Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1995 E. 2022/1392 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1995
KARAR NO: 2022/1392
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/06/2022
NUMARASI: 2019/518 E. – 2022/525 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın feragat nedeniyle reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; mülkiyeti … Gıda Ticaret Ve Sanayi Ltd.Şti.ne ait Erzurum İlindeki 2 adet akaryakıt ve LPG istasyonunun davalı şirketin bayisi olarak işletildiğini, Erzurum ili, Aziziye ilçesi, … parselde kayıtlı akaryakıt istasyonu ile Erzurum ili, Yakutiye ilçesi … ada … parsel de kayıtlı akaryakıt istasyonu dava dışı bu şirketçe 30 yıldır akaryakıt istasyonu işletilmekte olduğunu, bu şekilde davalı şirketin Erzurum ilindeki en büyük bayiliğini yaptığını, bu akaryakıt ve LPG istasyonları ile birlikte toplam 3 adet akaryakıt istasyonunu … bayisi olarak işletildiğini, adı geçen şirketin mali durumunun bozulması, akaryakıt istasyonları üzerine bankalarca haciz tatbik edilmesi nedeniyle, haciz tehdidinden kurtulmak için davalı şirketin de bilgisi ve onayı dahilinde müvekkil şirketin kurulduğunu, müvekkil şirket adına … ile bayilik sözleşmeleri yenilenerek işletme faaliyetine müvekkili firma ile devam edildiğini, Antalya ilinde yapılan bayi toplantısında, davalı şirketin onursal başkanı ile müvekkil şirket temsilcisinin görüşmesinde 3 istasyonun davalı şirkete satılmasının teklif edildiğini, ancak fiyatta anlaşılama sağlanamadığını, bununla birlikte davalı şirket onursal başkanı …’in müvekkili şirketin borçlarını ödemek için yardımcı olabileceğini, istasyonların tapularının teminat olarak …e verilmesi ve 2 yıl içerisinde satış bedelinin ödenmesi halinde faiz alınmadan tapuların iade edileceği, müvekkile yardımcı olunacağı sözünü verdiğini, müvekkili şirket, faaliyetine devam ederken … tarafından Erzurum …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ipotekli haciz tatbik edilen 2 istasyondan birinin ihalede borca mahsuben … tarafından satın alındığını, diğer istasyon için ise … tarafından satışa çıkarılmak üzere dosyada işlem yapıldığını, müvekkili şirketin yaklaşık piyasa değeri 60.000.000 TL olan 2 adet akaryakıt istasyonunu kurtarmak için … ile yaptığı görüşmeyi olumlu sonuçlandırdığını, …’ın geri satım ve vefa hakkı tanıyarak … petrole öncelik hakkı vereceklerini, vefa hakkına binaen 10.000.000 TL olan ipotekli dosya borcunu 6.400.000 TL’ye indirip bu bedelin ödenmesi şartıyla müvekkilin dilediği kişiye icra dosyasını temlik edebileceğini bildirdiğini, geri alım ve vefa hakkını bir başkasına kullandırılması halinde ise muvafakat verilmesi gerektiğini bildirdiğini, müvekkillerinin bankadan aldıkları bu yetki sebebiyle ana dağıtıcı firmaları olan davalı … firması ile görüştüklerini, … firmasının bankanın verdiği şartların çok iyi olduğunu beyan ederek maliyet hesabı yaptığını, bankaya ödenecek bedel ile icra ve harçları hesap edilerek ödenecek rakamın tespit edildiğini, daha sonra müvekkil şirkete yapılacak ödemelerin tespit edildiğini, davalının, istasyonların tapusunu teminat amacı ile aldıklarını, amaçlarının müvekkile yardım etmek olduğunu belirterek bu sebeple 2 yıl faizsiz, 2 yıldan sonra 2 yıl ile 10 yıl arasında faizli olmak üzere 10 yıl içinde yapılan tüm masrafların faizi ile ödenmesi halinde 2 istasyonun tapusunun müvekkili şirkete veya müvekkil şirketin belirleyeceği kişiye iade edileceğinin kararlaştırıldığını, 10 yıl içinde 2 adet istasyon için yapılan ödeme ve masrafların ödenmemesi de ihtimal dahilinde olduğundan, bu konuda da anlaşma yapıldığını, buna göre, yapılan ödeme ve masraflar davalıya ait olmak üzere tapuların … firmasına geçmesi halinde müvekkili şirkete 7.500.000 TL ayrıca ödeme yapacaklarını, 2.500.000 TL … Ltd.