Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/2027 E. 2022/1817 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2027
KARAR NO: 2022/1817
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/02/2022
NUMARASI: 2022/149 E. – 2022/176 K.
DAVANIN KONUSU: Muvazaa nedeniyle şirket hisse devrinin iptali
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine ve dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin babası … Ltd. Şti. %60 hisse sahibi olduğunu, şirketin %40 hissesinin davalı …’ye ait olduğunu, müvekkilin babasının kendisine ait şirket hisselerinin 02.02.2010 Tarihinde muvaazalı olarak %57 sini …’ye %3 hissesini …’e devrettiğini, muvaazalı devir işlemi nedeniyle müvekkilinin miras payından yoksun kaldığını,sunulan protokolde taraflar arasındaki muvaazanın açıkça kabul edildiğini, müvekkilinin babasının muhtemel borçlarından kurtulmak amacıyla bu işleme muvaazalı olarak taraf olduğunu, … tarafından davalıya devredilen hisselerden müvekkili payına düşen miktarda hissenin iptali ile müvekkilinin veraset ilamındaki payı oranında ortaklar defterine kaydı ve ticaret sicil defterine tesciline, yargılama süresince şirkete tedbiren kayyum atanmasını, yargılama süresince şirket mal ve hisselerine tedbir konulmasını, muvazaalı tescilin gerçekleştiği 02.02.2010 tarihinden bu yana şirket gelirlerinden müvekkili hissesine düşen miktara ilişkin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000TL’nin devir tarihinden itibaren işleyecek ticari reekont faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut davada; davacı vekili davacı ile davalının kardeş olduğunu, dava dışı … Ltd. Şti.’nin sahibi muris babaları …’in şirketin %60 hisse sahibi olduğu, % 40 hissesinin davalıya ait olduğunu, muris babalarının hissesinin % 57 sini davalıya, % 3 hissesini …’e devrettiğini, murisin muvazaalı olarak davalıya hissesini devrettiğini ve bu nedenle davacının miras payı oranında davalıya devredilen hissesinin iptalini ve şirketin hisse devri tarihinden itibaren gelirlerinden hissesine düşen miktarın tahsilini talep etmiştir. Dava dışı muris ile davalı arasındaki limited şirket hisse devri sözleşmelerinin TTK. hükümlerine uygun yapılıp yapılmadığı yani TTK.da düzenlenen şirketler hukuku hükümlerinin uygulanması noktasında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın tamamen muris muvazaası hukuksal nedenine dayandığı, devirlerin muris muvazaası nedeniyle iptali, miras hissesi oranında tescil ve şirketin hissesi oranında gelirlerinin tahsili talepli dava olduğu, dolayısıyla yargılamada uygulanacak hükümlerin tamamen Türk Medeni Kanunun muris muvazaası ve miras hukuku hükümleri olduğu anlaşılmakla davanın genel hükümler uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 2021/471 esas ve 2021/1816 karar sayılı ilamı) Mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, HMK’nın 114. ve 115. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, mahkemenin görevsizliğine, görevli Mahkemenin Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi karar gerekçesinde, dava dilekçesinde belirtilen hususların yanlış yorumlanması sonucu davanın usulden reddi ile görevsizlik kararı verildiğini, davacı ile davalının kardeş olduğunun tespitinin tamamen hatalı olduğu, davacı ile davalının kardeş olduğu bir yana, aralarında akrabalık ilişkisi dahi olmadığını, ilk derece mahkemesinin bu hatalı tespit ve değerlendirmesinin bir başka hatalı tespit ve değerlendirmeyi doğurduğunu, uyuşmazlığın TMK çerçevesinde muris muvazaası ve miras hukuku hükümleri doğrultusunda çözüleceği değerlendirmesinin hatalı olduğunu, söz konusu uyuşmazlık ticari ilişkiden kaynaklanıp hisse devrinin iptaline ilişkin olduğunu ve muvazaaya ilişkin genel hükümlere göre çözülmesi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, muvazaa nedeniyle limited şirket hisse devrinin iptali ve tescili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacının babası … ile davalı arasında İstanbul …Noterliğinde 01.02.2010 tarihinde düzenlenen limited şirket hisse devir senedi ile … tarafından … Tic. Ltd.Şti’deki 108.000,00 TL hissenin 103.000,00 TL’lik kısmının davalıya devredildiği, buna ilişkin senedin düzenlendiği, … ile davalı arasında 10.09.1993 tarihli Adi Ortaklık Sözleşmesinin mevcut olduğu, hisse devreden …’in 12.02.2019 tarihinde vefat ettiği, mirasçılardan davacının işbu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, işbu davada görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğuna ilişkindir. Mahkemece, yargılamada uygulanacak hükümlerin tamamen Türk Medeni Kanunu’ndaki muris muvazaası ve Miras Hukuku olduğu gerekçesine dayanılmıştır. Gerekçede her ne kadar davacı ile davalının kardeş olduğu, dava dışı şirketin sahibinin muris babaları …’in hissesini devrettiğine dair ifadelerine yer verilmiş ise de dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden özellikle mirasçılık belgesi ile davacı beyanından taraflar arasında herhangi bir akrabalık ilişkisinin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. TTK’nın 595 (eTTK’nın 520) maddesinde limited şirketlerde payın devri düzenlenmiştir. TTK’nın 4.maddesinde, bir davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir.Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticari sayılan davalardır (mutlak ticari davalar). Mutlak ticari davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup TTK’nın 4/1 hükmünde (a) ile (f) bentleri arasında sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK’nın 4/1-son cümlesi uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispi ticari davalar olup, TTK’nın 4/1 maddesi uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. TTK’nın 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticari iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticari sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ”ticari iş” esasına göre değil, ”ticari işletme” esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması tek başına davayı ticari dava haline getirmez.Bu hukuki açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde; davacının murisi… ile davalı arasında limited şirket hisse devir senedi düzenlenmiştir. Davacının söz konusu devrin kendisinin miras payından yoksun bırakılması amacıyla muvazaalı şekilde yapıldığını iddia etmekte ve dava konusu payların kendisi adına tescilini talep etmektedir.Bu durumda davanın TTK da yer alan ticaret şirketlerine ilişkin bir talebe dair olup mutlak ticari davalardan olduğunun kabulü ile işin esasının incelenip uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir iken dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle görevsizlik kararı verilmiş olması isabetli görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, görevsizlik kararını veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.