Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2270 E. 2022/1773 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2270
KARAR NO: 2022/1773
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22.09.2022
NUMARASI: 2022/460 Esas
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati tedbire itirazın reddine dair verilen karara karşı, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı taraf ile aralarında sözleşme akdedildiğini, ancak davalının şirketin mali müşaviri olması dolayısıyla da şirkete ilişkin haksız ödemeler aldığının tespiti üzerine de bu iş ilişkisine son vermeye karar verdiklerini, bu durum üzerine davalı tarafın dayatmış olduğu 15.07.2020 tarihli protokolü kabul etmek zorunda kaldığını ve müvekkili tarafından ciro edilmiş … Bankası 1.450.000-TL değerinde çek davalıya teslim edildiğini, müvekkili haksız protokol doğrultusunda belirli aralıklarla davalı tarafa ödemeler yaptığını ve protokol edimlerini yerine getirdiğini, ancak davalı teminat çekini iade etmekten imtina etmiş ve çeki takibe koyacağı tehdidiyle sürekli olarak müvekkilinden haksız taleplerde bulunmaya devam ettiğini, müvekkili kambiyo senedine mahsus takip yolu ile işlerinin sekteye uğrayacağı, bankalar nezdinde kredibilitesinin düşeceği ve piyasada itibarının zedeleneceği korkusu ile yine davalı tarafa ödemelerde bulunduğunu, gelinen noktada davalı taraf yine teminat çekini bahane ederek müvekkilinden ödeme talep ettiğini, çeki icra takibine konu edeceğini, piyasa da müvekkilinin itibarını zedeleyeceğini belirtmiş olması, söz konusu protokolden dolayı müvekkilinin borcunun bulunmaması ve teminat senedi niteliğinde olan çekin takibe konulabileceği göz önüne alınarak, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmaması, teminat senedi niteliğindeki çekin kendisine iade edilmemesi ve sürekli olarak icrai işlem yapılacağı baskısı altında olması sebebiyle, öncelikle İİK da belirlenmiş olan teminat bedelinin Mahkememize depo edilmesi ile tedbir kararı alınmasını, müvekkilinin davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince 26.07.2022 tarihli ara kararla; “…İcra takibinden önce işbu menfi tespit davası açıldığından, 2004 Sayılı İİK 72/2. maddesi gereğince, dava konusu çeke ilişkin tedbir talebinin söz konusu çekin %15 oranında nakdi veya kesin ve süresiz banka teminat mektubunun Mahkememize ibrazı karşılığında kabulü ile muhtemel icra takiplerinin DURDURULMASIN…,” karar verilmiştir. Bu karara karşı ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın davacı şirketin olay tarihinde mali müşaviri olması sebebiyle şirkete ait ödemeleri alma yetkisinin bulunmadığını, müvekkil ile davacı …’in ortaklığa başlama süreci ve ayrılma süreci davacılar tarafından iddia edildiği gibi olmadığını, müvekkil firmanın mali müşaviri olması sebebi ile … kendisinin firmayı yönetemediğini, idare ve sevk edemediğini söyleyerek 2 yıl gibi bir süre müvekkili ortak olması için ikna etmeye çalıştığını ve defalarca iş yerine gelerek ortak olması konusunda baskı yaptığını ve talepte bulunduğunu, bu sürece … kendi çalışanı ve usta başları olan … ve … isimli sigortalı çalışanlarının da şahit olduğunu, ortaklıktan ayrılma süreci de yine …’in iddia ettiği gibi olmadığını, kendisi işlerinin büyüdüğünü müvekkil ile anlaşamadığını bahane ederek ayrılmak isteğini ve iş yerinin tamamını kendisine bırakmasını istediğini, davacı daha sonradan öğrendiklerine göre ayrılmayı önceden planladığını ve firmaya alınan siparişleri gizleyerek işleri kaçırdığını, müvekkilin davacının iddia ettiği gibi haksız ödeme alması söz konusu olmadığını, bu iddianın mesnetsiz olduğunu, bu süreçlere davacının kendi piyasasından arkadaşı ve çalıştığı firma olan … firmasının sahibi …’in şahit olduğunu, davacının ortaklıktan ayrılma sürecinde müvekkile ödemeyi taahhüt ettiği ve dosyaya davacılar tarafından sunulan protokole yazmış olduğu 230.000-USD tutarı … kendi tespit ettiğini, müvekkilin bu rakamı alarak ayrılmasını, firmayı da kendisine bırakmasını isteyerek baskı yaptığını, 230.000-USD bir an önce ödeyeceğini beyan ederek firmayı kendisinin teslim aldığını, yine bu sürece …’in şahit olduğunu, protokol tarihi olan 15/07/2020 tarihinden bu güne kadar sürede kendisinin tespit ettiği 230.000-USD rakamını eksik ödediğini ve kalan bakiyeyi ödemekten hep kaçındığını, yine bu sürece kendisininde yakın tanıdığı … ve …’in şahit olduğunu, ilgili tanıkların HMK 203.maddesi kapsamında beyanlarının alınmasını talep ettiklerini, …’in ödemeleri yapmadığını, taahhütünü yerine getirmediğini, vermiş olduğu çeklerin döndüğünü, tahsil edilemediğini, tahsil edilemeyen çeklerden icra takibi yapıldığını, ancak yine de ödemenin gerçekleşmediğini, kambiyo senedinden kaynaklanan taleplerin geçerliliği borç ilişkisinden bağımsız olduğunu, bu nedenle borç senedi gerekli şartlara haiz ise geçerli olduğunu, işbu dava konusu çek de tüm geçerlilik şartlarına haiz olduğunu, bir borç karşılığı müvekkile verildiğini ancak vadesinde ödenmediğini, bu aynı zamanda protokol ile de sabit olduğunu hal böyle