Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2165 E. 2023/390 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2165
KARAR NO: 2023/390
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/06/2022
NUMARASI: 2020/198 E. – 2022/479 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Yöneticinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın dava şartı yokluğundan reddine dair verilen karara karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı gerçek kişilerin dava dışı … Ticaret Limited Şirketinin ortakları olduğunu, davalılardan … ve …’in aynı zamanda şirketi münferiden temsile yetkili müdür oldukları, davacının dava dışı şirkette %28,75 oranında paydaş olmasına rağmen temsil yetkisinin diğer ortaklar tarafından kullanıldığını, diğer ortak ve yöneticilerin müvekkilini ortak olarak görmediklerini, müvekkiline sıradan bir çalışan gibi davrandıklarını, bilgi vermediklerini, sermaye artırımı yoluyla müvekkilinin paylarını azaltmaya çalıştıklarını, limited şirket ortak ve müdürlerinin TTK’nın 613. maddesi kapsamında, özen, bağlılık ve rekabet etmeme yükümlülüğü bulunmasında rağmen davalıların bu yükümlülüğe aykırı davranarak, tarafların ortağı olduğu … Ltd.Şti ile aynı adreste faaliyet gösteren davalı … Tarım Ürünleri Dış Ticaret A.Ş. unvanlı şirketi kurdukları, müvekkilinin ortağı olduğu şirketin Salihli’deki … Bayiliği işlerini bu şirket aracılığıyla yaptıklarını, bu şubenin kapatılarak müvekkilinin ve şirketin zararına neden olduklarını, müvekkilinin şirketten uzak tutularak ortağı olunan şirketin atıl duruma getirildiğini, bu şirketin faaliyetlerinin yeni kurdukları şirkete aktardıklarını, sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranışlarla şirketin zararına sebep oldukları, zarara uğratılan şirketten umulan kazancın sağlanmaması nedeniyle müvekkilinin zarara uğratıldığını, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle haksız fiil sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek, şimdilik 20.000,00 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, davalıların müvekkili ile ortağı olduğu şirkete yönelik haksız rekabet oluşturan eylemlerinin tespiti ile önlenmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; davalı şirket yönünden arabuluculuğa başvurulmadan açılan davanın usulden reddi gerektiğini, davalı şirketin dava dışı … Ticaret Limited Şirketinin … Bayiiliği Şubesini aktifi ve pasifiyle devraldığını ve bu durumun haksız rekabet teşkil etmediğini, söz konusu şirketler arasında rekabet ilişkisinin olmadığını, gerçek kişi davalılar tarafından davacının dışlanmadığını, şirketle ilgili önemli konuların diğer ortakların denetimine açık olduğunu, davacının aşırı borçlanması ve özel hayatındaki sıkıntılar nedeniyle şirket işleriyle ilgilenmediğini,…Şti’nin, tarafların ortağı olduğu … Ticaret Limited Şirketinden talep ettiği teminatların bu şirket ve ortaklarınca temin edilemediğini, davacının borçları ve kredi notunun düşüklüğü nedeniyle bankaların teminat mektubu ve kredi vermediğini, şirketin davacıya rağmen ayakta tutulmaya çalışıldığını, haksız rekabet şartları ile zarar oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Sonuç olarak ticaret sicil kayıtları, temin edilen dosya kapsamına uygun ve mahkememizce de yeterli görülen söz konusu 04/01/2022 tarihli rapor, söz konusu bilirkişinin isabetli görülüp iştirak edilen kanaati, rapora itirazların yerinde görülmemesi, raporda da yer verilen konuya ilişkin Yargıtay içtihatları, TTK. madde 547, 613 ve 626 düzenlemeleri, davanın haksız rekabete dayalı olarak ve davacı ortak tarafından kendi adına açılmış olması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde dava dilekçesinde ileri sürülen haksız rekabete-haksız fiile ilişkin sebeplere bağlı olarak davacının ortak sıfatıyla hem maddi ve hem de manevi tazminat yönünden aktif husumet ehliyetine sahip olmadığı ve davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle ve dava şartına bağlı olarak usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir..” gerekçesiyle hem maddi ve hem de manevi tazminat yönünden olmak üzere davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle ve dava şartına bağlı olarak usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin kısa kararı