Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1873 E. 2022/1387 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1873
KARAR NO: 2022/1387
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 31/05/2022
NUMARASI: 2021/800 E. – 2022/498 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının ikinci el araç kiralama işini yaptığını, davalı tarafından satışa çıkarılan ve internet ortamında sahibinden.com sitesinden ilan edilen … plakalı … marka kamyonun müvekkili tarafından 286.000,00 TL bedel ile satın alındığını, ancak aracın arızalandığını, müvekkilinin aracı servise götürdüğünü ve araçta gizli ayıp olduğunun tespit edildiğini, bu durumun satıcı firmaya bildirildiğini, firma yetkilisinin aracın tamir ettirilmesini ve tamir bedelini ödeyeceklerini beyan ettiğini, ancak sonrasında çıkan masrafı kabul etmediklerini, müvekkili tarafından yetkili servise toplam 17.348,95 TL ödeme yapıldığını ve araç kullanılmadan … Ltd. Şti.’ne satıldığını, aracın tekrar arızalandığını ve müvekkiline gizli ayıp ihbarı yapıldığını, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, aracı satan davalının meydana gelen bu gizli ayıptan sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL’nin( belirsiz alacağın) ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davaya konu … plakalı aracın 286.000,00 TL bedelle satın alındığını, satın alınan aracı Adana iline giderken yolda arızalandığını, satış sözleşmesi incelendiğinde aracın “Trafikten Çekmeli” olduğunun anlaşılacağı, davacının bu durumu bilerek ve isteyerek, aracı trafikten çekmeli olarak satın aldığını, olayın seyrinden anlaşıldığı üzere davacının aracı satın alıp 22 gün boyunca elinde bulundurduğunu, ardından “aracım arızalandı ve bunun sorumlusu davalı taraftır.” dediğini, davacının iddia ettiği gibi aracı alıp Adana’ya giderken arızalandığının (bütün sürecin aynı gün içerisinde olduğu) bir an için kabul edilse dahi ortaya 835 Km’lik bir yol farkı çıktığını, basiretli bir tacir olarak gerekli inceleme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının, yaklaşık 700 km sonra aracım arıza yaptı demesi ile davalı müvekkiline bir kusur yüklenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Aladağ Mal Müdürlüğü’nün cevabi yazısında davacının şehir içi yolcu taşımacılığı, karayolu ile şehirler arası yük taşımacılığı alanın faaliyet yürüttüğü, 1. Sınıf bilanço esasına göre gelir vergisi mükellefi olduğu, davacının gerçek kişi tacir kaydının olmadığı, Aladağ Esnaf ve Sanatkarlar Odası davacının esnaf kaydının olduğu, davacının tacir olmadığı anlaşılmıştır. Davacı tacir olmadığı gibi, yukarıda açıklanan gerekçelerle dava mutlak ticari dava niteliğinde de değildir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Buna göre davacının ticari işletme işletmediği, bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi için TTK 4. madde hükümlerinde belirtildiği üzere her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğması gerektiği, bu hali ile eldeki davanın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, davaya genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesince bakılması gerektiği … ” gerekçesiyle, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Aladağ Kaymakamlığı Mal Müdürlüğünün 30.03.2022 tarihli yazısı ile davacının 1.sınıf bilanço esasına göre gelir vergisi mükellefi olduğunu, VUK’un 177.maddesinde tüccarların defter tutma yükümlülüğü bakımından 1.ve 2.sınıf tüccar olarak iki sınıfa ayrıldığını, davacının bu madde ve TTK’nın 11/2 maddesi uyarınca 1.sınıf bilanço esasına göre gelir vergisi mükellefi olup tacir olduğunu, dava konusu kamyonu da ticari faaliyetleri için ve ticari amaçla satın aldığını, davacının esnaf kaydının bulunmasının tacir olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, satın alınan malın ayıplı olduğu iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalıdan satın aldığı aracın kısa süre içinde arızalandığını, bu arızanın gizli ayıp olduğunu, aracı tamir ettirildiğini ancak tamir masrafının davalı tarafça kendisine ödenmediğini iddia ederek eldeki davayı açmış, mahkemece, davacının tacir değil esnaf olduğu, bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. HMK’nın 115/1. maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı husunun davanın her aşamasında resen araştırılması gerekmekte olup 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması da dava şartı olarak düzenlenmiştir. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Aynı Yasanın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK m.11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanlığınca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK m.11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK m.12/1). İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11’inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK m. 15/1). TTK’nın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez. Bu bilgilere göre somut olay incelendiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlık, araç satımına ilişkin olarak araçta gizli ayıp bulunduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup satım sözleşmesi TTK’da düzenlenmediğinden, ancak taraflardan her ikisinin de tacir olması halinde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilecektir. İşbu davada, davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığının, satımın da ticari satım olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Aladağlar Kaymakamlığı Mal Müdürlüğünün 30.03.2022 tarihli yazısı ile davalının ticaret sicilinde kaydı bulunmadığı, ancak esnaf ve sanatkarlar sicilinde kayıtlı olduğu, minibüs ve dolmuş ile yapılan şehir içi ve banliyö yolcu taşımacılığı ve kara yolu şehirler arası yük taşımacılığı faaliyetlerinden dolayı 1.sınıf bilanço esasına göre gelir vergisi mükellefi olduğu bildirilmiştir. Esnaf ve tacir ayrımı, 21 Temmuz 2007 tarihli, 26589 sayılı R.G.’de yayınlanmış olan 2007/12362 sayı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca, esnaf faaliyetinin türüne göre 213 sayılı VUK’nun 177. maddesindeki parasal sınırlar esas alınarak belirlenir. 213 sayılı VUK 176. maddede birinci sınıf tacirlerin bilanço esasına göre defter tutacağı, ikinci sınıf tacirlerin işletme hesabına göre defter tutacağı, 182. madde de bilanço esasına göre defter tutacak tacirlerin yevmiye, envanter, defteri kebir tutacağı düzenlenmiştir. 2021 yılında bilanço esasına göre defter tutacak tacirler bakımından VUK 177.maddesindeki tutarlar dikkate alınacak olup 2021 yılı itibariyle ; 1-) satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanların yıllık alımları tutarı 300.000 TL satış tutarı 420.000 TL ; 2) 1.bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp yıllık gayrisafi iş hasılatı 150.000-TL; 3) 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde iş hasılatının beş katı ile yıllık satış satış tutarı 300.000 TL’yi aşanların bilanço esasına göre defter tutacakları belirlenmiştir. TTK’nın11/1 maddesi kapsamında ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olarak tanımlanmış olup; salt ticari işletmenin ticaret siciline kayıtlı olmaması, esnaf odasına kayıtlı olması, bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez. Bu durumda 1.sınıf bilanço esasına göre defter tutan davacının tacir olduğunun kabulü gerekir. Davanın her iki tarafının tacir olması halinde, dava, nispi ticari dava olarak kabul edileceğinden, davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.a.3. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Görevsizlik kararı veren ilk derece mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, davalıya iadesine, 4-Davalı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 27.10.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.