Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2248 E. 2023/1108 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2248
KARAR NO: 2023/1108
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29.03.2022
NUMARASI: 2021/103 Esas – 2022/224 Karar
BİRLEŞEN DAVA İSTANBUL KAPATILAN 38.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2014/130 ESAS- 2014/42 KARAR SAYILI DOSYASI
BİRLEŞEN DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davaların ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf, davalı vekili tarafından katılma yoluyla istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı …’nın 29/05/2007 tarihli kurulmuş … Ticaret Limited Şirketinin %50 ortağı ve müdürü olduğunu, diğer %50 payın da davacıya ait olduğunu, davalının şirkette müdürlük görevi devam ederken aynı adreste aynı konuda faaliyet gösteren … Limited unvanlı bir şirket kurarak çalışmaya başladığını, şirketin iş ve sözleşmelerini kurduğu yeni şirkete sevk ettiğini, bu suretle birlikte ortak oldukları şirketin kazancını ve karını daralttığını, bu sebeple şirket müdürünün yaptığı haksız rekabetin tespit ve menini haksız ticaret faaliyet nedeni ile elde edilen maddi menfaatlerin tespiti ile şirkete devrine, 2.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; isnat edilen fiillerden zarar görenin davacının şahsı değil, bilakis ortağı bulunduğu şirketin olduğunu, bu bağlamda da davacının iş bu davaya açmakta hukuki yararı ve aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davalının da bu davada pasif husumet ehliyetinin olmadığını, kendisine yöneltilen davanın dava şartının noksanlığından ötürü reddini gerekeceğini, TTK’nun 626. Maddesine giren davalarda dava açma hakkının 3 ay içerisinde zaman aşımına uğradığını, dolayısı ile bu davanın görülemeyeceğini, davacı tarafından davalıya gönderilen Kadıköy … Noterliğinin … numaralı ihtarnamesinin 15/05/2013 tarihli olduğunu, dolayısıyla davacının davalının yeni şirket kurduğunu daha önceden bildiğini, tarafların 1998 tarihinden itibaren evli olduğunu, aralarında derdest bir boşanma davası bulunduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, şirketin konusuna giren işin davalı … tarafından 1997 yılından beri yapıldığını, bu boşanma davası olmasa idi bu davanın açılmayacağını, haksız rekabetin mevcut olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.Birleşen 38.Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/130 Esas 2014/42 Karar Sayılı Dosyada Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin ortağı olan … aleyhine haksız rekabetinin tespit ve meni, davalının haksız rekabeti nedeniyle elde edilen maddi menfaatlerinin tespiti ile şirkete devrine ilişkin İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/291 Esas sayılı dava dosyası ile dava açtıklarını, mahkememizde açılan davanın bu dosya ile birleştirilmesini, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi, haksız rekabet ve haksız ticari faaliyetler nedeni ile davalının elde ettiği maddi menfaatlerin tespiti ile bunun ortağı olduğu şirkete devrini, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı … şirketinden tahsilini talep ettiklerini beyan ederek birleştirme kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Asıl davada; tüm dosya kapsamına ve alınan mali bilirkişi raporlarına göre; davalının 08/08/1997 tarihinde tarafların ortak olduğu şirketle aynı adreste faaliyet gösteren …, … unvanıyla kurulu gerçek kişi tacir işletmesi bulunduğu, asıl dava taraflarının evlenmeleri akabinde, tarafların … Limited Şirketi’ni kurdukları, asıl dava taraflarının şirkete %50’şer pay oranı ile ortak oldukları, şirket müdürü olarak davalının seçildiği ve asıl dava tarihi itibariyle bu görevin devam ettiği, davalının önce şahsi işletmesi ile geçmiş yıllarda dava dışı muhtelif şirketlere muhtelif tarihlerde faturalar düzenlendiği, sonrasında ise eşi ile kurduğu şirkete bu müşterilerini aktardığı sabittir. Taraflar arasında boşanma sürecinin başlaması akabinde, davalının 30/11/2012 tarihinde tek ortağı olduğu ve dava dışı şirket ile aynı adreste faaliyet gösteren birleşen davalı … Şirketi’ni kurduğu sicil kayıtlarından anlaşılmıştır. Asıl davalı tarafından birleşen davalı şirketin kurulması akabinde, müdürü olduğu dava dışı şirket müşterileri birleşen davalı şirket ile çalışmaya başlamıştır. 