Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1575 E. 2022/1107 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1575
KARAR NO: 2022/1107
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2022 tarihli ek karar.
NUMARASI: 2022/318 D. İŞ. – 2022/357 K.
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Haciz
Taraflar arasında görülen ihtiyati haciz talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, kararda yazılı nedenlerle verilen ihtiyati haciz kararına karşı, borçlu tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin verilen ek kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili, talep dilekçesinde özetle; müvekkili bankaca borçlu, … Tic. A.Ş.’ye, … ve …’in garantörlüklerine istinaden kredi kullandırıldığını, kredilerin ödenmemesi üzerine borçlulara ait kredi hesaplarının kat edilerek alacağın muaccel hale geldiğini, müvekkili bankanın hesap kat tarihi itibariyle borçlulardan 486.981.123,43 TL nakit ve 83.000,00 TL gayrinakit alacağının bulunduğunu, kredi borçlusu … Tic A.Ş’nin borçlarının teminatı olarak garantörlük teminatı yanında ipotek, hisse rehini ve taşınır rehni teminatlarının da bulunduğunu, garantörün sorumluluğunun kefalet sözleşmesindeki gibi feri nitelikte olmayıp asli nitelikte olması nedeniyle, diğer teminatlara başvurulmadan doğrudan garantörün sorumluğuna gidilebileceğini, imzalanan garanti sözleşmesinde de hesap kat borcunun tamamının garantörden istenebileceğinin belirlendiğini, kredi borcu nedeniyle alınan teminatların asıl borçlunun teminatları olduğunu ve bunların garantörün borcu nedeniyle alınmadığını, hesabın kat edilmesi nedeniyle borcun muaccel hale geldiğini ileri sürerek, şimdilik 150.000.000,00 TL alacak için teminatsız veya uygun bir teminat karşılığında garantörler … ve …’in taşınır ve taşınmaz mallarının, üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 02.03.2022 tarihli kararında; “… İhtiyati haciz talebine ilişkin dilekçe ve mübrez vesikalar incelenip, gerekçesiyle alacaklının borçlulardan alacağı olan 150.000.000,00-TL’nın tahsilinin ifasını temin bakımından, vaki isteği İ.İ.K.’nun 257.maddesi 1.fıkrasına uygun bulunduğundan borçlunun/borçluların ve üçüncü şahısların muhtemel zarar ve ziyanlarına karşı %15 oranında 22.500.000‬-TL teminat yatırılması suretiyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, borçlunun/borçluların taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının borca yeter miktarının İcra İflas Kanunu’nda gösterilen muayyen tahditler dairesinde talebinin kabulüne..” gerekçesiyle, ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, borçlu … vekili tarafından, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden borçlu vekili itiraz dilekçesinde özetle; mahkemece, ihtiyati haczin dayanağı olan konuların yargılamayı gerektirmesine rağmen ihtiyati haciz kararı verildiğini, geçerliliğini yitirmiş garantörlük sözleşmesine istinaden haksız haciz işlemleri uygulandığını, borçlu şirket tarafından 2015 yılında kullandırılan krediler nedeniyle müvekkilinin sözleşmenin kefili olduğunu, müvekkilinin garantör sıfatı bulunmadığını, sözleşmede kefalet süresinin belirlenmemesi nedeniyle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müvekkilinin pay sahibi ve temsilcisi olduğu … Aş.’nin borçlu şirketteki ortaklığının 2009 yılı nisan ayında sona erdiğini, ayrıca müvekkilinin de … şirketindeki paylarını aynı tarihte diğer kefile devir ederek ortaklıktan ayrıldığını, … şirketinin aktif ve pasifleriyle birlikte devir edilmesi nedeniyle kredi borçlarının ödenip ödenmediğinden müvekkilinin haberdar olmadığını, kredi sözleşmesindeki alacağın rehinle temin edilmiş olması nedeniyle ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığını, ihtiyati hacze konu tutarın muaccel olduğuna ilişkin müvekkiline bir bildirim yapılmadığını, tüm bu hususların esaslı bir yargılamayı gerektirmesine rağmen mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 14.04.2022 tarihli ek kararında; “… alacaklı banka ile borçlu … arasında düzenlenen 27/10/2015 tarihli Garanti Mektubunun tüm şekil şartlarını içermesi, söz konusu sözleşmenin kredi sözleşmesinden bağımsız olarak düzenlenmiş olması, söz konusu sözleşme içeriği ve 6098 Sayılı TBK’nun 128. