Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2044 E. 2022/1580 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2044
KARAR NO: 2022/1580
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26.09.2022
NUMARASI: 2022/618
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … Ltd. Şti’nin ortağı olduğunu, şirketin diğer ortağı olan davalı … ile münferiden imza yetkisine salip olduğunu ve müvekkili ile aralarında dilekçede ileri sürülen nedenlerle bir husumet olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin kuruluşundan dava tarihine kadar olan kar paylarının hesaplanmasını ve müvekkiline isabet eden kısmının ödenmesine, davalı şirket hesabından davalının diğer şirketlerinin çalışanlarına ödenen maaş, yemek, yol ve sigorta prim ödemelerinin geriye dönük tespit edilerek faiziyle birlikte şirkete ödenmesine, davalının diğer şirketlerine uygun fiyata yaptırılmak zorunda bırakılan işlerin gerçek bedellerinin faizleri ile birlikte tespiti ve ödenmesine, davalı şirketin dış firmalar ile iletişim kurması engellenerek mahrum bırakılmış olduğu muhtemel kazançların hesaplanarak ödenmesine, mobbing, hakaret, yalnızlaştırılma gibi sebeplere dayanarak ortaklıktan çıkmaya ve şirkete kayyım atanmasına, ortaklık payının hesaplanarak müvekkilinin esas sermaye payına uygun düşen ayrılma akçesinin belirlenerek ödenmesine, kar paylarının tespitine ve dağıtılmasına, müvekkilinin şirkete kendi şahsından ödemiş olduğu ödemelerin iadesine, müvekkilinin 2022 yılı Mayıs ayı için vermiş olduğu emeğin karşılığı olan bedelin ödenmesine ve davalı şirketin ve şirketin diğer ortağı olan …’ın banka hesaplarına ihtiyati tedbir konulmasını ve davalı şirkete tedbiren kayyım atanması yönünde tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin değerlendirildiği 26.09.2022 tarihli ara kararıyla; “…Somut olayda dava, ayrılma akçesinin ödenerek ortaklıktan çıkma istemine ilişkin olup, üzerine tedbir konulması istenilen davalı şirketin ve şirketin diğer ortağı olan …’ın banka hesapları uyuşmazlık konusu değildir. Diğer yandan, davacının ortaklıktan çıkmadan kaynaklı haklarının tehlikede olduğu yönünde, TTK.nın 638/2-son.maddesi kapsamında teminat altına alınmasını gerektirir bir durum, yaklaşık ispat kuralı gereği kanıtlanamadığı gibi; davalı şirkette organ boşluğu bulunmadığı, yönetimin görevde olduğu ve talep tarihi itibariyle davalı şirkete tedbiren kayyım atanmasını gerektirir somut bir delilin bulunmadığı…” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemeden ihtiyati tedbir talep ederken davalı … adına olan hesaplara değil, bizzat ve yalnızca davalı şirket adına olan hesaplara ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, mahkemece haklarının tehlikede olmadığına kanaat getirildiğini, bu nedenle de talebin reddedildiğini, oysa davalının 26/09/2022 tarihinde almış olduğu “Olağanüstü Genel Kurul Toplantı Kararı” ve toplantı başlıklarını paylaştıklarını ve başlıkların tamamının, şirketin içini boşaltmaya yönelik olduğunu, mahkemenin basit şekilde şirketin 2022 yılının Mayıs ayından itibaren olan hesap giriş hareketlerini görmüş olsa idi yapılmak istenen olağanüstü genel kurulun ve kurulda tartışılması istenen başlıkların özünde şirketi zarara uğratma kastı olduğunu kolaylıkla fark edebileceğini, eğer mahkeme somut bir delil arıyor ise, TTK 638 gereği bundan daha somut bir delil olmayacağını, davalı tarafın açıkça müvekkiline psikolojik şiddet uyguladığını, sinkaflı sözlerle müvekkilinin şirkette kalamamasına zemin hazırlamış, sistematik şekilde attığı adımların sonuncusu olarak şirketi borçlandırarak demirbaş ve araçlarını satarak şirketin içini boşaltıp pasif hale getirmeye çalıştığını, mahkemenin tedbir kararını reddederek müvekkili adına oluşabilecek olası bir tehlikeyi kendisi kabullenmiş olduğunu, nitekim dava sonunda içi boşalmış olan bir şirketten alacaklarını alamadıklarında mahkemenin bir anlamda bu hususta sorumluluk da taşımış olduğunu, İhtiyati tedbir talep eden tarafın, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın uğrayacağı zararlara karşılık teminat göstermek zorunda olduğunu, bu teminat miktarının hakkaniyet gereği talep edilen miktara göre takdir edilmesi gerektiğini, her ne kadar davada hak ettiklerini düşündükleri miktar belli değilse ve ancak bilirkişi marifeti ile belirlenebilecekse de mahkemenin tedbir talebine karşılık bir teminat göstermemizin daha hakkaniyetli olacağı kanaatinde olduklarını, Yukarıda izah ettiğimiz sebepler ile de Hakimin verdiği karar istinaf incelemesine tabi ise kararından dönemez aksi halde kararların güvenirliği gibi Anayasa ihlali olduğu tarafımızca değerlendirilmektedir. Sonuç olarak sayın heyetinizin yapacağı inceleme sonucunda bu hatadan dönülerek ihtiyati tedbirin reddi kararının kaldırılmasını talep etmek zorunluluğumuz doğmuştur.Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili, kâr payı tespiti tahsili, yönetici sorumluluğu kapsamında tazminat, istemine ilişkindir. Davacı yanca dava içinde davalı şirket ve davalı yönetici ortak …’ ın banka hesaplarına ihtiyati tedbir konulması ve yine şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” Bu maddede, çıkma talep edenin haklarının korunması için gerekli tedbir kararlarının alınacağı belirtilmiş olup, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığının HMK’nın 389 vd. hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Yani, TTK’nın 638/2. maddesindeki tedbirlere hükmedebilmek için, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunması gerekir. Bu bağlamda davacı, geçici hukuki koruma kararı verilmezse telafisi güç veya imkansız zararların doğacağını ve davadaki haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır. İlk derece mahkemesi 26.09.2022 tarihli gerekçeli ara kararında, dosya kapsamında bulunan delillerin HMK 389 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmesi sonucu, davalı şirket ve şirketin diğer ortağının banka hesaplarının uyuşmazlık konusu olmadığı, HMK’nın 390/3. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği gibi, davalı şirkette organ boşluğu bulunmadığı, talep tarihi itibariyle davalı şirkete tedbiren kayyım atanmasını gerektirir somut bir delilin bulunmadağı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir. Tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından, şirket ana sözleşmesi ve ticari hayatın gereklerine göre yönetilmesidir. Davalı şirket yönetiminde organ boşluğu bulunmadığı gibi, tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, yöneticinin şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğuna ilişkin davacı iddialarının, mahkemece talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından söz edilemez. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunulacak deliller ışığında yaklaşık ispatın gerçekleşmesi halinde, yargılamanın her aşamasında yeniden ihtiyati tedbir talep edilmesi ve mahkemece yeniden yapılacak değerlendirme sonucu verilen karara karşı kanun yolunun açık olması karşısında, mahkemenin bu aşamada tedbirin reddine ilişkin ara kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 24/11/2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve HMK 391/son maddeleri uyarınca karar kesindir.