Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1826 E. 2022/1452 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1826
KARAR NO: 2022/1452
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/06/2022
NUMARASI: 2020/365 E. – 2022/441 K.
DAVANIN KONUSU: Anonim şirketin feshi
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı şirketin ortağı ve eski yönetim kurulu üyesi … vekilinin yaptığı istinaf başvurusunun, davada taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle reddine dair ilk derece mahkemesince verilen ek kararın … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; aile şirketi niteliğinde olan davalı şirketin yıllardır gayri faal olduğunu, şirketin uzun yıllardır zarar ettiğini, davacı ile şirket ortaklarından … arasında husumet bulunduğunu, şirket hissedarları arasında ortaklığı gerektirir birliktelik olmadığından şirketin ana sözleşmesinde yer alan amaçlarını gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu ve bu nedenlerin TTK’nın 531. maddesine göre haklı sebep oluşturduğunu, Küçükköy Vergi Dairesinin incelemesi sırasında …’in kayıt dışı satışlar yaparak 2003-2005 yılları arasında 5.227.976,00 TL tahsil ederek zimmetine geçirdiğini ve bu durumun hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu teşkil ettiğini, faal olmayan ve sürekli zarar eden şirket hissedarları arasında ortaklığın çekilmez hale geldiğini, şirketin mal varlığıyla esas sözleşmesinde yer alan amaçları gerçekleştirebilecek durumda olmadığını ileri sürerek, davalı şirketin TTK’nın 531. maddesi uyarınca fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak …’in atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı asilin aynı zamanda şirket yetkilisi olması sebebiyle davalı şirkete İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/473 Esas, 2021/801 Karar sayılı ilamıyla temsil kayyımı olarak atanan … duruşmada; mali müşavir olduğunu, takdirin mahkemeye ait olduğunu beyan etmiştir. Davalı şirket ortağı ve eski yönetim kurulu üyesi olup eldeki davada taraf sıfatı bulunmayan … vekili tarafından sunulan 05.11.2020 tarihli beyan dilekçesinde özetle; İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/318 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının avukatının aynı zamanda davalı şirketin avukatı olduğunu, 2001 yılından 2007 sonuna kadar davacının …, …, …, … ve … ve davalı şirket çalışanları adına usulsüz hesaplar açtığını, banka kasalarında davacı tarafından saklanan çeklerin bu hesaplar üzerinden tahsil edilmek üzere takasa verildiğini, çeklerin adlarına hesap açılan kişilerce ciro edildiğini, karşılıksız çıkan çeklerin imza karşılığı iade alınarak, ödenen çeklerin bedellerinin ise başka hesaplara virman yapıldığını, yapılan işlemlerin karartılarak paraların izinin sürülmesinin engellendiğini, davacının şirketteki bu usulsüzlüklerinin ve kayıt dışı işlemlerinin bir süre sonra vergi dairesi tarafından tespit edildiğini, usulsüzlüğe ilişkin cezaların şirket kasasından ödendiğini, şirketin çalışanlarının usulsüz şekilde işten çıkarılması nedeniyle birçok dava açıldığını, usulsüz işlemlerden doğan sorumlulukların bertaraf edilmesi amacıyla eldeki davanın açıldığını, şirketin gerçek durumu belirlenmeksizin tasfiye kararı verilemeyeceğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ilamda yazılı gerekçeyle gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin TTK’nın 531. maddesi gereğince fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak Mali Müşavir … ve Mali Müşavir …’ın atanmalarına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı şirketin ortağı ve eski yönetim kurulu üyesi olup davada taraf sıfatı bulunmayan … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı şirket ortağı ve eski yönetim kurulu üyesi olup davada taraf sıfatı bulunmayan … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tasfiyesi talep edilen davalı şirkete temsil kayyımı atandığını ve temsil kayyımının 23.12.2021 tarihli celsede, “Şirkete temsil kayyımı olarak atandım, mali müşavir bağımsız denetçi, hukuki konularda yorum yapmam mümkün değildir, rapora karşı beyanda bulunmayacağız, takdir