Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2095 E. 2023/60 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2095
KARAR NO: 2023/60
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07.07.2022
NUMARASI: 2020/740 Esas – 2022/568 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın açılmamış sayılmasına dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından davalıdan alınacak mallar karşılığı … Bankası Karagümrük 1070 şubesine ait … nolu 05/09/2017 tarih ve 30.000,00 TL bedelli çek, … Bankası Karagümrük … Şubesine ait … nolu 05/11/2017 tarih ve 50.000,00 TL bedelli çek, … Bankası Karagümrük … Şubesine ait … nolu 05/01/2017 tarih ve 50.000,00 TL bedelli çek, … Bankası Karagümrük … Şubesine ait … nolu 05/03/2017 tarih ve 50.000,00 TL bedelli çek olmak üzere toplam 4 çek verildiğini, davalı tarafından malların verilmediğini, bu nedenle çeklerin bedelsiz olduğu, davanın kabulüyle dava konusu çeklerden ötürü davalıya borçlu olunmadığın tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında ticari ilişki ve borcun varlığının sabit olduğunu, huzurdaki davanın davacı tarafından kötü niyetle, borçlarını ödememek ve zaman kazanmak amacıyla açıldığını, davanın daha önce de verdiği çeklere ayın yöntemlerle itiraz ettiğini, tahsilde tekerrür etmemek üzere takibe konu edilen çekler yönünden hiçbir hukuki problem olmamasına rağmen borçlu sırf borçlarını ödemekten kurtulmak gayesiyle ve kötü niyetle, alacaklara karşı aynı yöntemleri izlediğini, davalının alacağını tahsil edemediğinin sabit olduğunu, çekler üzerinden tahsilde tekerrür etmemek üzere yasal haklarını kullanmakta, işlem yapmakta hukuki yararı bulunduğu, davacının kötü niyetle açtığı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizde görülmekte olan davanın kaldırma kararı öncesinde 27/06/2018 tarihli duruşmasında, duruşmanın 31/01/2019 günü yapılmasına karar verildiği, davacı tarafın duruşma gün ve saatinden haberdar olmasına rağmen 31/01/2019 tarihli duruşmaya katılmaması ve mazeret de bildirilmemesi nedeniyle dosyanın HMK’nun 150. Maddesi uyarınca 1. Kez işlemden kaldırılmasına karar verildi, davacı vekilinin yenileme dilekçesi sunması üzerine dosyanın yenilenerek duruşmanın 11/07/2019 tarihinde yapılmasına karar verilerek yargılamaya devam edildiği, duruşma gün ve saatinin, yenileme tensip tutanağı ile birlikte taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edildi, duruşma gün ve saatinden davacı vekilinin haberdar olmasına rağmen 11/07/2019 tarihli duruşmaya mazeret dilekçesi sunduğu, Mahkememizce davacı vekilinin mazeretinin belgesiz ve gerekçesiz olması karşısında mazeretinin reddine karar verilerek HMK’nun 150. Maddesi uyarınca 2. Kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin yenileme dilekçesi sunması üzerine dosyanın yenilenerek duruşmanın 16/01/2020 tarihinde yapılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce 02/12/2019 tarihinde 2019/929 Karar numarası ile davacının davasının açılmamış sayılmasına karar verildiği, karara kaşrı davacı tarafça yapılan istinaf başvurusu neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 19/11/2020 tarihli 2020/1383 Esas 2020/1257 Karar sayılı ilamı ile mahkememiz kararının kaldırılmasına dair karar verildiği, mahkememizin iş bu esas sırasına kaydı yapılan dosyada yargılamaya devam edilmiş, 21/10/2021 tarihli duruşmaya davacının haberdar olmasına rağmen katılmaması ve mazeret de bildirilmemesi nedeniyle dosyanın HMK’nun 150/1. Maddesi gereğince işlemden kaldırıldığı anlaşılmıştır. Davanın açıldığı tarihin 7101 sayılı kanunun 61. Maddesinin yürürlük tarihinden önceki dönemde olması nedeniyle yazılı yargılama usulünün uygulandığı iş bu dava dosyasında Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2008/4494 Esas 2008/5387 Karar sayılı içtihatı ile yargılamanın bir bütün olması nedeniyle davanın istinaf kararı öncesi ve sonrası toplam üç kez takip edilmediği anlaşılmıştır. Dava üçüncü kez takip edilmeme nedeniyle hiç açılmamış sayılan bir dava konumuna girmiştir. Hiç açılmamış sayılmasına karar verilmesi gereken dava dosyasının işleme tabi tutulmayarak taraflarca yenilenmesi ve yargılamaya devam olunması sonucu değiştirmez. Hiç açılmamış sayılma sonucu üçüncü kez takip edilmeme nedeniyle kendiliğinden hasıl olduğu…” gerekçesiyle, HMK’nın 150/6. