Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2293 E. 2022/1755 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2293
KARAR NO: 2022/1755
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2022
NUMARASI: 2020/705 E. – 2022/577 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın Şişli Şubesi ile davalı arasında akdedilen genel kredi sözleşmesine istinaden davalıya ticari mahiyette işletme hesabı açıldığını, kredili mevduat hesabı tahsis edildiğini ve 20.000,00 TL bedelli ticari ihtiyaç kredisi kullandırıldığını, borçluyla akdedilen sözleşme kapsamında borçluya kullandırılan kredili mevduat hesabı ve ihtiyaç kredisinden doğan geri ödemelerin yasal süre içinde yapılmadığını, borçlunun ödeme yapmaması üzerine hesabın kat edilerek ihtarname ile gönderildiğini, verilen süre içinde borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine ticari kredili mevduat hesap borcu için İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ticari ihtiyaç kredisi borcu için de İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun ödeme emirlerini tebliğ aldığını, itiraz ettiğini, süresinde itirazın iptali davası açılmadığından ve bu güne kadar borç ödenmediğinden dava açılmasının zorunlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 4.017,67TL ihtiyaç kredisinden kaynaklanan alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yıllık %22,5 temerrüt faiziyle birlikte, 25.954,54 TL kredili mevduat hesabından kaynaklanan alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yıllık %33,12 temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalıya usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, davaya cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacı bankanın Şişli Şubesi ile davalı… arasında akdedilen genel kredi sözleşmesine istinaden davalıya işletme hesabı ve kredili mevduat hesabı tahsis edildiği ve davalıya kredi kullandırıldığı açıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından davalıya kullandırılan kredilerin geri ödenmediği belirtilerek, alacağın davalıdan tahsilinin talep edildiği tespit edilmiştir. Davalının tacir olmadığı, davaya konu edilen kredi sözleşmelerinin ticari krediye ilişkin olmadığı, davalının tüketici vasfında bulunduğu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanun’un 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğunun hüküm altına alındığı, davaya konu uyuşmazlıkta davalının tüketici konumunda olduğu, tüketici konumundaki davalı aleyhine açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla, dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, davaya bakmakla mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemelerin İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemeleri olduğunun tespitine …” gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, HMK’nın 20.maddesindeki prosedür çerçevesinde dava dosyasının görevli tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin görevsizlik kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, dosya kapsamındaki delillerle örtüşmediğini, çelişkili olduğunu, dosyaya sunulan deliller (GKS ve TKS başta olmak üzere tüm sözleşmeler, ihtarname, ekstreler vs.) incelendiğinde görüleceği üzere davalıya kullandırılan bir kısım kredilerin ticari nitelikte olduğunu, her iki kredi borcuna ilişkin hesap ekstrelerinde ”İhtiyaç Kredileri Ticari” ve ”Kredili Mevduat Hesabı-Tüzel Kişi” ibaresinin açıkça yer aldığını, borçluya gönderilen 13/01/2017 tarihli ihtarnamede de ihtiyaç kredisi ve KMH borcunun işletme nitelikli olduğunun açıkça ifade edildiğini, davalının serbest mali müşavir olduğunu, bahsi geçen kredileri şahsi işleri için değil mesleki faaliyetlerinde kullanmak maksadıyla müvekkilinden aldığını zaten bundan ötürü kendisiyle Genel Kredi Sözleşmesi tanzim edildiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 29.01.2016 tarihli 2015/8489 E., 2016/1129 K.sayılı içtihadında da belirtildiği üzere genel kredi sözleşmeleri ticari nitelikte sözleşmelerden olduğunu, TTK’nın 4.maddesi kapsamında kalan ticari dava niteliğinde olduğunu ve aynı Kanunun 5. maddesi hükmü uyarınca asliye ticaret mahkemesinin görevine girdiğini, davalının tüketici konumunda olmadığı, mesleki amaçlı hareket ederek işletmesel faaliyetlerinde kullanmak maksadıyla kredi ilişkisine girdiği durumlarda çerçeve sözleşme olarak Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme tipinin ticari nitelikte olduğunu, gerekçeli kararda Genel Kredi Sözleşmesi’ne istinaden davalıya işletme hesabı ve kredili mevduat