ile gerekçeli kararı arasında çelişki bulunduğunu, kararın gerekçesiz olması nedeniyle Anayasa ve HMK’nın 297. maddesine aykırı olduğunu, tarafların beyanları ile bilirkişi raporlarının kopyalanarak gerekçe oluşturulmaya çalışıldığını, gerekçeli kararda ıslah dilekçesinin hangi hukuki gerekçelerle kabul edilmediğine yönelik bir gerekçeye yer verilmediğini; HMK’nın 176. maddesine göre ıslah tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabileceğini, davacının tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebileceğini, davacının bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebileceğini, bu nedenle dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması gerektiğini, mahkeme gerekçesinde “taraf değişikliği sonucunu doğuran ıslahın usule uygun olmadığı” belirtilmesine rağmen ıslah dilekçesinde taraf değişikliği bulunmadığını, davanın ilk halinde dava edilmeyen bir kişinin ıslah ile davalı gösterilmediğini, eldeki davada davalı … Şirketi aleyhine açılan davanın tefrik edilerek reddedildiğini, bu nedenle eldeki davada …, … ve …’in davalı olarak kaldığını, ıslah dilekçesinde dava yöneltilmemiş bir kişinin davalı olarak gösterilmediğini, ıslahla dava yöneltilmeyen davalı yönünden davacının feragat veya vazgeçme beyanında bulunduğunun kabul edilebileceğini, bu hususun göz önüne alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, ıslah dilekçesinde açıkça haksız rekabet, şirket müdür ve ortaklarının bağlılık yükümlülüğü, şirket sırlarını koruma yükümlülüğü, şirketin amacına zarar veren işlemlerden kaçınma yükümlülüğüne aykırı davranışları nedeniyle açılan maddi tazminat davasının HMK’nın 176. maddesi uyarınca sorumluluk davası olarak ıslah edilerek 535.882,98 TL maddi tazminatın şirket müdürlerinden alınarak ortak olunan … Ticaret Ltd. Şti’ne ödenmesine karar verilmesinin istendiğini, yargı kararlarındaki farklılıklar nedeniyle müdür olmayan ortak/davalıya dava yöneltilmediğini, TTK’nın 555/1. maddesinde, şirketin uğradığı zararın tazmininini, şirket ve her bir pay sahibinin şirkete ödenmesini isteyebileceklerinin düzenlendiğini, davalıların dava dışı şirketi uğrattıkları zararın tespiti ile müdürlerden tahsiline ilişkin ıslahın usul ve yasaya uygun olduğunu, bu şekilde talepte bulunulabileceğinin bir çok kararda kabul edildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararının yerinde olduğunu, maddi olayda haksız rekabet niteliğinde bir eylem bulunmadığını, ıslahın süresinde yapılmaması nedeniyle davalılar açısından kazanılan usulü hakların ıslahla ihlal edildiğini, ancak mahkeme kararınnı yargılama giderleri ve teminat yönünden hatalı olduğunu, ıslahla artırılan miktar üzerinden nisbi vekalet ücreti takdiri veya en azından ıslah sonrası vekillik işlemleri dikkate alınarak vekalet ücretinin takdiri gerektiğini, ıslahın kötü niyetli olması nedeniyle hükmün kaldırılarak davalılar lehine teminata hükmedilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve vekalet ücreti ile teminat yönünden kararın düzeltilmesine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalıların haksız rekabet ve özen yükümlülüğüne aykırı şekilde davacı ve davacının ortağı olduğu şirkete verdikleri ileri sürülen zararın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalı gerçek kişilerle birlikte dava dışı … Tic. Ltd. Şti’nin ortağı olduğunu, davalı ortaklardan … ve …’in şirketin münferit temsile yetkili müdürleri olduğunu, davalıların şirket işleriyle ilgili müvekkiline bilgi vermediklerini ve davalı ……AŞ’yi kurarak ortağı olduğu … Gıda şirketinin bir kısım iş ve sözleşmelerini bu şirket aracılığıyla yaparak şirket ve ortaklarını maddi ve manevi zarara uğrattıklarını ileri sürerek, davalı şirket dahil olmak üzere üç gerçek kişi aleyhine tazminat ve haksız rekabetin tespiti davası açmıştır. İlk derece mahkemesince davalı … Tarım Ürünleri Dış Tic. AŞ hakkındaki dava tefrik edilerek mahkemenin 2020/728 Esas numarasıyla zorunlu arabuluculuk şartının yerine getirilmemesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu durumda eldeki davada davalı olarak …, … ve … kalmıştır. Davalılar, haksız rekabet oluşturacak bir eylemlerinin bulunmadığını, davacının mali ve kişisel yaşamındaki olumsuzluklar nedeniyle tarafların ortağı olduğu şirketin, gerekli