Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2059 E. 2022/1611 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2059
KARAR NO: 2022/1611
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2015/490E. – 2019/663 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabul- kısmin reddine, karşı davanın reddine dair verilen hükme karşı, asıl davada davalılar vekili ve davalı-karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyasında yapılan istinaf incelemesi sonucunda Dairemizce verilen kararın temyizi üzerine, taraflarca asıl ve karşı davaların geri alındığı gerekçesiyle bozularak Dairemize gönderilmesi üzerine HMK’nın 373/3 maddesi uyarınca yapılan duruşmalı inceleme sonucunda, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin dava dışı borçlu … Ltd. Şti.’nden olan faturaya dayalı cari hesap alacağı nedeniyle Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın iptaline, Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı dosyasında karar verilerek borçlu aleyhine %40 oranında kötü niyet tazminatına karar verildiğini, mahkeme kararından sonra takip işlemlerine devam edildiğini, borçlu şirketin mahkemenin kararından kısa bir süre önce adresini değiştirdiğinin belirlenmesi üzerine söz konusu yeni adrese haciz işlemi yapılmak için gidildiğini, ancak adresin ofis özelliklerini taşımadığı ve içerisinde sadece piyasada çöp diye tabir edilen kumaşların bulunduğunu, masa, sandalye ve kurulu bir telefon düzeneğinin dahi bulunmadığını ve şirket yetkililerinin bu adrese gelip gitmediğinin ve adresin göstermelik olduğu tespit edilerek herhangi bir işlem yapılmadan geri dönüldüğünü, daha sonra borçlu şirketin ortakları olan davalılar … ve …’ın ticari faaliyetlerini yargılama sırasında ticaret sicil kaydı yapılarak faaliyete başlamış olan ve söz konusu bu kayıtlara göre ortak ve yetkilisinin … olarak gösterildiği davalı …Ltd.Şti. unvanlı şirket üzerinden yürütmeye devam ettikleri bilgisine ulaşıldığından, işlem yapılmak üzere icra müdürü eşliğinde davalı şirketin ticari sicilde kayıtlı adresine gidildiğini, adrese girilmeden önce işyerinin bulunduğu binanın satış ofisi yetkilileri ve güvenlik görevlilerine geliş nedeninin anlatılarak borçlu … ile ortakları … ve … sorulduğunu, alınan beyanlarının zapta geçirildiğini, satış ofisi yetkilisinin beyanında “…’in sahibi olarak bildiğim ve kayıtlarımızda bu şekilde yer alan … ile … (yeni …) no.lu ofisin satış ile ilgili görüşme yaptık, tüm görüşmelerde … hazırdı, satış hususunda … ile anlaşma sağlandı. Önce kardeşi olarak bildiğim … adına satışı yaptık, daha sonra kredinin onaylanmadığını söyleyerek … adına yaptık” dediğini, güvenlik görevlisinin ise “Borçlu şirketi bilmediğini ancak gelinen bu yerin …-… olarak bilindiğini ve kayıtlarda da bu şekilde yer aldığını, hatta bugün saat 08:25 itibariyle …’ın ofise giriş kaydının olduğunu” söylediğini, beyanlardan sonra kayıtlı adrese gidildiğinde kapının borçlu şirket ortakları … ve … tarafından birlikte açıldığını ve bu sırada mahalde başkaca kimsenin bulunmadığını, iş yerinde yapılan evrak araştırmasında bulunan borçlu …’e ait kartela, sipariş ve fatura belgeleri ile borçlu şirketin ortakları olan … ve …’a ait kişisel belgelerden borçlu …’in faaliyetlerini fiili olarak bu adreste yürüttüğü kanaatine varıldığından haciz işlemine başlanarak bir kısım taşınır ve paranın haczedildiğini, davalı … şirketinin gerçekte borçlu …’in ticari faaliyetlerini sürdürmek amacıyla davalılar tarafından kullanılan paravan bir şirket olduğunu, davalı şirketin ana sözleşmesinin davalılar … ve … tarafından hazırladığını ve bu şirket için üçüncü kişilere yeni kurulan şirketleri olduğunun söylendiğini, borçlu şirkete ait ayni ve nakdi varlıkların, müvekkile zarar vermek kastıyla davalı şirkete aktarılarak borçlu şirkete ait ticari faaliyetlerin bu şirket üzerinden yürütülmeye devam edildiğini, borçlu şirkete ait önemli bir kısım varlıkların da yine müvekkiline zarar verme kastıyla davalılardan …, …, … ve … üzerine geçirildiğini, davalı şirketin ticari merkez adresi olarak kullanılan gerçekte borçlu şirket adına tescili gereken taşınmazı tapuda şirket ortağı adına tescil ettirdiğini, taşınmaz bedeline ilişkin tüm ödemelerin gerçekte