Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1639 E. 2022/1131 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1639
KARAR NO: 2022/1131
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06.04.2022 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/566 E.
DAVANIN KONUSU:Şirket Genel Kurul Kararının İptali- İhtiyati tedbir.
Taraflar arasındaki genel kurul kararlarının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında verilen ihtiyati tedbir isteminin reddine dair ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 18/06/1993 tarihinde tescil edilerek limited şirket olarak faaliyete geçtiğini, müvekkili ile birlikte diğer gerçek kişi ortaklar …’nin şirkette 17.625’şer hisseye (her birinin karşılığı 17.625,00 TL) sahip olduğunu,… Şirketi’nin ise tüzel kişi ortak olarak 14.029.500 hisseye (karşılığı 14.029.500,00 TL) sahip olduğunu, buna göre gerçek kişi ortakların her birinin % 0,125’şer hisseye, tüzel kişi ortağın ise %99,50 oranında hisseye sahip olduklarını, tüzel kişi ortak olan adi komandit şirkette ise davacının %25, ortak …’un %12,5, …’un %12,5, …’nin %25, …’nin %25 hisseye sahip olduklarını, adi komandit şirkette, ortak olan … ile …’nin yönetim ve temsil yetkisine sahip olduğunu, davalı şirketin 30/06/2021 tarihli olağan genel kurul toplantısının 7 numaralı maddesiyle tür değiştirme kararı alınarak şirketin limited şirketten anonim şirkete dönüştürülmesine müvekkilinin olumsuz oyuna karşın diğer hissedarların oylarıyla oy çokluğu ile karar verildiğini, kararın 02/08/2021 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, bu kararın yoklukla malul olduğunu, limited şirketin ana sözleşmesinin 14.maddesinde ”Bu sözleşmede hüküm bulunmayan hususlar hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmünün bulunduğunu, şirketin kurulduğu 18/06/1993 tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 513.maddesinin 559 sayılı KHK ile değişiklik yapılmadan önceki halinin ”Mukavele ortak sayısı beşi geçmeyen limited şirketlerde ittifakla verilecek bir kararla; ortak sayısı beşi geçen şirketlerde ise sermayesinin üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir. Sermayeyi arttırma veya ortakların mesuliyetini genişletme hakkındaki kararların herhalde ittifakla verilmesi gereklidir.” şeklinde olduğunu, somut olayda üç ortaklı olarak kurulan limited şirketin esas sözleşmesinin 14.maddesi ile atıf yapılan 6762 sayılı TTK’nın 513.maddesinin eski haline göre sözleşme değişikliği için ortakların ve sermayenin oy birliğinin arandığını, her ne kadar TTK’nın 189/1 hükmü uyarınca limited şirkette tür değişikliğinde sermayenin 3/4’ü bulunmak şartıyla ortakların 3/4’ü ile karar alınacağı belirtilmiş ise de özünde bir sözleşme değişikliği olan tür değiştirmede de şirketin esas sözleşmesindeki 14.maddede belirlenen nisap olan oybirliği ile karar alınması gerektiğini, 6762 sayılı TTK’nın 513.maddesinin 559 sayılı KHK ile değişiklik sonrasında ise ”Mukavele daha yüksek bir nisap öngörülmemiş ise sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararı ile değiştirilebilir. Ortakların mesuliyetini genişletme hakkındaki kararların her halde ittifakla verilmesi gerekir.” şeklinde olduğunu, bu durumda 1993 yılında kurulan, esas sözleşmesinde önceki TTK’ya atıf yapan ve kuruluş tarihinde üç, tür değiştirme tarihinde beş ortağı bulunan limited şirketin tür değişikliği yaparken veya esas sözleşmesini değiştirirken önceki TTK’nın 513.maddesine göre mi yoksa tür değişiklik tarihinde yürürlükte olan TTK’nın 189.maddesine göre belirlenecek nisapla tür değişikliği kararı alması gerektiğinin değerlendirilmesi gerektiğini, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları uyarınca somut olayda tür değişikliği kararının oybirliği ile alınması gerektiğini, buna aykırı olarak alınan kararın yok hükmünde olduğunu, ayrıca davalı şirketin 14.029.500 hissesine ( karşılığı 14.029.500,00 TL) sahip olan tüzel kişi ortak … Şirketinin, 30/06/2021 tarihli genel kurul toplantısında tür değişikliği konusunda kim tarafından temsil edileceği ve ne yönde oy kullanılacağı konusunda olağanüstü iş niteliğinde olmasına rağmen bu konuda olağanüstü genel kurul toplantısında karar alınmadan oy kullanılmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, adi komandit şirketin ana sözleşmesine göre hakim ortağı olduğu limited şirketin tür değişikliğine olumlu oy verilmesi konusunda bir toplantı yapılıp olağanüstü iş niteliğindeki bu işlem için ne oy verileceği konusunda komanditer ortakların da