Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1897 E. 2022/1492 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1897
KARAR NO: 2022/1492
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/07/2022
NUMARASI: 2022/409 E. 2022/765 K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin İhyası
Taraflar arasındaki şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının, terkin edilen ve ihyası talep edilen … Limited Şirketi ile … Limited Şirketinde 1988-2013 yılları arasında kesintisiz olarak çalıştığını, davacının çalıştığı yıllarda ödenmeyen sigorta primlerinin ödenmesi için Bakırköy 18. İş Mahkemesi 2017/364 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, 13.04.2022 tarihli duruşma tutanağında da görüldüğü üzere 1 aylık kesin süre içerisinde ihya davası açılmadığı takdirde davanın pasif husumet yokluğundan reddedileceğinin davacıya ihtar edildiğini, bu nedenle iş bu davanın açıldığını, TTK’nın Geçici 7.maddesi uyarınca adı geçen şirketlerin 24.09.2013 tarihinde sicilden resen terkin edildiğini, bu kararın 04.10.2013 tarihli sicil gazetesi ile tescil ve ilan edildiğini, adı geçen şirketler hakkında ihya kararı verilmesi gerektiğini, müvekkilinin sigorta primlerinin ödenmemesi ve hukuki menfaatlerinin ihlal edilmesi sebebiyle doğan mağduriyetinin giderilmesi için şirketlerin faaliyetine devam etmesi gerektiğini ileri sürerek, … Limited Şirketi ile … Ticaret Limited Şirketinin ihya edilerek ticaret siciline tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin TTK’nın 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliğinin 34.maddesi hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, yasal şartlar oluşmuşsa yapılan işlemle ilgili tescil kararı verdiğini, aksi halde talebi reddedeceğini, resen terkin işleminin 6102 sayılı Kanunun Geçici 7.maddesi ve 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5.maddesi, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7.maddesi” kapsamında olduğunu, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, müvekkili Ticaret Sicil Müdürlüğüne … ve … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Limited Şirketi’nin ve … Ticaret Limited Şirketi’nin dosyasında yapılan incelemede, şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7.maddesi ile 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5. maddesi kapsamında; 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 10.maddesine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle oda kaydının silinmiş olduğu gerekçesiyle resen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 24.09.2013 tarihinde yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden sicil kaydının resen terkin edildiğini, TTK’nın Geçici 7.maddesi uyarınca, resen terkin kapsamına alınan şirketlerin, bu durumun kendilerine tebliğinden itibaren iki ay içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak buna ilişkin ispat edici belgeleri Ticaret Sicili Müdürlüğüne ibraz etmesi ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde (Müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü’nce bu hususun tespit edilmesi mümkün olmadığından) buna ilişkin yazılı beyanı Ticaret Sicili Müdürlüğüne vermesi gerektiğini, müvekkilince söz konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde söz konusu şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu, ancak bu ihtara rağmen söz konusu şirketin yukarıdaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, TTK’nın Geçici 7.maddenin 15.fıkrasının ”Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmünü haiz olduğunu, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğünün, mahkeme hükmü olmaksızın bir şirketi tekrar sicile tescil yükümlülüğü bulunmadığını, söz konusu şirketin ihyası istenmekte ise Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 16.maddesinin 2. fıkrasında yer alan ”Bu Tebliğ hükümlerine göre, ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatiflerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir” hükmü gereğince, bu işlemin madde hükmünde de belirtildiği üzere ancak bu hususta mahkemeye başvurulmak suretiyle gerçekleştirileceğinin açık olduğunu, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, resen terkin sürecinin TTK’nın Geçici 7.maddesi ve Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ kapsamında, sicile kayıtlı şirketler bakımından belirli kriterlerin varlığı halinde uygulanan bir süreç olduğunu, müvekkilinin yasal hasım olduğunu savunarak, müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Somut uyuşmazlıkta şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirkete ve yetkilisine tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi belgenin veya tebligatın dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 4/a bendi uyarınca terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın öncelikle şirketev e şirketin yetkisine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır. Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3.maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir. 30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Davalı … Sicil Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin adresinin tespit edilememesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır. 