Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2215 E. 2022/1693 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2215
KARAR NO: 2022/1693
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2022 tarihli ara karar.
NUMARASI: 2022/870 E.
DAVANIN KONUSU: Yönetim kurulu kararının iptali- butlanın tespiti
Taraflar arasındaki anonim şirket yönetim kurulu kararlarının iptaline dair derdest dava dosyasında ilk derece mahkemesince ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketin hissedarları olduğunu, ayrıca müvekkillerinden … ve …’ın şirketin yönetim kurulu üyeleri olduklarını, şirketin 18.08.2022 tarihinde gerçekleştirilen 2021 yılı olağan genel kurul toplantısında yapılan yönetim kurulu seçimlerine dayanılarak 06.09.2022 tarihinde yeni yönetim kurulu toplandığını ve yönetim kurulunun kararı ile sınırsız temsil ve ilzama ilişkin kararlar alınarak görev dağılımı yapıldığını, imza yetkilerinin belirlendiğini, 06.09.2022 tarihli 2021/01 sayılı yönetim iç yönergesinin kabul edildiğini, akabinde 13.09.2022 tarihinde tekrar yönetim kurulunun toplandığını ve 2022/04 sayılı yönetim kurulu kararı ile bu kez müvekkillerinden …’ın yetki kabul işlemleri tamamlanamadığından alınan kararın tescil ve ilan edilemediği iddiası ile 06.09.2022 tarihli ve 2022/03 sayılı yönetim kurulu kararı ile alınan görev dağılımına ve sınırsız temsil ve ilzama ilişkin kararların iptal edilerek sınırsız temsil ve ilzam yetkisi ile ilgili yeni bir karar alındığını, yönetim kurulu üyeleri olan müvekkillerinin alınan karara karşı muhalefet şerhlerinde 18.08.2022 tarihli olağan genel kurul toplantısı ile yeni bir yönetim kurulu seçilerek eskisinin görevine son verildiğini, genel kurul toplantı tutanağı tescil edilmediğinden yeni yönetim kurulunun göreve başlayamayacağını ifade ettiklerini, dava tarihi itibariyle dahi dava konusu edilen yönetim kurulu kararlarının dayanağı olan 18.08.2022 tarihli 2021 yılı genel kurul toplantı tutanağının halen tescil ve ilan edilmediğini, TTK 422.maddesi gereğince yönetim kurulunun tutanağının noterce onaylanmış bir suretini derhal ticaret sicil müdürlüğüne vermek ve bu tutanakta yer alan tescil ve ilana tabi hususların tescil ve ilan ettirmekle yükümlü olduğunu, genel kurul kararlarının halen tescil edilmediğini, alınan kararların geçerlilik kazanmadığını, geçersiz genel kurul kararına istinaden alınan 06.03.2022 tarihli 2022/03 sayılı yönetim kurulu kararı ve 13.09.2022 tarihli 2022/04 sayılı yönetim kurulu kararının öncelikle ve ivedilikle uygulanmasının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve yönetim kurulu kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacılar tarafından dava konusu edilen yönetim kurulu kararları çerçevesinde şirketi temsil ve ilzam ile yetkilendirilen davacılardan …, … ve …’ın Mart 2022 tarihinde Ticaret Bakanlığının uygulamaya koyduğu yeni sisteme göre MERSİS üzerinden vermeleri gereken imza yetki kabul işlemini yapmadıklarını, yeni sistemde yönetim kurulu üyelerinin tamamının MERSİS üzerinden imza yetkilendirmesi yapmamaları durumunda şirketin imza sirküsü işleminin tamamlanmadığını ve böylece şirketin temsil ve ilzamında ciddi sorunlar meydana geldiğini, davacıların bunu bildiklerinden şirketi zor durumda bırakmak için kendilerinin iki defa uyarılmalarına rağmen söz konusu yetkilendirmeyi yapmadıklarını, davacıların şimdi aynı amaçla şirketleri yönetilemez hale getirerek bölünmeye zorlamak amacıyla, 2022 yılında yapılan 2021 faaliyet dönemine ait olağan genel kurul toplantısında süreleri dolduğu için seçilen yeni yönetim kurulu kararlarına karşı dava açmış bulunduklarını, daha önce açılan davalarda olduğu gibi, işbu dava da haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı iddialarda bulunduklarını, öncelikle müvekkili şirketin 18/08/2022 tarihinde yapılan 2021 yılı faaliyet dönemine ilişkin genel kurulu ile bu genel kurulda alınan kararlar çerçevesinde 06/09/2022 ve 13/09/2022 tarihlerinde yapılan yönetim kurullarının mevzuata ve usulüne uygun bir şekilde yapıldığını, davacıların müvekkili şirketin genel kurul kararının ve buna dayanılarak alınan yönetim kurulu kararının geçersiz olduğu yönündeki iddialarının hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, müvekkil şirketin genel kurulunda alınan ve tescile tabi olan yönetim kurulu ile bağımsız denetim seçimine ilişkin genel kurul kararlarınin 21 Eylül 2022 Tarih ve 10665 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 194-195 sayfalarında yayımlandığını, aynı gazetede yönetim kurulunun temsil ve ilzam ve iç yönerge değişikliğine ilişkin kararlarının da yayımlandığını, genel kurul tutanağının tescil ve ilanının kurucu değil açıklayıcı bir etkiye sahip olduğunu, dolayısıyla genel kurul kararlarının tescil ve ilan edilmeden de geçerli olduğunu, tescil