Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/177 E. 2022/774 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/177
KARAR NO: 2022/774
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2021
NUMARASI: 2021/305 E. – 2021/981 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasındaki genel kurul kararlarının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin 1995 tarihli kararla davalı şirketin ortağı ve müdürü olduğunu, 06.01.2021 tarihli genel kurul kararına kadar müdür sıfatı ile şirket ortaklığını yürüttüğünü, müvekkili ile birlikte …, … ve …’ın ortağı ve 12.02.2039 tarihine kadar münferiden müdür sıfatına haiz olduğu şirketteki müdürlük haklarını, diğer müdürlerin eylemleri nedeniyle 2016 yılından bu yana fiilen kullanamadığını, müvekkilinin 2016 yılında hastalanması nedeniyle bir süre şirket işleriyle ilgilenemediğini, tedavisinin ardından çalışma hayatına devam etmek istemesine rağmen diğer ortaklarca müvekkilinin fiilen şirket yönetim haklarını kullanması, genel kurullara katılması, şirket çalışanları ile iletişimi ve şirkete girişinin engellendiğini, müvekkilinin şirket işleyişinden haberdar edilmediğini, genel kurul tarihlerinin müvekkilinin hastanede olacağı günlere denk getirildiğini ya da çeşitli usulsüzlüklerle müvekkilinin katılımının engellendiğini müvekkiline genel kurul kararları şirketin finansal tabloları, kar-zarar durumu, kar payının paylaşılması hakkında bilgi verilmediğini, müvekkilinin bilgisi dışında ve çağrı usulüne uyulmaksızın, açıkça yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı şekilde gerçekleştirilen 06.01.2021 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunu, limited şirketlerde genel kurul çağrısı yetkisinin varsa müdürler kurulu başkanından, bulunmaması halinde tüm müdürlerde olduğunu, oy birliğinin sağlanmaması halinde şirket ortaklarınca genel kurul çağrısı yapılabileceğini, çağrı şekline ilişkin anonim şirket hükümlerinin kıyas yoluyla uygulanması gerektiğini, TTK’nın 418. maddesine göre genel kurul kararı alınmasından sonra tarih ve gündemin iadeli taahhütlü davetiye ile bildirilmesi gerekirken, bu işlemin yapılmadığını ve genel kurul çağrısının ilan edilmediğini, 21.12.2020 tarihli genel kurul çağrısının oy birliğiyle alındığı belirtilmesine rağmen, müvekkilinin müdür olarak toplantıya davette imzasının bulunmadığını ileri sürerek, 06.01.2021 tarihli olağanüstü genel kurul kararlarının iptaline veya genel kurulun çağrıya ilişkin şekil şartlarına uyulmaması nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitine, karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın yasada belirtilen üç aylık hak düşürücü sürede açılmaması nedeniyle reddi gerektiğini, TTK’nın 448/3 maddesi gereğince teminat yatırması gerektiğini, davacının uzun süredir üçüncü kişiler nezdinde şirket ortaklığını, şirketin maddi ve manevi prestijini tehlikeye atan faaliyetlerde bulunduğunu, dava dilekçesinde değinilen birçok hususun bu davanın konusu olmadığını, davacının toplantı çağrısından haberdar olmadığını beyan etmesine rağmen yönetim kurulunun genel kurul çağrısına ilişkin kararının 28.12.2020 tarihinde davacıya iadeli taahhütlü mektupla tebliğ edildiğini, buna rağmen davacı veya vekilinin toplantıya katılmadığını, diğer ortakların davacının babası ve kardeşleri olduğunu buna rağmen davacının şirket faaliyetlerini engelleyecek eylemlerde bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTKnın 414. maddesinin birinci fıkrasında Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilânla çağrılır. denilmiştir. Dolayısıyla, Kanun, toplantıya çağrının şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasını şart koşmakta, ancak bunun haricindeki çağrı usullerine şirket esas sözleşmesinde yer verilmesine de izin vermektedir. Bunun yanında, toplantı günü ile gündemin ve