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde …’in garantör sıfatıyla kefalet altına girmiş olması, bu nedenle garantörlük sözleşmesindeki limit ile sınırlı olarak kredi asıl borçlusunun fiilini üstlenmiş olması, alacaklı banka tarafından kredi hesabının kat edilmiş olması, …’in, asıl kredi borçlusu … Tic. A.Ş.’deki hisselerini satarak bu şirketten ayrılmasının kefaletine bir halel getirmemesi, kefaletin sona ermesine neden olmaması, ihtiyati hacze itiraz eden vekilinin diğer itiraz sebeplerinin 2004 Sayılı İİK’nun 265. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen itiraz sebeplerinden olmaması hususları dikkate alınarak Mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararına karşı yapılan itirazların reddine…” gerekçesiyle, ihtiyati hacze yönelik itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati hacze itiraz eden borçlu vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece, ihtiyati haczin dayanağı bakımından yetkisini aşan bir şekilde karar verildiğini, ihtiyati haczin dayandığı konuların esas bakımından yargılamayı gerektirmesine rağmen geçerliliği kalmamış, usulüne uygun olmayan bir garantörlük ilişkisi iddiası ile ihtiyati haciz kararı verilmesinin hatalı olduğunu, borçlunun kullandığı kredi için müvekkilinin garantör sıfatı ile değil, kefil sıfatı ile sözleşmede yer aldığını, garanti beyanı olduğu iddia edilen garanti metninin, kredi sözleşmesiyle aynı tarihte düzenlendiğini ve söz konusu metinde … Bankası ile akdedilen kredi sözleşmesine atıf yapıldığını, kredi sözleşmesine atıf yapılarak, yalnızca işbu sözleşmeden doğan ve doğacak borçlar için teminat alındığından, bu garanti beyanının asli unsur olmaktan çıkarak, feri nitelikteki kefalete dönüştüğünü, kefalette kefilin sorumlu olacağı azami miktarın belirlenmiş olması şartı aranırken, garanti sözleşmesinde bu şartın aranmadığını, garanti metninde azami miktar belirlendiğini bu nedenle müvekkilinin garantör sıfatına sahip olmadığını, ancak kefaletin varlığından söz edilebileceğini, Sözleşmede kefalet süresinin belirlenmemesi nedeniyle kefaletin de geçersiz olduğunu, müvekkilinin 2019 yılında ortaklıktan ayrılması nedeniyle borcun ödenip ödenmediğinin müvekkilince bilinemeyeceğini, alacağın rehinle teminat altına alındığını, alacağın muacceliyetine ilişkin bir bildirimin müvekkiline yapılmadığını, ileri sürülen hususların esaslı yargılamayı gerektirmesine rağmen mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmesinin yerinde olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, itirazın reddine dair ek kararın kaldırılmasına ve ihtiyati hacze itirazın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 265. maddesi uyarınca ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda talebin kabulü ile ihtiyati hacze karar verilmiş; bu karara karşı, borçlu … vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Alacaklı banka ile borçlu … A.Ş. arasında düzenlenen 27.10.2015 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında bankaca borçlu şirketin 39.409.933 EURO tutarlı kredi tahsis edilmiştir. 