mahkemenindir…” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu durumun şirketin davada temsil edilmediği ve şirkete savunma hakkı tanınmadığı anlamına geldiğini, atanan kayyımın davaya cevap vermediği gibi bilirkişi raporlarına da itirazda bulunmadığını ve kayyımın şirkete karşı sorumlu olduğunu, kayyımın hukukçu kimliğinin bulunmamasının şirket haklarını aramasına elgel olmadığını, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanarak yargı mercileri önünden iddia ve savunma hakkı bulunduğunu, atanan kayyımın niteliği gereği şirketin yargılamada doğru şekilde temsil edilemediğini bu nedenle şirketin davada temsil edildiğinin kabul edilemeyeceğini; Davacının, davalı şirketi usulsüz işlemlerle ele geçirmesi nedeniyle müvekkili ve diğer pay sahiplerince davalı şirket hakkında İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2019/318 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve derdest olan bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, dava sonucuna göre davacının şirket adına aldığı tüm kararların (vekaletnameler de dâhil olmak üzere) yok hükmünde olacağını; Davalı şirketin 15.04.2019 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısına diğer hissedarlar ile birlikte davacının da katıldığını ve müvekkilinin alınan kararlara muhalif kalarak ret oyu verdiğini, bu toplantıda alınan kararın usulsüz olması nedeniyle yeni bir genel kurul yapılması gerektiğini, ancak belgelerin değiştirilerek yeni belgeler düzenlenmesi nedeniyle davacı ve vekili hakkında İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesinde 2021/1081 Esas sayılı dosyası ile özel evrakta sahtecilik suçundan kamu davası açıldığını, ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında TTK’nın 531. maddesi hükmü çerçevesinde denetime elverişli bilirkişi raporu alınmadan karar verildiğini, rapordaki davalı şirketin uzun süreden beri gayri faal olduğu, faaliyet alanına ilişkin üretim yapmadığı, şirkete ait fabrika binasının âtıl vaziyette olduğunu, vergi mükellefiyetinin devam ettiğine ilişkin tespitlerin hatalı olduğunu, davacının şirketi ele geçirdikten sonra yönetilemez hale getirdiğini, şirketin demirbaşlarının kayıtlara yansıtılmaksızın satıldığını, şirketin mal varlığının ve parasının davacının şahsi işlerinde kullanıldığını ve tüm bu hususların araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, şirket ortakları arasında geçimsizlik bulunduğu gerekçesiyle şirketin tasfiyesine karar verilemeyeceğini, davacının bilinçli bir şekilde şirketin tüm mal varlığını tüketerek şirketi işlevsiz hale getirdiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİNE DAİR EK KARAR İlk derece mahkemesi, istinaf başvurusunu değerlendirdiği 18.07.2022 tarihli ek kararında, istinaf yoluna başvuran …’in şirketin eski yönetim kurulu üyesi ve ortağı sıfatıyla istinaf başvurusu yapmış ise de davada taraf sıfatının bulunmaması nedeniyle istinaf kanun yoluna başvuru hakkının bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, davalı şirket ortağı ve eski yönetim kurulu üyesi … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı şirket ortağı ve eski yönetim kurulu üyesi … vekili, ek karara yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince verilin 23.06.2022 tarihli karara yönelik istinaf başvurusunun 18.07.2022 tarihli ek kararla usulsüz şekilde reddedildiğini, davalı şirkete yargılama süresince savunma hakkı tanınmadığını, şirkete atanan temsil kayyımının 23.12.2021 tarihli oturumda, hukuki konuda yorum yapamayacağını belirterek takdiri mahkemeye bıraktığını, atanan temsilcinin bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunmadığı gibi davaya cevap da vermediğini, şirketi temsile yetkili ve haklarını korumak zorunda olan şirket temsilcisinin, bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunması gerektiğini, kayyımın hukukçu kimliği bulunmamasının şirketin haklarının korunması noktasında davaya müdahalesini engelleyemeyeceğini, davalının Anayasa’da teminat altına alınan savunma hakkından mahrum bırakılarak yargılama yapıldığını, davalının usulsüz işlemleri nedeniyle müvekkili ve diğer ortaklarca