Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2184 E. 2022/1565 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2184
KARAR NO: 2022/1565
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18.05.2020 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/1102 Esas
DAVANIN KONUSU: Ortaklıktan Çıkma ve Çıkma Payı Alacağı
Taraflar arasındaki ortaklıktan ayrılma ve çıkma payı alacağı davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında verilen ihtiyati tedbir ara kararına, davalı tarafça yapılan itirazın reddine dair verilen 18.05.2022 tarihli ara karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin 1/3 oranında hissedarı olduğunu, ayrıca … ile müşterek imzaya yetkili müdür olduğunu, bu kişinin aslında şirketin resmi olmayan ortağı olduğunu, diğer 1/3 oranındaki ortak … ‘in damadı olduğunu, üçüncü ortağın da … olduğunu ve onun da 1/3 pay sahibi olduğunu, diğer ortaklar ve sorumlu diğer müdür tarafından müvekkilinin sözleşmesel ve kanuni hakları, yani şirketteki pay sahipliğinden doğan yasal haklarının keyfi bir şekilde sınırlandırıldığını, şirketin faaliyetinin çok önemli bir kısmını teşkil eden imalat bölümüne dair kararların müvekkilden habersiz alındığını, başkaca kararların da müvekkilinden bihaber alınarak adeta müvekkilinin şirketten uzaklaştırıldığını, gelinen noktada müvekkilinin ortaklıktan doğan hakları ve şirket müdürlüğü sıfatının fiilen engellendiğini, şirketin ticari faaliyetleri, yeni yatırım planları, yapısal ve kadrosal değişiklikleri, dış ticaret ilişkileri gibi iş ve işlemlerden uzun zamandır davalı şirketin diğer ortakları ile şirket müdürü tarafından müvekkilinden kasten gizlendiğini, kendisine bu konular hakkında danışılmadığını, hiçbir şekilde bilgi verilmediğini, çok defa talepte bulunulmasına rağmen işbu taleplerinin haksız ve mesnetsiz olarak cevapsız bırakıldığını, müşterek imza ile ciro edilmesi gereken çeklerin müvekkilinin imzası olmadan keşide edilip tedarikçilere verildiğini, müşterek imza ile yapılması gereken şirket için önemli sözleşmelerin müvekkilinin bilgisi, dahli ve muvafakati olmadan yapıldığını, hatta üçüncü şahıslara müvekkilin ortaklığının sona erdiğinin söylendiğini, müvekkilinin imalattan sorumlu ortak/müdür olarak görev ifa ettiğini, bu görevi ifa ederken bilgi ve tecrübesiyle titizlikle çalıştığını, ancak diğer ortaklarc şirket menfaati düşünülmeksizin şahsi ihtiraslarla müvekkilinin imalattaki görev ve yetkilerinin fiilen elinden alındığını, müvekkilinin şirketten fili uzaklaştırılması sonrasında yapılan araştırma neticesinde şirketin ticari defter ve belgelerin usulüne uygun tutulmadığı, şirket kaynaklarının usulsüz olarak diğer ortakların hesaplarına aktarıldığı, dolayısıyla şirketin içinin boşaltılmaya yönelik birtakım iş ve işlemler yapıldığı bilgisine ulaşıldığını, dava dışı müdür ve diğer ortaklar tarafından şirketin ticari alım-satımından elde edilen gelirlerin bir tanesi …. adına olmak üzere muhtelif gayriresmi banka hesaplarına aktarıldığını, gayri resmi hesaplarla ilgili de müvekkiline hesabın muhtevası ve hesap hareketleriyle ilgili herhangi bir bilgi verilmediğini, bu nedenle davalı tarafa ihtarname gönderilerek ortaklıktan çıkma ve ortaklık payının ödenmesinin talep edildiğini, arabuluculuğa başvurulduğunu, ancak anlaşma sağlanamadığını, TTK m. 638/2 hükmüne göre, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceğini, kanun koyucu haklı sebep kavramını tanımlamadığını, tahdit etmediğini, haklı sebebin ortaklık ilişkisinin ve akdinin dürüstlük kuralı uyarınca devamını olanaksız kılan bir hukuki olay olduğunu, limited şirketler sermaye şirketi olmakla birlikte ortakların kişisel özellikleri ve aralarındaki şahsi münasebet ve güvenin, ortaklık yapısı içerisinde önem arz ettiğini, ortaklar arasındaki güven ilişkisi, şirketin devam etmesi ve amacına ulaşabilmesinde büyük önem taşıdığını, müvekkilinin ortaklığının devamının da izah edilen haklı sebepler nedeniyle imkansız hale geldiğini, şirketin yönetimini fiilen ele geçiren kişilerin kötü niyetli ve