Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2113 E. 2022/1788 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2113
KARAR NO: 2022/1788
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05.07.2022
NUMARASI: 2021/828 Esas – 2022/750 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin müvekkillerinden almış oldukları 12.000 USD bağlanma parasını sözleşmeyi imzalamamalarına rağmen müvekkillerine iade etmedikleri, bu kapsamda davalı şirketlerin sözleşmeyi imzalamamaları ve sözleşme gereğince de yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle iade etmeleri gerektiği belirtilip, müvekkillerinin alacağının tespit edilmesine, borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibin 106.320,003 TL asıl alacak ile 14.857,867 TL işlemiş faiz değeri olmak üzere toplam 121.177,87 TL üzerinden devamıma, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen faiziyle ve ferileriyle ödemeye, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı taraf ile müvekkilleri arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmadığı, ayrıca davacı tarafça müvekkillerine iddia edildiği gibi bir bağlanma parası ödenmediği, davacı tarafın iddialarının mesnetsiz ve soyut iddia olmaktan ileri gidemediği, iddialarına dair yeterli somut delillerin davacı tarafça sunulamadığı, davanın öncelikle husumetten aksi halde esastan reddinin gerekmekte olduğu, davacı tarafın kötü niyetli olduğu savunmalarında bulunmuş ve davanın reddine, icra takibinde belirtilen alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının yabancı para alacağının tahsili amacıyla davalılar hakkında icra takibi başlattığı; dosyamız arasına celp edilen icra dosyasının incelenmesinde takip talebinde ve ödeme emrinde yabancı para alacağının Türk parası karşılığının gösterilmediği tespit edilmekle itirazın iptali davasına konu usulüne uygun bir icra takibinin olmadığının kabulü ile (aynı yönde Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/12593 E., 2015/9366 K. ve 24/06/2015 tarihli kararı; İstanbul BAM 17. Hukuk Dairesi’nin 2021/78 E., 2021/696 K. ve 03/06/2021 tarihli kararı) HMK’nın 114/2 ve 115. maddesi uyarınca açılan davanın dava şartı yokluğu nedeni ile reddine, şartları oluşmayan icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkeme gerekçeli kararında temas edilen tüm yargı kararlarında yabancı para üzerinden takibin yapılabileceği ve tek sorunun icra takip harçlarının alına bilmesi için TL karşılığının belirtilmesi ve bu miktar üzerinden icra takip başvuru ve peşin harcın alınması gerektiği hususunun belirtildiğini, aksi yorumların alacaklının cezalandırılması sonucunu doğuracağını, çünkü takibin devamı haline yabancı para üzerinden devam edeceğini ve borcun ödemesinin de ödeme günündeki TL karşılığı üzerinden olacağını, Dava konusu icra takibinde UYAP üzerinden başlatıldığını ve sistemin belirlediği o günkü kur karşılığı olan Türk lirası kuru üzerinden icra takip harçlarının ödendiğini, aksi halde harçların ödenmesinin ve takibin başlatılmasının mümkün olmayacağını, Dava dosyasına sunulan bilirkişi raporun sonuç kısmında müvekkilinin 12.000 USD tutarındaki bağlanma parasını davalıya gönderdiğinin sabit olduğunu, bu hususun ilgili banka kayıtları ile ortaya konulduğunu, bu tespite bir diyecekleri olmadığını, ancak faiz talebi hususundaki temerrrüdün icra takip tarihi itibari ile başladığı yönündeki tespite katılmadıklarını, zira halihazırdaki bağlanma parasının TBK 77. Maddesi ve devam uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında iadesi gerektiğini, HMK`nin 33.maddesine göre;” Hakim, Türk hukukunu re’sen uygulamak zorundadır.” şeklindeki düzenleme uyarınca kanun maddelerinin resen tatbiki gerektiğini, TBK’nın 117.maddesi uyarınca da temerrüt koşullarının belirlendiğini, buna göre;”… sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur.” düzenlemesi mevcut olduğunu, bu nedenle faiz başlangıç tarihi olarak bağlanma parasının gönderildiği tarih ve de sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihin esas