Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1667 E. 2022/1265 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1667
KARAR NO: 2022/1265
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/421 E.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’nin 2022/4-3 sayılı kararı gereğince İstanbul genelinde on yıl süreli turistlik taşıma yapmak üzere hat kiralanması için İETT işletmeleri genel müdürlüğü ile yüklenici … A.Ş yeni unvanı müvekkili şirket … A.Ş arasında 14.02.20211 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme süresi içerisinde mücbir sebep niteliğine haiz krizler meydana geldiğini, son olarak 2020 yılının ilk çeyreğinde Covid 19 salgını ile karşı karşıya kalındığını, İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/539 Esas sayılı dosyasında ve İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/22 esas sayılı dosyalarında sözleşmenin süre bakımından uyarlanmasının talep edildiğini, davalının 07.01.2022 tarihli ihtarname ile sözleşmenin sonuna aslında altı aylık bir süre uzatımı verdiğini, 31.12.2021 tarihinde sözleşmenin son bulduğunu, müvekkili şirkete bildirdiğini, faaliyetine devam etmek isteyen ve sözleşmenin süre bakımından uyarlanmasını isteyen müvekkili şirketin 2022 yılı ruhsat başvurusuna da davalının halen cevap vermediğini, davalı şirketin kendisine ait halk otobüslerinin müvekkillinin otobüslerinin bulunduğu davalıdan kiralanmış duraklara fiilen sözleşmeye aykırı şekilde yerleştirildiğini, müvekkili şirkete ihale edilmesine rağmen müvekkili şirketin logosundan ve araç tasarımlarından türetilen logo ve tasarımlarla ortaya çıktığını, müvekkili ile aynı anda aynı işi yapmaya başladığını, davalının kendi eliyle müvekkili şirkete verdiği sözleşme süresine dahi uymayarak ve müvekkilini iş yerinden tahliye etmeden aynı anda ve çok çok benzer bir tasarımla aynı faaliyeti yürütmeye başladığını, müvekkilinin UKOME kararı ile ve mevzuata uygun olarak üzerine aldığı işi yürütmekte iken kamu gücünü elinde bulunduran davalıların müvekkiline 2022 yılı için ruhsat vermediğini, aynı işi kendisinin yapmaya çalıştığını, benzer isim ve tasarımlarla müvekkilinin duraklarını işgal ettiğini, müvekkilinin kamu gücünü kullanan davalılar karşısında zayıf konumda olduğunu ve tedbir kararı verilmediği sürece müdahale edemeyeceğinin açık olduğunu iddia ederek, davalıların mevzuata uygun olarak müvekkiline ihale edilmiş işi 15.04.2020, 27.07.2020 ve 14.12.2020 tarihli yazıları ile süresini pandemi bitene deyin uzattıklarını, sözleşmeye uymayarak müvekkili isim ve tasarımından benzer bir iş türeterek aynı işi yapmaya çalıştıklarını ve haksız rekabet eylemlerinde bulunduğunu iddia ederek, öncelikle TTK 61.maddesine uygun olarak davalıların faaliyetlerinin tedbiren ve yargılama süresinde önlenmesine, haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin TTK 56.maddesi uyarınca tesbitine ve önlenmesine, maddi – manevi tazminat ve diğer haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili savunmasında özetle, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, dava her ne kadar haksız rekabetin tespiti amacıyla açılmış ise de; asıl talebin ayrıca iddia edilen haksız rekabetin kaldırılması ve bundan kaynaklanan ve saklı tutulan tazminata ilişkin olduğunu, davacının 31 Aralık 2021 tarihinden sonra Ulaşım Koordinasyon Merkezi tarafından belirlenen güzergâhta veya İstanbul’da başka bir güzergâhta turistik toplu taşımacılık yapma hakkı ve izni bulunmadığını, faaliyetinin dayanağı olan sözleşmenin süresi sona erdiği için turistik toplu taşıma hak ve yetkisi bulunmayan davacının, haksız rekabet iddiasmda bulunamayacağını, davanın husumet yönünden de reddedilmesi gerektiğini, düzenlenen ihale sonucunda ihaleyi kazanan … Şirketi ile sözleşme imzalanmış olduğunu, ancak daha sonra hisse devri sebebi ile sözleşme ve sözleşmeye bağlı iş ve işlemlerin davacı ile yapıldığını, müvekkiline karşı açılan davadaki iddiaların çözüm yerinin , idari yargının yetki ve görevinde olduğunu, zira davacının aynı taleple İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nin 2022/122 esas sayılı dosyasında da iptal davası açtığını, haksız davanın ve tedbir isteminin reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, savunmasında özetle; davada taraf gösterilen idarelerin kamu kurumu olduklarını, söz konusu davada görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, dava her ne kadar haksız rekabetin tespiti amacıyla açılmış ise de; bundan kaynaklanan ve saklı tutulan tazminatlarında talep edildiği dava dilekçesinde anlaşıldığını, arabuluculuk yolu tüketilmeden açılan tazminat davasının dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davalı İETT’nin kendine ait tüzel kişiliği bulunduğundan, davanın müvekkili İBB’ye yöneltilmesinin hatalı olduğunu, zaman aşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin itirazları bulunduğunu, davanın esas yönünde de reddi gerektiğini, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine, esasen davacının ,müvekkiline karşı dava açmasında hukuki yararının da bulunmadığını usulden reddine, mahkemenin aksi düşünmesi ihtimaline binaen davanın tümden reddine karar verilmesin talep etmiştir. Davalı … Tic. A.