08/09/2017 teslim tarihli mali bilirkişi raporunda bu müşteriler listelenmiştir. Yine aynı bilirkişi raporunda tarafların ortağı oldukları dava dışı şirketin 2013-2015 yılları arasında sürekli dönem net zararı ettiği, birleşen davalı şirketin ise kurulduğu 30/11/2012 tarihinden sonra 2013-2015 yıllarında, dava dışı şirketin zarar tutarlarına çok yakın tutarlarda dönem net karı ettiği tespit edilmiştir. Böylece asıl davalının, müdürü olduğu şirket müşterilerini TTK’nın 613/3 ve 626.maddelerinde düzenlenen yükümlülüklerine aykırı olarak ve şirket zararına, tek ortağı olduğu birleşen davalı şirkete aktardığı mahkememizce sabit görülmüştür. Her ne kadar anılan müşterilen davalının, 1997 tarihinde faaliyete başladığı ticari işletmesinin müşterileri olduğu düşünülebilir ise de, asıl dava tarihi itibariyle halen dava dışı şirket müdürü olan davalı, bu durum sebebiyle, müdürü olduğu şirkete karşı, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunmama; özellikle, kendisine özel bir menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren işlemleri yapmama, rekabet yasağına aykırı davranmama yükümlülüklerinden kurtulamaz. Taraflar arasında devam eden boşanma davası ve mal resjimine ilişkin uyuşmazlık da anılan yükümlülükleri ortadan kaldırmayacaktır. İzah edilen bu gerekçelerle asıl davada davalının müdürü olduğu şirkete karşı kanuna aykırı eylemleriyle verdiği zararlardan ötürü TTK’nın 644/1.a.maddesi yollamasıyla aynı yasanın 553 maddesi uyarınca sorumlu olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. 08/09/2017 teslim tarihli mali bilirkişi raporunda tespit edilen; dava dışı şirketin 2013-2015 yılı dönem net zararları toplamı, (birleşen davalı şirketin aynı dönem net karları ile çok yakın tutarlarda olması sebebiyle), mahkememizce zarar tutarı olarak kabul edilmiş olmakla birlikte, davacı tarafından dava değeri 10.000,00-TL olarak bildirildiğinden taleple bağlı kalınmış, davacının maddi tazminat talebinin KABULÜ ile; 10.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak dava dışı … Tic.Ltd Şti’ne verilmesine karar verilmiştir. Birleşen davda davacı, davalı şirketin, ortağı olduğu şirkete karşı haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin önlenmesini, şirketin uğradığı zararın tespitini, bu zararın şirkete ödenmesini talep etmiştir. Dava dışı … Ticaret Limited Şirketi’ne karşı haksız rekabet teşkil eden eylemler nedeniyle birleşen davalı şirkete karşı dava açma hakkı şirket tüzel kişiliğinin kendisine ait olup, şirket ortağı olan davacının bu talep yönünden aktif husumeti bulunmadığı anlaşılmış, maddi tazminat talebi aktif husumet yokluğundan reddedilmiştir. Asıl ve birleşen davalarda davacı, asıl ve birleşen davalılardan manevi zarara uğradığından bahisle manevi tazminat talep etmiştir. Hem asıl hem de birleşen davada davalılara isnad edilen hukuka aykırı eylemlerden ötürü davalının kişilik hakkını oluşturan unsurlardan herhangi birinin zedelendiği, manevi zararın oluştuğu ispat olunamadığından, asıl ve birleşen davalarda ileri sürülen manhevi tazminat talepleri ayrı ayrı reddedilmiştir” gerekçesiyle, asıl davada maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin reddine, birleşen davada maddi tazminat ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf, davalı vekilince katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl ve birleşen davada Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece asıl davada karar altına alınan maddi tazminat miktarı düşük olup uzman bir heyet tarafından gerçek zararın tespit edilerek buna göre karar verilmesi gerektiğini, Dosyada mübrez Prof Dr. … tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda davalıların müvekkilinin ortak olduğu … Ltd. Şti. işlerini/sözleşmelerini davalı … Lt. Şti.’ne yönlendirilek, aynı yerde aynı işi yaparak müvekkilinin ortak olduğu … Ltd. Şti.’ne karşı haksız rekabet ettikleri/zarara uğrattıkları tespit edildiğini, burada artık yapılması gereken uzman bir bilirkişi heyeti oluşturularak davalı şirketin ticari defter, vergi kayıtları, banka kayıtları vesair tüm kayıtları incelenerek müvekkilinin ortak olduğu … Ltd. Şti.’nin uğratıldığı zararın miktarının tespit edilmesi olduğunu, ancak mahkemece bu hususta bir inceleme yapılmadan dava açılırken talep edilen 10.000 TL üzerinde maddi tazminat talebinin kabulüne karar verildiğini, kararın bu yönüyle eksik olup kararın bu yönüyle kaldırılması gerektiğini, Asıl ve birleşen davada mahkemece manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, birleşen dava yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, Dosya kapsamı ile de sabit olduğu üzere müvekkilinin, davalı … ile … Ltd. Şti. ‘nin % 50 oranında eşit hissedarı olduğunu, iş bu şirketin yönetimi ise davalı …’da olduğunu, müvekkili ile davalı … boşanma sürecine girince … tarafından … Yay. Ltd. Şti. adında bir firma kurularak müvekkili ile ortak olduğu … Ltd. Şti. ne aleyhine haksız rekabete girişmiş ve şirketi zarara uğrattığını, nitekim dosya kapsamından ki bilirkişi raporuyla bu durum tespit edildiğini, Kabul anlamı taşımamakla birlikte bir an için birleşen davayı müvekkilinin kendi adına açmış olduğu kabul edilse bile, bu davayı açmasında hukuki faydası bulunduğunun kabulü gerektiğini, zira müvekkilinin ortağı olduğu şirketin menfaatlerini korumak için iş bu davayı açtığını, birleşen dava yönünden müvekkilinin aktif husumetinin bulunduğunun kabulü gerektiğini, Bu sebeple de mahkemece davanını aktif husumet yokluğundan reddinin hatalı olduğunu, İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi kararı ve TTK hükümleri dikkate alındığında mahkemenin birleşen dava yönünden davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Asıl davada davalı … vekili, asıl davada aleyhe verilen hüküm yönünden katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Asıl davada davalı tarafın şirket değil, bizatihi …’nın kendisi olduğunu, iş bu davanın şirket ortağına karşı açılamayacağını, davanın şirkete yöneltilmesi gerekirken müvekkiline yöneltilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle işbu davanın pasif husumet ehliyeti eksikliğinden reddi gerektiğini, Davacının iş bu davasının kötü niyetli olduğunun ortada olduğunu, her türlü reddi gerektiğini, davacı taraf ile müvekkilinin 1998 yılında evlendiklerini ve müvekkilinin 02.11.2012 tarihinde İstanbul 2. Aile Mahkemesi 2012/754 E. Sayılı dosyası nezdinde davacı taraf aleyhine boşanma davası ikame ettiğini, iş bu boşanma davasından sonra davacı taraf işbu davayı ikame ettiğini, yani eğer davacı ile müvekkili arasında boşanmaya varacak kadar bir çekişme olmasaydı, davacı tarafın bir dava açmayacak olduğunun ortada olduğunu, zira davacı tarafın haksız rekabet yapıldığı iddia edilen şirketin konusuyla ve hangi işlerle uğraştığına dair bilgisi bulunmadığını, davalı şirketin uğraştığı işler tamamen davalı müvekkilinin uzmanlık alanıyla ilgili olduğunu, müvekkili davalının, davacı taraf ile evlenmeden önce de aynı işle uğraştığını, 1997 yılında şahıs işletmesi şeklinde kurmuş olduğu ‘…’ adıyla serbest meslek erbabı olarak bu işle uğraştığını, 2007 yılında ise temsilciliğini yaptığı yurtdışı menşeili şirketin talebi ve bazı hukuki gereklilikler dolayısıyla işletmesini şirket haline getirmiş ve kanuni zorunluluk gereğince limited şirket tek ortak kurulamayacağından en yakınındaki kişi olarak kocasını şirket ortağı yaptığını, bu ortaklık sürecinde de davacı taraf sadece kağıt üzerinde ortak olarak kalmış ve şirket faaliyeti ile ilgili bir uzmanlığı olmadığından faal olarak şirkette çalışmadığını, çünkü şirketin yapmış olduğu işlemler uzmanlık gerektiren faaliyetler