Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1853 E. 2022/1275 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1853
KARAR NO: 2022/1275
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22.07.2022 tarihli ara karar
NUMARASI: 2022/439 E.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Sebepsiz Zenginleşmeden Kaynaklı)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin, kararda yazılı nedenlerle reddine dair ara kararının davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının sahibi olduğu … San. ve Dış Tic. Ltd. Şti. ile davalı şirket arasında alım satıma dayalı ticari ilişki olduğunu, 18.09.2015 tarihinde davacıya borç tasfiye sözleşmesi imzalatıldığını, ancak davalı tarafından bildirilen alacak iddiasının gerçek olmadığını, sözleşmenin hileli yollarla imzalatıldığını, … San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin ticari defterlerinde iddia edilen borçların kayıtlı olmadığını, sözleşmede 37.000.000,00 TL borcun yapılandırılması amacıyla davacı üzerinde baskı kurularak, davacının hissedarı olduğu … A.Ş.’nin borca kefil olmasının sağlandığını, 27.01.2016 tarihli Finansal Kiralama Kiracı Değişikliği ve Devir Sözleşmesi ile … A.Ş.’nin finansal kiralama sözleşmesi ile edindiği fabrika binasının tapusunun da devralındığını, 04.04.2016 tarihli ortaklar anlaşması ve bu anlaşmaya bağlı sözleşmeler ve taahhütnamelerin imzalatıldığını, şirketin %52 hissesinin … A.Ş.’nin öngördüğü kişi ve şirkete devrinin gerçekleştirildiğini, davacı …’nün … A.Ş. yetkililerinin yönlendirmesi ve baskısı neticesinde sözleşmede yer alan şekilde kendisine ait şirketlerin davalı … A.Ş. ile birleşeceği düşüncesiyle ve yanılgı haliyle, borçlarının kapatılacağı inancıyla, hisse devrilerini yaptığını, hisse devri karşılığında davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, usule aykırı şekilde şirket yönetiminden uzaklaştırıldığını, şirket yöneticilerine karşı sorumluluk davasının yanı sıra genel kurul kararının iptali ve yönetim kurulu kararlarının iptali davaları açıldığını, 25.05.2022 tarihinde düzenlenen Özel Amaçlı Raporda,18.09.2015 tarihli Borç Tasfiye Sözleşmesi ve bağlı eklerinde alacaklı taraf olarak görünen kişiler açısından sebepsiz zenginleşme koşulları oluşabileceği kanaatine varıldığını, bu rapor sonucunda davalının haksız şekilde edindiği ve davacının zarara uğratıldığı mal ve haklara ilişkin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak bu davanın açıldığını, davalının uhdesinde haksız ve hukuka aykırı sözleşme ve eylemler nedeniyle oluşan sebepsiz zenginleşme alacağın tespitinin istenildiğini ileri sürerek, İstanbul Arnavutköy ilçesi, … Ada, … Parsel, … .., .., … ada, İzmir, Torbalı ilçesi, … Mahallesi, … pafta, …Ada, … Parsel, … Bölüm, İzmir, Torbalı ilçesi, … Mahallesinde bulunan 7 adet taşınmaz, İstanbul Kartal ilçesi, … Mahallesi, … Pafta, … Ada, … Parsel, … Bölüm, Diyarbakır Kayapınar ilçesi, … mahallesi, … Ada, … Parsel, … Bölüm, İstanbul Bahçelievler ilçesi, … Pafta, … Ada, … Parsel, Diyarbakır Kayapınar ilçesi, … mahallesi, … Ada, … Parsel … bölüm olan taşınmazların satışa çıkarılması nedeniyle taşınmazlar üzerine “davalıdır” şerhi konulmasına, manevi baskı kurularak imzalatılan 18.09.2015 tarihli sözleşmeye dayalı olarak sözleşme nedeniyle davalı tarafından ele geçirilen … Şirketinin %52 payı ve fabrika binası devrinin ve mal varlığının elden çıkarılması nedeniyle, davalının sebepsiz zenginleşme miktarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi tedbir talebini değerlendirdiği 22.07.2022 tarihli ara kararında; ” 6100 Sayılı HMK’nın 389 vd. maddelerinde ihtiyati tedbir hükümleri düzenlenmiştir. Buna göre; HMK.nın 389 ve devamı maddelerinde; ‘Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir … İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir…Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır …’ hükmü yer almaktadır. 4721 sayılı TMK’nun 1010. maddesinde; ‘Aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh verilebilir: 1. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları, 2. Haciz, iflâs kararı veya konkordato ile verilen süre, 3. Aile yurdu kurulması, artmirasçı atanması gibi şerh verilmesi kanunen öngörülen işlemler. Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.’ düzenlemesine yer verilmiştir. Davalıdır şerhi ancak davaya konu edilen taşınmazların tapu kayıtlarına konulabileceği, belirtilen taşınmazların ise davaya konu edilmediği, davanın tazminat talebine ilişkin olduğu anlaşılmakla davacının taşınmazlar üzerine davalıdır şerhi işlenmesi isteminin reddine..” gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar vermiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Dava konusu sebepsiz zenginleşmenin unsurlarından olan davalı uhdesindeki taşınmazlara, davalıdır şerhi konulması gerektiğini, müvekkilin hissedarı olduğu şirketlerden … Tekstil ile davalı arasında geçmişten gelen ticari ilişki bulunduğunu, ticari ilişki çerçevesinde davalının yetkilileri tarafından, müvekkilinin ortağı oludğu … Tekstil’in davalıya borçlu olduğundan bahisle, görüşme talep edildiğini ve görüşme sürecinde … Tekstil’in henüz üretip, teslim etmediği mallar için kestiği faturalar kabul edilerek, … Tekstil’in üçüncü şahıslarla, finans kuruluşlarıyla yaptığı temliklere onay/muvafakat vermesi neticesinde, …’in henüz teslim almadığı malların borcunu ödemekle yükümlü duruma geldiğinin bildirildiğini, oysa alacak iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketin kayıtlarında borç görünmediği gibi, … Tekstil A.Ş.’nin davalının iddialarının aksine alacaklı olduğunu, bağımsız denetim firması tarafından hazırlanan uzman görüşünde de bu hususun belirlendiğini, müvekkilinin borçlu olmadığını, aksine 18.09.2015 tarihli “Borç Tasfiye Sözleşmesi” uyarınca alacaklı olduğunu, … San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin yasal defterlerinde davalıya borçlu olmadığını, müvekkilinin hissedarı olduğu ve dava konusu sözleşmelerde bahsi geçen … Tekstil Şirketi’nin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde, dava konusu sözleşmelerin hukuki ve mali alt yapısının bulunmadığı, müvekkilinin aldatılarak 18.09.2015 tarihli borç tasfiye sözleşmesinin imzalatıldığının anlaşılacağını, sözleme ile tamamı müvekkiline ait olan … A.Ş’nin hisselerinden %52’si ve fabrika binasının davalı yanca devralındığını, hile ve manevi baskılarla 37.000.000 TL borçlandırılan müvekkilinin mağdur edildiğini, davalı tarafından hile ile ede edilen sebepsiz zenginleşme miktarının tespiti için eldeki davanın açıldığını, dava sonucunda müvekkilinin haklı görülmesi halinde ilamın ancak istenilen tedbir ile elde edilebileceğini, aksi halede sebepsiz zenginleşmeye konu taşınmazların üçüncü kişilere devir edilebileceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talebin kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tespiti davası içinde HMK’nın İİK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca ihtiyati ihtiyati tedir talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ihtiyati tedbirin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Tapu kaydına “davalıdır” şerhi verilmesi, hukuki anlamda bir ihtiyati tedbirdir (HMK m.391, TMK m.1010). Bu şerhin tapu kaydına konulması tapuda kayıtlı malikin tasarruf yetkisini hukuken kısıtlamaz ise de muhtemel alıcıların kararını olumsuz etkileme potansiyeli taşıdığından -tasarruf kısıtlaması getiren ihtiyati tedbir kararına göre daha az da olsa- davalının zarara uğrama ihtimalleri vardır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir gelişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Aynı Kanun’un 391. maddesine göre, mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir. Görüldüğü üzere, Kanun, mahkemenin verebileceği ihtiyati tedbir kararlarının nelerden ibaret olduğunu sınırlandırmamış, hakkın korunması için gerekli her türlü önlemi alma yetkisini mahkemeye tanımıştır. Mahkemenin “davalıdır şerhi” konulması kararının bu bağlamda değerlendirilmesi gerekir. TMK’nın 1010. maddesi uyarınca, bu tür kararların tapu siciline şerh edilmesi ve hak sahibinin şerhin hukuki etkilerinden faydalanmasının sağlanması mümkündür. Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. Davanın konusu olmayan şeyler hakkında tedbir kararı verilemez. İhtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Konusu para alacağı olan bir davada, taşınmazın tapu kaydına davalıdır şerhi konulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilemez. Para alacağına ilişkin davalarda, İİK’nın 257 vd. Maddelerinde ki koşullar varsa, talep halinde ihtiyati haciz kararı verilebilir. Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirket tarafından hatalı bilgiler ve manevi askı altına alınarak 18.09.2015 tarihli borç tasfiye protokolünün imzalatıldığını, bu sözleme kapsamında davalının, tamamı müvekkiline ait olan … AŞ’nin hisselerinden %52’sini ve fabrika binasını devralması ve müvekkilinin tamamına sahip olduğu … Tekstil şirketi hile ve manevi baskı ile 37.000,00 TL borçlandırarak zarara uğratıldığını, … AŞ’nin devir alınan paylarının %2’sinin davalı şirket yönetim kurulu üyesine aktarılarak sebepsiz zenginleştiğini, sebepsiz zenginleşen kişinin zenginleştiği ölçüde iade yükümlülüğü bulunduğunu ileri sürerek, sebepsiz zenginleşme miktarının tespiti konusunda belirsiz alacak davası açmıştır. Görüldüğü üzere, üzerine tedbir konulması istenilen taşınmazlar, sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayanan belirsiz alacak davasının konusunu oluşturmadığından, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin verdiği karar doğru olup, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3.maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12.10.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.