borçlu şirket varlıklarından karşılandığını, …’ın davalı şirketin kuruluşu için gerekli masrafları ve sonrasında muhasebe ve vergi giderleri gibi aylık düzenli ödemeleri borçlu şirket hesabından yaptığını, aynı şekilde borçlu şirketin varlıklarıyla …’de ticari bir taşınmaz satın alarak bu taşınmazı göstermelik şekilde davalı … üzerine tapuda tescil ettirdiğini, davalı … adına … Konutlarında bir daire satın aldığını, …’ın eski eşi olan davalı …’a nafaka adı altında yapmış olduğu yüksek meblağlı ödemeleri borçlu şirket hesabından gerçekleştirdiğini, borçlu şirketin diğer ortağı olan ve aynı zamanda şirkete ait kayıtları tutan ve parasal işlemleri yürüten davalı …’ın müvekkile zarar vermek ve alacaklarına kavuşmasını engellemek kastıyla baştan itibaren davalı … ve … ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiğini, bu doğrultuda şirketin nakdi varlıklarının diğer davalılar üzerine kaçırılmasını gerçekleştirdiğini, davalı şirketin kurulduktan sonra haksız eylemlerine burada devam ederek borçlu şirkete ait varlıklar ile kendisine konut niteliğinde bir taşınmaz satın aldığını, satım bedelinin borçlu şirket hesabından ödendiğini, …’ın da diğer davalı … gibi borçlu şirket kasasını şahsi kasası gibi kullandığını, davalılardan …’ın borçlu şirketten alacaklı olmadığı halde nafaka adı altında şirket hesabından her ay düzenli olarak büyük miktarlı paralar tahsil ettiğini, eski eşi davalı …’in müvekkil şirket bakımından gerçekleştirmeyi düşündüğü haksız fiilleri ve zarar verme kastının baştan itibaren bildiğinden muvazaalı boşanmaya razı olduğunu, …’ın olası sorumluluklarından kurtulabilmesi için davalı adına olan bir taşınmazın davalı … adına tescil edilmesinin bu davalının da müvekkiline zarar vermek kastıyla diğer davalılar ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiğini gösterdiğini ileri sürerek, davalıların mal varlıklarıyla ilgili olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek, davalıların hileli davranışları sonucu halen tahsil edilemeyen 5.190.629,70 TL tutarındaki alacağın, dava tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılar … Ltd.Şti., …, … ve …’den müteselsilen tazminine, sebepsiz zenginleşme ve kasıtlı zarar verme şeklindeki haksız fiilleri sebebiyle yararlandığı para ve mal miktarı üzerinden davalı …’ın da müteselsilen sorumlu tutulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … Tic.Ltd.Şti.vekili, cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nin birçok şirketin ortağı ve yetkilisi olduğunu, davalı şirketin ise … A.Ş.’ye bağlı şirketlerden denim ve kumaş pazarlama işleri ile iştigal ettiğini, davalı …’ın … Tekstil şirketinin eski ortağı olduğunu, …’un aynı şirketin eski ortaklarından biri iken evlenerek çalışmayı bıraktığını, diğer davalının ise …’ın eşi olduğunu, davacı şirketin ise müvekkili ile sadece 2009 yılında ticari ilişkisi bulunan iki ortağının da yabancı kişi olan fiilen faaliyet göstermeyen tüzel kişi olduğunu, müvekkillerinin dava konusu taleple herhangi bir ilgilerinin bulunmaması nedeniyle öncelikle husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, zira müvekkilleri ile davacı arasında hiçbir ticari ilişki bulunmaması nedeniyle taraf sıfatının bulunmadığını, müvekkili … yönünden mahkemenin yetkisiz olduğunu, yetkili mahkemenin Kahramanmaraş Mahkemeleri olduğunu, dava konusu alacağın tamamen davacı ile dava dışı şirket arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanmasına rağmen bu şirketin davalı gösterilmemesinin usule aykırı olduğunu, davacı şirketin her iki ortağının yabancı olması nedeniyle yabancılık teminatı gösterilmesi gerektiğini, davacının haciz tutanağına ilişkin beyanlarının düzmece olduğunu, zira resepsiyon görevlisi ile görüşülmeden satış ofisine çıkılamayacağını, satış ofisi görevlisinin tutanağı imzalamaması nedeniyle haciz tutanağındaki beyanın hukuki bir öneminin bulunmadığını, diğer davalıların birlikte kapıyı açtıklarının tutanakta yazılmadığını, haczedilen mallar yönünden, Bakırköy 1.İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/969 Esas sayılı dosyasında istihkak davasının kabulüne karar verildiğini, müvekkili şirketin diğer şirketi perdeleme amacıyla kurulduğuna ilişkin beyanlarının yersiz olduğunu, müvekkili gibi ciddi ticari işleri bulunan kişilerin bu şekilde bir perdelemeye ihtiyaç duyduğu ithamının haksız ve iftira niteliğinde olduğunu, daha öncede bahsedildiği üzere davalı şirketin büyük ölçekli … şirket grubu içerisinde kurulduğunu, müvekkilinin birçok şirkete ortaklığı bulunduğu gibi büyük ölçekli işler yaptığını, satılan emtianın niteliğine göre farklı kalitedeki emtialar yönünden farklı şirketler kurularak ticari faaliyetin devam etmesini hayatın olağan akışına uygun olduğunu, müvekkilinin, davacı hakkında şikayetleri bulunduğunu, takipsizlik kararına karşı itirazda bulunulduğunu, dava bakımından borca batık olan … ile müvekkilinin ilişkilendirilmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkillerinin, imzası bulunmayan düzmece belgelerle sorumlu tutulamayacağını, dava dilekçesinde bahsi geçen … Plazadaki taşınmazın müvekkili … tarafından bankadan kredi alınmak suretiyle kendi öz sermayesinden ve gelirlerinden taksitler halinde ödendiğini, müvekkili şirketin, … tarafından … adına kurulduğuna ilişkin herhangi bir belge bulunmadığını, davacı tarafından yapılan şikayet üzerine Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/15 Esas sayılı kamu davasının takipsizlik kararının kaldırılması nedeniyle zorunlu olarak açıldığını, mahkemece müvekilinin beraatına karar verildiğini, davacı vekilinin suç teşkil eden eylemleri nedeniyle Muğla Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını savunarak asıl davanın reddini istemiştir. Karşı davada ise; davacının müvekkilini maddi ve manevi açıdan zarara uğrattığını, davacı-karşı davalının müvekkilin ofisine haksız yere hacze geldiğini, müvekkili … ve iş ortaklarının davacı-karşı davalının sebebiyet verdiği olaylar nedeniyle Gayrettepe’de dolandırıcılık masasında bir gün boyunca göz altında tutulduğunu, müvekkilinin şirketlerine polis baskınları yapıldığını, şirketlerdeki tüm evraklarına el konulduğunu, ilgili ilgisiz el konulan evraklarıyla ticari itibarının zedelendiğini, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla vekalet ücreti alacağının bulunduğunu ve bu alacağın halen tahsil edilemediğini, bu nedenle davacı-karşı davalı şirket hakkında ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istendiğini, davacı/karşı davalı şirketin ortaklarından … ve hem ortağı hem yetkilisi olan …’in Pakistan uyruklu olması sebebiyle MÖHUK gereği teminat göstermesi veya yatırması gerektiği halde teminat gösterilmediğini, gösterilecek teminatın nakit ve Pakistan’da bulunan bir banka veya Pakistan’da kayıtlı bir sigorta şirketi tarafından gösterilecek garanti ile sağlanması gerektiğini, müvekkilinin bankalarla olan kredi ilişkilerinin bile bu dava sebebiyle zarar gördüğünü ileri sürerek, müvekkil … yönünden yetki itirazının kabulüne, davacı tarafından aleyhe talep edilen ihtiyati tedbirin HMK 389.maddedeki belirtilen şartların oluşmaması nedeniyle reddine, yargılama sonunda davacının haksız ve mesnetsiz davasının ve diğer taleplerinin reddine, davacının borca batık olması ve dava konusunun değerinin çok yüksek olması sebebiyle yargılamanın lehe sonuçlanması halinde yargılama giderlerini ve vekalet ücretini ödemeleri mümkün olmadığından yargılama giderlerine ilişkin davacıdan teminatın alınmasına, davacının MÖHUK’un 48.maddedeki yabancılık teminatı yatırması yönündeki talebin kabulüne, karşı davadaki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne, şimdilik … yönünden 10.000,00 TL maddi tazminatın, 100.000,00 TL manevi tazminatın, davacı şirket yönünden şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın ayrı ayrı dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Diğer davalılar …, …, … vekili tarafından süre tutum dilekçesi verilip mahkemece bu talep kabul edilmesine rağmen cevap verilmemiş, yargılama aşamasındaki beyanlarda asıl davanın reddi istenmiştir. Karşı davada davalı … Ltd.