ve ilanın üçüncü kişilerin durumları açısından önem arz ettiğini, TTK m. 449’da genel kurul kararlarının uygulanmasının geri bırakılması konusunda özel bir düzenleme öngörülmüşken, yönetim kurulu kararları için böyle bir düzenleme söz konusu olmadığını, buradan hareketle kanun koyucunun yönetim kurulu kararlarının geçersizliğinin tespiti konusunda daha sıkı şartlar aradığı ve ilkesel olarak anonim şirketin işleyişine engel olacak şekilde ihtiyati tedbirleri murat etmediği açık olduğu, bununla birlikte istisnaen tedbir kararı verilecek ise de bunun HMK m. 389 vd. hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiği, HMK m. 389’a göre ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hale geleceği ve gecikme sebebiyle bir sakıncanın veya ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi gerektiği, ayrıca bu endişenin yaklaşık ispat ölçüsüne göre de ispat edilmesinin şart olduğu, son olarak ihtiyati tedbir hukukunda geçerli olan bir diğer temel ilkenin de mahkemenin davanın esası çözümler nitelikte ihtiyati tedbir kararı veremeyeceğine ilişkin olduğunu, esasen kanun koyucunun TTK m. 449’da olduğu gibi yönetim kurulu kararlarının uygulanması konusunda ihtiyati tedbir öngörmemesinin diğer bir sebebi de yönetim kurulu kararlarının uygulanmasının durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararlarının çoğunlukla davanın esasını çözümler nitelikte olmasından kaynaklandığı savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 28.09.2022 tarihli ara kararında; “…Dava Tespit istemine ilişkindir. HMK’nun 390/3 maddesi gereğince tedbir talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat yükümlülüğü bulunmaktadır. Davacı, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispatlayabilecek mahiyette herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır. İhtiyati tedbir talebinin konusu, nitelik ve mahiyeti dikkate alındığında, öncelikle, yargılama yapılması gerektirdiğinden ve dosya kapsamına göre dava dilekçesine delil mahiyetinde herhangi bir bilgi ve belge eklenmediğinden HMK’nun 390/ son maddesinde yazılı davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, gerekçede delil mahiyetinde herhangi bir bilgi ve belge eklenmediğinden yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediği ifadesinin tamamen isabetsiz olduğunu, yaklaşık ispatın ötesinde açık bir şekilde ispat edildiğini, davalı şirket tarafından TTK 422. maddesindeki emredici düzenlemeye riayet edilmediğini, içtihat ve doktrinde kabul edildiği üzere önceki yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin yeni yönetim kurulu üyeleri seçilinceye kadar devam edeceğini, söz konusu açık ifade karşısında haklılığın yaklaşık olarak ortaya konulamadığı şeklindeki gerekçenin kabulünün mümkün olmadığını iddia ederek ret kararının kaldırılarak yönetim kurulu kararlarının dava sonuçlanıncaya kadar icrasının durdurulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, 06.09.2022 tarihli 2022/03 sayılı, 13.09.2022 tarihli 2022/04 sayılı yönetim kurulu kararlarının iptali ve uygulamasının durdurulması için ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararı verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Kural olarak anonim şirket yönetim kurulu kararlarına karşı iptal davası açılamaz. Ancak yönetim kurulu karının butlanı ve yok hükmünde olduğunun tespiti davası açılabilir.Yönetim kurulu kararlarının butlanı halleri, sınırlı sayı ilkesine tabi olmamak üzere düzenlemiştir.TTK’nın 391.maddesinin incelendiğinde, yönetim kurulu kararlarının butlanına yol açacak hukuka aykırılıkların örnekleme yoluyla belirlendiği görülmektedir. Anılan maddeye göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin yönetim kurulu kararları batıldır. Bu anlamda, sözleşme özgürlüğünün genel sınırı niteliğindeki TBK’nın 27.maddesi de göz önünde bulundurularak hukuki değerlendirme yapılmalıdır (Aydın Alper YÜCE, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı, Eylül 2013, Vedat Kitapçılık, s. 69 vd.) Dava konusu yönetim kurul kararlarının uygulanmasının yürütmesinin geri bırakılması hususunda, dosyanın mevcut kapsamı itibariyle yaklaşık ispatın gerçekleşmediği, davacı tarafın iddialarının yargılamaya muhtaç olduğu, tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesinin mümkün olmadığı, tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı, ayrıca taraf menfaatleri de gözetilmek suretiyle ilk derece mahkemesince tedbirin reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Kaldı ki değişen delil durumuna göre mahkemece talep üzerine her zaman geçici hukuki koruma tedbirlerine karar verilebilir. Açıklanan bu gerekçelerle, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına,3-İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3 maddeleri uyarınca karar kesindir.