oy hakkı olup oybirliği ile karar alınması gerekmesine rağmen bu yönde işlem yapılmadan olumlu oy kullanmasının ana sözleşmeye ve TTK’nın 309.maddesine aykırı olduğunu, buna göre genel kurul toplantısının 7.maddesinin bu açıdan da usul ve yasaya aykırı olduğunu, tür değişikliği kararına bağlı olarak değişen ana sözleşmenin eşit işlem ilkesine de aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili dışındaki ortaklara yönetim kurulu üyesi sıfatı verilerek her birine aylık 300.000,00 TL net ücret ödenmesine karar verildiğini, şirket karının %1 ila %7,5’i arasında kazanç payı ödenmesinin örtülü servet dağıtımı anlamı taşıdığını, tür değiştirme raporundaki tespit ve verilerin gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek 30/06/2021 tarihli genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı kararın batıl olduğunun tespitine, aksi kanaat halinde iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ayrıca TTK’nın 449. madde şartlarının gerçekleştiğini belirterek, telafisi güç zararların doğmaması için alınan 7 numaralı kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; tür değişikliğinin ekonomik gücü arttırmak ve kurumsal yönetimi sağlamak için bir ihtiyaç olduğunu, tür değişiklik kararının oybirliği ile alınma zorunluluğu bulunmadığını, zira ana sözleşmede TTK’dan daha ağır bir nisap öngörülmediğini, davacı ortağın da daha önce anonim şirkete dönüşme konusunda talepleri bulunduğunu, ayrıca adi komandit limited şirketin genel kurulunda temsilinin olağan iş olduğunu, alınan kararın usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesice, ihtiyati tedbir talebinin değerlendirildiği 06/04/2022 tarihli ara karar ile; davacı tarafça TTK’nın 449. maddesi gereği icranın geri bırakılması talep edilmiş ise de icranın geri bırakılmasının talep edildiği iptali istenilen genel kurul kararının davalı şirketin tür değiştirmesine ilişkin olduğu, icranın geri bırakılması isteminin dava sonunda elde edilecek sonuca etkili olduğu, tescil işleminin gerçekleşmiş oluşu, bu aşamada verilecek bir tedbir kararının üçüncü kişi şahısların haklarını da etkileyebileceği gerekçesiyle kararın icrasının geri bırakılmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 30/06/2021 tarihli olağan genel kurul toplantısının 7 numaralı maddesiyle alınan tür değiştirme kararının oybirliğiyle alınması gerekmesine rağmen bu çoğunluğa uyulmadığını, müvekkilinin ortak şirket olan … Şirketi’nin %25 hissedarı olduğunu ve bu payın daha fazla olduğuna ilişkin dava açtığını ve bu davanın derdest olduğunu, söz konusu ortak adi komandit şirketin, limited şirketin 30/06/2021 tarihli genel kurul toplantısında tür değişikliği konusunda kim tarafından temsil edileceği ve ne yönde oy kullanılacağı konusunda olağanüstü iş niteliğinde olmasına rağmen bu konuda olağanüstü genel kurul toplantısında karar alınmadan oy kullanılmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının açtığı davanın sonunda davanın kabulüne karar verilmesi halinde sonucun değişeceğini, tür değişikliği ile davacı ortağın haklarının kısıtlandığını, TTK’nın 449. maddesi uyarınca genel kurul kararlarının yürütülmesinin durdurulması talebinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, telafisi güç ve imkansız zararların doğabileceğini, tedbir şartlarının somut olayda oluştuğunu, tedbir talebinin reddi ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, istinafa konu ara kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 30/06/2021 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı kararın TTK’nın 445 ve devamı maddelerince iptali istemine; istinaf başvurusu ise TTK’nın 449. maddesi gereğince dava konusu genel kurul kararının yürütülmesinin dava sonuna kadar durdurulması talebinin reddine dair verilen ara kararına ilişkindir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru sebepleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dilekçesinde, 30/06/2021 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı kararın iptali ile bu kararın icrasının geri bırakılması talep edilmiş, bu taleplere ilişkin iddialar ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesi tarafından somut olayda ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle 06/04/2022 tarihli ara kararla ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. TTK’nın 449. maddesine göre genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde yer verilen ihtiyati tedbirlere ilişkin hükümlerinden de yararlanılmalıdır. HMK’nın 389. maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.” hükmünü, aynı Kanun’un 390/3. maddesi ise “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. İlk derece mahkemesince, TTK’nın 449. maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerine görüşlerini bildirmek üzere tebligat çıkarıldığı, yönetim kurulu üyelerinin yazılı beyan sunduğu görülmüştür. Limited şirketlerin genel kurul kararlarının iptali davalarında TTK’nın 622. maddesinin atfıyla uygulanan TTK’nın 445. maddesi gereğince, alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun da yaklaşık olarak ispat edilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalı şirketin limited şirket olarak faaliyette bulunduğu, iptal konusu edilen 30/06/2021 tarihli genel kurul toplantısının 7. maddesiyle tür değişikliği ile anonim şirkete dönüştürülmesine karar verildiği, bu kararın 02/08/2021 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlandığı, ticaret sicil kayıtlarına göre davalı şirketin gerçek kişi ortakları olan …, …, … ve …’nin şirkette 17.625’şer hisseye (her birinin karşılığı 17.625,00 TL) sahip oldukları, … Şirketi’nin ise tüzel kişi ortak olarak 14.029.500 hisseye (karşılığı 14.029.500,00 TL) sahip olduğu, buna göre gerçek kişi ortakların her birinin % 0,125’şer hisseye, tüzel kişi ortağın ise %99,50 oranında hisseye sahip olduğu, tüzel kişi ortak olan adi komandit şirkette ise davacının %25, ortak …’un %12,5, …’un %12,5, …’nin %25, …’nin %25 hisseye sahip oldukları, adi komandit şirkette ortak olan … ile …’nin komandite ortak oldukları, diğer ortakların komanditer ortak olduğu, komandite ortakların yönetim ve temsil yetkisine sahip oldukları, davalı şirketin 30/06/2021 tarihinde genel kurul toplantısı yapıldığı, şirket ortaklarından …nin asaleten, diğer hissedarların vekaleten toplantıya katıldığı, genel kurul toplantı tutanağının 7. maddesi ile son üç yılın finansal tabloları ve tür değiştirme planının oylamaya sunulduğu ve davacı hissedarın ret oyuna karşılık diğer hissedarların kabul oyuyla şirketin limited şirketten anonim şirkete dönüşmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7. maddesine göre, bu kanunun ve TTK’nın yürürlüğe girmesiyle 6762 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırılan veya değiştirilen maddelerine diğer mevzuat tarafından yapılmış bulunan yollamalar, Türk Ticaret Kanunu’nda o maddeleri karşılayan hükümler varsa onlara yapılmış sayılır. Bu hüküm, esas sözleşmeler dahil her çeşit sözleşme, taahhütname ve benzer metinlerdeki eski hukuka yapılmış yollamalar için de geçerlidir. Buna göre davalı şirketin genel kurul toplantı tarihi olan 30/06/2021 tarihinde yürürlükte bulunan TTK’nın 189/1-c maddesi ile tür değiştirme kararı, limited şirketlerde, sermayenin en az dörtte üçüne sahip bulunmaları şartıyla ortakların dörtte üçünün kararıyla alınabileceği hüküm altına alınmış olup somut olayda da bu çoğunluğun sağlandığı, ihtiyati tedbir bakımından ilk görünüş itibariyle sağlanmış durumdadır. Öte yandan, TTK’nın 309/3 maddesine göre adi komandit şirkette olağanüstü iş ve işlemlerde, şirket sözleşmesinin değiştirilmesi, tür değiştirme, birleşme, bölünme gibi yapısal değişikliklerde, şirkete ortak alınması, çıkarılması ve payın devri türünden temel işlemlerde komantider ortakların oy hakkı olduğu belirtilmiş olup eldeki davada davalı şirkete ortak olan adi komandit şirkette sayılan kararlardan herhangi birinin alınmadığı, ortak olduğu davalı şirketin 30/06/2021 tarihli genel kurul toplantısında ise yönetim ve temsile yetkili komandite ortak tarafından temsil edildiği ve bu yetkilinin oylamaya katıldığı, dosya kapsımandan anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince yapılacak yargılamada mevcut ve toplanacak deliller toplandıktan sonra esas yönünden tüm deliller serbestçe değerlendirilerek sonuca gidilecektir. Dosyanın mevcut durumu itibariyle davacı tarafından ileri sürülen diğer iddiaların esaslı yargılamayı gerektirdiği, yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada gerçekleşmediği, tedbir kararı verilmemesi halinde davacının haklarının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği konusunda bu aşamada bir kanaat oluşmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince tedbir talebinin reddine dair verilen ara kararda usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı (ihtiyati tedbir isteyen) vekilinin 06/04/2022 tarihli ara karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.15.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.