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplerle dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler. Eldeki dava ihyası istenen şirketlerin sicilden re’sen terkin edildiği 24/09/2013 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 17/09/2021tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuş ise de, davalı … Sicil Müdürlüğü’nün TTK’nun Geçici 7. maddesi kapsamında kalmayan bir şirket hakkında bu maddeyi işlettiği ve usulüne uygun olarak şirketlere ve yetkililerine tebliğ yapıldığını ispat edemediğinden yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanması mümkün görülmemiştir. Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; şirketlerin adresinin tespit edilememesi ve bu hali ile TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığının tespiti üzerine, davalı sicil müdürlüğünce 2 aylık süre içinde münfesih olma sebebinin ortadan kaldırılması, için ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı,ancak ihtarın şirketlere ve yetkililerine tebliğ edildiğine ilişkin belgelerin istenmesine rağmen ticaret sicili müdürlüğü tarafından dosyaya sunulmadığı, yasal zorunluluk olmasına rağmen şirket ve şirket yetkilisine tebligat yapılmadan ilan ile yetinilerek terkin işleminin yapıldığı,ayrıca şirketin Kanun’da belirtilmeyen bir sebepten ötürü sicil kaydının silindiği,buna göre davalı sicil müdürlüğünün işleminin usulsüz olduğu,ihyası talep edilen şirketler aleyhine açılan davanın sonuçlandırılması için şirketlerin ihyasının zorunlu olmasına göre davacının hukuki yararının bulunduğu gözetilerek; davanın kabulü ile davalı Müdürlüğün işleminin kaldırılarak dava dışı resen terkin edilen şirketlerin ihyasına,ihyası istenilen şirketlerin terkin sebebi gözönüne alınarak tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına, keyfiyetin karar kesinleştiğinde tescil ve ilanına,yukarıda açıklandığı üzere davalı … sicil müdürlüğü 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin etttiği,bu durumda davalının usulsüz terkin işlemi ile işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur. … ” gerekçesiyle, davanın kabulüne, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken sicilden resen terkin olan … Limited Şirketi ile … sicil numaralı … Limited Şirketinin tüzel kişiliğinin Bakırköy 18.İş Mahkemesi’nin 2017/364 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere ihyasına, şirketlere tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına, kararın tescil ve ilanına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Resen terkin işleminin TTK’nın Geçici 7.maddesi ve 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5.maddesi, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7.maddesi” kapsamında olup, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, müvekkili Ticaret Sicil Müdürlüğüne … ve … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Limited Şirketi’nin ve … Ticaret Limited Şirketi’nin dosyasında yapılan incelemede, şirketin TTK’nın Geçici 7.maddesi ile 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5. maddesi kapsamında; 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 10.maddesine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle oda kaydının silinmiş olduğu gerekçesiyle resen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 24.09.2013 tarihinde yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden sicil kaydının resen terkin edildiğini, TTK’nın Geçici 7.maddesi uyarınca, resen terkin kapsamına alınan şirketlerin, bu durumun kendilerine tebliğinden itibaren iki ay içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak buna ilişkin ispat edici belgeleri Ticaret Sicili Müdürlüğüne ibraz etmesi ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde (Müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğü’nce bu hususun tespit edilmesi mümkün olmadığından) buna ilişkin yazılı beyanı Ticaret Sicili Müdürlüğüne vermesi gerektiğini, müvekkilince söz konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde söz konusu şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu, mezkur şirket yetkililerine de mevzuat gereğince gerekli ihtarların sicil kayıtlarındaki adreslerine gönderildiğini, fakat adreste tanınmamaları sebebiyle 20.06.2013 ve 19.06.2013 tarihlerinde iade edildiğini, ihtarın ulaşmadığı durumlarda TTK’nın Geçici 7.maddesinin 4-a fıkrasına göre, ilanın, 7201 sayılı TK hükümlerine göre yapılmış tebligat hükümleri yerine geçtiğini, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin kararlarının da bu yönde olduğunu, mahkemenin ”adresin tespit edilememesi” hususunun resen terkin sebebi olamayacağı tespitinin de hatalı olduğunu, TTK’nın Geçici 7.maddesi kapsamında resen terkin edilmesi gereken şirketlerin 01.07.2015 tarihinde herhangi bir şekilde münfesih olan veya münfesih sayılan şirketler olduğunu, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 10.maddesine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle oda kaydının silinmiş olduğu gerekçesiyle resen terkin kapsamına alındığını, bu madde uyarınca yapılan işlemin hukuka uygun olduğunu, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, resen terkin sürecinin TTK’nın Geçici 7.maddesi ve Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ kapsamında, sicile kayıtlı şirketler bakımından belirli kriterlerin varlığı halinde uygulanan bir süreç olduğunu, müvekkilinin yasal hasım olduğunu, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, TTK’nın Geçici 7.maddesi gereğince, tasfiyesine karar verilmiş bulunan şirketin ek tasfiye işlemlerinin yerine getirilmesi için sicil kaydının ihyası talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafından 10.10.2017 tarihinde, Bakırköy 18.