Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1883 E. 2022/1305 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1883
KARAR NO: 2022/1305
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02.08.2022 tarihli ara karar
NUMARASI: 2022/579 E.
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında verilen ihtiyati tedbir isteminin reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette %10 pay sahibi olduğunu, diğer ortaklardan …’un da %10 pay sahibi olduğunu, …’in ise %80 pay sahipliği bulunduğunu, davalı şirketin 2019, 2020 ve 2021 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısının 13.06.2022 tarihinde yapıldığını, toplantıda TTK’nın emredici nitelikte bulunan 420.maddesine aykırı hareket edildiğini, davacının %10 paya sahip olduğunu, finansal ve yönetimsel usulsüzlükler nedeniyle davacının toplantının ertelenmesini talep etmesine rağmen bu talebinin reddedildiğini, toplantıda diğer iki ortağın usulsüz ve yasaya aykırı işlemlerinin kabul edilip ortakların ibra edildiğini, ortak …’un hesabına gelen 200.000,00 TL’nin iş avansı olarak yollandığını ancak aslında rüşvet olduğunu, bankadan neden çekildiğinin ve hesaptan dağıtılmadığının anlaşılamadığını, davacının pay sahibi yetkilerini kullanmasının engellendiğini, davacının tüm banka hesaplarını görebilme yetkisinin kaldırıldığını, oysa ki pay sahiplerinin eşit işlem hakkı olduğunu, davalı şirketin diğer iki pay sahibinin ve yönetim kurulu başkanının usulsüz ve yasaya aykırı işlemleri bulunduğunu ileri sürerek 13.06.2022 tarihli genel kurul toplantısının iptali ile şirkete kayyım heyeti atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, ayrıca telafisi güç zararların doğmaması için genel kurul kararlarının uygulanmasının tedbiren durdurulmasına, davacının önceki yetkilerinin tedbiren geri verilmesine, tedbiren kayyım heyeti atanmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 02.08.2022 tarihli ara karar ile; HMK’nın 389.maddesi ve devamında tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konulduğu, ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceği, şirket ortakları arasında çıkan anlaşmazlıklar neticesi şirketin organsız kalması veya organların iş göremez hale gelmesi durumunda şirkete kayyım atanabileceği, ancak TTK’da bu hususta düzenleme olmadığından kayyım tayininde TMK hükümlerine göre işlem yapılacağı, TMK’nın 403/2 maddesine göre kayyımın belirli işlemi görmek ve mal varlığını yönetmek için atacağı, 427/4 maddesine göre bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalırsa ve yönetim başka yoldan sağlanamazsa kayyım atanabileceği, temsil kayyımını düzenleyen 426/3 maddesine göre, yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa” temsil kayyımı atanabileceği, organlar iş başında olduğu sürece TMK’nın 403.maddesinin uygulama alanı olmadığı, çünkü bu durumda TMK’nın 427/4 hükmünün uygulanacağı, şirket organları (genel kurul, yönetim kurulu, denetçiler) 426/3 kapsamında olmadığından madde hükmünün bu organları kapsamadığı, organların temsilci değil şirketin bir parçası olduğu, şirketin zorunlu organlarından yoksun kalmasının TTK’nın 435.maddesine göre fesih nedeni olduğu, şirket ortakları arasındaki ihtilaflar nedeniyle yönetim kurulunun karar alamaması hususunun “organsızlık” olarak nitelendirilebilmesi için bu durumun uzun sürmesi ve şirketin çalışamaz hale gelmesi gerektiği, genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönündeki tedbir talebinin TTK’nın 449.maddesi uyarınca davalı şirket yönetim kurulunun görüşü alındıktan sonra değerlendirilebileceği, dava dilekçesinde şirketin organsız kaldığı yönünde bir vakıa ileri sürülmediği, davaya konu genel kurul toplantısında yeni dönem yönetim kurulu için seçim yapıldığı, Ticaret Sicil Gazetesinden şirketin kuruluşundan bu yana davalı şirketi münferiden temsile yetkili olduğu anlaşılan ve 24.05.2022 tarihinde görev süresinin sona …’in davaya konu 13.06.2022 tarihli genel kurulda 3 yıl süreyle şirketi münferiden temsile yetkili kılındığı, davaya konu genel kurul toplantı tutanağında davacının imza yetkisinin kaldırılması yönünde bir karar alınmadığı, davaya konu genel kurulda olduğu gibi, görev süresi dolan yönetim kurulu üyeleri yerine yenilerinin seçimi halinde, bu gündem maddesinin finansal tabloların görüşülmesi ile bağlantılı kabul edilmesinin söz konusu olmadığı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamasının da bu yönde olduğu (Yargıtay 11.HD’nin 2020/1589 E- 2021/1257 K), dolayısıyla davalı şirketin organsız kalmadığı, tedbiren kayyım atanmasını gerektirir bir durum bulunmadığı gerekçesiyle genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönündeki tedbir talebinin davalı şirket yönetim kurulunun görüşü alındıktan sonra değerlendirilmesine, tedbiren kayyım atanması ve davacıya temsil yetkisinin geri verilmesi yönündeki tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; genel kurul kararlarının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının erteleme