27.10.2015 tarihli garanti mektubunda, borçlu … 60.000.000 EURO borç için garantör sıfatıyla yer almıştır. Anılan sözleşmenin tanımlar kısmında, itiraz eden borçlu garantör olarak yer almıştır. Sözleşmede, garanti sözleşmesinde tanımlanmamış terimlerin, kredi sözleşmesindeki tanımlara göre anlam kazanacağı, borçlu ile kredi veren arasında imzalanan sözleşme nedeniyle alışveriş merkezi inşaatı için borçluya 39.409.933 EURO kredi kullandırıldığı belirtilmiştir. Borçlunun, finansman belgelerinden doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak kredi veren lehine kredi sözleşmesindeki teminatları sağlamayı kabul ettiği, garantörlerin kredi veren lehine vereceği garantinin de bu teminatlar arasında olduğu belirlenmiştir. Sözleşmede, kredi sözleşmesi kapsamında ödenmesi gereken tüm tutarlar tamamen ödenene kadar borçlunun aşağıda yer alan yükümlülüklerini garanti ettikleri, garanti edilen yükümlülüklerden doğacak sorumluluklardan her iki garantörün müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları belirlenmiştir. Sözleşmenin garanti edilen yükümlülükler başlıklı maddesinde, garantörler, kredi sözleşmesine uygun olarak ilk ana para ve faiz (ilk taksit tutarı bedeli veya 3.800.000 EURO’yu, hangisi daha yüksekse, proje süresi boyunca borç servisi rezerv hesabından hazır bulundurulacağı kabul edilmiştir. Sözleşmenin ikinci maddesinde, garantinin kesintisiz olduğu, borçlu ve üçüncü kişi tarafından yapılacak ara ödemelerden etkilenmeksizin veya borçlunun tamamen veya kısmen ibra edilmiş olması dikkate alınmaksızın finansman belgeleri tahtında ödenmesi gereken meblağların nihai toplamını kapsayacak şekilde devam edeceği belirlenmiştir. Sözleşmenin ek teminatlar kısmında, iş bu garantinin, alınan diğer garantilere ek olduğu ve kredi verenin sahip olduğu diğer teminat ve garantilerin bu garantiye halel getirmeyeceği kabul edilmiştir. Sözleşmede ayrıca, işlevin TBK’nın 128. maddesindeki üçüncü kişinin fiilini üstlenmek niteliğinde olduğu ve her bir garantörün garanti edilen yükümlülükler tahtındaki yükümlülüklerinin finansman belgeleri tahtındaki yükümlülüklerinden ve borçlunun ve diğer garantörün kredi sözleşmesi ve iş bu garanti dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın diğer finansal belgelerindeki yükümlülüklerinden tamamen bağımsız olduğu ve borçlunun veya diğer garantörün kredi sözleşmesi ve iş bu sözleşme dahil ancak, bunlarla sınırlı olmaksızın diğer finansman belgelerindeki yükümlülüklerindeki hukuka aykırılığından, usulsüzlüğünden, ifa edilmezliğinden veya geçersizliğinden etkilenmeyecek surette garantörlerin kayıtsız şartsız ve bağımsız taahhütlerini teşkil edeceği belirlenmiştir. Sözleşmenin 6. maddesinde; garantörlerin kredi verenin bu sözleşme kapsamında talepte bulunmadan evvel öncelikli olarak dava açmasını veya diğer kişilere karşı her hangi bir hakkı veya kullanmasının veya diğer kişilerden ödeme yapılması talebi bulunmasına ilişkin haklarından feragat ettikleri belirtilmiştir. Sözleşmenin sonunda borçlunun müteselsil garanti olarak 60.000.000 EURO borç için yükümlülükte bulunduğu anlaşılmıştır. Somut olayda, üzerinde durulması gereken ilk sorun, işlemin niteliğinin belirlenmesi olmalıdır. Zira, borçlunun yükümlülük altına girdiği sözleşmenin kefalet veya garanti sözleşmesi olarak nitelendirilmesi farklı sonuçlara tabidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.05.2019 tarih, 2017/11-1731 E. ,2019/608 Karar sayılı ilamında, garanti sözleşmesi ile kefalet sözleşmesinin farkları değerlendirilmiştir. Anılan kararda, her iki sözleşmenin birbirlerinden nasıl ayrılacağına dair çeşitli kriterler ortaya konulmuştur. Somut olayda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca belirlenen yardımcı ve ana kıstaslara göre yapılan değerlendirmede; sözleşmede kullanılan deyim garanti olmakla birlikte, üstlenilen rizikonun para borcu olduğu, borçlu yerine ifanın üstlenildiği, para borcunun ödenmesinin tekeffül edildiği anlaşılmaktadır. HGK kararındaki ana