Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2073 E. 2022/1537 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2073
KARAR NO: 2022/1537
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27.05.2022 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2022/489 E.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davanın namı müstear ve muvazaa iddiasına dayalı alacak davası olduğunu, dava dışı ve temlik eden … Bank AŞ’nin kredi borçluları … Şirketi, …, … ve … hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, alacağın müvekkiline temlik edildiğini, takip sırasında yapılan icra işlemleri ile harici tespitlerden borçluların organik bağı bulunan kişiler üzerinden namı müstear ilişkisi kurmak suretiyle borçların ödenmesinden kaçındıklarının belirlendiğini, takip borçlusu …’in borçlu şirketin ortağı ve takip borçlusu olduğunu, takip borçlusu gerçek kişilerin şirketin ortağı olduklarını, …’in 2000 doğumlu olup Antalya İlinde Üniversite öğrencisi olmasına rağmen davalı şirketin tek ortağı olarak göründüğünü, davalı şirketin borçlu şirketle aynı alanda faaliyette bulunmak üzere kurulduğunu ve borçlu …’in henüz öğrenci ve 2000 doğumlu oğlu adına davalı AET Alüminyum Şirketini kurarak muvazaalı olarak ticari faaliyetine devam ettiğini, şirketin dava konusu alacağın doğmasında sonra kurulduğunu, bu şirketin … Mühendislik şirketi ile aynı faaliyet gösterdiğini, davalıların nam-ı müstear aracılığı ile muvazaalı hareket ederek, mal kaçırmaya ve borcun tahsilini engellemeye yönelik hareket ettiklerini, dava dışı … Mühendislik ile davalı şirket arasında organik bağ bulunduğunu, borca ilişkin yapılan ihtiyati haciz sırasında, şirket çalışanının …’i patronu olarak tanımladığını, davalı …’in …’in oğlu olduğunu ve Antalya’da eğitim gördüğünü söylediği, mahaldeki patron masası olarak tabir edilen masanın …’e ait olduğu söylediğini, masada bulunan kartvizitlerde …’in AET Alüminyum Şirketi Genel Müdürü olarak belirtildiğini, bu kapsamda, dava dışı borçlu şirket ve kişiler ile birlikte hareket eden davalıların, kardeş/yapışık/paravan şirket olarak hareket ettiklerini ileri sürerek, alacağın perdenin aralanarak davalılardan tahsiline, alacak miktarında davalılar malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 27.05.2022 tarihli kararında; “…Davamız konusu alacak kredi sözleşmesinden kaynaklanan muaccel bir alacak görünümünde olmakla birlikte, davalıların bu borcun borçlusu olmadığının açık olduğu, davacınının, davalıların, dava dışı borçlular ile birlikte hareket ettiği, paravan şirket kurduğu, muvazaalı hareket ederek söz konusu borcun tahsilini engelledikleri iddialarını ispata ilişkin bir kısım delili dosyamıza sunmuş olmakla; ‘..Tüzel kişilik perdesinin aralanmasının istisnai bir kurum olması, şirketlerin salt organik bağ içinde olmalarının yeterli olmadığı, ticari merkez, faaliyet alanı ve yöneticilerin aynı kişiler olması kriterinin çok ötesinde tüzel kişilikler arasında iktisadi bütünlüğün ispatının şart olması…’ (İST.BAM 14.HD 2020/2009-2021/52) çerçevesinde davalıların söz konusu borçtan sorumlu tutulup tutulamayacakları hususu; tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına, muvazaa iddiasının değerlendirilmesine ilişkin olarak yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacaktır. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığının yaklaşık ispat düzeyinde kanıtlanması yeterli olmakla ve işbu dosyada alacağın varlığına ilişkin yaklaşık ispat sağlanmış olsa da, tüzel kişilik perdesinin aralanması çerçevesinde yapılacak yargılama sonucunda davalı tüzel kişi ve gerçek kişinin borçtan sorumlu tutulup tutulamayacakları tespit edilebileceğinden, şu halde davalılar için tahsili talep edilebilecek bir muaccel alacaktan bahsedilmesi mümkün olmadığından ihtiyati haciz talebinin reddi…” gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati haciz talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati haciz talep eden davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde ; İlk derece mahkemesinin 27.05.2022 tarihli arar kararıyla borçlulara yönelik ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiğini, bu ara karardan sonra dava dilekçesinde açıklanan istihkak iddiası nedeniyle İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesinin 2002/602-817 E.K sayılı kararıyla takibin devamına karar verildiğini, anılan kararın sunularak yeniden ihtiyati haciz talep edilmesine rağmen mahkemece şirket yönünden ihtiyati haczin kabul edildiğini, ancak … yönünden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiğini, oysa anılan davalı yönünden de talebin kabulüne karar verilmesi gerektiğini; Temlik eden … Bank AŞ’ye olan borcun ödenmemesi üzerine borçlu şirket ve kefiller hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas (önceki esas 2014/31847) sayılı dosyasında 20.11.2014 tarihinde takip başlatıldığını, alacağın müvekkiline temlik edildiğini, tahsil işlemleri sırasında, borçluların borcun doğum tarihinden bu yana organik bağ bulunan kişiler üzerinden nam’ı müstear ilişkisi kurmak suretiyle alacaklılardan mal kaçırdıkları, perdeli davalı şirket ve şahısları aracı kullanarak borcun ödenmesi yollarını engellediklerinini tespit edildiğini, borcun doğumu ve takip sırasında borçlulardan …’in Antalya ilinde üniversite öğrencisi olan oğlu … adına davalı şirketi kurarak aynı alanda ticari faaliyet