şirket hakkında İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/318 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, bu davada verilecek karara göre bu davanın sonucunun etkileyeceği halde mahkemece haksız şekilde bekletici mesele yapılma isteminin reddine karar verildiğini, davalı şirketin 15.04.2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında, müvekkilinin alınan kararlara muhalif kaldığını, toplantıda alınan kararların değiştirilmesi nedeniyle davacı ve vekili hakkında İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/1081 Esas sayılı dosyasında özel evrakta sahtecilik suçundan kamu davası açıldığını, belirtilen ceza davasının bekletici mesele yapılması isteminin mahkemece hatalı şekilde reddedildiğini, gerekçeli kararda belirtilen hususların esasen müvekkilinin beyanlarını doğruladığını, bu tespitle kararın kendi içinde çelişkili hale geldiğini, davacının şirket yönetimini ele geçirdikten sonra şirketi yönetilemez hale getirdiğini, davacının kısa süre içerisinde bilinçli bir şekilde şirketi batık hale getirmesine rağmen, ortaklar arasında geçimsizlik bulunduğu gerekçesiyle şirketin feshine karar verilmesinin hatalı olduğunu, kararla usulsüz işlemler yapan davacının ödüllendirildiğini, şirket ve diğer ortakların ise cezalandırıldığını, şirketin mevcut durumunda müvekkilinin veya şirketin bir kusuru bulunmadığı, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde şirketi şeffaflık içerisinde yönettiğini, gizli ve kayıt dışı işler yapmadığını, halen dahi müvekkilinin davacı tarafından yapılan gizli ve hileli işlemlerden haberdar olmadığını ve bu hususlar belirlenmeden tasfiye kararı verilmesinin usulsüz olduğunu, şirkete ait mal varlığının davacı tarafından usulsüz şekilde tasfiye edildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ek kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ek kararın kaldırılmasına ve istinaf başvuruları doğrultusunda ilk derece mahkemesinin davanın esasına dair verdiği hükmün kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇEDava, TTK’nın 531.maddesi uyarınca davalı şirketin haklı nedrenle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 23.06.2022 tarihli gerekçeli karar ile davanın kabulüne karar verilmiş; davalı şirketin ortağı … vekilince gerekçeli karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Şirket eski yöneticisi ortağı olan kişinin davada taraf sıfatının bulunmadığı ve bu nedenle istinaf kanun yoluna başvuru hakkının bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesince 18.07.2022 tarihli ek kararla, istinaf başvurusunun HMK’nın 346. maddesi uyarınca reddine karar verilmiş; bu ek karara karşı, şirket ortağı ve eski yöneticisi … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Öncelikle, istinaf kanun yoluna başvuranın sıfatının bulunup bulunmadığı konusunda ilk derece mahkemesinin değerlendirme yapma yetkisi yoktur. Çünkü, istinaf başvurusu hakkında ilk derece mahkemesince karar verilebilecek haller HMK’nın 344 ve 346.maddelerinde sınırlı olarak düzenlenmiştir. İstinaf kanun yoluna başvuranın bu sıfatının bulunup bulunmadığı hususu, anılan yasal düzenlemeler kapsamında olmadığından, bu konuda karar verme yetkisi, istinaf mahkemesine aittir. İstinaf kanun yoluna başvuranın taraf sıfatının ve hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu, istinaf mahkemesince HMK’nın 352/1.ç bendi uyarınca, başvuru şartlarının mevcut olup olmadığı kapsamında incelenerek karara bağlanması gereken bir husustur. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin, 18.07.2022 tarihli ek kararı usul ve yasaya aykırı bulunmuş ve bu ek karar yok hükmünde kabul edilerek, Dairemizce esas hükme yönelik ilk istinaf dilekçesi kapsamında değerlendirme yapılmıştır.Davacı tarafından, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davacının aynı zamanda şirket yöneticisi olması nedeniyle İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/473 Esas sayılı dosyanda, bu davada davalı şirketi temsil etmek üzere temsil kayyımı atandığı ve kayyım atama kararının 03.11.2021 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince bu şekilde