Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1486 E. 2022/1404 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1486
KARAR NO: 2022/1404
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10.05.2022
NUMARASI: 2021/849 Esas – 2022-393 Karar
DAVA: Tespit
Taraflar arasındaki tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili vakfın kuruluş amacının kimsesiz, yoksul, öğrenim olanağı bulunmayan çocukların ilkokuldan başlayarak asgari bir meslek edininceye kadar öğrenim, eğitim, korunma ve her türlü gereksinimlerini sağlamak olduğunu, müvekkili vakfın … A.Ş.’nin 50 adet kurucu intifa senedinin sahibi olduğunu, …’nun daha sonra davalı … A.Ş. ile birleştiğini, taraflarınca kurucu intifa senetleriyle birlikte ortaklıklarının davalı şirkette devamını talep edildiğini, buna karşın …nun 25/03/2020 cevap yazısı ile ortaklığın devamı yönündeki talebin kabul edilmeyeceğini ve bir adet kurucu pay senedi bedelinin 1.021,48-TL belirlendiğini belirttiğini, müvekkili vakfın sahip olduğu kurucu intifa senetlerinin 1 adete ilişkin bedelinin 1.021,48-TL olarak belirlenmesinin taraflarınca kabul edilebilir bir durum olmadığını, mahkemece gerekli tespit yapıldığında bu bedelin çok daha yüksek olduğunun ortaya çıkacağını, taraflarınca Beyoğlu … Noterliğinin 05/07/2021 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirkete gönderilen ihtarnamede “…müvekkil vakfın … A.Ş.’de sahip olduğu kurucu intifa senetlerinin gerçek değerinin tespitinin yapılarak söz konusu bedelin tarafımıza ödenerek…” denilerek intifa senetlerinin gerçek bedelinin tespitinin talep edildiğini, bu ihtara karşılık davalı tarafın 26/07/2021 tarihi itibarıyla uzman kuruluş tarafından berillenen değeriyle satın alacağını belirttiğini, haklı ve hukuka uygun davalarının kabulü ile müvekkili vakfın … A.Ş.’de sahip olduğu 50 adet kurucu intifa senedinin gerçek değerinin tespitine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmamış olması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, hak düşürücü süre hitamından sonra açıldığını, davacının tespit davası açmakta hiçbir hukuki yararı bulunmadığını, dava konusu olayda kurucu intifa senetleri uzman kuruluş tarafından berilnenen ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından onaylanan gerçek değeri üzerinden satın alındığını, hukuka uygun olduğunu, kurucu intifa senetlerinin sahiplerine pay sahipliği hakkı ve şirketin yönetim ve işleyişine karışma hakkı vermeyeceğini, Genel Kurulda oy hakkı olmamasının da bu durumun öncelikli tezahürü olduğunu, devralan müvekkili şirket tarafından kurucu intifa senetlerinin birleşme sözleşmesinin yapıldığı tarihteki gerçek değerinden satın alınacağının duyurulduğunu, … A.Ş’nin intifa senetlerinin birleşme tarihindeki gerçek değerinin devralan veya devreden şirket yetkili organları tarafından değil SPK tarafından yayımlanarak 28/12/2013 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 11/4 maddesi gereği yetkilendirilmiş Uzman Kuruluş tarafından tespit edildiğini, uzman kuruluş raporunun SPK tarafından onaylandığını, netice olarak gerçekleştirilen birleşme işleminin TTK ve SPK mevzuatının tüm emredici düzenlemeleri ve gerekleri yerine getirilerek SPK’nun onayıyla tamamlandığını, davacının dava dilekçesinde kurucu intifa senetlerinin gerçek değerinin ne olması gerektiğini belirtmediği gibi dava konusu olayda uygulanan gerçek değerin uygun belirlenmediğinin de ortaya konmadığını, öncelikle davanın TTK 5/A maddesi gereği dava şartı arabuluculuk koşullarının ikmal edilmemiş olması nedeniyle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili ve görevli Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, hukuki yarardan yoksun ve süresinden sonra açılan davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Kesin yetki HMK 114-ç maddesi uyarınca dava şartlarındandır. Dava konusu olayda davalı şirkette kurucu intifa senedi hakkı ile ortak olan davacının senet bedelinin tespitini talep ettiği bir alacak talep etmediği anlaşıldığından ara buluculuğa başvurmamış olması dava şartı yönünden bir eksiklik değil ise de davalı şirketin Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne … sicil numarası ile kayıtlı olduğu ve adresinin Ankara olduğu…” gerekçesiyle, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Her ne kadar davacı talepleri tespit yönünde olsa da zorunlu arabuluculuk kapsamında olmayan menfi tespit hükmünde de olmadığını, cevap dilekçesinde sunulduğu üzere intifa senedi değer tespiti davası açmakta hukuki yararı olmayan davacının, iş bu davada lehe hüküm alması halinde, tespit edilen değer üzerinden müvekkili şirkete talepte bulunacağını, işbu davada verilecek hükmü eda talebine dayanak edeceğinin açık olduğunu, bu durumda, olumlu tespit talebi içeren davanın TTK 5/A maddesi kapsamında zorunlu arabuluculuğa tabi olduğunu, Bu durumda HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddi gerekirken yetkisizlik nedeniyle reddinin hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın usulden reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının, davalı şirket ile birleşen … AŞ’deki 50 adet kurucu intifa senedinin değerinin tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-ç ve 115 maddeleri gereğince reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince yetki itirazı ileri sürülmüş, ilk derce mahkemesince de HMK 14 maddesi uyarınca yetkisizlik kararı verilmiştir. Davalı vekilince istinaf başvurusunda davanın arabuluculuk dava şartı nedeniyle reddi gerektiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Yukarıdaki açıklamalara göre, TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Somut olayda davacı vekili tarafından, davalı şirket ile birleşen … AŞ’ deki 50 adet kurucu intifa senedinin değerinin tespiti istemli tespit davası açıldığı anlaşılmakla, ilk derce mahkemesi gerekçesinde de işaret edildiği üzere, eldeki davadaki talebin alacak ve tazminat istemine ilişkin olmadığı anlaşıldığından, davanın arabuluculuğa tabi olmadığı değerlendirmesiyle verilen karar isabetli olup, aksi yöndeki davalı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesince verilen kararda, açıkça kesin yetki kuralını düzenleyen HMK’nın 14 ve dava şartlarına ilişkin 114/1-ç ve 115 maddelerine dayanılarak davanın reddine karar verilmiş olması, davanın kesin yetkiye ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiğini açıkça ortaya koymakta olup, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesi isabetli olup davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 27.10.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.