Ş. vekili, savunmasında özetle; söz konusu davada görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğunu, zira somut olayda müvekkili şirketin, davacının şirketine ait tescilli marka ve tasarımlarına çok benzer bir araçla faaliyet yürüttüğünün iddia edildiğini, davacının diğer davalı İETT ile akdettiği sözleşme uyarınca edinmiş olduğu haklarının 31/12/2021 tarihinde sona erdiğini, müvekkili şirketin bir belediye iştiraki olan UKOME 2021/6-17 kararı kapsamında ilgili hat için yetkilendirildiğini, müvekkili şirketin taraflar arasında akdedilen ve sona ermiş olan sözleşme ile bir bağlantısı bulunmadığını, davanın öncelikle görev yönünden incelenerek usulden reddine, usule ilişkin itirazlarının kabul edilmemesi halinde davanın esastan reddine, davacının tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ Mahkemenin 2022/30 Esas, 2022/155 Karar ve 16.02.2022 tarihli kararı ile ; “… Somut olayda davacı vekili, aralarında herhangi bir sözleşme ilişkisi olmadan davalı yanın davacıya ait tescilli markayı 6769 Sayılı Kanun’ un 29. Maddesi uyarınca markanın ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle taklit edildiğini ifade edip bu saldırının önlenmesini talep ettiğinin anlaşıldığı, bu halde uyuşmazlığın 6769 sayılı Kanun’ un 156. maddesi uyarınca ihtisas mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmakla davanın 6100 Sayılı H.M.K’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesiyle; mahkememizin görevsizliğine, HMK’nın 20. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve iki haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dairemizin 2022/830 ESas, 2022/647 Karar ve 27.05.2022 tarihli kararı ile; “…Somut uyuşmazlıkta dava dilekçesindeki iddia, davalının kullanımının davacının tescilli şekilli markaları ile benzerlik gösterir ve davacı markalarına yakınlaşır şekilde olduğu, dolayısıyla davacı yanın markası ile iltibas oluşturur şekildeki eylemin TTK’nın 55. maddesinde ifadesini bulan haksız rekabet oluşturduğu şeklindedir. Ticaret mahkemelerinin görev kurallarını düzenleyen TTK’nın 4/1 (a) maddesi uyarınca eldeki dava mutlak ticari davalardan olup, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticaret mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. Davacı davasını, Sınai Mülkiyet Kanunu hükümlerine ve markanın korunmasına ilişkin mevzuata değil, TTK’da düzenlenen haksız rekabet hükümlerine dayandırmıştır. Davacı, davadaki hukuki koruma talebini, markanın korunmasına dair mevzuata değil, TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümlerine dayandırdığına göre, taleple bağlılık ilkesi gereği davanın haksız rekabet davası olarak görülmesi gerekir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararı usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davacı vekili, istinaf başvurusunda, davalıların dava dilekçesinde bahsedilen eylemlerinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir talep etmiştir. Davacının, dava dilekçesinde de ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu ancak mahkemece görevsizlik kararı verildiğinden talebin değerlendirilmediği anlaşılmıştır.TTK’nın ihtiyati tedbirler başlıklı 61/1. maddesinde, ”Dava açma hakkına haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56.maddenin birinci fıkrasının b ve c bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, hukuk usulu muhakemeleri kanunun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verilebilir ” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre bu tür davalarda ihtiyati tedbir talepleri TTK’nın 61. maddesine göre değerlendirilmelidir. Burada hüküm bulunmayan konularda, tamamlayıcı hüküm olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinden yararlanılmalıdır. Yukarıda açıklandığı üzere, mahkeme esasen uyuşmazlığın çözümünde görevli olduğundan, tedbir talebi hakkında dosyadaki mevcut