Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/219 E. 2022/245 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/219
KARAR NO: 2022/245
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:24.12.2021 tarihli ara karar
NUMARASI:2021/803
DAVANIN KONUSU: Şirketin feshi- kayyım atanması
Taraflar arasında görülen şirketin feshi ve kayyım atanması davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacılar vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin reddine dair verilen ara kararının davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Tedbir talep eden davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketin paydaşı olduklarını, şirketin 11 yıldan bu yana kar dağıtmadığını, şirket yönetiminin, şirketten ayrılmak isteyen ortaklara, şirketin gerçek değerine göre değil de, defter değerine göre hesaplanan miktarı teklif ettiğini, davalı şirket malvarlığında kötü niyetli tasarruflar nedeni ile ortaya çıkabilecek muhtemel zararların saptanabilmesi için dava tarihi tarihi itibarı ile şirketin gerçek değerinin tespiti gerektiği gibi, şirketin değer düşüşüne engel olunması amacı ile şirkete kayyum atanması gerektiğini ileri sürerek, davalı şirketin feshine, feshin uygun bulmaması halinde, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek davacıların şirketten çıkarılmalarına, şirkete tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, tedbir talebini değerlendirdiği 24.12.2021 tarihli ara kararında; ” …İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış,ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir. İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, ‘uyuşmazlık konusu hakkında’ diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir (Pekcanıtez /Atalay/Özekes, a.g.e., s. 877). Somut durumda talep dilekçesi incelendiğinde; kayyım atanmasına yönelik tedbir talebinin yaklaşık ispat yerine getirilmediğinden reddine….” gerekçesiyle, tedbiren kayyım atanması talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde açıklandığı üzere bağımsız denetime tabi tutulmayan davalı şirketin kar-zarar tabloları, bilançoları ve finansal tablolarının 11 yılı aşkın bir süredir aynı yönetim kurulu tarafından hazırlandığını, bu sürede kar dağıtılmamasının en önemli nedeninin, şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketin amacını gerçekleştirme doğrultusunda faaliyetlerde bulunmaması, basiretli davranmayarak ihmali ve kasti davranışlarıyla şirketi zarara uğratmalarından kaynaklandığını, şirket kaynaklarının sistematik şekilde çoğunluğa aktarıldığını, bunun da pay sahiplerinin şirketteki haklarına zarar verdiğini, azınlık olarak % 13 pay sahibi olan davacıların uzun süredir kar payı alamadıkları gibi, şirket kaynaklarının çoğunluk ortaklarca ele geçirildiğini ve huzur hakkı ödemelerinin sürekli artırıldığını, şirketin temel faaliyetlerinden kısılan paraların yönetici ortağın ihtiyaçlarına tahsis edildiğini, kapalı tip aile şirketinde müvekkillerinin şirketin mali yapısı hakkında bilgi almalarının engellendiğini, grup şirketinde sermayenin davacılar aleyhine artırılmasının kötü yönetimin göstergesi olduğunu ve denetim kayyımı atanması şartlarının oluştuğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile şirkete denetim kayyımı atanmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 531. maddesi uyarınca, davalı anonim şirketin fesih ve tasfiyesine, bu talebin uygun görülmemesi halinde davacıların şirket ortaklığından çıkartılmasına, ortaklık payının gerçek değerinin ödenmesine, şirkete tedbiren yönetim kayyumu ya da denetim kayyumu atanması taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda tedbir talebinin reddine dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirketler yönünden TTK’nın 636 ve 638. maddelerinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, tedbiren denetim kayyımı atanması talebi hakkında genel hüküm olan HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı yasanın 390/3 maddesi, ” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda ileri sürülen iddialar, mevcut deliller ve dosya kapsamı gözetildiğinde; şirkette yönetim boşluğu bulunmadığı, davacı iddiaları bakımından yaklaşık ispat olgusunun dosyanın geldiği aşama itibariyle gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varıldığından ve ayrıca delillerin değişmesi durumuna göre talep halinde mahkemece her zaman ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinden, ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesi isabetlidir. Bu nedenlerle davacılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların davacılar üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.03.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.