Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/167 E. 2022/715 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/167
KARAR NO: 2022/715
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/09/2021
NUMARASI: 2021/320 E. – 2021/694 K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin İhyası
Taraflar arasındaki şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tasfiye memuru tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile ihyası talep edilen … Elektronik Ltd. Şti. arasında 2014 yılında ticari emtia ve .. hattı kontör TL yükleme yetkisi verilmesine ilişkin ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişki çerçevesinde, müvekkilinin ihyası istenen şirketten alacaklı olduğunu, alacakların tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe itiraz edildiğini, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/632 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını, dava sonucunda müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edildiğini, ancak dosyasının istinaf aşamasındayken borçlu şirketin tasfiye edildiğinin öğrenildiğini, tasfiye ve terkin işlemleri usulsüz olduğunu ileri sürerek, …nün 645673 sicil numarasına kayıtlı olan … Ltd. Şti’nin TTK’nın 547.maddesi uyarınca ihyasına, …i’in yeniden tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle;TTK’nın 32 ve Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 34. maddesi çerçevesinde işlem yapıldığını, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun şirketin tasfiye memurunda olduğunu, vadesi gelmeyen borçlarda ihtilaflı veya şarta bağlı borçların notere tevdii ya da kafi bir teminat ile karşılanması gerektiğini, bu işlemler yapılmadan şirketin terkin edilmesi halinde sorumluluğun tasfiye memurunda olduğunu, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığını savunarak, davanın müvekkili yönünden reddini istemiştir. Davalı Tasfiye memuru vekilinin, savunmasında özetle; davacının hukuken ispatlanmış bir alacağının bulunmadığını, İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkmesinin 2016/332 Esas sayılı dosyasında davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın istinaf aşamasında olduğunu ve henüz kesinleşmediğini, alacaklı kesinleşmeden bankaya depo ettirme işleminin yapılamayacağını, borçlu şirketin dava takip yetkisi bulunmaması nedeniyle hakkındaki davanın usulden reddi gerektiğini, ancak mahkemece bu durumun fark edilmediğini, itirazın iptali davasında verilen kararın usulen sakat olması nedeniyle yok hükmünde olduğunu, şirketin tasfiye süresinin 3 yıl sürdüğünü ve bu süreçte tüm bu şekil şartları yerine getirildiğini, bu sürede hiçbir alacaklının alacak bildiriminde bulunmadığını, 3 yıl süren tasfiye süreci içerisinde hiçbir alacaklının yapılan çağrılardan haberinin olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yapılan ilanlara rağmen alacaklıların başvuruda bulunmadıklarını, bunun üzerine şirketin aktif ve pasifi oluşmadığından ve şirketin borcunun varlığı da tespit edilmediğinden şirket tasfiye edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 547. maddesi gereğince Ticaret Sicil Müdürlüğünden tasfiye sebebiyle terkin edilen şirketin faal olduğunun tespiti ile ihyası istemidir. …nün 02/06/2021 günlü cevabi yazısıyla ihyası talep edilen şirketin son tescilini 01.11.2019 tarihinde yaptırdığı, şirket yetkilisi ve tasfiye memurunun … olduğu, şirketin 01.11.2019 tarihinde sicil kaydının tasfiyenin sona ermesi nedeni ile terkin olduğu bildirmiştir. Tasfiyesi istenen şirket aleyhinde davacı yan İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında icra takibine girişmiş, tasfiyesi istenen şirketin 21.08.2015 tarihli itirazı ile takibin durması üzerine davacı yanın İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret mahkemesinin 2016/332 Esas, 2019/643 karar sayılı itirazın iptali istemi ile dava açtığı görülmüştür. Söz konusu dava dosyasında 23.05.2019 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, takibin 248.407,88 TL üzerinden ve bu miktara takip talebinde istenen cins ve oranda faiz uygulanmak sureti ile devamına karar verildiği anlaşılmıştır. İhyası istenen şirket tarafından söz konusu kararın istinaf edildiği ve halen Bölge Adliye mahkemesinde istinaf incelemesinde olduğu görülmüştür. İhyası istenen şirket