ilânın çıktığı veya çıkacağı gazetelerin, pay defterinde yazılı paysahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya paysahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren paysahiplerine, iadeli taahhütlü mektupla bildirilmesi de gerekmektedir (YTTK md. 414/f.1). Ancak, pay sahibi sayısı 250yi aşan, bu nedenle de hisse senetleri halka arzedilmiş sayılan anonim şirketlerin nama yazılı olarak ihraç edilmiş olup da, borsalarda veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda devamlı işlem gören hisse senetleri sahiplerine iadeli taahhütlü mektup gönderilmesi zorunlu değildir (YTTK md. 414/f.2; SPK md. 11/f.6). Genel kurul toplantısına çağrının, ilân ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılması şarttır (YTTK md. 414/f.1). Bu itibarla, toplantıya çağrının -ilan ve toplantı günü hariç- genel kurul tarihinden en az iki hafta önce şirketin internet sitesinde ilan edilmesi, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlatılması ve de pay defterinde yazılı paysahipleriyle, önceden şirkete pay senedi veya paysahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren paysahiplerine iadeli taahhütlü mektupla bildirilmesi gerekir. Davacı tarafça ‘genel kurul tarihlerinin müvekkilinin hastanede olacağı günlere yada çeşitli usulsüzlüklerle müvekkilinin katılımının ve genel kurulun yapılacağından bihaber olması sağlanarak müvekkilinin toplantıya katılması da engellendiğini’ iddia edilmiş ise de genel kurul toplantısı çağrısının ilan edildiği gibi Davacıya iadei taahhütlü mektup ile 21.12.2020 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, 06.01.2021 tarihinde genel kurulun yapıldığı, davacının katılmadığı gibi temsilci ile kendisini temsil ettirmediği, 3 aylık hak düşürücü serinin 06.04.2021 tarihinde dolduğu davanın ise 04.05.2021 tarihinde açılmış olduğu görüşmüştür. TTK m.446 hükmü uyarınca; (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir. Söz konusu maddeler ışığında; dava konusu genel kurul toplantısına ilişkin iptal koşulları değerlendirildiğinde; TTK m. 445 hükmünde, kararının iptalinin, kararın alınmasından itibaren üç aylık hak düşürücü süre içerisinde mahkemeden talep edilebileceği düzenlenmiştir. Dava konusu genel kurul toplantısı, 06.01.2021 tarihinde gerçekleştirilmiş; huzurdaki dava 04.05.2021 tarihinde hak düşürücü süreden sonra açılmıştır. Davacı vekili beyan dilekçesinde toplantının, ilan edilen toplantı adresinde yapıldığını beyan etmiş ise de bu husus dava konusu olmamakla tartışma konusu yapılmamıştır…” gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilin bir süre kanser tedavisi görmesi, davalı şirket ortaklarının şirketle ilgili olarak müvekkiline bilgi ve belge vermeyerek şirket hesaplarını müvekkilden gizlemeleri ve sonucunda müvekkilinin usulüne uygun yapılmayan genel kurul kararı ile müdürlükten azledildiğini, genel kurul tarihlerinin dahi müvekkilin hastanede olacağı günlere denk getirildiğini genel kurulun yapılacağından haberdar edilmeyerek, toplantıya katılmasının engellendiğini, diğer ortak ve müdürler tarafından müvekkilin bilgi ve belge alma hakkı engellendiğini, tüm uyarılara rağmen bilgi ve belge verilmediğini, limited şirketlerde olağanüstü genel kurulun varsa müdürler kurulu başkanınca, müdürler kurulu başkanının bulunmaması halinde ise tüm müdürlerin oy birliği toplantıya çağrılabileceğini müdürlerin oy birliği sağlayamaması halinde ise ortakların mahkeme kararı ile olağanüstü genel kurul çağrısı yapabileceğini, çağrı usulüne göre uygulanması gereken TTK’nın 418/1 maddesine aykırı şekilde genel kurul yapıldığını, genel kurul çağrısının tebliğ ve ilan edilmediğini, dava dilekçesinde genel kurul kararlarının iptalinin olmadığı takdirde yokluğunun tespitinin istenildiği, genel kurulun şirket merkezinde toplanacağı belirtilmesine rağmen bu