Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2249 E. 2023/27 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2249
KARAR NO: 2023/27
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 31/03/2022
NUMARASI: 2021/215 E. – 2022/209 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 08.03.3017 tarihinde 5 yıl süreli ve 01.12.2022 tarihine kadar geçerli bayilik sözleşmesi akdedildiğini, davalı şirketin işbu sözleşmenin imzalanması ile birlikte transfer bedeli olarak davacıya 7.000.000,00 TL bedel ödediğini, yine iş bu bayilik sözleşmesi ve buna bağlı taahhütname gereği davacı tarafından davalıya 7.000.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubu verildiğini, sözleşme devam ederken davalının 14.04.2020 tarihinde tek taraflı olarak sözleşmeyi feshettiğini, ayrıca kesin teminat mektubunu bozdurarak irat kaydettiğini, davalının davacıya transfer hibe ödemesi yaptığı gerekçesi ile paylaşım marjınının %50-%50 oranında belirlendiğini, bu şekilde davalının bir nevi davalıya sözleşmenin başında vermiş olduğu transfer hibe bedelini kar dağıtım oranlarını kendi lehine revize ederek 5 yıllık süreç içerisinde peyder pey geri almaya çalıştığını, davacı hibe transfer bedelini almadan sözleşmeyi imzalamış olsaydı akaryakıt sektöründeki genel çalışma ve uygulamaya göre %1 dağıtıcı payı, %99 bayi karı olacak şekilde sözleşmenin yapılmasının mümkün olacağını, davalı şirketin sözleşmenin imzası anında hibe transfer bedeli ile kar dağıtım oranını EPDK’nın kararlarına aykırı şekilde lehine uyguladığını, sözleşmenin süresi bitmeden önce sözleşmeyi feshederek teminat mektubunu bozdurduğunu, hibe transfer bedelini geri aldığını, teminat mektubunu da iade etmediğini, davalının sözleşmeyi feshetmesinin ve teminat mektubunu verdiği hibe bedeline mahsup etmesinin hukuka, ticari ahlaka aykırı ve haksız olduğunu, davalının kar paylaşımına aykırı şekilde faturalandırma yaptığını, örneğin ürün bedelinde 5,10 TL bedel üzerinden kesilen faturada kar payının 10 kuruş olduğu kabul edildiğinde faturanın 5,05 TL olarak kesilmesi gerekirken davalının 5,10 TL üzerinden fatura kestiğini, davalının sırf bu sebeple 2,5 yıllık dönemde 1.200.000,00 TL haksız kazanç elde ettiğini bu hususun tespitinin de dava konusu olduğunu ileri sürerek, taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi ile fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak belirsiz alacak olarak 100.000,00 TL maddi tazminatın davalının teminatı bozdurduğu tarihten işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığından öncelikle usulden reddi gerektiğini, aksi kanaat halinde davacının iddialarını haksız ve yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Somut olayda davacı tarafından dava dilekçesi belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış, dava dilekçesinde davasının türünü 6100 sayılı Kanun kapsamında açılan belirsiz alacak davası olarak açıkça belirtmiştir. Dolayısıyla açılan davanın nitelendirilmesi, tereddüt mahal verebilecek bir şekilde değildir, davacı tarafından davaya konu zararın hesaplanma yöntemi dava dilekçesinde belirtildiği, 2,5 yıllık dönemde bir milyon iki yüz bin türk lirası haksız kazanç elde edildiğini, davacının dosyaya sunduğu sözleşme ve delilleri ile davalıdan ne kadar alacaklı olduğunu objektif olarak kendisini tarafından bilineceği, alacağını belirleme imkanı bulunduğu, davanın gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımadığı anlaşılmakla davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı anlaşıldığından davanın 6100 sayılı HMK 114/1h ve 107 maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş …” gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; süresinden önce feshedilen bir bayilik sözleşmesi mevcut olduğunu, 5 yıllığına yapılmış bu bayilik anlaşmasının henüz 27.ayında davalı tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini, teminat mektubunun bozdurulduğunu, hibe transfer bedelinin geri alındığını, davalının bakiye alacağı olduğu iddiası ile teminatı iade etmediğini, ancak davada talep edilen tek kalemin bu olmadığını, sözleşme süresinin henüz yarısı dahi dolmamışken feshedilmesi nedeniyle davacının zarara uğradığını, bu dönem için yoksun