Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/195 E. 2022/248 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/195
KARAR NO: 2022/248
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/06/2021 tarihli ek karar.
NUMARASI: 2021/247 D. İş – 2021/236 K.
DAVANIN KONUSU:İhtiyati Haciz
Taraflar arasında görülen haciz talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, kararda yazılı nedenlerle verilen ihtiyati haciz kararına karşı borçlular tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin verilen ek kararın borçlular vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili, talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesi nedeniyle asıl borçlu ve kefillerden alacaklı olduğunu, alacağın tüm talep ve ihtarlarına rağmen borçların ödenmediğini, borçluların kaçma ihtimali olduğunu ileri sürerek, borçlular hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 15.04.2021 tarihli kararında; “..sunulan deliller, talep dilekçesi ekinde sunulan yukarıda vasıfları yazılı belge(ler), iddia ve beyanlar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; talebe konu nakdi alacak yönünden alacağın muaccel olduğu ve İ.İ.K. nun 257. maddesindeki şartların gerçekleştiği bu miktar üzerinden ihtiyati haciz isteminin kabulü gerektiği ancak Yargıtay Büyük Genel Kurulu 2016/1 Esas 2017/6 Karar Sayılı İçtihadı gereği gayrinakdi alacak yönünden ihtiyati haciz isteminin reddi gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak talebin kabulüne..” gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin kısmen kabulü ile 3.310.530,89 TL için borçluların elinde veya üçüncü şahıslarda bulunan taşınır ve taşınmaz malları ile diğer hak ve alacaklarının borca yeter miktarı üzerine ihtiyati haciz konulmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, borçlular vekili tarafından, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili, itiraz dilekçesinde özetle; ihtiyati haciz kararının infazından sonra haberdar olunarak itiraz edildiğini, mahkemenin yetkisiz olduğunu, genel kredi sözleşmesinde yetki sözleşmesi yapmadığını, müvekkillerinin yerleşim yerinin Bakırköy adliyesi sınırları içinde olduğunu, müvekkillerinin alacaklı bankaya olan borçları olduğundan daha yüksek gösterildiğini ve müvekkillerin bankaya bu miktarda borcunun bulunmadığını, banka tarafından gönderilen ihtarnamenin usulüne uygun tebliğ edilmediğinden ihtiyati hacze esas alınamayacağını, müvekkillerin banka nezdindeki borçları için üçüncü kişilerce ipotek tesis edilmesi nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişilmeden doğrudan ihtiyati haciz istenemeyeceğini, müvekkillerden …, … ve … kefaletin kurulduğu 21.08.2017 tarihinden önce evli olmalarına rağmen eşlerinin muvafakati alınmadan kefalet sözleşmesinin imzalandığını ve bu durumun kefalet sözleşmelerinin geçersiz olduğunu belirterek, mahkemenin yetkisine ve ihtiyati haciz nedenlerine itiraz ederek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 02.06.2021 tarihli ek kararında; “… İhtiyati haciz, İİK nun 257.maddesinde ‘Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya 3.şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir’ şeklinde düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre alacak rehinle temin edilmişse alacaklı genel haciz yolu ile takip yapamaz. İlk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorundadır. İİK nun 45.maddesinde açıkça ; ‘Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas yada haciz yolu ile takip edebilir.’ şeklinde düzenlenmiştir. Fakat alacağın rehinle temin edilmiş olmasına rağmen istisna olarak , ilk önce rehinin paraya çevrilmesi zorunluluğu olmayan hallerde alacaklı rehinle temin edilmiş alacağı için ihtiyati haciz isteyebilir. İİK nun 45/3. Ve 4.maddesindeki; ‘Poliçe ve emre muharrer senetlerle çekler hakkındaki 167.madde hükmü mahfuzdur. İpotekle temin edilmiş faiz ve senelik taksit alacaklarında alacaklının intihabına ve borçlunun sıfatına göre rehnin paraya çevrilmesi veya haciz yahut iflas yollarına müracaat olunabilir.’ hükmüne göre kambiyo senetlerine bağlı alacağı ve ipotekle temin edilmiş faiz ve senelik taksit alacağı için ihtiyati haciz talebinde bulunulabilir. İİK nun 167/1.maddesi ; ‘Alacağı çek, poliçe veya … senede müstenit olan alacaklı, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile bu bölümdeki hususi usullere göre haciz yolu ile veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yolu ile takipte bulunabilir.’ şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenle borçluların bu yöndeki itirazlarına mahkememizce itibar edilmemiştir. Borçlular mahkememizin yetkili olmadığından bahisle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiş ise de; Genel Kredi Sözleşmesi’nde yetki sözleşmesi yapılmamış, ancak alacaklı bankanın ticari sicil merkezinin sicil kayıtlarına göre Ataşehir İstanbul olduğu açık olmakla İİK 50. Maddesinin yollaması ile T.B.K’nun 89/1 Maddesi uyarınca alacaklının ikametgahı mahkemesi olarak mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmakla bu yöndeki itiraza da itibar edilmemiştir. Borçlular T.B.K’nun 584/1 maddesi uyarınca sözleşme tarihi itibari ile evli olmalarına rağmen …, … ve …’ın eşlerinin muvafakati alınmadan kefalet sözleşmesi imzalandığından bu sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak Ticaret Sicil Kayıtlarının incelenmesinde …, … ve …’ın kefalet sözleşmesi tarihi itibariyle borçlu şirket … Sanayi Ve Ticaret A.