hakkında itirazın iptali davası 21.03.2016 tarihinde açılmış, 23.05.2019 tarihinde davanın karara çıktığı,ihyası istenen şirketin 01.11.2019 tarihinde sicil kaydının tasfiyenin sona ermesi nedeni ile terkin olduğu gelen müzekkerelere verilen cevabi yazılardan anlaşılmıştır. Tasfiyenin kapatılması için tüm tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması, tasfiye halindeki şirketin taraf olduğu tüm uyuşmazlıkların neticelenmiş olması gerekir. Şirketin devam eden bir hukuki uyuşmazlığı nedeniyle şirketin ihyasına karar verildiğinde, yapılacak ek tasfiye işlemleri, tasfiye üstlenmiş olduğu görevin devamı niteliğindedir. ( Bkz. İst. BAM 14. HD. 2019/771 E, 2020/880 K. ) TTK’nın 547. Maddesinde tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde şirketin yeniden tescilinin istenebileceği düzenlenmiştir. TTK 547 maddesi kapsamında açılan davada zaman aşımı veya hak düşürücü süre söz konusu değildir. ( Bkz. İst bam 13. HD. 2020/1769 Esas , 2020/1480 Karar sayılı ilamı ) İstanbul BAM 12. HD. 2018/970 E, 2018/698 K. Sayılı ilamı ‘…Tasfiye sürecinde tasfiyenin gereği gibi yapılmasından davalı tasfiye memuru sorumlu bulunduğundan davada taraf sıfatı bulunduğu, davalı tasfiye memuru aleyhine davanın kabulü nedeniyle vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi HMK 326/1 gereği olduğu gözetilerek; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün davacı yargı gideri bakımından kaldırılarak yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tasfiye memurundan tahsiline karar verilmiştir.’ İstanbul BAM 13.HD. 2020/94 E, 2020/698 K. Sayılı ilamı ‘.. Belirtilen yasa maddesinde açıkça düzenlendiği üzere; tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa davaya dayanak olan işlemlerin sonuçlandırılmasına münhasır olarak şirketin yeniden tescili talebi ile işbu davanın açılıp görülmesi mümkündür. Davacının açtığı dava sonucunda davanın kabulüne karar verildiği taktirde tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlandığından bahsedilemeyecektir. (Yargıtay 11. H.D 2015/1277 E.) Davacının şirket aleyhine açtığı dava sonuçlanmadığına göre tasfiye eksik yapılmıştır. İlanlara başvurulmamış olması sonucu değiştirmez. İhya davası şirketin aktif hale gelmesi için değil, söz konusu hukuk davasına münhasır olmak üzere davanın sonuçlandırılması ve sonrasında tasfiyenin tamamlanmasını temin için açılmıştır. Tasfiye işlemi eksik yapıldığı ve davacının dava açmasına sebebiyet verildiği için yargılama giderlerinin tasfiye memuru üzerinde bırakılmasında ve vekalet ücreti takdirinde bir usulsüzlük yoktur.’ gerekçeleri ile tasfiye memurunun vekalet ücretinden ve yargılama giderinden sorumlu olduğu belirtilmiştir. İstanbul BAM 12. HD. 2017/897 E,2017/645 K. Sayılı ilamında ‘..Somut olayda; terkin olunan şirketin eski çalışanı olan davacının eksik gösterilen sigortalı hizmet tesbiti davası açıldığı ,davanın sürdürülebilmesi için davacı vekiline davalı şirketin tüzel kişiliğinin ihya davası açmak üzere süre verildiği, açılan bu davanın görülebilmesi için şirketin tüzel kişiliğinin ihyasına, tasfiye memuru atanarak tescil ve ilanına karar verildiği , tasfiyeden sonra dava açılmış olsa da davacı bakımından tasfiyenin usulune uygun sonlandığının kabul edilemeyeceği , şirketin alacağı ve borcu bulunmadığı bu sebeble ihyasında hukuki yarar bulunmadığı savunmasının dinlenebilir olmadığı , ,toplanan tüm delillere göre TTK 547 maddede ki ek tasfiye koşullarının gerçekleştiği kanaatına varan mahkemenin takkdirinde isabetsizlik olmadığı,ihya ve yeniden tasfiye memuru atanmasına ve tasfiye usulune uygun sonlandırılmadığından davalı tasfiye memurunun HMK 326/1 gereği yargı gideri aleyhine hüküm verilen davalıdan alınacağından istinaf sebebleri yerinde bulunmamakla davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.’ belirtmiştir.