Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1595 E. 2022/1106 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1595
KARAR NO: 2022/1106
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11.05.2022 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/892 E.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
Taraflar arasındaki davalı şirketlerin haklı nedenle feshi istemli açılan dava içinde talep edilen ihtiyati tedbirin reddine ilişkin ara karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin tek ortağı muris …’in eşi olduğunu, murisin 31.05.2021 tarihinde vefat ile şirketin %25 oranında paydaşı olduğunu, ancak müvekkilinin şirket işlemleri ile ilgili bilgilendirilmediği ve şirketteki payının yok sayıldığını, terekenin tespiti amacıyla İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesine açılan davada mahkemece, murisin mal varlığının tespiti için yazılan müzekkerenin tekidine rağmen cevap verilmediğini, müvekkili ile şirketin diğer ortakları arasında uzun süredir husumet bulunduğunu ve bu durumun şirketin devamını imkansız hale getirdiğini, mevcut durumda şirketin organlarının işlemez halde bulunması nedeniyle şirkete tedbiren kayyım atanması gerektiğini, hali hazırda şirket yetkilisi olarak, şirket ortağı …’in gözüktüğünü, mevcut durumda müvekkilinin haklarını alamadığını, şirket malları üzerindeki haklarının elde edilmesini güçleştirecek ve belki de imkansız hale getirecek değişiklik tehlikesi bulunduğunu, şirket malları üzerinde İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin tedbir kararının uygulanıp uygulanmadığının bilinmediğini, şirketin fiili durumu, müvekkilin hakları ve alacakları ile ilgili hiçbir bilgi paylaşılmadığını ileri sürerek, şirketin fesih ve tasfiyesine, aksi halde müvekkilinin payının gerçek değerinin tespiti ile tahsiline, yargılama süresince şirket ve davacının haklarının korunması için şirkete tedbiren kayyım atanmasına, şirkete ait araç ve taşınmazlara tedbir konulmasına, dava süresince esas sözleşme değişikliği yapılmasının tedbiren önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 10.05.2022 tarihli dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, ticaret sicil kayıtlarında şirketin diğer yetkilisinin mirasçı … olarak görüldüğünü, bu kişinin murisin hastalığı sırasında müdürlüğe atandığını, müvekkilinin şirketteki haklarını alamadığını, şirketteki haklarını almasını güçleştirecek veya imkansız hale getirecek değişiklikler yapılması ihtimali bulunduğunu, terekenin tespiti davasında yazılan müzekkerelere cevap verilmediğini, tedbirin uygulanıp uygulanmadığının bilinmediğini ileri sürerek, şirkete ait araç veya taşınmazlara tedbir konulmasını ve dava süresince şirketin esas sözleşme değişikliği kararlarının alınmaması yönünden tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının ortaklık haklarının yok sayıldığı ve şirket işlemlerinden haberdar edilmediğine ilişkin iddialarının yersiz olduğunu, veraset ilamında davacının mirasçı olduğunun anlaşılması üzerine şirket ortağınca veraset işlemlerinin yapılması için 12.01.2022 tarihli ihtarla uyarıldığını, buna rağmen davacının verasete ilişkin işlemleri yapmadığını, haberdar olmasına rağmen toplantılara katılmadığını, kusurlu olan davacının haklı nedenle fesih talebinde bulunamayacağını, şirkette organ boşluğu bulunmadığını, soyut iddialarla fesih ve tedbir talep edilemeyeceğini, savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, tedbir talebini değerlendirdiği 11.05.2022 tarihli ara kararında; “…İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 389/1 maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Bu yasa hükmüne göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya geçikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbirde asıl olan, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunmasıdır. HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talebi eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunun kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle ihtiyati tedbire karar verilirken haksız olma ihtamali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını gözetilmesi gerekli ve zorunludur. Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtayit tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nun 389. maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir. Bu itibarla ileri sürülen iddiaların yargılamayı gerektirdiği, davacının ihtiyati tedbir isteminin dava dilekçesi ve 10/05/2022 tarihli ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde; ileri sürelen iddiaların yargılamayı gerektirmemesi nedeniyle HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediği değerlendirilerek ihtiyati tedbir istemine konu taleplerin bu aşamada reddine…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.Bu ara karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı şirketin tek ortağı …’in ölümü neticesinde, miras hukukunun kuralları çerçevesinde müteveffanın mirasçıları, miras payları oranında şirketin yeni ortakları olduğunu, bu kasamda müvekkilinin şirketin %25 payına sahip olduğunu, müteveffa dışında şirket yetkilisinin, diğer mirasçı şirket ortağı … olarak göründüğünü ve bu müdürün murisin vefatından hemen önce ve murisin hastalığında atandığını, müvekkilinin haklarını alamadığı gibi şirket malları üzerindeki ilgili haklarının elde edilmesini güçleştirecek ve belki de imkânsız hale getirecek değişiklik tehlikesi bulunduğunu, diğer mirasçı şirket ortaklarının hakim ortak olmaları nedeniyle şirket mal varlığını kaçırma eksiltme gibi girişimleri söz konusu olabileceğini, müvekkilinin şirket toplantı ve işlemlerinden haberdar edilmediğini, tereke tespiti davasında yazılan müzekkerelere şirketçe cevap verilmediğini ve bu davada verilen tedbir kararının uygulanıp uygulanmadığının anlaşılamadığını, müvekkili ile şirketin diğer ortakları arasında uzun süredir husumet bulunduğunu, buna rağmen tedbir talebinin reddine karar verilerek müvekkilinin haklarının korunmadığını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, limited şirketin feshi davası içerisinde tedbiren davalının müdürlük ve temsil yetkilerinin kaldırılması, şirketin araç ve taşınmazlarına tedbir konulması ile ana sözleme değişikliği işlemlerinin tedbiren durdurulması talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, 11.05.2022 tarihli ara karar ile tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.TTK’nın 636/4. maddesinde, fesih ve tasfiye davası açıldığında mahkemece gerekli önlemlerin alınacağı belirtilmiştir. Alınacak önlemler konusunda ayrıntılı düzenleme bulunmadığından, tamamlayıcı hüküm olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümleri uygulanır.HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “.Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmesidir. Herhangi bir organ boşluğu bulunmadığı gibi, tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, davalı şirket müdürü olan yöneticinin şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğuna ilişkin davacı iddialarının, mahkemece talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından söz edilemez. Davacı tarafından İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk mahkemesinde açılan terekenin tespiti davasında mahkemece yazılan yazılara cevap verilmemesi tedbir sebebi olarak değerlendirilemez. Murisin mal varlığının resmi kayıtlarla veya davacı tarafından mahkemeden istenecek tespit talepleriyle her zaman tespiti mümkündür. Davacının, şirketin kötü yönetildiği ve mal varlığının azaltıldığı iddiaları soyut olup, bunlara ilişkin yaklaşık ispat ölçüsünde bir kanıt sunulmamıştır. İlk derece mahkemesince yapılacak yargılama ve toplanacak delillere göre talep üzerine her zaman şirketin mal varlığını koruyucu tedbirler TTK’nın 636/4. maddesi gereğince alınabilir. TTK’nın 630. maddesi kapsamında haklı nedenlerin varlığı, yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispat edilmediğinden, ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.09.2022 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.