hesabı tahsis edildiği yönünde tespitte bulunulmasına rağmen kredinin tüketici kredi olduğu tespitinin çelişkili olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesi’nin geri ödeme başlıklı 2.07 nolu maddesinde borçlu tarafından müvekkili Banka’ya bloke-rehin-takas-mahsup hakkı verilmesinden mütevellit kredi geri ödemelerinin yapılmaması nedeniyle sözleşmeden doğan yetkiyle bloke ve mahsup hakkı kullanıldığını, ancak davalı tarafından müvekkil bankaya karşı yapılan bu mahsup-bloke işleminin yasal olmadığından bahisle kredili mevduat hesabın borcu için yapılan kesintilerin iadesi için İstanbul 4. Tüketici Mahkemesinin 2018/581 Esas sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini, dava kapsamında aldırılan bilirkişi raporunda davacının emekli maaşının yanı sıra serbest meslek faaliyetlerinden dolayı da gelir elde etmekte olduğunun tespit edildiğini, bu tespitler ile davacının şahıs şirketi olarak faaliyet yürüttüğünü, mevzubahis bir kısım kredi borçlarını işletmesel faaliyetlerinden kaynaklı olarak kullandığını, dolayısıyla tüketici konumunda olmadığının ortaya konduğunu, nitekim İstanbul 4. Tüketici Mahkemesince, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 16/03/2021 tarihli 2018/581 Esas, 2021/310 Karar sayılı ilam ile ticaret mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verildiğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacı ile davalı arasında 24.09.2014 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu kapsamda davalıya kredi mevduat hesabı açıldığı, 24.10.2014 tarihinde 20.000,00 TL tutarında ticari ihtiyaç kredisi kullandırıldığı, davacı tarafından eldeki dava ile bu iki kredinin ödenmeyen taksitlerinin davalıdan tahsili talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının tacir olmadığı, kredilerin ticari krediye ilişkin olmadığı, davalının tüketici olduğu gerekçesiyle, tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında bulunan genel kredi sözleşmesi incelendiğinde, bu sözleşme kapsamında kredi alanın cari hesap şeklinde işleyen bir kredi veya vadeli kredi talep edebileceğinin belirtildiği, yine bu kapsamda kullanılacak kredinin limitinin ve kredinin türüne ilişkin ek sözleşme akdedileceği, kredinin ek sözleşmede belirtilen amaçlar çerçevesinde kullanılacağı hüküm altına alınmıştır. Sözleşmeye göre taraflar arasında temel bankacılık sözleşmesi de akdedildiği, sözleşmenin 2.05 maddesinde tahsis edilen kredilere ve hesaplara ilgili mevzuata uygun olarak bileşik faiz yürütüleceğinin kararlaştırıldığı, kredili mevduat hesabına ilişkin hesap hareketleri dökümünde ise ”kredili mevduat hesabı – tüzel kişi” açıklamasının bulunduğu, taksitli ödeme tablosunda ise ” ticari ihtiyaç kredisi” açıklaması bulunduğu görülmektedir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı ”Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır.Kanun’un ”tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (ı) bendinde sağlayıcı “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (k) bendinde tüketici, “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (l) bendinde ise tüketici işlemi ”mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade ede’r’ biçiminde tanımlanmıştır. Öte yandan, TTK’nın 4/1 maddesine göre tarafların sıfatına ve işin ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticari sayılan davaların mutlak ticari dava niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Mutlak ticari davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup TTK’nın 4/1 hükmünde (a) ile (f) bentleri arasında sayılmıştır. Bu bilgilere göre somut olayın değerlendirilmesinde; gerek davacı bankanın davalı ile yaptığı genel kredi sözleşmesi hükümleri gerekse bu sözleşme kapsamında davalıya kullandırılan ticari ihtiyaç kredisine ilişkin belgeler incelendiğinde, işlemin tüketici işlemi niteliğinde olmadığı, davalının da eldeki dava konusu kredi borcu nedeniyle tüketici konumunda olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, dava, bankacılık işlemlerine ilişkin olup TTK’nın 4-1.f maddesi uyarınca mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan görevli mahkeme asliye ticaret mahkemeleridir. Bu nedenle, kararı veren ilk derece mahkemesinin, davaya bakma hususunda görevli olmasına rağmen görevli olmadığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.a.3. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde davacıya iadesine,4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 22.12.2022 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.