Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/148 E. 2023/793 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/148
KARAR NO: 2023/793
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27.10.2021
NUMARASI: 2021/206 Esas – 2021/799 Karar
DAVA: Tespit
Taraflar arasındaki tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, her iki taraf vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; ihbar olunan Sağlık Bakanlığı tarafından davalı şirkete Bursa ilinde özel hastane açılması için 08.02.2011 tarih ve 49275 sayılı yazı ile ön izin verildiğini, iş bu ön iznin davalı şirketin 10.02.2015 tarih ve 2015/2 sayılı Genel Kurul Kararına istinaden müvekkili ile davalı arasında akdedilen İstanbul … Noterliği’nin 04.03.2015 tarih ve … sayılı Devir Sözleşmesi uyarınca müvekkili şirkete devredildiğini, müvekkili şirketin iş bu devir neticesinde ilgili ön iznin tüm haklarına sahip olduğunu, devir hususunun davalı şirket tarafından Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’ne hitaben yazılan 12.03.2015 tarihli yazı ile ve müvekkili tarafından Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’ne hitaben yazılan 17.04.2015 tarihli yazı ile bildirildiğini, davalı şirketin Bursa Büyükşehir Belediyesi ile aralarında akdedilen 07.08.2006 tarihli sözleşmeye istinaden Bursa Fevzi Çakmak Sosyal ve Ticaret Merkezinin Gayri Ayni Hak Tesisi ile Gayrimenkulün İnşaat Proje ve Şartnamalerine Uygun Kalmak Koşulu ile Tüm Plan Projelerinin Yapımı, Onarımı, İmlatları Dahil Tüm Masrafların Yüklenici Tarafından Karşılanmak Kaydıyla Teknik Şartname Gereği Yaptırılarak 25 yıl Süre ile İşletilmesi (“Proje”) işini üstlendiğini, ancak davalı şirket iş bu projeye ilişkin taahhütlerini yerine getirmediğini ve inşaat işlerini tamamlamadığını, bunun üzerine davalı şirket ve belediye iş bu projenin müvekkilinin dava dışı … A.Ş ile oluşturduğu konsorsiyuma devredilmesi konusunda mutabık kaldığını ve buna ilişkin olarak 03.03/2016 tarihli sözleşmenin akdedildiğini, sözleşme ile müvekkilinin davalı şirketin Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne olan borçlarının ödediğini ve ayrıca inşaat tamamlandığını, inşaat işi ile ilgili davalının farklı firmalara olan borçlarını da müvekkili tarafından ödenmiş olup, hem davalının belediyeye olan borçlarının, hem inşaat işleri dolayısı ile üçüncü kişilere olan borçlarının hem de kalan inşaat işleri için ödenen tutarlar olmak üzere toplam da 40.000.000. TL’den fazla ödeme yapıldığını, müvekkilinin iş bu ödemeleri yapmasındaki temel gayenin projeye konu binayı … Hastanesi olarak hizmete açmak ve ayrıca davalıya ait ön izni de devralarak ya Bursa ilinde ve ya başka bir yerde hastane kurulması amaçlı olarak kullanmak olduğunu, neticeten ilgili binada … Hastanesi olarak hizmet vermeye başlandığını ancak bahsedilen sözleşmelerin ve ödemelerin yapılmasındaki ikinci gaye olan ön iznin devrinin gerçekleşmemiş olup, müvekkilinin bu açıdan sözleşmelerden beklenen faydayı sağlamadığını, ön iznin devri için Bursa İl Sağlık Müdürlüğü nezdinde gerçekleştirilen işlemler neticesinde, İl Sağlık Müdürlüğü ilgili ön iznin müvekkili şirkete devrine ilişkin işlemlerin tamamlanabilmesi için öncelikle evrak eksiklikleri olduğunu, ardından da ön iznin başka bir adrese taşınması gerektiği ve ön izinin ruhsata çevrilmesi için 11.07.2018 tarihine kadar süreleri olduğuna dair davalı şirkete