organize faaliyetlerinden dolayı şirketin geleceğinin yakın tehlikede olduğunu, davalı şirketin 1/3 oranında hissedarı olan davacı ile diğer ortaklar arasında güvenin sarsıldığını, beraber çalışma olanaklarının kalmadığını ileri sürerek, davacının haklı nedenle ortaklıktan çıkmasına, davalı şirketin gerçek ve rayiç değeri üzerinden hesaplanacak ayrılma akçesi için fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL ayrılma akçesi bedelinin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ayrıca şirkete kayyım atanması ve davacının ortaklığa karşı sadakat ve rekabet etmeme borcunun dava süresince dondurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı ile şirketin gayrimenkullerine ve menkullerine ihtiyati haciz konulması kararı verilmesini istemiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının iddialarının soyut iddialar olduğunu, ispata yarar delil sunamadığını, davacının kendisinin de müşterek yetkili müdür olduğunu, onun onayı ve imzası olmadan şirketi bağlayıcı işlem yapılamayacağını, davacının genel kurul toplantılarına katılarak olumlu oy kullandığını, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin değerlendirildiği 23.12.2021 tarihli tensip ara kararı ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, 30.03.2022 tarihli beyan dilekçesinde özetle; ortaklar arasındaki ilişkinin çekilmez hale geldiğini, bu sebeple genel kurulun toplanamadığını, diğer ortaklar tarafından Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/191 Esas sayılı dosyası ile şirkete kayyım atanmasının talep edildiğini davanın reddedildiğini, diğer ortaklarca müvekkiline ihtarname gönderildiğini ihtarnamede, davacının şirket müdürlüğüne yakışmayan tutum ve davranışlar içinde olduğu ve şirket zararına hareket ettiğinin iddia edildiğini, bu ihtarın içeriğini kabul etmediklerini ancak bu ihtarın ortaklar arası ilişkinin bozulduğunun açık göstergesi olduğunu, davacının whatssapp grubundan çıkarıldığını, maillere erişiminin engellendiğini, internet bankacılığı şifrelerinin davacı ile paylaşılmadığını, kar payı, huzur hakkı ödemelerinin yapılmadığını, dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti.tarafından … Dış Tic. Ltd. Şti.’ne kesilen 678.500,00 TL faturanın tesadüfen öğrenildiğini, … Dış Tic. Ltd. Şti.’nin 02.02.2022 tarihinde kurularak sicil gazetesinde ilan edildiğini, bu şirketin kurucularından …’nun davalı şirket müdürünün eşi olduğunu, diğer ortak …’un da davalı şirket ortağı …’un eşi olduğunu, bu kurulan şirketin faaliyet alanının davalı şirketinki ile aynı olduğunu, davalı şirketin içi boşaltılarak bu şirkete aktarıldığını, bu şirketin, müvekkilinin ortaklık alacağını almasının engellenmesi amacıyla kurulduğunu, bu durumun müvekkilinin telafisi güç zarara uğrayacağını gösterdiğini, bu nedenle şirkete yönetim kayyımı, bu kabul edilmez ise denetim kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin değerlendirildiği 04.04.2022 tarihli ara karar ile ; ”… Davacı … vekili tarafından 30/03/2022 tarihinde mahkememize verilen dilekçesinde; Telafisi güç ve imkansız zararlara uğrama tehlikesi içerisinde olan müvekkilinin ortağının malvarlığı haklarının TTK m. 638/2 uyarınca teminat altına alınması amacıyla davalı şirkete giderleri şirkete ait olmak üzere yönetim kayyımı atanmasını ve aksi kanaat hasılı halinde giderleri davalı şirkete ait olmak üzere, davalı şirkete denetim kayyımı atanmasını talep ettiği görüldü. Davacı vekili dilekçesinde yönetim kayyımı, olmadığı takdirde denetim kayyımı atanmasını talep etmiştir. İddiasında gayri resmi satışlar ile şirket kasasına borç girildiği ve şirketin içinin boşaltığını belirtilmiş olup bu husus mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda yaklaşık ispat koşulunu sağlamaktadır. … tedbir talebinin kısmen kabulüne … ‘ gerekçesiyle, tedbir talebinin kısmen kabulü ile davacının çıkma payının korunması açısından şirketle ilgili her türlü aktif ve pasif tasarruflar, mal ve hizmet alımı, kambiyo senedi düzenlemesi, şirkette ilgili borç ödemesi gibi şirketin mali durumunu