kıstaslar bağlamında yapılan ilk belirlemelere göre, asli-fer’ilik ilişkisinin değerlendirilmesi gerekir. Kefalet sözleşmesinin garanti sözleşmesinden ayırt eden en bariz nitelik, kefaletin feri olmasına karşılık, garanti sözleşmesinin bağımsız ve asli niteliğidir. Kefalette asıl olan başka bir borcun, temel ilişki olması ve verilen teminat ile o borcun ödenmesinin sağlanmasıdır. Ayrıca kişisel teminat içeren sözleşmede başka bir borç ilişkisine yollamada bulunulmasına da fer’ilik ilişkisinin karine teşkil eder. Bu kıstasa göre yapılan incelemede, sözleşmede asıl kredi sözleşmesine atıf yapılması ve bu sözleşmedeki ödenmeyen borçların ödenmesinin taahhüt edilmesi nedeniyle, sözleşmenin kefalet sözleşmesi olarak değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır. Ana kıstaslardan ikincisine göre yapılan incelemede, asıl borçlu gibi yükümlülük altına girme amacı taşıyan sözleşme kefalet sözleşmesi, asıl borçlunun borcunu aşabilecek başka bir deyimle lehine taahhüt altına giren alacaklının hiçbir şekilde zarara uğramayacağını temine yönelik sözleşme ise garanti sözleşmesi olarak nitelendirilir. Sözleşmede, bankanın asıl borçluya kullandırdığı kredilerin aynen ödenmesi temin edilmiş olup, bunu aşar şekilde bankanın uğrayacağı bir zararın tazmin edileceği taahhüt edilmediğinden, bu ölçüye göre de sözleşme kefalet sözleşmesi olarak değerlendirilebilir. Üçüncü kıstasta belirlenen teminat verenin şahsi bir menfaatinin bulunduğuna ilişkin uyuşmazlıkta bir kanıt bulunmadığından bu kıstasa göre de sözleşme kefalet sözleşmesinin özelliklerini taşımaktadır. Nihayet son ana kıstasa göre, teminatın bir kişi göz önünde tutularak verilmesi halinde kefalet sözleşmesi olarak kabul edileceği buna göre, asıl borçlunun borcunun ödenmemesi halinde, sözleşmede garantör olarak tanımlanan borçluların borcu ödeyeceği kabul edildiğinden bu ölçüye göre de sözleşmenin kefalet sözleşmesi olduğu anlaşılmıştır. Son olarak sözleşmede müteselsil garanti ibaresinin kullanılmış olması da kefalet sözleşmesi bulunduğunu göstermektedir.TBK’nın 583.maddesine göre, kefalet beyanının el yazısıyla yazıldığı, kefil olunan miktarın ve kefalet türünün el yazısıyla yazıldığı ve geçerli bir kefalet ilişkisinin kurulduğu anlaşılmıştır. Borçlu veya borçlunun ortak olduğu şirketin ortaklıktan ayrılmış olması kefalet sözleşmesinin sona ermesini gerektirmez. Borç için verilmiş olan rehin ve ipotekler asıl borçlu için verildiğinden, TBK’nın 586 ve İİK’nın 45. maddesi gereğince kefil hakkında takipte bulunulmasında usule aykırı bir yön bulunmamaktadır. Borcun ödenmemesi üzerine bankaca Gebze … Noterliğinin 04.01.2022 tarih … yevmiye numaralı ihtarıyla asıl borçlu ve kefiller hakkında borcun ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edildiği ve kat ihtarının sözleşmede belirtilen borçlu adresine gönderilmesi nedeniyle, İİK’nın 68/b maddesindeki şartların oluştuğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına ilişkin borçlu itirazının reddine ilişkin kararı yerindedir. Bii an için taraflar arasındaki sözleşmenin kefalet değil, garanti sözleşmesi olduğu kabul edilse bile, garanti sözleşmesinden kaynaklanan borcun asıl borç olması ve bu asıl borç için verilmiş bir ipotek veya rehin bulunmaması nedeniyle ihtiyati haciz koşullarının oluştuğu kabul edilmelidir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, borçlu … vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 265/son maddeleri uyarınca, ihtiyati hacze itiraz eden borçlu … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Borçlu … tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Borçlu … tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.15.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 265/son maddeleri uyarınca karar kesindir.