yazılar gönderdiğini, yani idarenin aslen ön izin devrini gerçekleştirmek için bazı şartların yerine getirilmesini davalı şirkete bildirmişse de, davalı şirketin iş bu yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve ön izinin müvekkili şirkete devrinin bakanlık nezdinde tamamlanmadan, ön izinin ruhsata çevrilmesi için yönetmelik gereği belirlenen 5 yıllık sürenin sonu olan 11.07.2018 tarihi itibari ile ön izin hakları sona erdiğini, yani davalı şirketin Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nün taleplerini yerine getirmediği için müvekkilinin ön izin devrini tamamlayamadığı ve yapılan anlaşmalar dolayısı ile zarara uğradığını, ön izin haklarının müvekkili şirkete devredildiğinin çok açık olup, bunun aksine gerçekleşen işlemlerin müvekkilinin zararının daha da katlanmasına neden olacağını, bu nedenlerle müvekkili ile davalı arasında akdedilen ve konusu Sağlık Bakanlığı tarafından davalı şirkete verilen 08.02.2011 tarih ve … sayılı hastane kurulması için ön izinin devrine ilişkin olarak akdedilen İstanbul … Noterliği’nin 04.03.2015 tarih ve … sayılı Devir Sözleşmesi’nin halen ayakta olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davasına dayanak yaptığı İstanbul … Noterliği’nin 04.03.2015/… tarih ve yevmiye numaralı özel hastane ön izin devir sözleşmesi yapıldığı tarih olan 04.03.2015 itibariyle dayandığı mevzuat olan Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin 9. maddesi nedeniyle kesin hükümsüz bulunduğunu, tarafların gerçek iradeleri, gerek bahse konu devir sözleşmesi, gerekse akdedilen yek zamanlı diğer sözleşmeler dikkate alındığında TBK. 19. Madde çerçevesinde asla özel hastane ön izninin devri olmadığını, 06.01.2016 tarihli kira sözleşmesi ile davacı tüzel kişiliğe davalı müvekkilince kiralanan “… Cad., No: …” adresli hastane binası ile birlikte mevzuat engeli nedeniyle yapılabilmesi şartına bağlı olarak kiralanan ve kira süresi sonunda aynı kadro ve yatak sayısı ile ruhsatname olarak iadesi kararlaştırılan 08.12.2011/… tarih ve sayılı özel hastane ön izni için davacı tarafça davaya dayanak yapılan 04.03.2015/… tarih ve yev. numaralı devir sözleşmesindeki açık atıf gereği 27.07.2016 tarihinde müstakil bir sözleşme tanzim edilerek imzalandığı ve bununla her hâl ve kârda dava konusu edilen ön izin belgesinin süresinin sona ereceği 11.07.2018 tarihine kadar davacı “… AŞ.” tarafından behemehal aynı binada ruhsatnameye dönüştürülmesi; aksi takdirde bu ön iznin kaybına neden olunması durumunda bunun tüm hukuki sonuçlarından davacı “… AŞ.”nin sorumlu olacağının açıkça ve hiçbir tereddüte yer bırakmayacak şekilde kararlaştırıldığını, bu itibarla, davacı tarafın dava konusu ettiği 08.12.2011/… tarih ve sayılı özel hastane ön izin belgesinin kendilerine devredildiği ve tamamıyla kendilerinin tasarruf hakkına sahip bulunduğu yönündeki iddialarına itibar edilebilmesinin asla mümkün olmadığını, müvekkili tüzel kişiliğin davacı firmanın akde aykırı eylemleri nedeniyle 20.09.2017/2017-1 sayılı genel kurul kararı ile dava konusu ön iznin devrine ilişkin almış olduğu 10.02.2015/2015-2 sayılı kararını da iptal ettiğini ve bu husus yine sureti ekte sunulan … kayıt numaralı dilekçe ile Sağlık Bakanlığına bildirildiğini beyanla belirtilen sebepler tahtında, haksız ve yersiz ve de hukuki menfaat şartından yoksun, özellikle 28.09.2019/30902 tarih ve sayılı Resmi Gazete ile