İş Mahkemesi’nin 2017/364 Esas sayılı dosyası ile SGK aleyhine alacak davası açıldığı, 13.04.2022 tarihli duruşmada verilen ara karar ile davacıya, sicilden terkin olunan … Limited Şirketi ile … Ticaret Limited Şirketi hakkında ihya davası açması için kesin süre verildiği, aksi halde davasının pasif husumet yokluğundan reddine karar verileceğinin ihtar edildiği, bunun üzerine davacı tarafça eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında bulunan ticaret sicilden gelen bilgi ve belgelerin incelenmesinde; adı geçen şirketlerin TTK’nın Geçici 7.maddesi ile 30.12.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5/1-b maddesine göre resen 24.09.2013 tarihinde terkin edildiğinin belirtildiği, adı geçen şirket yetkililerine gönderilen iki adet tebligata ilişkin belgenin yer aldığı görülmektedir. Ticaret sicilinden terkin edilen şirketlerin yeniden ihyasının sağlanması amacıyla 6102 sayılı TTK kapsamında iki farklı yol öngörülmüştür. Buna göre, tasfiye sürecine giren şirketlerin tasfiye işlemlerinde eksiklik olması halinde TTK’nın 547. maddesi kapsamında sicilden terkin edilen şirketin tekrar sicile kaydedilmesi mümkündür. Bir diğer yol ise TTK’nın Geçici 7. maddesi uyarınca sicilden terkin edilen şirketlerin yeniden tescilidir. Buna göre asgari sermaye miktarına ulaşmayan, adres değişikliğini bildirmeyen şirketlerin re’sen kayıtlardan terkini halinde şirketin faal olması ve gerekli bazı koşulların da gerçekleşmesi halinde tekrar sicile kaydı mümkündür. TTK’nın Geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerle sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi ile Ticaret Sicili Müdürlüklerince; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11.02.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, 4/c bendine göre terkin sebepleri bulunan şirketlerin faaliyetlerini devam ettirme isteğinde bulunmaları halinde, münfesih olma nedenini verilen süre içinde ortadan kaldırıp ticaret siciline bildirmelerinin ihtar edileceği, aynı maddenin 11. bendi uyarınca, ihtara rağmen süresinde işlem yapmayan şirketin unvanının ticaret sicilden re’sen silineceği düzenlemeleri yer almaktadır. Bu kapsamda, dava konusu olan şirketlerin ihyasına karar verilmesi yerinde olmuştur. Ancak davalı vekili, resen terkin işleminin TTK’nın Geçici 7.maddesi uyarınca yapıldığını, yasal hasım olan müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini ileri sürerek kararı istinaf etmiş olup somut olayda, davalı … Sicil Müdürlüğü yasal hasım konumunda bulunduğu, davalının terkin işlemlerini usulüne ve mevzuata uygun yapmadığına dair bir iddianın ileri sürülmediği gözetildiğinde, kanuni görevini yapan davalının vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması doğru olmamış ve davalı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulüne; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken sicilden resen terkin olan … Limited Şirketi ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken sicilden resen terkin olan … Ticaret Limited Şirketi’nin tüzel kişiliklerinin, Bakırköy 18. İş Mahkemesinin 2017/364 Esas sayılı davasının görülmesi ve infazı işlemleri ile sınırlı olmak üzere, Ticaret Siciline yeniden tescili suretiyle ihyasına, 2-İhyası talep edilen şirketlerin terkin sebepleri gözönüne alındığında, ihyasına karar verilen şirketlere tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına, 3-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde tescil ve ilanına, tescil ve ilan masraflarının ileride ihya edilen şirketlerden tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına, 4-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 5-Davalı … Sicil Müdürlüğü yasal hasım konumunda bulunduğundan ve kanuni görevini yapan davalı yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağından, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Kullanılmayan yargılama gider avansının, yatıran tarafa iadesine,7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafça yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına; istinaf peşin karar harcının ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,b-Davalının yatırdığı 220,70 TL istinaf başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı 61,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere, toplam 281,70 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.