gösterdiğinin belirlendiğini, bu tarihlerde şirketin davalının 20 yaşında ve öğrenci olduğunu, şirketin iş yerinde yapılan haciz işlemi sırasında, borçlular ile davalı şirket ve ortağı arasında organik bağın tespit edildiğini, borçlu şirketin istihkak iddiasının mahkemece reddediliğini, haciz sırasında borçlu …’in şirketin sahibi olduğunun şirket çalışanları ve komşularınca ifade edildiğini, iş yerinde bulunan patron masasının borçlu …’ya ait olduğunun belirtildiğini, anılan borçlunun aynı zamanda şirketin genel müdürü olarak kartvizit bastırdığını, aynı belgelerde davalı …’in ise şirketin genel koordinatörü olduğunun yazıldığını, borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan işlemlerle müvekkilinin alacağının tahsilinin engellendiğini, Antalya’da üniversite öğrencisi olan bir şahsın İstanbul merkezli bir alüminyum şirketini kurması, idari mali yönden idame ettirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, esasen icra mahkemesince de üçüncü kişi olan şirketin istihkaka yönelik itirazının reddedilmesinin de organik bağı gösterdiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, alacak davası içerisinde ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen ara kararının istinafına ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında ihtiyati haciz talebinin reddine dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, temlik eden … Bank ile dava dışı borçlular … San. Ltd. Şti. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine … ve diğer şirket ortaklarının kefil olarak katıldıklarını, borcun ödenmemesi üzerine borçlu şirket ile kefiller hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas Müdürlüğünün 20.11.2014 tarihinde takip başlatıldığını, alacağın müvekkiline temlik edildiğini, ancak borçluların mal kaçırmaya çalıştıklarını, borçlu …’in borçlu şirketin kurucu ortağı ve kefil olmasına rağmen, takip tarihinden sonra, oğlu … adına tek ortaklı davalı şirketi kurarak aynı alanda ticari faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin adresinde yapılan haciz işlemleri sırasında alınan beyanlardan, …’in şirketin gerçek yöneticisi olduğu ve muvazaalı işlemlerle ticari faaliyetlerin davalı şirket üzerinden yürütüldüğünün belirlendiğini ileri sürerek eldeki davayı açarak, dava içinde ihtiyati haciz istemiştir. TTK’nın 125. maddesine göre ticaret şirketleri tüzel kişiliğe haizdir. Ticaret şirketleri Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu hususdaki kanuni istisnalar saklıdır. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre ortaklık mal varlığının sahibi tüzel kişidir. Aktif ve pasif dava ehliyetine sahip olan tüzel kişidir. Kural olarak her tüzel kişi şirket, kendi borçlarından ve sadece kendi mal varlığı ile sorumludur. Ancak, tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanıldığı durumlarda, perdenin aralanması suretiyle gerçek sorumlulara da başvuru imkanı verilebilmektedir. Perdenin aralanması ilkesi genel olarak tüm modern hukuklarda öğretide ve içtihatlarda gittikçe netleşen ve ilkeleri hukuk kuralları haline dönüşen bir kuramın yerleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu kural perdeyi kaldırmak diğer bir ifadeyle hakkaniyet ve hükümlerin gaye ve ruhunun gerektirdiği anda perdenin arkasına sığınmış diğer bir tüzel kişiliğine giderek onun bu perdeden haksız yere faydalanmasını, sorumluluktan dolayısıyla takipten kurtulmasını önlemektir. Perdenin kaldırılmasında genel hukuki dayanak, tüzel kişiliğin kötüye kullanılması sebebi ile TMK’nın 2. maddesidir. Dosya kapsamındaki delillerin ve özellikle Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyasında düzenlenen haciz tutanağının incelenmesinde; haciz yapılan davalı şirkete ait adreste takip borçlusu … ile ilgili yapılan tespitler, davalı şirketin tek ortağının …’in üniversite öğrencisi olan oğlu … olması, haciz mahallinde borçluya ait kişisel evrakların bulunması dikkate alınarak, Dairemizin 12.10.2022 tarih ve 2022/1860 Esas, 2022/1278 Karar sayılı ilamıyla alacaklı vekilinin ihtiyati hacze yönelik itiraz ve istinaf başvuru nedenleri değerlendirilmiş ve borçlu şirket yönünden ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Bu nedenle, borçlu şirket yönünden yeniden değerlendirme yapılmasına gerek duyulmamıştır. Borçlu şirket yönündeki talep bu kararla konusuz kalmıştır. Dosya kapsamında bulunan delillerde, şirket yönünden yaklaşık ispata yeter delil bulunmasına rağmen, davalı gerçek kişi yönünden İİK’nın 258.maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı yerilmesi için yaklaşık ispat koşulu oluşmamıştır. Sadece, istihkak iddiası üzerine icra mahkemesince verilen karar borçlular ile davalı gerçek kişi arasında belirtilen şekilde bir birliktelik olduğunun kabulü için yeterli değildir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesi inceleme tarihi itibariyle yerinde olup, yargılama aşamasında elde edilecek delillerle birlikte talep edilmesi halinde, her zaman ilk derece mahkemesince geçici hukuki koruma tedbirinin değerlendirileceği anlaşılmakla, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 258/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 258/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 258/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.11.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 258/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.