Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1559 E. 2022/1101 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1559
KARAR NO: 2022/1101
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21.06.2022 tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2022/470 E.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin, kararda yazılı nedenlerle reddine dair ara kararının davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 63 adet okulun devrini kapsayan 03.01.2022 tarihli “İşletme Devir Sözleşmesi” ve 10.01.2022 tarihli İşletme Devir Sözleşmesi’nin 5.3. ve 5.4. maddelerinin tadili hakkında Ek Protokol düzenlendiğini, sözleşmelerin ifası amacıyla taraflarca Kadıköy … Noterliğinde 04.1.2022 tarihinde düzenleme şeklinde eğitim kurumları devir sözleşmesi düzenlendiğini, aynı tarihte taraflar aralarında 04.01.2022 tarihinde düzenlenen franchise sözleşmesi tahtında, müvekkilince davalıya 40.000.000 TL tutarında teminat senedi teslim edildiğini, müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirilerek ciddi miktarda yatırımla okulların faaliyete geçirilmesine rağmen, davalının sözleşmelere aykırı hareket ederek 14.000.000 TL bedelli teminat senetlerini sözleşmeye aykırı şekilde tamamlayarak takibe konu ettiğini, davalının, sözleşmelerin feshine ilişkin ihtar keşide ettiğini ve müvekkilinin sözleşme kapsamında işletme hakkına sahip olduğu 64 adet okuldan fiilen kovularak, sistemlerin kapatılarak öğrenci kabul ve benzeri işlemlerin yapılmasının engellendiğini, oysa müvekkilinin sözleşme kapsamında 13.372.050,22 TL alacağı bulunduğunu, davalının bir çok kurum ve kişiye ciddi miktarda borcu bulunduğunu, sermaye miktarına göre hacze konu borçların ödenmesinin mümkün olmadığını ve davalı şirketin TTK’nın 376. maddesine göre borca batık olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin işletme hakkı sahibi olduğu 20 kampüs ve 64 adet eğitim kurumuna ait Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen ruhsatların üçüncü kişilere devir ve temlikinin tedbiren önlenmesine, davalının içinde bulunduğu mali durum nedeniyle şirketin içinin boşaltılmasının önlenmesi amacıyla şirkete kayyım atanmasına, davalının malvarlıklarının defterinin tutulmasına, 13.372.050,22 TL’nin temerrüt faiziyle birlikte tahsiline, davalının iflasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 21.06.2022 tarihli ara kararında özetle; “…HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talebi eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunun kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle ihtayit tedbire karar verilirken haksız olma ihtamali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır.Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir.Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını gözetilmesi gerekli ve zorunludur.Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtayit tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir.HMK’nun 389. Maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir.Bu itibarla Mahkemece asıl uyuşmazlık konusu olmayan hususlarda ihtiyati tedbir kararı verilmesine hukuken imkan bulunmadığı gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden istemde HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden, Milli EĞitim Bakanlığı tarafından verilen ruhsatların üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi, davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasına ilişkin ihtayiti tedbir isteminin bu aşamada reddine…” gerekçesiyle davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar vermiştir.Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde; Açılan davada, davalının iflasına karar verilmesi ve müvekkilinin alacağının tespiti ile tahsilinin istenildiğini, HMK’nın 110. maddesi dikkate alınarak aynı davada iki talebin de ileri sürülebileceği, kayıt kabul davası açılmaması için iflas davası içinde alacağın tahsilinin de istenilmesinin usul ekonomisine uygun olduğu, buna rağmen mahkemece davaların ayrılmasına karar verilerek İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/446 Esas sayılı dosyasında iflas talebinin, 2022/470 Esas sayılı dosyada ise alacak talebinin görüldüğünü, ayrıca dava dilekçesinde istenen tedbirlerinde tefrik edildiğini, davalının mal varlığına ilikşin defterlerinin tutulması talebinin iflas davası kapsamında, eğitim