Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/187 E. 2022/719 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/187
KARAR NO: 2022/719
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/10/2021
NUMARASI: 2021/700 E. – 2021/710 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket Ortaklığnden Çıkma- Tazminat)
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı … Ltd.Şti’nde % 33 oranında, davalının ise % 67 paydaş olduğunu, davalının aynı zamanda … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin de tek pay sahibi ve müdürü olduğunu, davalının tek pay sahibi ve müdürü olduğu şirkete, … Şirketinden müşteri aktardığını, müşterilerle ticari ilişkisini tek pay sahibi olduğu … şirketi üzerinden gerçekleştirdiğini, davalının kanundan kaynaklanan rekabet etmeme borcunu ihlal ettiğini, müdür olarak şirkete karşı özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek, şirket müdürü olan davalı …’ın müdürlük görevinden alınmasını ve temsil yetkisinin sona erdirilmesini, azil davası sonuçlana kadar … Ticaret Şirketi’ ne yönetim ve temsil kayyımı atanmasını, davalı …’ın özen ve bağımlılık yükümlüğünü ihlal ederek rekabet yasağına aykırı davranması sonucu oluşan … Ticaret Limited Şirketi’nin zararlarını tazmin etmesini, müvekkili …’ ın haklı nedenlerle … Ticaret Limited Şirketi’nden çıkmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davaların yığılması/objektif dava birleşmesi halinde; tek dava dilekçesi ile ileri sürülen birden fazla asli talebin her biri bağımsız birer dava teşkil etmekte ve her bir dava yönünden dava şartlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Davaların yığılmasında, terditli davadan farklı olarak, talepler arasında aslilik ve fer’ilik ilişkisi yoktur, her bir talep diğerinden bağımsız ve eşdeğerdedir. Mahkemece her bir talep ayrı ayrı değerlendirilir, dava şartları her bir talep için ayrı ayrı belirlenir ve her bir talep ayrı ayrı karara bağlanır(bkz. Yılmaz, Ejder; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Değiştirilmiş 2. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2013, s. 772 v.d.; Postacıoğlu, İlhan E./Altay, Sümer; Medeni Usul Hukuku Dersleri, Güncelleştirilmiş, Genişletilmiş 7. Bası, Vedat Kitapçılık, s.268.269). 6325 Sayılı Kanunun; dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesinde; davaların yığılması/objektif dava birleşmesi hali kanun koyucu tarafından bir istisna olarak öngörülmüş değildir. 6102 Sayılı TTK’nun, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan ticari nitelikteki alacak ve tazminat talepleri bakımından arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak düzenleyen 5/A maddesinde de, davaların yığılması müstesna tutulmamıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/933 esas, 2020/5776 karar sayılı 09/12/2020 tarihli; 2019/3611 esas, 2020/4734 karar sayılı 04/11/2020 tarihli ve 2019/4851 esas, 2020/2732 karar sayılı 10/06/2020 tarihli ilamları ile davaların yığılması/objektif dava birleşmesi halinde, taleplerden biri için arabuluculuk dava şartı değil ise, tüm talepler yönünden dava şartı olarak arabuluculuğun aranmayacağı yönünde karar verdiği anlaşılmaktadır. Anılan içtihat metinlerinde 6100 Sayılı HMK’nun 110. madde gerekçesine herhangi bir atıf bulunmamaktadır. Kanun koyucu madde gerekçesinde davaların yığılması halinde her bir dava için dava şartlarının ayrı ayrı değerlendirileceğini açıkça belirtilmiştir. Kanun koyucunun iradesine ve ‘davaların yığılması’ kurumunun yapısına uygun olarak; 6325 Sayılı Kanunun 18/A ve 6102 Sayılı TTK’nun 5/A maddelerinde ‘davaların yığılması’ hali, dava şartı olarak arabuluculuğun istisnası kabul edilmemiştir. Davaların yığılması, birlikte ileri sürülen taleplerin, bağımsız dava niteliklerine halel getirmeyeceğinden, her bir talep açısından dava şartlarının mevcut olup olmadığının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğine yönelik kanun koyucunun açık iradesi, salt ‘usul ekonomisi’ ilkesinden hareketle bertaraf edilemez. Kanun boşluğunun bulunmadığı hallerde; mahkemelerce hukukilik denetimini aşacak şekilde yerindelik denetimi yapılamayacağına dair anayasal ilke de nazara alınarak, davaların yığılması halinde her bir talep yönünden, diğer tüm dava şartları gibi, arabuluculuğun da dava şartı olup olmadığını değerlendirmek gerektiği sonucuna ulaşılmıştır(benzer görüş için bkz. Tanrıver, Süha; Dava Şartı Olarak Arabuluculuk Üzerine Düşünceler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Yıl:2020, sayı:147, s.136). Dava dilekçesi incelendiğinde, davacı yanın arabuluculuğa başvurmadan davalıya karşı doğrudan dava açtığı, TTK’nun 644/1-a bendi atfı ile TTK 553 maddesine dayalı bu davanın ticari dava olduğu, dava konusu tazminat talebi bakımından arabuluculuğun dava şartı olduğu anlaşılmıştır. Dava şartları mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınırlar. İzah edilen gerekçe ile davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine ” gerekçesiyle, zorunlu arabulucuya başvurulmadan dava açılması nedeniyle TTK’nın 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, HMK’nın 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; HMK’nın 110/1. maddesi uyarınca davaların yığılması ve talepler arasında bağlantı bulunan hallerde, alacak ve tazminat talepleri yanında parasal olmayan talepler de mevcut ise artık davanın dava şartı arabuluculuğa tabi olmadığının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/933 Esas, 2020/5776 Karar sayılı ilamında kabul edildiğini, davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket ortaklığından çıkma, şirket müdürünün azli ile kayım atanması ve şirketin uğradığı zararların davalı müdürlerden tahsili ile şirkete ödenmesi istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davadaki taleplerin tefrikine karar verilerek, eldeki sorumluluk davası hakkında yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içinde, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 5/A maddesiyle, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Yukarıdaki açıklamalara göre, TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla talebe ilişkin olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise parasal olmayan taleplere ilişkin olması halinde, yani HMK’nın 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK’nın 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların zorunlu arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir. Somut olayda davacı vekili, davalı yönetim kurulu üyelerinin şirketi kötü yönetmesi nedeniyle bir miktar paranın yöneticilerden alınarak şirkete ödenmesine ilişkin sorumluluk (tazminat) davası yanında, davalı yöneticilerin TTK’nın 630. maddesi uyarınca azli talebini de ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, ilk derece mahkemesince bir birine sıkı sıkıya bağlı olan taleplerin tefrik edilerek, tazminata ilişkin uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır (Emsal nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2019/3611 E- 2020/4734 K 04/11/2020 T). Davadaki her iki talebin aynı vakıalardan kaynaklanması nedeniyle talepler arasında HMK’nın 166. maddesinde belirlenen nitelikte bir bağlantı bulunması nedeniyle aynı vakıalardan kaynaklanan taleplere ilişkin davaların tefrikinin de yerinde olmadığı anlaşılmış, bu husus dairemizce HMK’nın 353/1.a.5 maddesi gereğince re’sen dikkate alınmıştır. Bu durumda, somut olayda talep yığılması olduğu ve davadaki tüm taleplerin birlikte görülerek incelenmesi gerekirken, davaların ayrılarak taleplerden birinin zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarıca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verdiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.02.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.