret karşılığında ve resmi muhasebe verileri dikkate alınmadan düzenlenmiş bir rapora dayanarak usulsüzlük yapıldığını iddia etmesinin dayanaksız olduğunu, davacının dayanağı olan haksız fiilin meydana gelebilmesi için ortada bir eylem bulunması gerektiğini, müvekkillerin dava konusu olayla ilgili herhangi bir pasif ya da aktif eylemi bulunmadığını, haksız fiilin müvekkilleri tarafından gerçekleştirildiğinin yaklaşık olarak dahi ispat edilemediğini, davacı iddialarından davacı şirketin iç işleyişinde kullanılan sistemler aracılığıyla haksız fiilin gerçekleştiğinin ileri sürüldüğünü, ancak iddia edildiği gibi bir haksız fiilin gerçekleştirilmesi için davacı şirketin iç işleyişinde kullandığı programlara erişim yetkisinin davalılarda mevcut olması gerektiğini, ancak davalıların, davacının bayisi sıfatına sahip olduğunu ve hiçbir dönem bu yetkiye sahip olmadığını, davacının şirket içi bilişim programlarına erişim yetkisi olamayan müvekkillerinin hangi haksız eylemleriyle zarara sebep olabileceğinin anlaşılmasının mümkün olmadığını, … ile müvekkillerinin arasında bir menfaat ilişkisi bulunduğuna dair mesnetsiz iddiasının kabul edilemez olduğunu, davacı çalışanı …in müvekkilleri adına hareket ederek haksız fiili gerçekleştirdiği iddia edilse de bu iddianın dosya kapsamında bulunan belgelere göre yaklaşık olarak dahi ispat edilemediğini, müvekkiller ile … arasındaki tek iletişimin, davacı çalışanının davacı şirkette sahip olduğu görev nedeniyle ve ticari saiklerle olduğunu, müvekkillerinin, davacı şirketin iç işleyişinde kullandığı bilişim programlarına erişim yetkisi bulunmadığını, buna ilişkin delil bulunmadığını, davacı iddialarını kendi bilişim sisteminde üretilen bilgi ve belgelere ve ücret karşılığı denetim şirketince oluşturulan KPMG raporuna dayandırdığını, söz konusu veriler tek yanlı, resmi muhasebe verilerine dayanmayan ve kanunun kabul ettiği içeriğe sahip olmayan yanıltıcı veriler olduğunu, bu nedenle bu verilere dayanılarak yaklaşık ispattan bahsedilebilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafından dosyaya sunulan soyut ve yanıltıcı veriler bir yana; davacı ile sözleşmesel ilişkiye sahip bağımsız denetim şirketi olan PWC tarafından yapılan resmi muhasebe denetimleri sonucu her yıl için hesap mutabakatları hazırlandığını, tarafların onayına sunulduğunu, dosya içerisinde yer alan hesap mutabakatlarından da anlaşılacağı üzere PWC tarafından yapılan resmi muhasebe denetimleri müvekkil şirket ile davacı şirket tarafından karşılıklı olarak onaylandığını ve yapılan onayların hala geçerliliğini koruduğunu, devamlı olarak denetimlere tabi tutulan ve bünyesindeki en ufak bir işlem en az iki onay makamından geçen davacının milyonlarca lira alacağının karartıldığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, şirket içinde kullanılan bilişim programları kullanılarak aldatıldığı iddiasının özel bir araştırmayı gerektirdiğini, iddia edilen haksız fiilin, malvarlığına ya da bedene karşı gerçekleştirilen haksız fiilden çok farklı olduğunu, davacı tarafından iddia edildiği gibi bilişim sistemleri aracılığıyla yapılan bir usulsüzlüğün sadece hukuki bilgiyle dayanılarak anlaşılmasının imkansız olduğunu, bu nedenle iddia edilen haksız fiil için daha kapsamlı ve tarafsız bir araştırmanın gerektiğinin, bu hususta hiçbir somut veri olmamasına rağmen belirli bir ücret karşılığında alınan tek yanlı bir denetim raporunun ihtiyati haciz kararı alınması için yeterli görülmesi ihtiyati hacizle asıl amaçlanan hukuki korumayı kötüniyete açık hale getirdiğini, müvekkil hakkında yürütülen bir ceza soruşturması bulunsa da bu soruşturmada iddianame düzenlenerek bir kamu davası açılmamış, iddia edildiği gibi müvekkillerinin hileli işlemlerini ya da aldatma kastını gösterir herhangi bilirkişi raporu alınmamış hatta bu işlemleri ve kastı gösterir bir evrak dahi sunulamamış iken ihtiyati haciz kararı verilmesinin afaki olduğunu, dava konusu olayın temelini ikale protokolünün oluşturmadığını,mahkemece haksız fiil iddiasını yanlış hukuki ilişkiye dayandırılmasının da hatalı olduğunu, … Ticaret … isimli ticari işletme tür değişikliği yoluna giderek …Otomotiv Anonim Şirketi adlı sermaye şirketine dönüştüğünü, tür değişikliğinin 22.09.2021 tarihinde sicile tescil edildiğini, bu değişikliğin aynı tarihte Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığını, davanın ise 30.12.2021 tarihinde tür değişikliğinden sonra açılmış olduğunu, davanın açıldığı tarih itibariyle husumetin davalı …’na yöneltilmesinin doğru olmadığını, husumet yöneltilemeyecek bu davalı yönünden ihtiyati haciz kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca tür değişikliğinin başlı başına sorumluluk sınırlandırma ve mal kaçırma olgusunu ortaya koymayacağını, davalıların mal kaçırmaya yönelik hiçbir davranışının bulunmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, tazminat istemine, istinaf, ihtiyati haciz kararına davalılarca yapılan itirazın reddi ara kararına ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında ihtiyati haciz talebinin kabulüne karşı davalılarca yapılan itirazın 21.09.2022 tarihli ara kararla reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı, davalılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, somut olayda ihtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini garanti altına almak için mahkeme