iken borçlu oldukları senet ve sözleşme ile sabit iken haksız ve hukuka olarak işbu davayı açtıklarını, davacılar tarafından eğer böyle bir borçları yok ise neden müvekkile çek verdiklerini ve neden bu borcu protokol ile imza altına aldıklarını, eğer ki bu borç ödendiyse neden çek’i kendilerine iade almadıklarını ve neden protokolün artık geçersiz olduğuna dair yeni bir borç ödeme protokolünü müvekkil ile birlikte imza altına almadıklarını , açıklanan işbu sebeplerle öncelikle Mahkememizce verilen tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 22.09.2022 tarihli ara kararla; “… dosya kapsamında yapılan değerlendirmede, somut olayda talep eden haklılığını yaklaşık olarak ispatlamış olmakla ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Menfi tespit davalarında davacının belge veya kambiyo senedi sunarak borçlu olmadığını mahkemeden talep etmesi gerekmekte iken davacı tarafından mahkemeye sunulan protokolün de davacının borç yükünü kabul ettiği gerçeği, lehine bir durum olarak mahkemece değerlendirildiğini, oysa ki davacının protokol ile borç altına girdiğini imzalayarak kabul ettiğini, karşılığında da müvekkiline çek verdiğini imza altına aldığını ve bu çeki ödemediğini, buna rağmen haksız olarak iş bu davayı açtığını, HMK’nın 390.maddesinin uygulanarak tedbir kararı verilmesinin, kanunun amacına ve dosya konusu olaydaki somut belgelere uymadığını, Mahkemenin ihtiyati tedbir kararına esas aldığı çek tutarı üzerinden teminat belirlemesinin de yerinde olmadığını,Tüm bunların dışında mahkemenin de ihtiyati tedbir kararı vermeye yetkili mahkeme olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, itirazın reddine dair kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72.maddesi hükmü uyarınca icra takibinden önce açılan menfi tespit davası içinde ihtiyati tedbir talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin verdiği ihtiyati tedbir kararına itiraz üzerine, itirazın reddine dair verilen ara karar, itiraz eden davalı vekilince yasal süre içinde istinaf edilmiştir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvurusu nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, tarafların kabulündeki 15.07.2020 tarihli protokol kapsamında davacının davalıya teminat olarak verdiğini ileri sürdüğü 1.450.000 TL bedelli bir adet çekten ötürü davacının protokol edimlerini yerine getirip getirmediği, davacınıın davalıya borçlu olup olmadığı buna göre çekten ötürü davacının davalıya borçlu bulunmadığı iddia edilen edilen çek nedeniyle açılan menfî tespit davasında çekin takip konusu yapılmaması yönünde ihtiyatî tedbir kararı verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Menfi tespit davası, İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfî tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. 6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı hükümlerinde geçici hukuki himayenin bir türü olan ihtiyati tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup İİK’nın 72. madde hükmünde menfi tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, HMK’nın 389 ve devamı madde hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. HMK’nın 390/3.maddesinde yer alan ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklindeki hükümle ihtiyati tedbire karar verebilmek için yaklaşık ispat gerekli ve yeterli görülmüştür.Yukarıdaki hukuki açıklamalara göre somut olaya gelindiğinde, tarafların kabulünde olan 15.07.2020 tarihli protokol içeriğinde dava konusu çek tutarı kadar verileceği kararlaştırılan çekin teminat çeki olduğunun yazılı olduğu da gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbire itiraz üzerine verdiği kararın, mahkemenin takdir yetkisi kapsamında dosya kapsamıyla uyumlu olduğu, usul ve yasaya uygun olduğu, tarafların istinaf sebeplerinin yargılama içinde ispat faaliyetine konu edileceği, mevcut aşama itibariyle konulan ihtiyati tedbirin tarafların hak ve menfaat dengesine uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekilince teminat tutarına da itiraz edilmiş ve bu yönden de istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere takipten önce davanın açılmış olduğu, davadaki talebin 1.450.000 TL tutarlı çeke ilişkin olduğu gözetildiğinde, mahkemenin kararına esas aldığı çek tutarının %15 i oranındaki teminatın yasa ve usule uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde değildir.Her ne kadar davalı vekilince mahkemenin yetkisine de itiraz edildiği ileri sürülerek karar istinaf edilmişse de, davalı vekilinin 10.08.2022 tarihli ihtiyati tedbir kararına itiraz dilekçesinde yetki itirazı bulunmadığı gibi, HMK 390/1 maddesinde ” ihtiyati tedbir, dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden, dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, istinafa konu ihtiyati tedbirin de esasa ilişkin açılmış dava içinde verildiği anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir.Açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 21.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3 maddeleri uyarınca karar kesindir.