ve şirket ortaklarının menfaatini etkileyecek her türlü işlemlerin denetim kayyımının onayına tabi tutulmasına karar verilmiştir. Davalı vekili, ihtiyati tedbire itiraz dilekçesinde özetle; tedbir şartlarının somut olayda oluşmadığını, davacının iddialarının soyut iddialar olduğunu, ispata yarar delil sunamadığını, mahkemenin kararında gerekçe bulunmadığını, daha önce tedbir istemi reddedilmişken bu aşamada kabulünü gerektirir yeni bir delil veya durumun söz konusu olmadığını, davacının kendisinin de müşterek yetkili müdür olduğunu, onun onayı ve imzası olmadan şirketi bağlayıcı işlem yapılamayacağını, davacının genel kurul toplantılarına katılarak olumlu oy kullandığını, 30.02.2021 tarihli toplantıda finansal tablolar ve bilanço oylamasında olumlu oy kullandığını, şirketle ilgili işlerde imzadan kaçınarak şirketi zor durumda bırakanın davacının kendisi olduğunu, hiç bir ortağa kar payı ödemesi yapılmadığını, önceliğin fatura ödemelerine ve personel maaşlarına verildiğini savunarak, tedbir kararının kaldırılmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbire itirazın değerlendirildiği 18.05.2022 tarihli ara kararla; ” … Somut olayda davacı vekili, müvekkilinden bilgi gizlendiğini ve gayriresmi satışlar yapılarak şirket kasasına borç olarak girildiğini iddia etmiş olup yazışmalar ve ödeme dekontları dilekçe ekinde sunulmuştur. TTK’nun 638/2 maddesine göre; “Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” Buna göre; mahkememizce denetim kayyımı atanmasına karar verilmiş olup bu karara yönelik itirazın, talebin mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkânsız hâle gelmesi veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğma ihtimali dikkate alınarak reddine karar verilmiştir. … ” gerekçesiyle, itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; denetim kayyımım atanmasını gerektiren bir delilin dosyada bulunmadığını, yaklaşık ispatın sağlanamadığını, davacının ihtiyati tedbir talebi reddedildikten sonra tekrar talepte bulunması için ciddi delilin bulunmadığını, davacının, şirketin kötü yönetildiğine, bilgi ve belgelerin gizlendiğine ilişkin hiç bir somut delil sunamadığını, hiç bir ortağa huzur hakkı ödemesi yapılmadığını, başka bir şirket kurularak bu şirkete para akışı olduğu iddiasının da soyut olduğunu, bu konuda araştırma yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, diğer ortaklar, müdürler kurulunun imza sorununun ve bundan kaynaklanan gecikmelerin ve şirketin zarara uğramasının önüne geçmek ve şirketin bu sürece ilişkin zararını en aza indirmek adına “genel kurula çağrı yapılması” ile sınırlı olmak üzere ortaklardan birinin yetkili kılınması ya da bu çağrının yapılması için kayyım atanması talebi ile Bakırköy 4 Ticaret Mahkemesi 2022/320 Esas sayılı dosyası talepte bulunduğunu, bu çerçevede genel kurulun toplanabildiğini, dolayısıyla davalı şirketin kötü yönetimi gibi bir durum mevcut olmadığını, tedbir kararlarının bir sonucun korunması amacıyla verilmekte olduğunu, kayyım atanmasına ilişkin ara karar davacının ayrılma akçesini güvence altına alma amacı ile verildiyse başka yollar ile bu sonuç korunabilecekken yönetim organlarında yokluk veya yönetiminde davacı aleyhine sonuç doğuracak herhangi bir durum mevcut olmayan şirkete bir anda denetim kayyımı atanmasının ölçüsüz olduğunu, yönetime ilişkin tek sorun olan diğer müdürün imzadan kaçınması hususunu da çözmekten, amacını gerçekleştirmekten uzak olduğunu, denetim kayyımı atanmasına ilişkin ara kararda “davacı taleplerinin kısmen kabulü ile müvekkil şirkete, şirketin mali durumu ve şirket ortaklarının menfaatini etkileyecek her türlü işlemlerin denetim kayyımının onayına tabi tutulmasına” karar verildiğini, denetim kayyımı yönetim kurulunun işlemlerini amaca uygunluk yönünden denetleyip uygun bulursa izin veren ve bu kapsamda ön denetim yapan bir kayyım olması gerekirken mahkemece hiçbir nicelik ve nitelik sınırlaması olmaksızın ucu açık yetkilendirme yapılması sebebi ile şirketin günlük işlerinin dahi ilerlemesi ve devamlılığının