tarihte ortakların bir kısmının şirket merkezine gitmediğini, müdürlerden …’ın konutundan hiç ayrılmadığını ve noter memurunun konutuna giderek imzasını aldığının sonradan öğrenildiğini, limited şirket genel kurullarının ana sözleşmelerinde aksine açık bir düzenleme olmadığı sürece şirket merkezinde yapılması gerektiğini, çağrıda bu şekilde belirtilmesine rağmen toplantının şirket merkezinde yapılmadığını, şirket merkezinin kamera kayıtlarının alınması halinde bu hususun belirlenebileceğini, ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan başvuru ile genel kurul tarihindeki ortakların baz sinyal kayıtlarının celbinin istenildiğini, bir kısım ortakların toplantıya iştirak etmediği halde iştirak etmiş gibi işlem yapıldığını, bu hususların emredici kanun hükümlerine aykırı olduğunu, genel kurul kararlarının bu nedenle iptalinin yanı sıra müdürlerin müdürlük görevlerini kötüye kullanarak müvekkilin toplantıya katılımını engellemeleri ve diğer usule aykırı hareketleri ile toplantının çağrı davetinde belirtilen şirket adresinde gerçekleştirilmemesi nedeniyle yok hükmünde olduğunun tespitinin talep edildiğini, mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmadan verilen kararın hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı limited şirketin 06.01.2021 tarihli olağan üstü genel kurulu toplantısında alınan kararların iptali veya yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirket genel kurul toplantısına çağrı, çağrısız genel kurul, kararların butlanı ve iptali hakkında, TTK’nın 617 ve 622. maddelerindeki atıf nedeniyle, anonim şirketler hakkındaki hükümler uygulanır. Davacı, davalı şirketin hissedarı olduğunu, 06.01.2021 tarihli genel kurul toplantısı için yapılan çağrının usulsüz olduğunu, çağrının oy birliğiyle yapıldığının belirtilmesine rağmen, müdür olarak çağrıda imzasının bulunmadığını, çeşitli şekillerde şirketin genel kurul toplantısına katılımının diğer müdürlerce engellendiğini ileri sürerek, genel kurul kararlarının iptalini, olmadığı takdirde yoklukla malul olduğunun tespitini istemiştir. Davalı, çağrının usulüne uygun şekilde yapılarak davacıya iadeli taahhütlü mektupla tebliğ edildiğini, buna rağmen davacının genel kurul toplantısına katılmadığını ve üç aylık yasal süre içerisinde genel kurul kararının iptali davasını açmadığını savunmuştur. Mahkemece yazılı gerekçeyle genel kurul çağrısının usulüne uygun şekilde yapılarak davacıya çağrı kağıdı gönderildiği ve davacının toplantıya katılmadığı, iptal davasının da süresinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde genel kurul kararlarının iptalini, olmadığı takdirde çağrıya ilişkin usulsüzlükler ve toplantıya katılmasının engellenmesi nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitini istemesine rağmen, mahkemece yokluk talebi yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır. HMK’nın 353/1.a.6.maddesinde, “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” halinde bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeksizin, kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilir. Somut olayda, davacının yokluk talebiyle ilgili mahkemece bir değerlendirme yapılmaması nedeniyle, talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiştir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, bu taleple ilgili yargılama yapılarak karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin davadaki taleplerden biri hakkında karar verilmediği, bu nedenle kararın istinaf incelemesine uygun bir karar olmadığı kanaatine varıldığından, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-İlk derece mahkemesince verilen hüküm, Dairemizin iş bu kararı ile ortadan kalktığından, İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatırılmış olan teminatın yatırana iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.