olduğundan ve müvekkilinin de evlenmeden önce 1997 yılından beri bu uzmanlık gerektiren işle uğraştığından, davacı tarafın şirket faaliyetleri hakkında herhangi bir bilgisi de bulunmadığından ortaklığı kağıt üzerinde olmaktan öteye geçmediğini, Dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgelerden, bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere dava konusu olayda rekabet ihlali sayılabilecek herhangi bir fiil bulunmadığını, çünkü zaten davalı şirketin kurulmasından önce de sonra da müşteri portföyü sadece …’in şahsından kaynaklı tercihini yaptığını, davacı tarafın işbu davayı ikame etmesinin tek nedeni boşanmadan dolayı davalı müvekkili ile aralarındaki çekişme olduğu için davacının haksız ve kötü niyetli işbu davasının reddi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, davacı şirket ortağının davalı şirket yöneticisinin rekabet yasağına aykırı eylemleri nedeniyle ortağı olduğu şirketin uğradığı zararın tahsili ile şirkete verilmesi ve manevi tazminat ( yönetici sorumluluğuna dayalı); birleşen dava ise TTK’nın 54 vd. maddeleri uyarınca davalı şirketin haksız rekabetinin tespiti ile dava dışı şirketin uğradığı zararın davalıdan tazmini ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davada maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin reddine; birleşen davada ise maddi tazminat isteminin aktif husumet yokluğundan reddine, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, asıl ve birleşen davada kurulan hükme karşı, davacı vekilince istinaf, asıl davada kurulan hükme karşı davalı vekilince katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde; Davacı yanca asıl davada davalı aleyhine, davalı şirket müdürünün rekabet yasağına aykırı davranışları nedeniyle ortağı olduğu dava dışı şirketin uğradığı zararın tazmini ve manevi tazminat istemli dava açmıştır. İlk derece mahkemesince davalı müdürün haksız rekabet ettiğinin kabulü ile davacı talebi ile bağlı olarak 10.000 TL maddi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Davalının, boşanma davası sonrası davacı ile ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti.’ ile aynı adreste 26.11.2012 tarihinde …yi kurduğu ve davacı yan olan eşi ile ortaklığı bulunan şirket portföyündeki müşterileri bu şirkete transfer ettiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesi gerekçesinde işaret edilen 08/09/2017 tarihli alınan mali bilirkişi raporunda, şirketlerin ticari defter ve kayıtları ile kurumlar vergisi beyannameleri karşılaştırılması sonucu, tarafların ortağı oldukları dava dışı şirketin 2013-2015 yılları arasında sürekli dönem net zararı ettiği, birleşen davada davalı şirketin ise kurulduğu 30/11/2012 tarihinden sonra 2013-2015 yıllarında, dava dışı şirketin zarar tutarlarına çok yakın tutarlarda dönem net karı ettiği tespit ettiği belirlenmiş ve yıllara göre dava dışı şirketin zarar tutarı ile birleşen davada davalı şirketin aynı yıllara ilişkin kar tutarları tespit edilerek raporlanmıştır. Davacı vekili asıl davada hükmedilen maddi tazminat tutarının eksik hüküm altına alındığını ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Ancak davacı asıl davada dava dilekçesinde davalı müdürün haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle ortağı olduğu şirketin zararının davalıdan alınıp davacıya verilmesini talep etmiş, dava değeri olarak 10.000 TL nin tahsilini talep etmiştir. Mahkemece de yukarıda yazılı bilirkişi raporu kapsamında davacının ortağı olduğu şirketin uğradığı zarar tutarı dikkate alınarak ve davacı talebi ile bağlı olarak maddi zarar tazmin talebine karar verildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin asıl davada hüküm altına alınan tazminatın düşük olup, mahkemece gerçek zarar belirlenmeksizin hüküm kurulduğu yönündeki istinafı yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince asıl ve birleşen davada talep edilen manevi tazminatın reddinin de doğru olmadığı ileri sürülmüştür. Somut uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesi gerekçesi doğrultusunda, asıl ve birleşen davada davacının manevi zarar tazminat koşulları oluşmadığı gerekçesiyle manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf başvurusu yerinde değildir.Birleşen davada davacı, davalı şirketi hasım göstererek, ortağı bulunduğu şirkete karşı haksız rekabet nedeniyle tazminat isteminde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, dava dışı … Ticaret Limited Şirketi’ne karşı haksız rekabet teşkil eden eylemler nedeniyle birleşen davalı şirkete karşı dava açma hakkı şirket tüzel kişiliğinin kendisine ait olup, şirket ortağı olan davacının bu talep yönünden aktif husumeti bulunmamaktadır. Buna göre ilk derece mahkemesince birleşen davada haksız rekabet nedeniyle maddi tazminat davasının davacının aktif husumeti yokluğundan reddedilmesi isabetli olup, aksi yöndeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde; Asıl davada davalı vekilince, asıl davada maddi tazminat yönünden kurulan hükme karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere, davalının, boşanma davası sonrası davacı ile birlikte %50 oranı ile ortağı ve aynı zamanda müdürü olduğu dava dışı … Ltd. Şti.’ ile aynı adreste 26.11.2012 tarihinde …yi kurduğu ve davacı yan olan eşi ile ortaklığı bulunan şirket portföyündeki müşterilerin bu şirkete transfer edildiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan 08/09/2017 tarihli mali bilirkişi rapor içeriğinden, şirketlerin ticari defter ve kayıtları ile kurumlar vergisi beyannameleri karşılaştırılması sonucu, tarafların ortağı oldukları dava dışı şirketin 2013-2015 yılları arasında sürekli dönem net zararı ettiği, birleşen davada davalı şirketin ise kurulduğu 30/11/2012 tarihinden sonra 2013-2015 yıllarında, dava dışı şirketin zarar tutarlarına çok yakın tutarlarda dönem net karı ettiği tespit ettiği anlaşılmıştır. Asıl davada davalı şirket müdürünün , müdürü olduğu şirket müşterilerini TTK’nın 613/3 ve 626.maddelerinde düzenlenen yükümlülüklerine aykırı olarak ve şirket zararına, tek ortağı olduğu birleşen davada davalı şirkete aktardığı anlaşılmıştır. İlk derce mahkemesi gerekçesinde işaret edildiği üzere, müşterilerin davalının, 1997 tarihinde faaliyete başladığı ticari işletmesinin müşterileri olduğu düşünülebilir ise de, dava tarihi itibariyle halen dava dışı şirket müdürü olan davalının, müdürü olduğu şirkete karşı, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunmama; özellikle, kendisine özel bir menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren işlemleri yapmama, rekabet yasağına aykırı davranmama yükümlülüklerinden kurtulamaz. Taraflar arasında devam eden boşanma davası ve mal resjimine ilişkin uyuşmazlık da anılan sorumluluk hükümlerini bertaraf etmez. Buna göre asıl davada davalının müdürü olduğu şirkete karşı kanuna aykırı eylemleriyle verdiği zararlardan ötürü TTK’nın 644/1.a.maddesi yollamasıyla aynı yasanın 553 maddesi uyarınca sorumlu tutulması isabetli olup, davalı vekilinin davada müvekkilinin pasif husumetinin bulunmadığı, ayrıca aksi durumda müvekkili yönünden haksız rekabet ve yönetici sorumluluğu kapsamında davanın esastan reddi gerektiği yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin asıl ve birleşen davada kurulan hükümlere karşı istinaf başvurusu ile asıl davada davalı vekilinin asıl davada kabul edilen hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, taraflar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Asıl ve birleşen davalarda davacı tarafından asıl ve birleşen davalar yönünden yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye toplam 198,40 TL karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Asıl davada davalı … tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 511,40 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Taraflarca sarf edilen kanun yolu giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.06.2023 tarihinde, oy birliğiyle temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.