kurumlarına ait ruhsatların devredilmemesi ve şirkete yönetim veya denetim kayyumu atanması talebinin ise alacak davası kapsamında ileri sürüldüğünü, mahkemece tedbir talebinin bölünmesinin usule aykırı olduğunu, davaların ayrılmasına karar verilmesi halinde dahi istenilen tedbirlerin her iki dava için de geçerli olduğunun kabulü gerektiğini, müvekkilinin sözleşmeye uygun davranmasına karşın, sözleşmenin davalı yanca feshedilerek, müvekkilinin büyük masraflarla aktif hale getirdiği eğitim kurumlarının sistemlerinin kapatılması nedeniyle zarara uğratıldığını, davalının borca batık olması nedeniyle doğrudan iflas koşulları oluştuğunu, sözleşmeye konu okulların üçüncü kişilere devri halinde müvekkilinin ciddi zarara uğrayacağını, bu kapsamda okulların üçüncü kişilere devrinin yasaklanması gerektiğini, aynı şekilde ciddi borçlar nedeniyle iflas koşulları oluştuğundan şirkete kayyım atanması gerektiğini, tedbir talebinin reddine ilişkin yasal ve yeterli gerekçe oluşturulmadığını, kararın bu hali ile HMK’nın 27 ve 297.maddeleri ile Anayasa’nın 141.maddesine aykırı olduğunu, ileri sürülen iddianın yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlandığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve tedbir taleplerinin kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, alacak istemine ilişkin olup, dava içinde ihtiyati tedbir talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İhtiyati tedbir talep eden davacı, taraflar arasında düzenlenen özel okul devir sözleme ve protokollerine aykırı davranışlar nedeniyle alacak talep etmiştir. Dava dilekçesinde, alacak talebinin yanında, davalı şirketin borca batık olması nedeniyle İİK’nın 177.maddesi gereğince doğrudan iflasına karar verilmesi de talep edilmiştir. Dava dilekçesinde esasa ilişkin taleplerin yanında sözleşme konusu okul ruhsatlarının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi ile davalının içinde bulunduğu mali durum nedeniyle, kayyım atanması ve davalının mal varlığının defterinin tutulması istenmiştir. Davanın açıldığı İstanbul Anadolu 12.Asliye Ticaret Mahkemesince iflas davasına özel görevli mahkemelerin bakması gerektiği gerekçesiyle 11.05.2022 tarihinde dosyanın 1,2,3 nolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine ve esasın kapatılmasına karar verilmiştir. Davanın gönderildiği İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/377 Esas sayılı dosyasında, davanın niteliği hakkında açıklama yapılması için davacı vekiline süre verilmiştir. Davacı vekilince sunulan 06.06.2022 tarihli dilekçede, alacak ve iflas taleplerinin yığılması şeklinde ileri sürüldüğü açıklanmıştır. İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/377 Esas sayılı dosyasında iflas talebinin tefriki ile dosyanın ayrı bir esasa kaydedilmesine, alacağın tahsili istemine ilişkin davanın İstanbul Anadolu 12.Asliye Tİcaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. İstanbul Anadolu 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/415 Esas sayılı dosyasında, tefrikle iade edilen dosyanın yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine 14.06.2022 tarihinde karar verilmiştir. Bu karar üzerine dosya İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/470 Esasına kaydedilmiş ve 21.06.2022 tarihinde istinafa konu ara karar verilmiştir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.” Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. Davanın konusu olmayan şeyler hakkında tedbir kararı verilemez. İhtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Konusu para alacağı olan bir davada, davalı şirkete yönetim ve denetim kayyımı atanması, şirket mallarının defterinin tutulaması ve sözleşme konusu ruhsatların devir ve temlikinin önlenmesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilemez. Para alacağına ilişkin davalarda, İİK’nın 257 vd. Maddelerinde ki koşullar varsa, talep halinde ihtiyati haciz kararı verilebilir. İflas davası içinde mahkemece iflas davasının açılmasından sonra İİK’nın 159.maddesi kapsamında verilecek veya verilmiş olan muhafaza tedbirleri iflas davasında değerlendirilecek olup, bu talepler istinaf edilen kararın konusu değildir. Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararı sonucu itibariyle doğru olup, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.09.2022 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.