kararıyla borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati hacze ilişkin yasal düzenleme İİK’nın 257 ila 268. maddesinde yer almaktadır. Bilindiği gibi ihtiyati haciz talep edebilme koşulları İİK’nın 257. maddesinde gösterilmiş olup maddede hem vadesi gelen hem de henüz vadesi gelmemiş para alacakları için ihtiyati haciz şartları düzenlenmiştir. Bunlar muaccel alacaklarda alacağın vadesinin gelmiş olması ve alacağın rehinle temin edilmemiş olmasıdır. Müeccel alacaklarda ise kural ihtiyati haciz istenemeyeceği ise de borçlunun belli bir adresinin olmaması veya borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu amaçla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa vadesi gelmemiş alacaklarda da ihtiyati haciz kararı verilebilir. Sözü edilen maddede bunun dışında herhangi bir koşul öngörülmemiştir. İİK’nın 258.maddesi ise ”Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur” hükmünü içermekte olup ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı hakkında kanaat verilmesi yeterlidir. Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi olmayıp yaklaşık ispat ölçüsünde alacağın varlığını gösteren delillerin sunulması aranmaktadır. Bu bilgiler ışığında somut olayın değerlendirilmesinde; davacı taraf, … Otom.Tic.-… adlı ticari işletme ile arasında bulunan bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, daha sonra bu ticari işletmenin tür değiştirerek … Otomotiv AŞ olarak ticaret siciline kaydedildiğini, davalı …nun da gerçek kişi tacir ve şirketin sahibi olduğunu, bayilik ilişkisi sırasında, kendi elemanı dava dışı … ile davalının iş birliği yaparak muhasebe kayıtlarına müdahale ettiklerini, dava dışı kişinin iş akdinin feshedilerek hakkında iş mahkemesi nezdinde dava açıldığını, ayrıca suç duyurusunda bulunulduğunu, alınan denetim raporunda adı geçen çalışanın bayilerin alacak hesaplarında usulsüz değişiklikler yaptığı, cari hesapları manipüle ettiği, bayilerden olan gerçek alacak bakiyesinin cari hesaba yansıtılmadığı, bayi banka limit risk bilgilerinin kasıtlı şekilde hatalı raporlanmasının sağlandığı ve bu işlemlerle kendisine ve bir kısım bayilere usulsüz menfaat sağladığının belirlendiğini, davalının da bu çalışanla birlikte hareket ederek kendisini maddi zarara uğrattıklarını ileri sürerek bu zararın tazmini için eldeki davayı açmış ve ayrıca davalıların mal kaçırma ihtimali bulunması sebebiyle ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. Mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmiş, bu ara karara davalıların itirazının ise 21.09.2022 tarihli ara karar ile reddine karar verilmiştir. Her ne kadar mahkemece ihtiyati haciz isteminin kabulü kararına davalılarca yapılan itirazın, yaklaşık ispatın sağlandığı, itirazın yerinde olmadığı, talebin haksız fiile dayandığı, alacağın muaccel olduğu taraflar arasında ikale protokolü bulunduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de; itiraz sebepleri hakkında mahkemece yeterli inceleme yapılmadığı, istinaf konusu ara kararda ikale protokolü yanında haksız fiile dayalı da talepte bulunulduğu ve ihtiyati haciz şartlarının oluştuğu gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği, ancak dosya kapsamından davalının davacı şirketin bayisi olduğu, aralarındaki bayilik sözleşmesinin feshi sonrasında kalan alacaklarının ödenmediğinin iddia edildiği, buna karşın mahkemece haksız fiile ilişkin talepte bulunduğunun kabul edildiği, ikale protokolünden bahsedildiği, ancak ikale protokolüne dava dilekçesi ekinde, dosya kapsamında ve UYAP sisteminde rastlanmadığı, davalılarla ilgili suç duyurusunda bulunulduğu belirtilmiş ise de davalılarla ilgili soruşturma dosyasının dosya kapsamında bulunmadığı, sadece dava dışı …’a ilişkin soruşturma dosyası evraklarının bulunduğu, davalının, davacının dava dışı çalışanı ile iş birliği yaparak davacıyı zarar uğrattığı sonucuna nasıl ulaşıldığına, itirazın reddine ilişkin ek kararda yaklaşık ispatın nasıl ve ne şekilde sağlandığına dair herhangi bir somut tespitin bulunmadığı, hangi delilden delilden bu sonuca ulaşıldığı ve itirazların yerinde olmadığı tespitinin nasıl yapıldığının mahkemenin 21.09.2022 tarihli ara kararından anlaşılamadığı, bu haliye mahkemece davalıların ihtiyati haciz kararına itirazları hakkında eksik inceleme ile karar verildiği görülmektedir. Bu nedenle, mahkemece, davalılara ilişkin ceza soruşturması evrakları, denetim raporu bir bütün olarak değerlendirilerek, kararda değinilen ikale protokolünün dosyaya sunulması sağlanarak itiraz sebepleri hakkında gerekçeli, denetime açık ve somut tespitlerin yer aldığı bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden davalılar vekilinin 21.09.2022 tarihli ara karara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile mahkemenin 21.09.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, yukarıdaki açıklamalar ışığında davalılar vekilinin ihtiyati haciz kararına itirazına ilişkin yeniden değerlendirme yapılıp bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesinin istinafa konu 21.09.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu 21.09.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında ihtiyati hacze itirazların yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalılar tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 22.12.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.