kalınan bir karın bulunduğunu, yapacağı satışlardan elde edeceği gelir ve gider göz önünde bulundurularak sözleşme devam etseydi elde edeceği karın hesaplanması gerektiğini, bunun dışında bayilik sözleşmesinin 01.12.2022 yılının sonuna kadar süreceğine inanılarak yapılan harcamalar ve bu nedenle uğranılan zararlar olduğunu, bu zarar kalemleri nedeniyle belirsiz alacak davası açıldığını, bu zararların akaryakıt sektöründe uzman bir bilirkişi tarafından tespit edilmesi ve hesaplanması gerektiğini, bu zararın davacının davayı açarken belirleyebileceği bir miktar olmadığını, aksi kabulün usul ekonomisi ilkesine de aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinin davalı tarafından feshi sebebiyle doğduğu iddia edilen maddi zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda dava belirsiz alacak davası olarak açıldığından hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraf, davalıyla imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedilmesi nedeniyle maddi zararı bulunduğunu ileri sürerek, belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmış, mahkemece, davaya konu zararın hesaplanma yönteminin davacı tarafından dava dilekçesinde belirtilerek 2,5 yıllık dönemde 1.200.000,00 TL haksız kazanç elde edildiğinin tespit edildiği ve sözleşme ile davacı delillerine göre davacının davalıdan ne kadar alacaklı olduğununun objektif olarak davacı tarafça bilinebileceği, davacının alacağını belirleme imkanı bulunduğu, davanın gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımadığı gerekçesiyle hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. HMK’nın 107.maddesi uyarınca, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, belirsiz alacak davası açabilir. Buna göre, belirsiz alacak davasının açılabilmesi için davacının, davaya konu ettiği alacağın miktarını veya değerini hesaplamasının davacıdan beklenemeyecek olması ya da bu hesaplamanın yapılmasının imkânsız olması gerekir. Dosya kapsamına göre taraflar arasında 08.03.2017 tarihinde 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığı, davalı tarafından sözleşmenin 14.04.2020 tarihinde davalı tarafından tek taraflı olarak feshedildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı taraf da dava dilekçesinde, davalıyla imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, sözleşme süresince kar paylaşımına aykırı faturalandırma yaptığını, teminat mektubunun iade edilmeyerek nakde çevrildiğini, bu nedenlerle maddi zararı bulunduğunu ileri sürerek, belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmış ve 100.000,00 TL maddi zararının tazminini istemiştir. Her ne kadar mahkemece davacının davasının belirsiz alacak davası şartlarını taşımadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de; somut olayda taraflar arasında tam iki tarafa borç yükleyen akaryakıt sözleşmesi bulunmakta olup davacı taraf bu sözleşmenin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini, sözleşme süresince de kar paylaşımına aykırı faturalandırma yaptığını, teminat mektubunun haksız şekilde davalı tarafından nakde dönüştürüldüğünü, ayrıca istinaf dilekçesinde yoksun kalınan karın bulunduğunu ileri sürmüş ve davasını asgari bir miktar belirleyerek belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Davacı tarafın belirttiği tazminat kalemlerine ilişkin alacak miktarının bilirkişi incelemesi olmadan belirlemesi mümkün olmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak açılması usul ve yasaya uygun olduğundan mahkemece davanın hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür. Ayrıca mahkeme kararının gerekçesinde, davaya konu zararın hesaplanma yönteminin davacı tarafından dava dilekçesinde belirtilerek 2,5 yıllık dönemde 1.200.000,00 TL haksız kazanç elde edildiğinin tespit edildiği ve davacının davalıdan ne kadar alacaklı olduğununun objektif olarak davacı tarafça bilinebileceği belirtilmiş ise de, dava dilekçesindeki bu hesaplama açıklayıcı örnek mahiyetinde olup alacağın belirlenebilir olduğunu göstermez. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin harcının talep halinde iadesine,4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 19.01.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.