Şti.’nin borcu olduğunu, borcun mahsubu ile kalan 5.000.000 TL’nin ise tapuların devrinden sonra müvekkil şirkete ödeneceğinin taahhüt edildiğini, dava konusu faturaların bu alacağa ilişkin olduğunu, Banka tarafından verilen vefa hakkının davalı şirket lehine muvafakat verilerek davalıya kullandırıldığını, müvekkilinin vefa hakkının davalıya devredildiğini, geri alma ve vefa hakkının davalıya devri ile davalı şirketin tapuları aldığını, ancak taahhüdünü yerine getirmediğini, bankaya ve icra dosyasına yapacağı ödeme dışında 5.000.000 TL müvekkili şirkete ödeme yapması gerekirken 556.000 TL+194.000 TL.=750.000 TL toplam ödeme yaptığını, KDV dahil dava konusu 1.640.200 TL ve KDV dahil 1.264.960 TL toplamı 2.905.160,00 TL olan ödemeler için ise müvekkiline mali açıdan vergi çıkacağını, bu sebeple sıkıntı yaşanabileceğini, bu ödemelerin müvekkilince ancak satış prim destek avansı şeklinde ödeyebileceğini beyan ettiklerini, davalının, müvekkil şirketten fatura kesmesini talep ettiğini, müvekkili şirketin davalının bildirdiği rakamlar üzerinden dava konusu faturaların kesilip davalıya gönderildiğini, davalı şirketin bu faturaları ticari defterlerine işlediğini, ancak, bu ödemeleri yapmadığını, davalının dava konusu faturalar dışında ayrıca müvekkil şirkete 2.812.000 TL borcu bulunduğunu, davalının şifahi sözleşmeye ve taahhütlerine aykırı davranması sebebiyle 2 adet istasyonun gerçek değerini ödemek zorunda olduğunu, müvekkili şirketin, zaruret halinde olduğu için ve güven duygusu ile hareket ederek davalıya 60.000.000 TL değerinde 2 adet istasyon kazandırdığını, müvekkilinin iş bu dava dışında davalı aleyhine 2 adet istasyonun değeri nispetinde dava açma hakkını ve tapu iptal tescil davası açma hakkını saklı tuttuğunu, müvekkili şirketin davalı şirketin bayisi olarak faaliyetine devam ederken 2 istasyondan birinin … firmasına teslim edilmesi gerektiğinin davalı tarafça beyan edildiğini, müvekkil şirketin yapılan anlaşmada böyle bir şeyin konuşulmadığını, bayi olarak devam ettiği sürece hiçbir sorun yaşanmayacağını, istasyonun tapularının teminat olarak verildiğini, istasyonların gerçek sahibinin müvekkili şirket olduğunu beyan ettiğini, ayrıca borcun derhal ödenmesi halinde tapuların iade edileceğini beyan ettiğini, davalı şirketin aslında müvekkilin borcu ödeyemeyeceğini düşünerek bu teklifi yaptığını, müvekkilinin gerekli parayı temin ederek, davalı şirketin çıkarmış olduğu rakamı ödemeye hazır olduğunu beyan ettiğini, ancak, davalı şirketin ödemeyi kabul etmeyeceklerini, istasyonun teslim edilmesi gerektiğini hayır kurumu olmadıklarını beyan ederek verdiği sözde durmadığını, ticari ahlak ve teamüllere aykırı davrandığını, davalı şirketin, müvekkiline yapması gereken ödemeleri yapmaması ve istasyonlardan birini teslim etmesini müvekkilinden istemesinin davalının gerçek amacını ortaya koyduğunu, davalının amacının teminat olarak verilen istasyonlara el koymak olduğunu, müvekkili şirketin bu sebeple haklı olarak 3 istasyonun da bayilik sözleşmesini feshettiğini, fesih üzerine davalı şirket ile yeniden yapılan görüşmede 12.000.000 TL’nin ödenmesi halinde istasyonun tapularının iade edileceği hususunda