sürüncemede kaldığını, kayyımın amacı, alacaklıların, ortakların ve şirketin menfaatini birlikte nazara alarak korumak olmasına rağmen mahkemenin kayyım atamasına ilişkin hükmünün bu amacı yerine getirmekten uzak olduğunu, atanan kayyım dahi mahkemeye sunduğu raporda şirketin tüm iş ve işlemlerinde kendisine danışılmasının kendi uzmanlık alanını aştığını beyan ettiğini, bu sebeple denetim kayyımı atanmasına ilişkin kararın tümden kaldırılması, aksi kanaat halinde ise denetim kayyımının nicelik ve nitelik itibariyle yetkisinin sınırlandırılması gerektiğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını veya denetim kayyımının nicelik ve nitelik itibariyle yetkisinin sınırlandırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının itirazının ve istinafının yerinde olmadığını, tedbir kararının şartlarının oluştuğunu ileri sürerek, davalının istinaf isteminin reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payı alacağının tahsili istemine, ihtiyati tedbir talebi ise şirkete kayyım atanması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile şirkete denetim kayyımı atanmasına ilişkin ara karara davalı tarafından yapılan itirazın reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamının incelenmesinde; davalı şirkette davacı ile birlikte iki ortak daha bulunduğu, davalı ve diğer ortakların 1/3 oranında eşit hissedar olduğu, davacının aynı zamanda şirket müdürü olduğu, diğer müdür … ile birlikte 19.04.2027’ye kadar müştereken temsile yetkili olduğu, davacı tarafça, ortaklıktan çıkma ve çıkma payı alacağı talebiyle eldeki davanın açıldığı, dava dilekçesi ile birlikte şirkete kayyım atanması yönünde talepte bulunulduğu, mahkemece 23.12.2021 tarihli ara karar ile talebin reddine karar verildiği, daha sonra davacı vekilince sunulan 30.03.2022 tarihli dilekçe üzerine mahkemece, tedbir talebinin kabulü ile davalı şirkete denetim kayyımı atanmasına ve davacının çıkma payının korunması açısından şirketle ilgili her türlü aktif ve pasif tasarruflar, mal ve hizmet alımı, kambiyo senedi düzenlemesi, şirkette ilgili borç ödemesi gibi şirketin mali durumunu ve şirket ortaklarının menfaatini etkileyecek her türlü işlemlerin denetim kayyımının onayına tabi tutulmasına karar verilmiştir. TTK’nın 638/2.maddesi, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” hükmünü içerir. Bu maddede, çıkma talep edenin haklarının korunması için gerekli tedbir kararlarının alınacağı belirtilmiş olup, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığının HMK’nın 389 ve devamı hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Yani, TTK’nın 638/2. maddesindeki tedbirlere hükmedebilmek için, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunması gereklidir. Bu nedenle davacı, geçici hukuki koruma kararı verilmezse telafisi güç veya imkansız zararların doğacağını ve davadaki haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır. Somut olayda davacı vekili, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona erdiğini, davacının haklı sebeplerle çıkma talep ettiğini, şirket ortaklarının şirketin içini boşaltarak davacının çıkma alacağını almasına engel olmaya çalıştığını ileri sürerek yönetim veya denetim kayyımı atanması yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiş olup dosya kapsamı, davacı vekilinin 30.03.022 tarihli dilekçesi ve ekleri dikkate alındığında, yaklaşık ispatın sağlandığı, mahkemece hükmedilen tedbirin denetim kayyımı atanması olduğu, kapsamı itibariyle denetim ve onaya ilişkin olduğu, şirket ortaklarının ve yöneticilerinin yönetim yetkilerinin kaldırılmasının söz konusu olmadığı, tedbirin hak ve menfaatler dengesine aykırı olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, tedbir kararına karşı davalı vekilince yapılan itirazın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR; Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b 1. ve 394/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 24.11.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 394/5. maddeleri gereğince karar kesindir.