Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1739 E. 2022/1291 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1739
KARAR NO: 2022/1291
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17.06.2022
NUMARASI: 2022/551 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasındaki limited şirketi ortaklığından çıkmaya dair derdest dava dosyasında davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulması ve ayrıca özellikle Davalı Şirket’in diğer ilişkili şirketlerle yapacağı piyasa koşullarına uygun olmayan işlemlerin kontrol ve denetimini sağlamak amacıyla bu tür işlemlerin kayyım onayına tabi kılınmasını ve davalı şirkete kayyım atanmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sırasında; “…TTK 638/2 m. uyarınca haklı sebeple ortaklıktan çıkma istemiyle açılan davada, mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, talep tarihi itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller dikkate alındığında, davacının iddiasının haklılığı yönünden HMK’nın 390/3. maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediği, tedbir kararı verilmemesi halinde davacının zararının doğacağına dair emare ve delilinde bulunmadığı gözetildiğinde, değişen koşul ve durumlara göre yeniden tedbir talep edilmesi de mümkün olduğundan…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; …’nin, davalı şirketin duran malvarlığı ve demirbaşlar gibi varlıklarını eksiltmeye yönelik işlemlerine engel olmak bakımından davalı şirketin malvarlığı üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve ayrıca özellikle davalı şirketin diğer ilişkili şirketlerle yapacağı piyasa koşullarına uygun olmayan işlemlerin kontrol ve denetimini sağlamak amacıyla bu tür işlemlerin kayyım onayına tabi kılınması ve davalı şirkete kayyım atanmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, Nitekim ihtiyati tedbir kararının verilmemesi halinde, yargılama sürecinde, Davalı Şirket’in şirket malvarlığından yapacağı satışlar, esas sermayenin azaltılması veya şirketin bilinçli bir şekilde borçlandırılması yollarıyla yargılama sonunda müvekkilinin hak kazanacağı ayrılma akçesini azaltılması kuvvetle muhtemel olduğunu, bu durumunda müvekkilinin gecikme sebebiyle ciddi zararlara uğramasına sebep olacağını, keza, dava dilekçesinde detaylı olarak izah edildiği üzere bir takım kodları içerir ürünlerin satışına ilişkin taraflarınca bilgi talep edildiğini, iş bu talebin ise müvekkilinin kanunen bilgi alma hakkı olmasına rağmen uydurma gerekçelerle reddedildiği ve genel kurul toplantısı yapılacağı belirtilmesine rağmen yapılmayarak müvekkilinin oyalatıldığı gözetildiğinde 14. paragrafta yer verilen eylemlerin gerçekleştirildiği yönündeki yaklaşık ispat ölçüsünün de sağlandığını, bu halde TTK madde 638/2 atfı ve HMK madde 389 ve 390.maddelerde yer alan şartların varlığı dahilinde müvekkilinin alacağının yargılama süreci içerisinde korunabilmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesinin zorunlu olduğunu, konuyla ilgili Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, aşağıda yer verilen, 03.02.2015 tarihli ve 2014/15047 E., 2015/1168 K. Sayılı kararının ekli olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, TTK’nın 638/2. maddesi uyarınca, şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili istemine ilişkindir. Davacı yanca dava içinde davalı şirket mal varlığına ihtiyati tedbir konulması ve yine şirkete kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir talep edilmiştir.İlk derece mahkemesince, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.TTK’nın 638/2. Maddesi uyarınca, “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” Bu maddede, çıkma talep edenin haklarının korunması için gerekli tedbir kararlarının alınacağı belirtilmiş olup, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunup bulunmadığının HMK’nın 389 vd. hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Yani, TTK’nın 638/2. maddesindeki tedbirlere hükmedebilmek için, ihtiyati tedbirin koşullarının bulunması gerekir. Bu bağlamda davacı, geçici hukuki koruma kararı verilmezse telafisi güç veya imkansız zararların doğacağını ve davadaki haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır. İlk derece mahkemesi 17.06.2022 tarihli gerekçeli ara kararında, dosya kapsamında bulunan delillerin HMK 389 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmesi sonucu, HMK’nın 390/3. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği ve değişen koşul ve durumlara göre yeniden tedbir talep edilmesi mümkün olduğu gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir. Tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından, şirket ana sözleşmesi ve ticari hayatın gereklerine göre yönetilmesidir. Davalı şirket yönetiminde organ boşluğu bulunmadığı gibi, tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, yöneticinin şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğuna ilişkin davacı iddialarının, mahkemece talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından söz edilemez. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunulacak deliller ışığında yaklaşık ispatın gerçekleşmesi halinde, yargılamanın her aşamasında yeniden ihtiyati tedbir talep edilmesi ve mahkemece yeniden yapılacak değerlendirme sonucu verilen karara karşı kanun yolunun açık olması karşısında, mahkemenin bu aşamada tedbirin reddine ilişkin ara kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 13.10.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve HMK 391/son maddeleri uyarınca karar kesindir.