anlaşma sağlandığını, müvekkil şirket, bu anlaşmayı kabul etmesine rağmen davalı şirketin bundan vazgeçtiğini, davalı tarafın kötüniyetle hareket ettiğini, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından imzalanarak müvekkiline verilen 06.10.2016 tarihli taahhütname bulunduğunu, davacının iddialarının doğru olmadığını, bu taahhütname gereğince davacının müvekkiline borçlu olduğunu, taahhütlerini yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Tahkikat aşamasında davacı vekili tarafından UYAP üzerinden gönderilen 22/06/2022 tarihli dilekçe ile vekaletnamedeki özel yetkiye dayalı olarak davadan feragat edildiği anlaşıldığından ve davalı vekili tarafından UYAP üzerinden gönderilen 22/06/2022 tarihli dilekçe ile de vekaletnamedeki özel yetkiye dayalı olarak davacı tarafın davadan feragat etmesi karşısında kendilerinin de davacı taraftan yargılama gideri ve avukatlık ücreti istemedikleri belirtilmiş olduğundan sonuçta davayı sona erdiren taraf işlemi ve dosya kapsamı gözetilerek resen ele alınan bu dosya üzerinden işlem gören davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin olmak üzere aşağıdaki hüküm kurulmuş olup 6325 sayılı Kanunun 18/A-(13) ve (14) düzenlemelerine konu arabuluculuk zorunlu gideri dışında kalan avukatlık ücreti ve yargılama gideri yönünden vekille temsil edilen tarafların söz konusu dilekçeleri de gözetilerek avukatlık ücreti takdir edilmemiş ve davalının bir gideri olmaması da dikkate alınarak yargılama gideri yönünden de yapan üzerinde bırakılmıştır … ” gerekçesiyle, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında uzun süredir devam eden hukuki davalar bulunduğunu, bir çok farklı mahkemede karşılıklı olarak davaların devam ettiğini, davalıdan gelen teklif üzerine görüşme yapıldığını, belli bir miktar paranın ödenmesi ile iş bu davadan ve diğer davalardan feragat edilmesi, karşı tarafın açtığı 3 adet tahliye davasının kabul edilmesi hususunun şifahi olarak kararlaştırıldığını, yapılan anlaşma uyarınca müvekkil şirket yetkilisinin verdiği talimat uyarınca iş bu davadan ve diğer davalardan feragat edildiğini, davalı şirketin açmış olduğu 3 adet tahliye davasının kabul edildiğini, ancak, feragatten sonra davalı şirketin yapması gereken ödemenin yapılmadığını, neticede davalı şirket yetkilileri ve avukatlarının, müvekkili şirket yetkilisinin iradesini hile ile fesada uğratarak davalardan feragat edilmesini sağladığını, davalı şirket ve yetkilileri haksız ve hukuka aykırı kötüniyetli işlem yaparak müvekkil şirket yetkilisini hile ile aldattığını, yüksek bedelli 2 adet fatura alacağı, 2 adet petrol istasyonu için açılan tapu iptali ve tescili davasından feragat etmek ve 3 adet tahliye davasını kabul etmenin karşılıksız olmasının hayatın olağan akışına ters bir durum olduğunu, bu durumun müvekkil şirket yetkilisinin iradesinin hile ile fesada uğratıldığını gösteren en bariz delil olduğunu, feragatin ve kabulün özel hukuk bakımından geçerli olabilmesi için, iradeyi sakatlayan sebeplerin bulunmaması, emredici kanun hükümlerine, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olmaması gerektiğini, feragat dilekçesinin sonuçları nedeniyle büyük bir maddi karşılığı olan haktan feragat edildiğini, bu durumda karşılığı olmadan feragat edilmesi iradenin fesada uğratıldığının bir göstergesi olduğunu, feragatin geçersizliğinin dava devam ederken ileri sürülebileceği gibi dava sona ermeden önce, aynı dava içinde de ileri sürülebileceğini, bir başka