talebinin kötü niyetli olduğunu, ayrıca tutanağa muhalefetini yazdırmadığından dava açma hakkı olmadığını, alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu, kayyım atanması şartlarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini istemiştir. Ara karara karşı, davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLER: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 13.06.2022 tarihli genel kurulun, TTK’nın 420.maddesine aykırılık nedeniyle mutlak butlanla sakat olduğunu, alınan kararların finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular olduğunu, bu nedenle tedbir kararı verilerek yürütülmesinin durdurulması gerektiğini, TTK’nın 449.maddesi uyarınca mahkemenin yönetim kurulu üyelerinin görüşünü almasına somut olayda gerek olmadığını, zira görüşü alınacak kişi …’in bizzat usulsüz işlemler yaptığını, bu nedenle genel kurul kararlarının yürütülmesinin durdurulması konusunda tedbir kararı verilmesi gerektiğini, mahkemenin TTK’nın 449.maddesi uyarınca, genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönündeki tedbir talebinin davalı şirket yönetim kurulunun görüşü alındıktan sonra değerlendirilmesi yönündeki ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin davalı şirkette %10 pay sahibi olduğunu, diğer ortaklardan …’un da %10 pay sahibi olduğunu, …’in ise %80 pay sahipliği bulunduğunu, ortak …’un hesabına gelen 200.000,00 TL’nin iş avansı olarak yollandığını ancak aslında rüşvet olduğunu, bankadan neden çekildiğinin ve hesaptan dağıtılmadığının anlaşılamadığını, davacının pay sahibi yetkilerini kullanmasının engellendiğini, davacının tüm banka hesaplarını görebilme yetkisinin kaldırıldığını, oysa ki pay sahiplerinin eşit işlem hakkı olduğunu, …’in delil karartmaya çalıştığını, bu nedenle tedbiren kayyım heyeti atanması gerektiğini, tedbir şartlarının somut olayda oluştuğunu, tedbir talebinin reddi ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ara kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 13.06.2022 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali ile şirkete kayyım atanması istemine, istinaf ise ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara karara ilişkindir. İlk derece mahkemesince 02.08.2022 tarihli ara karar ile davalı şirkete kayyım atanması yönündeki tedbir talebinin reddine, 13.06.2022 tarihli genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönündeki tedbir talebinin ise davalı şirket yönetim kurulunun görüşü alındıktan sonra değerlendirilmesine karar verilmiş, bu ara karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, 6100sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru sebepleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Öncellikle; her ne kadar davacı vekilince, mahkemenin, genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönündeki tedbir talebinin davalı şirket yönetim kurulunun görüşü alındıktan sonra değerlendirilmesi yönündeki ara kararı da istinaf edilmiş ve bu kararın kaldırılması talep edilmiş ise de, mahkemece TTK’nın 449.maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra bu talep hakkında bir karar verileceği belirtildiğinden bu hususta davacı talebine ilişkin mahkemece henüz bir karar verilmediği, dolayısıyla ortada davacının 13.06.2022 tarihli genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönündeki tedbir talebine ilişkin henüz mahkemece istinaf denetimine tabi bir karar verilmediği anlaşıldığından bu hususta bir inceleme yapılmamış, davacı vekilinin davalı şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine dair ara karara yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesine geçilmiştir. HMK’nın 389. maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.” hükmünü, aynı Kanun’un 390/3.maddesi ise “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda davacı ortak tarafından ileri sürülen iddialar ve cevap dilekçesi nazara alındığında, şirkette hissedar olan davacı ile diğer hissedarlar arasında uyuşmazlık çıktığı anlaşılmış olup dava dışı yönetim kurulu başkan ve üyesi olan ortakların usulsüz ve yasaya aykırı işlemler yaptığı iddiası uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır. Bu şekilde yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığına ilişkin dosyanın mevcut durumu itibariyle yaklaşık ispatın gerçekleştiğinden söz edilemez. Ayrıca, bir tüzel kişiliğe kural olarak kayyım atanması, ancak kişiliğin organsız kalması halinde mümkündür. Eldeki davada, şirkette organ boşluğu bulunmadığı gibi dava dışı yöneticilerin şirketi kasıtlı ve kötü niyetli olarak kötü yönetip, davalı şirketi veya davacıyı zarara uğrattıkları yaklaşık olarak ispat edilememiştir. Bu sebeplerle, dosyanın mevcut aşaması itibariyle ilk derce mahkemesinin davalı şirkete kayyım atanması yönündeki ihtiyati tedbir isteminin reddi kararı isabetli olup, aksi yöndeki davacı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 13.10.2022
KANUN YOLU:HMK’nun 362/1-f ve 391/son maddeleri gereğince kesin karardır.