İstanbul BAM 13. HD. 2018/1670 E, 2019/1527 K. Sayılı ilamında ”..Tasfiye yapıldığı tarih itibariyle usulüne uygun yapılmış olsa bile tasfiye sonrası açılan davanın yürütülmesi amacıyla şirketin ihyası yasal zorunluluktur. Tasfiyede ilanların yapılmış olması, davacının tasfiye memuruna başvurmaması sonucu değiştirmez. Davacının şirketten alacaklı olup olmadığı, İş Mahkemesindeki yargılama sonucu belirlenebilecek bir husustur. Sonuç olarak; TTK 547. maddedeki ek tasfiye işlemleri için şirketin ihyası isteminin koşullarının oluştuğu, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu, istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla..” şeklindeki kararında tasfiyenin yapıldığı tarih itibarı ile usule uygun yapılsa dahi tasfiye sonrası açılan davanın yürütülmesi için şirketin ihyasına ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tasfiye memurundan tahsil edilerek davacısına ödenmesine dair mahkeme kararını onamıştır. Kaldı ki somut olayda söz konusu dava zaten tasfiyenin tamamlandığı belirtilen tarihten önce açılmıştır.Davalı tasfiye memuru şirket hakkında devam eden dava olduğunu bilmesine rağmen şirketi ticaret sicilinden terkin ettirmiştir. Bu nedenle davalı tasfiye memuru yargılama giderlerinden ve davacının vekalet ücretinden sorumludur. İstanbul BAM 43. HD. 2020/1581, 2020/37 K. Sayılı ilamında ‘..İlk derece mahkemesince davanın kabul edilerek davacı lehine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmiştir. Bu bağlamda tasfiye sürecinde tasfiyenin gereği gibi yapılmamasından tasfiye memuru sorumlu olup, davada taraf sıfatı bulunan tasfiye memurunun mahkemece hükmedilen harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Tasfiye memuru, bu giderleri, ek tasfiye için ihya edilen şirketin tasfiye giderlerine ekleyebilecektir.’ belirtmiştir.HMK’nın 326. maddesi uyarınca, aksine düzenleme bulunmadıkça yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın kabulüne karar verilmiş, davalı … yasal hasım olması nedeni ile yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamış, yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü tasfiye memuru yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutularak davanın kabulüne ” gerekçesiyle davanın kabulü ile …nün … sicil nosuna kayıtlı olup 01.11.2019 tarihinde terkin edilen Tasfiye Halinde … Limited Şirketi’nin TTK’nın 547. maddesi gereğince İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/332 Esas sayılı dosyasının sonuçlanması ve infazı ile sınırlı olmak üzere ihyasına, tasfiye memuru olarak …’in atanmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, tasfiye memuru vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Tasfiye Memuru vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının hukuken kanıtlanmış bir alacağı bulunmadığını, İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkmesinin 2016/332 E. Sayılı dosyasında verilen kısmen kabul kararının henüz kesinleşmediğini, bu aşamada davacının alacağının kanıtlanmadığından alacağının depo edilmesinden söz edilemeyeceğini, tasfiyesi tamamlanarak sicilden terkin edilen bir şirketin hukuk alemindeki varlığı sona erdiğinden, şirketin takibin tarafı olmak ehliyetinin de bulunmadığını, somut olayda, borçlu şirketin dava takip yetkisinin bulunmadığının ileri sürüldüğünü, yargılama boyunca mahkemece bu durumun fark edilmediğini, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, buna rağmen itirazın iptali davasında alacağın kanıtlandığının varsayım olarak kabul edilerek ihya kararı verilmesinin hatalı olduğunu, itirazın iptali davasının hukuki kişiliği sona eren bir bir şirkete karşı kazanıldığını, bu durumda davalı şirketin en temel hakkı olan hak arama hürriyetinin ihlal edildiğinin kabulü gerektiğini, davacının ortada bulunmayan ve tüzel kişiliği bulunmayan bir şirkete karşı açtığı itirazın iptali davasını kazandığını ileri sürmesinin hukuk mantığı ile bağdaşmadığını, bu şekilde yapılan yargılamayla şirketin ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerden haklarının ihlal edildiğini, davacının bu eylemleri nedeniyle hukuki ve cezai yaptırım için gerekli yerlere başvurulduğunu, tüzel kişinin taraf ehliyetine sahip olmasının dava şartı olduğunu, bu hususun da mahkemelerce kendiliğinden gözetilmesi gerektiğini, müvekkilinin tasfiye işlemlerini yasalara uygun şekilde yürüterek sonuçlandırdığını, gerek tasfiye kararı ve gerekse tasfiye aşamasında tüm yasal gerekliliklerin yerine getirilerek alacaklıların ilanla davet edildiğini, istinaf başvurusunun 6 ile 13.sayfalarında belirtilen resmi işlemlerin yerine getirildiğini, 3 yıl süren tasfiye sürecinde hiçbir alacaklının yapılan çağrılardan haberinin olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 547. maddesi gereğince, tasfiye sonucu sicil kaydı terkin edilmiş olan şirketin, ek tasfiye işlemlerinin yerine getirilmesi için sicil kaydının ihyası talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı tasfiye memuru vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında takip başlatılmış olup, itiraz üzerine 21.03.