deyişle, ayrı bir feragatin feshi (iptali) davası açılmasının şart olmadığını, feragatin geçersizliğinin ayrı bir iptal davası açmadan iş bu davada ileri sürdüklerini, feragat dilekçesinin sisteme girmesinin sonrasında davalı vekilince de dilekçe sunularak davanın feragati durumunda avukatlık ücreti ve yargılama gideri taleplerinin bulunmayacağının beyan edildiğini, bundan da görüldüğü üzere tarafların vekalet ücreti ve yargılama gideri talep etmediğinin her iki tarafça da kabul edildiğini, dolayısıyla ortada bir uzlaşma olduğunu, belli bir ödeme yapılması karşılığında feragatin gerçekleştiğinin anlaşıldığını, ancak davalı şirketin hiçbir ödeme yapmayarak feragati geçersiz hale getirdiğini, bu nedenlerle feragat dilekçesinin geçerlilik kazanmasının mümkün olmadığını, işbu dilekçemiz doğrultusunda feragatin geçerliliği konusunda yargılama yapılması gerektiğini, bu sebeplerle istinaf talebinde bulunma zorunluluğu doğduğunu, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına, feragat dilekçesinin geçersizliği ile iptaline ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilince UYAP sistemi üzerinden sunulan 22.06.2022 tarihli dilekçe ile davadan feragat edildiğinin belirtilmesi üzerine mahkemece, davanın feragat nedeniyle reddine verilmiştir. Davacının davasından feragat etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer; feragat kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu nedenle, mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragatten dönemez (rücu edemez); feragat ile bağlıdır. Ancak, feragatle ortaya çıkan sonucun buna sebep olan rızayı ifsad eden bir nedenle malul olduğu kanıtlanırsa, doğurduğu netice bakımından hileye, hataya maruz kalan kimseye talep hakkı bahşedeceği kuşkusuzdur. Öte yandan; diğer maddî hukuk işlemlerinde olduğu gibi hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatın feshi (iptali) için dava açılabileceği gibi feragatın hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğu aynı davada da savunma yoluyla ileri sürebilir.Nitekim HMK’nın 311/1 hükmünün 2. cümlesi “İrade bozukluğu hallerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” düzenlemesini içerir. Madde hükmünün gerekçesi de aynen “Feragat ve kabule ilişkin irade beyanları, hata, hile veya ikrah sebeplerinden biriyle sakatlanmış ise beyanda bulunan taraf, borçlar hukuku kuralları çerçevesinde, iradeyi sakatlayan sebebi ispat etmek şartıyla, feragat veya kabulün iptali için dava açabilir.” şeklindedir. Dolayısıyla, feragatin feshi (iptali) taleplerinin, maddedeki açık gerekçe uyarınca TBK’nın 30 vd. madde (818 sayılı mülga BK m. 23 vd.) hükümlerindeki koşullara tabi olduğu hususunda tereddüt yoktur. Bu bilgilere göre somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekilinin feragatin geçersiz olduğunu, zira davalı tarafından müvekkilinin iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürerek istinaf isteminde bulunduğu görülmekte olup feragatin hata, hile, ikrah sebebiyle geçersiz olduğu iddiasının aynı davada veya feragatin feshi için açılacak ayrı bir dava da ileri sürülebilecektir. Davacı vekili feragatin geçersiz olduğunu iddia ettiğinden, davacının buna dair delilleri toplanıp davacının feragat beyanının hukuki sonuç doğurup doğurmayacağı tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında, öncelikle feragatin geçersizliği iddiasının değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 27.10.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.