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 11.07.2019 tarihli celsede verilen ikinci ve son kez işlemden kaldırma kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, huzurdaki davanın, İstanbul Bölge Adliyesi 14. Hukuk Dairesinin kaldırma kararı öncesindeki eski esas numarası 2017/828 E. olup; 11.07.2019 tarihli 2 nolu celsede davacı vekili tarafından mazeret sunulduğunu, davacı vekilinin mazeret dilekçesi sunarak duruşmaya katılmaması karşısında mahkemece ”Davacı vekilinin mazeretinin belgesiz ve gerekçesiz olması karşısında mazeretinin reddine, Davanın daha önce 31/01/2019 tarihinde takipsiz bırakıldığı görülmekle;6100 sayılı HMK’nun 150.maddesi gereğince taraflar usule uygun şekilde davet edilmiş ve davacı tarafından mazeretinin geçerli olmadığı tespit edilmiş olduğundan ve davalı vekilince davanın takip edilmeyeceğinin bildirildiği anlaşıldığından dosyanın 3 ay içerisinde yenileninceye kadar işlemden ikinci ve son kez olarak yazılı yargılama usulü gereğince kaldırılmasına” karar verildiğini, mahkemece kurulan işbu karar usul ve yasaya aykırı olup, bu karar hasebiyle huzurdaki davanın açılmamış sayılmasına haksız ve hakkaniyete aykırı olarak karar verildiğini, emsal nitelikteki Yargıtay 17. HD., E. 2020/45 K. 2020/3569 T. 17.6.2020 tarihli kararının ekli olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla sübuta erdiği üzere, davacının mazeret beyanı doğrultusunda mazeretini delillendirmek üzere kendisine süre verilmesi gerektiğini, nitekim mahkemece yerleşik içtihatlar hilafına karar verildiğini, usul ve yasaya aykırı olarak 11.07.2019 tarihli celsede 2. kez dosyanın işlemden kaldırılmasının akabinde mahkemece yanılgıya düşülerek davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, kendilerince istinaf kanun yoluna başvurulduğunu ve neticede ilgili kararın kaldırılmasına karar verildiğini, kaldırma kararının ardından yeni esasıyla görülen huzurdaki davada 21.10.2021 tarihli 1 nolu celsede yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, evvelce izah edilen sebeplerle iş bu işlemden kaldırma kararı ilgili dosyada usul ve yasaya uygun olarak 2. kere verilen işlemden kaldırma kararı olduğunu, İlk derece mahkemesinin kararının ve gerekçesinin isabetsiz ve eksik incelemeye dayalı olduğunu, 21.10.2021 tarihli celsede dosya esasen ikinci kez yenileninceye dek işlemden kaldırılmış olduğundan mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. Mahkemece yazılı gerekçe ile HMK’nın 150. madesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dosyasının incelenmesinde; 11.07.2019 tarihinde dosyanın 2. kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin 07.08.2019 tarihli yenileme dilekçesi kapsamında mahkemece 20.08.2019 tarihli yenileme tensip tutanağı düzenlenerek, davanın kaldığı yerden devamına ve duruşmanın 16.01.2020 tarihine bırakılmasına karar verildiği, ancak buna rağmen mahkemece 02.12.2019 tarihinde dosya ele alınıp, dosya üzerinde yapılan inceleme ile 02.12.2019 tarihinde 11.07.2019 tarihinde işlemden kaldırılan dava dosyasının üç aylık yasal sürede yenilenmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu kararın istinaf edilmesi üzerine dairemizin 2020/1383 E 2020/1257 K20.11.2020 Tarihli kararı ile ilk derece mahkemesinin davanın açılmamış sayılmasına dair kararı kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır. Sonrasında ise ilk derece mahkemesince yargılamaya devam olunduğu, 03.06.2021 tarihli oturumda davacı vekilinin hazır bulunduğu, duruşmanın 21.10.2021 tarihine talik edildiği, 21.10.2021 tarihli oturuma davacı vekilinin haberdar olmasına rağmen katılmadığı gibi herhangi bir mazeret de bildirmediği anlaşılmaktadır. Bu duruşmada davalı vekili davacı yanın takip etmediği davayı kendilerinin de takip etmediğini beyan ettiği, mahkemece de davanın HMK 150 maddesi uyarınca işlemden kaldırıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi karar gerekçesinde de işaret edildiği üzere, davanın davacı tarafından iki kez yenilendikten sonra 3. Kez takipsiz bırakılması halinde HMK’nın 150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılması sonucu kendiliğinden meydana gelir. Somut olayda davanın üçüncü kez davacı yan tarafından takipsiz bırakıldığı sabittir. Mahkemece, dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin ara kararın taraflara tebliğ edileceğine ilişkin yasa hükmü bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu tür ara kararların taraflara tebliği HMK’nın 24. maddesindeki tasarruf ilkesi ile 25. maddesindeki dava malzemesinin taraflarca getirilmesi ilkeleri kapsamında mahkemeye yüklenemez. Bu durumda, davacının usul hükümlerine göre haberdar olduğu duruşmaya katılması veya duruşma tarihinden önce mazeret sunması veya eski hale getirme talebinde bulunması gerekir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunda emsal olarak gösterdiği Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarihli, 2020/45 Esas- 2020/3569 Karar sayılı ilamı, davacı vekilinin duruşma için mazeret bildirdiği, ancak mazeretin mahkemece kabul edilmediği durumlara ilişkin olup, eldeki dava yönünden uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 19.01.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.