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinde itirazın iptali davası açılmıştır. Mahkemece 23.05.2019 tarihinde davanın kısmen kabulüne itirazın 248.450,88 TL üzerinden kabulüne karar verilmiş, dosyada bulunan karar suretine göre kararın taraf vekillerinin huzurunda verildiği anlaşılmıştır. Taraf vekillerinin beyanına göre itirazın iptali davasının henüz kesinleşmediği ve istinaf incelemesinin sürdüğü anlaşılmaktadır. TTK’nın 547. maddesine dayalı ihya davalarında davalı taraf, şirket veya kooperatifin en son tasfiye memuru veya tasfiye kurulu ile yasal hasım konumunda bulunan ticaret sicili müdürlükleridir. Bu nedenle, en son tasfiye memuruna dava yöneltilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. …nün dosya içerisindeki cevabi yazısının incelenmesinde; şirketin son tescil tarihinin 01.11.2019 tarihinde yaptırdığı, şirketin tasfiyesine 2015 yılında karar verilerek alacaklıların, alacaklarını bildirmesi için ilanla çağrıldıkları, şirketin yerleşim yerinin Üsküdar olması nedeniyle mahkemenin yetkili olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından, tasfiye sonucu sicilden terkin olmuş şirket aleyhine icra takibi başlatıldığı, borçlunun itirazı üzerine itirazın iptali davası açıldığı ve davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. İtirazın iptaline ilişkin az yukarıda bahsi geçen mahkeme ilamının infaz edilebilmesi için tasfiye halindeki şirketin ihyasının talep edilmesinde hukuki yarar bulunmaktadır. TTK’nın 547. maddesi uyarınca, tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olması halinde, ilgililerin şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bu ek işlemlerin sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilecek, mahkemenin talebi yerinde görmesi halinde tasfiye memurları veya yeni bir veya birkaç tasfiye memuru atayarak tescil ve ilan ettirecektir. Tasfiyenin kapatılması için tüm tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması, tasfiye halindeki şirketin taraf olduğu tüm uyuşmazlıkların neticelenmiş olması gerekir. Bu nedenle tasfiye memuru vekilinin, müvekkilince şirketin tasfiyesinin usulüne uygun yapılmış olduğu, bu nedenle ihya için gerekli koşulların bulunmadığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Tasfiye sonucu terkin edilen şirketin ihyası için TTK’nın 547. maddesinde zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Cevap dilekçesi ile istinaf başvurusunda sözü edilen hususlar itirazın iptali davasına ilişkin olup, davalı tasfiye memurunun bu iddiaları ihya sonrası görülecek olan itirazın iptali davasında değerlendirilebilecektir. İhya davasında, itirazın iptali davasına konu davacının alacağı bulunup bulunmadığı veya şirketin husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı değerlendirilemez.TTK’nın 547/2. maddesine göre, ek tasfiye işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurları veya yeni bir veya birkaç kişi tasfiye memuru olarak mahkemece atanarak tescil ve ilan edilir. Bu davada tasfiye memurunun hasım gösterilmesi gerektiğinden, dava dilekçesinde açıkça davalı olarak tasfiye memurunun gösterilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesi tarafından, daha önce şirketi tasfiye eden tasfiye memuru atanmasında da hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Tasfiye işlemleri tamamlanıp ticaret sicilinde ilan edildiği tarihte, itirazın iptali davasına konu ticari ilişki bulunduğundan bu durumu bilebilecek durumda olan tasfiye memurunun tasfiyeyi kapatması ve HMK’nın 326. maddesi dikkate alındığında yargılama giderlerinden davalı tasfiye memurunun sorumlu tutulması da isabetli olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve kararı isabetli olmakla, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tasfiye memuru tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 21,40 TL istinaf harcının davalı tasfiye memurundan tahsiline, 3-Davalı tasfiye memuru tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.