taraf teşkili sağlanarak temsil kayyımın katılımı ile yargılama yapılmış, yargılama sırasında, istinaf başvurusunda bulunan ortağın vekili aracılığıyla beyan dilekçeleri sunmuş ve bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunduğu anlaşılmış ise de davaya müdahale talebinde bulunulmamıştır. HMK’nın 341.maddesinde ilk derece mahkemesinin istinafı kabil kararları belirlenmiştir. Buna göre bu tür kararlara karşı davanın tarafları veya hükümle kendisine yükümlülük yüklenen taraflarca istinaf başvurusunda bulunulabilir. Ayrıca asli müdahale davası açan kişinin de istinaf başvuru hakkı bulunduğu gibi, yanında feri müdahil olduğu tarafın da istinaf etmesi koşuluyla, feri müdahilin de istinaf kanun yoluna başvurma hakkı vardır. Bunun dışında, davada taraf sıfatı bulunmayan ihbar olunan, ilgili kişi ve benzeri adlarla davada yer alan kişilerin, davalı hakkında verilen hükme karşı istinaf başvurusunda bulunmaları mümkün değildir. Buna göre bir davada istinaf başvurusunda bulunma hakkı, kural olarak davanın taraflarına aittir. Davda taraf olmayan kişiler ise ancak kendileri hakkında bir hüküm kurulmuş veya bir yükümlülük getirilmiş ise hükmün bu kısmı bakımından kanun yoluna başvurabilirler (UMAR, Bilge, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2. baskı, Ankara 2014, s.978). Somut olayda istinaf başvurusunda bulunan, davanın tarafı olmayan, davalı şirketin ortağı olan kişidir. Davalı şirket, bu dava için atanmış olan temsil kayyımı aracılığıyla temsi edilmiş olup, şirket tüzel kişiliği adına atanan temsilci tarafından kanun yollarına başvuruda bulunulabilir. Bunun dışında şirket ortaklarının, şirketi temsilen kanun yoluna başvurma imkânı bulunmamaktadır. İstinaf başvurusunda bulunan ortak hakkında verilmiş bir karar veya yüklenmiş bir yükümlülük de bulunmamaktadır. Başvuruyu yapan ortağın, davada asli ya da feri müdahil sıfatı da bulunmamaktadır. Bu açıklamalara göre, istinaf kanun yoluna başvuran şirket ortağının istinaf kanun yoluna başvuru hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonucunda, istinaf başvurusunda bulunanın taraf sıfatının ve başvuru hakkının bulunmadığı, böylece başvuru şartlarının sağlanmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- HMK’nın 352/1.ç maddesi uyarınca, istinaf kanun yoluna başvuranın taraf sıfatı ve kanun yoluna başvuru hakkı bulunmadığından, istinaf başvurusunun reddine,2- İstinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 3-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce, davacı vekiline, davalı şirket temsil kayyımına ve istinaf kanun yoluna başvuran şirket ortağı vekiline tebliğine dair; HMK’nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.11.2022 tarihinde, oy çokluğuyla ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 366. Maddesi yollamasıyla 346. maddesi uyarınca, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliği tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.
KARYI OY HMK’nın 341. maddesinde; ilk derece mahkemesince verilen nihai hükümler ile bir kısım kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bir davada istinaf kanun yoluna başvurma hakkı kural olarak davanın taraflarına aittir. Ancak, hukuki yararı bulunmak koşulu ile davada doğrudan davacı, davalı veya asli müdahil sıfatı bulunmayan kişilerin de kanun yoluna başvurma hakkı bulunduğu öğreti ve Yüksek mahkeme içtihatlarında kabul edilmiştir. Hukuki yarar dava şartı olup, dava niteliğinde olan kanun yolu yargılamasında da dikkate alınmalıdır. Bu nedenle de bir talebi ileri sürmesinde hukuki yararı bulunan kişinin istinaf başvurusunda da hukuki yararı bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda, davalı şirket aile şirketi olup, istinaf başvurusunda bulunan ortak, şirketin eski yönetim kurulu üyesidir. Şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesinde şirket ortaklarının hukuki yararı bulunmaktadır. Bu nedenle, istinaf yoluna başvuran ortağın istinaf başvurusunda bulunmasında hukuki yararı bulunduğu anlaşılmakla istinaf başvurusunun incelenmesi gerektiği gerektiğinden sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.