alınması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari ilişki kapsamında ileride kurulacak sözleşme uyarınca verilen bağlanma parasının, sözleşmenin kurulmamış olması nedeniyle geri tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67 maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili talebine ilişkindir. İlk derce mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İİK’nın 58/3 maddesine göre, icra takibinde, alacağın Türk parası ile tutarının, alacak yabancı para ise hangi tarihteki kur üzerinden alacağın talep edildiğinin gösterilmesi gerekir. Ancak uygulamada yabancı para alacağını gösteren ve ayrıca Türk lirası karşılığını içeren takip talepleri de geçerli kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay, alacaklının yabancı para alacağını takip talebinde gösterdikten sonra tahsil tarihindeki kur üzerinden Türk lirası karşılığını talep etmesinin mümkün olduğu, harca esas miktarın belirlenmesi için takip talebinde Türk parası karşılığının gösterilmesi gerektiği görüşündedir. Görüldüğü gibi Yargıtay, yabancı para üzerinden takibin devamına karar verilebileceğini kabul etmektedir. Ancak yabancı paranın aynen ödenmesini içeren ödeme emri İİK’nın 58/3 maddesine uygun olmadığından böyle bir takibin devamına karar verilmez (A. Değnekli, S. Kısa, İtirazın İptali Davaları, 2. Baskı, sh.165) Somut olayda davacı tarafından davalılar aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyasında, takip talebinde 12.000 USD asıl alacak, 1.445,67 USD işlemiş faiz olarak toplam 13.445,67 USD alacağın faizi ile tahsili için takip başlatılmıştır. İİK’nın 58/3, BK’nın 83/son (6098 sayılı TBK m. 99/son) maddelerine aykırı şekilde yabancı para alacağı üzerinden takibin yapıldığı, ancak vade veya fiili ödeme günündeki TL karşılığının gösterilmemesi nedeniyle yasaya uygun takip yapılmadığının saptandığı gerekçeleriyle, yasaya uygun yapılmayan takip nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derce mahkemesinin istinafa konu kararında yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi, kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21.12.2022 tarihinde, oy çokluğu ile ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
KARŞI OY İlk derece mahkemesince takibin İİK’nın 58. maddesine aykırı yapıldığı belirlenerek, davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. İİK’nın 58/3.maddesinde, “Alacağın veya istenen teminatın Türk Parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlenmeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi;” takip talebinde gösterilmelidir. TBK’nın 99. maddesinde “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Maddenin son fıkrasında Ülke parası dışında, başka bir para birimiyle belirlenmiş para alacaklarının aynen ödenmesinin talep edilmesine imkân tanınmıştır. Bu yönüyle anılan madde, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 83. maddesinden farklı bir düzenleme içermektedir. Gerçekten de 818 sayılı BK’nın 83. maddesinin son fıkrasında, “Yabancı para borcunun vadesinin ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcu vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini isteyebilir. ” düzenlemesi bulunmaktaydı. İlk derece mahkemesince gerekçeli kararda belirtilen Yargıtay kararı 818. sayılı BK’nın yürürlükte bulunduğu döneme ilişkin olarak verilmiştir. TBK’nın 99. maddesi ile getirilen düzenleme dikkate alındığında, döviz alacağının aynen ödenmesinin talep edilebileceği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı, döviz alacağının aynen ödenmesini talep edebilir. İİK’nın 58. maddesindeki düzenleme, icra takip harcın belirlenmesine ilişkin olup UYAP ortamında başlatılan takiplerde harcın sistem tarafından otomatik olarak hesaplanıp tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Takip bu nedenle geçerli olduğundan, Mahkemece işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekir. İlk derece mahkemesince dava şartı yanlış değerlendirilerek karar verildiğinden, istinafa konu kararın HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun kararına muhalifim.