Ş’nin ortakları, yönetim kurulu başkan ve üyeleri oldukları açık olmakla; T.B.K’nun 584. Maddesindeki ek fıkrada (Ek fıkra: … md.); ‘Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz…’ nazara alındığında itiraz eden borçluların kefalet sözleşmeleri eş muvafakati olmadığından bahisle geçersiz olduğu iddialarının da yasal dayanağı bulunmamaktadır. İtiraz edenlerin; alacaklı bankaya olan borçlarının olduğundan daha yüksek gösterildiği, ihtiyati hacze konu edilen alacak miktarı kadar bankaya borçlu olmadıklarını iddia etmiş iseler de; işbu itiraz yargılamayı gerektirir nitelikte olup İİK 265. Maddesindeki itiraz nedenlerinden olmadığından…” gerekçesiyle, itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati hacze itiraz eden borçlular vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen ihtiyati hacze itiraz edilmesinden sonra mahkemece duruşma günü tebliğ edilmeden talebin incelendiğini, ihtiyati haciz dosyası duruşma evraklarının İstanbul … Nolu Barosu … Sicil Nolu avukatı Av. …’a tebliğ edildiğini, dosyada bulunan vekaletnameden ve UYAP sisteminden anlaşılacağı üzere dosyada bulunan bilgilerin borçluların vekili İstanbul … Nolu Barosu avukatı … Sicil Nolu Av. …’a ait olduğunu, duruşma günün tebliğ edildiği Av. … ‘ın dosya ve taraflarla ilgisinin bulunmadığını, İİK’nın 265 /4.maddesi uyarınca duruşma günü tebliğ edilmeksizin karar verilerek savunma haklarının kısıtlandığını, yetkisiz vekile tebligat yapılarak karar verilmesinin yasanın açık hükmüne aykırı olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararının da yetkisiz kişiye tebliğ edildiğini, bu tür dosyalardaki bilgilerin UYAP sisteminden görülmemesi nedeniyle itiraz sonucunu öğrenmek için mahkeme kalemine gidildiğinde karar verildiğinin öğrenildiğini, masraf verilmesine rağmen kararın yine de yetkisiz avukata tebliğ edildiğini, kararın yetkisiz kişiye tebliği ile hukuki dinlenilme haklarının engellendiğini, talebe rağmen gerekçeli kararın yeniden yetkisiz avukata tebliğ edilmesinin adil yargılama hakkını etkilediğini, harici olarak bilgi sahibi olunan ek kararın hatalı olduğunu, alacağın ipotekle teminat altına alınmasına rağmen İİK’nın 45. maddesi hükmüne aykırı şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesinin hatalı olduğunu, dosya kapsamında tebliği zorunlu olan duruşma gün ve saatini ile gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edilmemesi ve bir çok hatayı barındıran kararın kaldırılması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati hacze itirazlarının kabulü ile ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 265. maddesi gereğince ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. İlk derece mahkemesince, itirazın reddine dair verilen ek karara karşı, borçlular vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İİK’nın 265. maddesinde ihtiyati hacze itiraz nedenleri tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre, “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı itirazda bulunabilir”. İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri göstermelidir. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı dinleyip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir. İlk derece mahkemesince verilen ihtiyati haciz kararına karşı borçlular vekili İstanbul … Nolu Barosu Avukatı … tarafından itiraz edilmiştir. İlk derece mahkemesince İİK’nın 265. maddesi hükmüne göre duruşma günü … numarasında kayıtlı Av. … ‘a tebliğ edilmiştir. Tarafların itiraz duruşmasına katılmaması üzerine mahkemece talep incelenerek, ihtiyati hacze yönelik itirazın reddine karar verilmiş, karar aynı vekile tebliğ edilmiştir. Tebligat yapılan vekilce dosyaya 05.12.2021 tarihinde UYAP sisteminden sunulan dilekçede, tebligatın hatalı vekile çıkarıldığını, borçluların vekilinin … adresine sahip olan olan Av…. olduğu belirtilmiştir. Adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak hâkim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkân vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkâna rağmen duruşmaya gelmek zorunlulukları yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir. Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde tarafların hukuki dinlenilme ve savunma hakkı kısıtlanmış olur. Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukuki dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır (Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2016/2354-24522 E.K.sayılı emsal kararı) Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, İİK’nın 265/4. maddesi hükmü gereğince itiraz edenlerin vekiline usulüne uygun şekilde itirazın inceleneceği mürafaa gününün tebliğ edilmeden, mürafaa gününün benzer isimli başka bir avukata tebliğ edilerek itirazın incelendiği iddialarının bulunduğu ve bu hususun dosyadaki belgelerden anlaşıldığı görülmekle, yasa hükmüne uygun şekilde mürafaa günü belirlenerek taraflara tebliğin ve sonucuna göre itiraz hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin kararını kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında, itirazın yeniden incelenmesi ve karar bağlanması için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Borçlu tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde iadesine,4-Borçlu tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden yapılacak yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.03.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.