kredi ve teminatı temin etmemesi nedeniyle çalışmalarının aksadığını, bu kapsamda şirketin Salihli bölgesindeki faaliyetlerinin bedeli mukabilinde … Tarım Ürünleri … Şirketi’ne devir edildiğini, şirketin davacıya rağmen ayakta tutulmaya çalışıldığını savunmuşlardır. İncelenen sicil kayıtlarında, … Tic. Ltd. Şti.’nin 2004 yılında kurulduğu, davacı ve davalı gerçek kişilerin şirketin ortağı olduğu, … AŞ’nin ise 2017 yılında kurulduğu, gerçek kişi davalıların yetkilileri olduğu anlaşılmıştır. Her iki şirketin benzer alanda faaliyette bulundukları alınan bilirkişi raporuyla anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunun temininden sonra 31.01.2022 tarihli oturumda davacı vekilinin talep artırımı konusunda beyanda bulunmak için süre talep ettiği, mahkemece bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmak için davacı vekiline süre verildiği, bu oturumda ıslah için davacıya süre verilmediği, davacı vekilince 01.03.2022 tarihli dilekçe ile davayı sorumluluk davası olarak ıslah ederek sadece davalılar … ve …’den alınacak tazminatın şirkete ödenmesine, manevi tazminatın ise davacıya ödenmesine karar verilmesine talep ettiği görülmüştür. Davacı vekilince ıslah harcının yatırıldığı ve sunulan dilekçenin tam ıslah dilekçesi olduğu görülmüştür. Islah dilekçesinde özetle; davacının ve davalı gerçek kişilerin ortağı oldukları … Tic. Ltd. Şti.’nin, yönetim kurulu üyelerinin haksız rekabeti ile mali yapısının bozulduğunu, bu şirketin yıllardır sürdürdüğü … AŞ’nin bölge bayiliğini çeşitli nedenlerle kısmen daha sonra kurulan … AŞ’ye devir edildiği, esasen … şirketi ile yapılan ticari işlemlerin sonradan kurulan bu şirkete kurularak müvekkili şirketin zarara uğratıldığı, TTK’nın 555. maddesi gereğince şirketin zarara uğradığı zararların her pay sahibi tarafından dava edilebileceği belirtilerek şirketin uğradığı 535.882,98 TL zararı davalılar … ve …’den alınarak … Tic. Ltd. Şti.’ne ödenmesi, manevi tazminatın aynı davalılardan alınarak davacıya ödenmesi talep edilmiştir. Yukarıda belirtildiği gibi, mahkemece ara kararla davacıya ıslah veya talep artırımı için bir süre verilmediğinden, tahkikatın sonuna kadar ıslah yoluna başvurulabilir. Bu yönüyle davacı tarafından yapılan ıslahın süresinde olduğu kabul edilmelidir. HMK’nın 176. maddesinde “Taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.” ve 177. maddesinde “Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Islah sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değil ise veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa,bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.” hükümleri bulunmaktadır.HMK’ nın 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah kurumu, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıalarını, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür. Ancak her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de yeni dava konusu önceki dava konusun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. HMK’nın 180. maddesinde davanın tamamen ıslahı düzenlenmiş olup, ıslahla yeni bir dava açılmayacağı gibi yeni bir taraf eklenemez veya bir taraf ıslahla davada taraf olmaktan çıkarılamaz. Davacı tarafından dava tam olarak ıslah edilerek davalı iki yönetici hakkında sorumluluk davasına çevrilmiştir. Bu durumda davalı şirket hakkındaki davanın daha önce tefrik edildiği ve davada kalan davalılar hakkında talepte bulunulmaması nedeniyle bu kişi hakkındaki talebin ilk davadaki gibi kabul edilerek ve geçerli olan ıslaha değer verilerek, davanın ıslah talebi kapsamında incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, soyut şekilde ıslah talebinin geçerli olmadığı belirtilerek davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir. Şirketin uğramış olduğu zararların, şirket ortağı tarafından şirkete ödenmek üzere talep edilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi bu talebin bağımsız bir davada ileri sürülmesi mümkün olduğu gibi, derdest bir davada ıslah yolu ile de ileri sürülmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesince dava şartlarının yanlış değerlendirilerek karar verildiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,4-Taraflarca istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.