Şti. vekili, cevap dilekçesinde özetle; cevap ve karşı dava dilekçesinde belirtilen hususların gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkileri hakkında verilen takipsizlik kararına itiraz edilmediğini, Muğla Ağır Ceza Mahkemesinde müvekkilerinin yargılanmadığını, …’nin dosyada şikayetçi veya katılan olmadığını, davalı şirketin diğer şirketi perdelemek için kurulduğunu, eski şirket ortaklarının davalı şirketin fiili sahibi ve yöneticileri olduğunu, yapılan hacze ilişkin tutanakta diğer davalıların imzalarının bulunduğunu, müvekkilinin dava dışı şirketten olan alacağının karşılıksız bırakılmak için davalı şirketin kurulduğunu savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, ilamda gösterilen nedenlerle, asıl davanın kısmen kabulü ile 4.992.796,02 TL’nin dava tarihi itibariyle işleyen ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karşı davanın reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı-karşı davacılar vekili ile asıl davada davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı-karşı davacılar … ve … Ltd.Şti.vekili, istinaf başvuru dilekçesinde gösterilen nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalılar …, … ve … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde gösterilen nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, asıl davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davacının dava dışı … Tekstil şirketinden olan alacağının, perdenin aralanması teorisine göre davalılardan tahsili istemine; karşı dava ise davalının haksız eylemi sonucu karşı davacıların uğradığı maddi ve manevi zararların tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş, karara karşı asıl davada davalılar ile karşı davada davacılar vekilleri ayrı ayrı istinaf başvurusuda bulunmuşlardır. İstinaf incelemesi için Dairemize gelen dava dosyası Dairemizin 2019/2472 Esas sırasına kaydedilmiştir. Bu dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 2019/2472 E- 2020/1184 K sayılı, 12.11.2020 tarihli kararla; gerekçede gösterilen nedenlerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı- karşı davacıların ve davalı … dışındaki davalıların istinaf başvurularının esastan reddine; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca davalı …’ın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin bu davalı hakkında verdiği hükmün kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; asıl dava yönünden, … aleyhindeki davanın reddine, asıl davanın diğer davalılar yönünden kısmen kabulü ile 4.992.796,02 TL’nin dava tarihi itibariyle işleyen ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılar …, … ile davalı/karşı davacılar … Tic. Ltd. Şti ve … ‘den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karşı davanın reddine, karar verilmiştir. Dairemizce verilen bu hükme karşı, yasal süresi içinde, taraflarca temyiz yoluna başvurulmuştur. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.09.2022 tarihli ve 2021/1194 Esas- 2022/5719 Karar sayılı kararıyla mahkememizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; “…Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 04.07.2019 tarih ve 2015/490 E. – 2019/663 K. sayılı kararın davalı-karşı davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, davalı …’ın istinaf isteminin kabulü ile yeniden hüküm kurulmasına dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi tarafından verilen 12.11.2020 tarih ve 2019/2472 E. – 2020/1184 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ise de 15.02.2022 tarihinde davacı vekili ve 23.02.2022 tarihinde karşı davacılar vekili tarafından verilen dilekçe ile davayı geri aldıklarını bildirdikleri, davalılar ve karşı dava davalıları tarafından bu istemi kabul ettiklerine ilişkin beyanları dikkate alınarak, temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davanın geri alınması, HMK’nın 123. maddesi uyarınca karşı tarafın açık kabulüne bağlı olup hüküm kesinleşinceye değin yapılabilir. Davacı vekili ve karşı dava davacılar vekillerinin, hüküm henüz kesinleşmemiş iken usulen tevsik olunan davanın geri alınmasına ilişkin beyanlarının davalılar ve karşı dava davalılarının açık kabulü çerçevesinde sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmış olup, davanın geri alınmasına ilişkin talep konusunda bir karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesinin esastan vermiş olduğu kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ve karşı dava davacılarının davanın geri alınmasına yönelik talepleri ile ilgili bir karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA…” karar verilmiş, bozma üzerine Dairemize gönderilen dava dosyası yukarıdaki yeni esas numarasına kaydedilerek HMK’nın 373/3.maddesi uyarınca duruşma açılmış, taraflar duruşmaya davet edilmişlerdir. Duruşmada taraf vekillerinin beyanları alınmış, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra, taraf vekillerinin davanın ve karşı davanın geri alınmasına ve karşılıklı olarak davaların geri alınmasına muvafakatlerini içeren dilekçeleri okunmuştur. Davacı- karşı davalı vekili, asıl davayı geri aldıklarını, karşı davanın geri alınmasına da muvafakat ettiklerini beyan etmiştir. Davalı- karşı davacılar vekili, karşı davalarını geri aldıklarını, asıl davanın geri alınmasına muvafakat ettiklerini beyan etmiştir.Diğer davalılar vekili, haklarındaki davanın geri alınmasına muvafakat ettiklerini beyan etmiştir.Tüm taraf vekilleri, ayrıca, karşılıklı olarak yargılama gideri ve avukatlık ücreti talep etmediklerini beyan etmişlerdir. HMK’nın 123. maddesi uyarınca, davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızasıyla davasını geri alabilir. Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Somut olayda asıl davanın davacısı vekili davasını geri aldığını bildirmiş, asıl davanın tüm davalıları bu geri almaya muvafakat ettiklerini bildirmişlerdir. Yine, karşı davacılar vekili karşı davayı geri aldığını bildirmiş, karşı davalı vekili de bu geri alma beyanına muvafakatini bildirmiştir. Böylece HMK’nın 123. maddesinde öngörülen davanın geri alınması koşulları sağlandığından, anılan yasa hükmü ve uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda ilk derece mahkemesinin istinafa konu karanının kaldırılarak davanın açılmamış sayılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Ayrıntısı yukarıda açıklanan gerekçelerle; Uyulan Yargıtay bozma ilamı ve HMK’nın 123.maddesi uyarınca, taraf vekillerinin asıl ve karşı davaların geri alınmasına dair beyanları hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, asıl ve karşı davaların geri alındığına dair beyanlar doğrultusunda asıl ve karşı davalar hakkında yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; A-ASIL DAVADA: 1-Davacı vekili HMK’nın 123.maddesi uyarınca davasını geri almış olup, davalılar tarafından geri almaya muvafakat edildiğinden, asıl davanın açılmamış sayılmasına, 2-Alınması gerekli 80,70 TL harcın, peşin olarak yatırılan 88.642,98 TL’den mahsubu ile artan 88.562,28 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde, davacıya iadesine, 3-Tarafların beyanları dikkate alınarak, yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına ve avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 4-Bakiye gider avansı bulunması hâlinde, karar kesinleştikten sonra taraflara iadesine,
B-KARŞI DAVADA: 1-Karşı davacılar vekili HMK’nın 123.maddesi uyarınca karşı davasını geri almış olup, karşı davalı tarafından davanın geri alınmasına muvafakat edildiğinden, karşı davanın açılmamış sayılmasına, 2-Alınması gerekli 80,70 TL harcın, peşin olarak yatırılan 2.220,10 TL harçtan mahsubu ile artan 2.139,40 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Tarafların beyanları dikkate alınarak, yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına ve avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 4-Bakiye gider avansı bulunması hâlinde, karar kesinleştikten sonra taraflara iadesine,
C-ASIL VE BİRLEŞEN DAVALARDA İSTİNAF AŞAMASINDAKİ HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN: 1-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, istinaf peşin karar harçlarının ise karar kesinleştikten sonra ve talep hâlinde yatıran taraflara iadesine, 2-Taraflarca sarf edilen kanun yolu giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 3-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 4-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Tüm taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık yasal süreler içinde temyiz yolu açık olmak üzere ve oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/11/2022
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi gereğince, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliği tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.