delil durumuna göre bahsi geçen kanun maddeleri çerçevesinde değerlendirme yapması için mahkemeden talepte bulunulmalıdır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına…” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 21.07.2022 tarihli kararında; “… İhtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartlarında biri, ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi,gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir. (Pekcanıtez, Hakan/Atalay,Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi) TTK 61.maddsi uyarınca mahkemece tedbiren haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere HMK’nın ihtiyati tedbir hakkında hükümlerine göre karar verilebilir. Bu kapsamda HMK 389/1 maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale gelmesinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilse de bunun için talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak da olsa ispat etmesi gerekir( HMK 390/3) Dosya kapsamına göre dosyada bulunan belge ve deliller davanın yaklaşık ispatını sağlayamadığından ” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Bu karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından, HMK 391/3 maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Önceki beyanlarını tekrarla, TTK 55.maddesinde dürüstlük kuralına aykırı davranışlar düzenlendiğini, davalı eylemlerinin madde hükmünce haksız rekabet teşkil ettiğinin açık olduğunu, davalı şirketin kullandığı otobüslerinin tasarımlarının neredeyse birbirleri ile aynı olduğunu, yalnızca ton farkı bulunduğunu, otobüslerin üstü açık olup boyutlarının ve markalarının aynı olduğunu, her iki markadaki baskın harfler nedeniyle marka isimlerindeki benzerlikleri karıştırmaya sebebiyet verecek düzeyde olduğunu, davalının iş ürünü ve faaliyetlerinin müvekkili şirketin iş ürünü ve faaliyetleri ile benzer nitelikte olduğunu, söz konusu işin müvekkili şirkete ihale edilmiş olmasına rağmen davalılardan şirket eli ile müvekkili şirketin logosundan ve araç tasarımlarından türetildiği açıkça belli olan tasarımlarla müvekkilinin faaliyetinin yürütülmeye başlandığını, ek sözleşmeye dahi uyulmadığını, davalının elindeki kamu gücünü kullanarak müvekkilinin sözleşmesel haklarını kullanmasını engellediğini, iddia ederek ihtiyati tedbirin reddine dair ara kararın kaldırılmasını müvekkili şirkete karşı kamu gücü kullanılarak rekabet yapılması nedeniyle HMK 389.maddesi uyarınca taktiren teminatsız aksi halde teminat karşılığında davalı tarafın haksız rekabet oluşturan faaliyetlerinin yargılama bitene dek durdurulmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, açılmış haksız rekabetin tespiti, maddi ve manevi tazminat davası içinde TTK’nın 61 ve HMK 389 vd. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava, TTK’nın 54 ve devamı maddeleri gereğince açılmış haksız rekabet davasıdır. TTK’nın ihtiyati tedbirler başlıklı 61/1. maddesinde, ”Dava açma hakkına haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56.maddenin birinci fıkrasının b ve c bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, hukuk usulu muhakemeleri kanunun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verilebilir ” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre bu tür davalarda talep edilebilecek ihtiyati tedbir talepleri TTK’nın 61. maddesine göre değerlendirilmelidir. Burada hüküm bulunmayan konularda, tamamlayıcı hüküm olarak HMK’nın 389 vd. Maddelerinden yararlanılmalıdır. Haksız rekabetin koşullarının olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, iddiaya konu eylemlerin sabit olup olmadığı konularındaki nihai değerlendirme, elbette devam etmekte olan yargılama sonunda verilecek esas hükümle ortaya çıkacaktır. Dosyanın mevcut durumu itibariyle haksız rekabet koşullarının mevcudiyeti, istinafa cevap dilekçesi kapsamında savunmada ileri sürülen konular ispata muhtaç durumdadır. Bu hususlar, yargılama içinde toplanıp incelenecek deliller ışığında yargılama sırasında ortaya çıkacaktır. Ara karar tarihi itibariyle HMK’nın 390/3. maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, değişen durumlara göre ilk derece mahkemesinde yeniden tedbir talep edilmesi de mümkün olduğundan, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ilk derece mahkemesi kararı sonucu itibariyle isabetli olup istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi geriğince esastan reddi gerektiğinden aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12.10.2022 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.