yapılan değişiklik sonrası dava konusu ön izinlerine bir kereye mahsus olmak üzere tanınan devir hakkını kullanmak maksadıyla gerçekleştirmiş oldukları müracaatlarını engellemek kastıyla tam bir kötü niyet tahtında ikame edilen ve Sağlık Bakanlığı’na ihbarı sağlanarak devir işlemlerinin engellenmesine alet edilen işbu davada ihbar kararı kaldırılarak davanın derhal ve behemehal reddine ve yargılama giderleri ile ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce yapılan tüm yargılamalar neticesinde, taraf iddia ve savunmaları, ve tüm dosya içeriğine göre; davalı şirketçe ruhsat işlemlerini tamamlamak üzere ihbar olunan Sağlık Bakanlığı’na yeni başvuru yapabileceği ve bu başvuru sonucunda sürecin idare nezdinde tamamlanabileceği sabit olup davacı tarafından dava konusu sözleşmenin halen ayakta ve hukuken geçerli olduğunun tespiti kararı almasına ihtiyaç bulunmadığından bu davayı açmakta da hukuki yararı bulunmadığı…” gerekçesiyle, davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı mevcut olmadığından usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraflar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere taraflarınca kiralayıp 11.07.2018 tarihine kadar özel hastane ruhsatnamesine çevirmek ve kira süresi sonunda da başlangıçta sağladığı haklar oranında (204 yataklı olarak) özel hastane ruhsatnamesi olarak tarafımıza iade etmek durumunda oldukları 08.12.2011/49275 tarih ve sayılı özel hastane ön izin belgesinin davacı tarafça iptaline neden olunduktan sonra taraflarınca Bursa 2. İdare Mahkemesi’nde ikame olunan davada ittihaz edilen 27.06.2019 tarih ve 2018/1152 E., 2019/739 K. numaralı karar doğrultusunda Sağlık Bakanlığı’nca işbu özel hastane ön izninin 11.07.2024 tarihine kadar müvekkilim davalı şirket adına uzatıldığı dikkate alındığında (Sağlık Bakanlığı’nın bu kararı cevap dilekçemizin 3 nolu ekinde yer almaktadır.) davacı tarafın işbu davasının ne denli haksız ve dayanaksız olduğu; her şeyden önce dava konusu ettikleri ön iznin kendilerine devredilmediği ve bilahare kararlaştırılacağı belirtilen şartlar doğrultusunda imzalanan 06.01.2016 ve 27.07.2016 tarihli ek sözleşmeler doğrultusunda bunun, hastane binasının kiralanmasına ilişkin sözleşmenin eki olduğu ve şartlı olarak kararlaştırılan bu kiralamanın şartlar davacı tarafça tahakkuk ettirilmediğinden taraflarına döndüğü sabit ve tartışmasız olduğunu, Bu itibarla, açıktan açığa dayanaksız ve suiniyetli davanın esastan reddi yerine menfaat şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş olması hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın esasına girilmemesi hatalı olup, verilen karar tarafların ihtilafı ve karardan elde edecekleri hukuki menfaatler gözetilmeden verildiğini, Mahkemenin, zaten devir sözleşmesinin geçersizliğini iddia eden ve davanın reddini talep eden davalının Sağlık Bakanlığı’na başvurma hakkı vardır demesinin müvekkilinin haklarını korumayan ve davanın amacı ile bağdaşmayan bir karar olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 01.10.2019 tarih, 2015/21-336E. ve 2019/987K. Sayılı ve 19.06.2015 tarih ve 2014/21-61E. 2015/1723K. Sayılı kararlarında ve bu karara dayanarak olan daire kararında da hukuki yarar olgusu üzerinde durulduğunu, bu karardan hareketle, davaya konu olaya bakıldığında da görüleceği üzere, müvekkilinin davaya konu ön izin devri sözleşmesi ile elde etmeyi amaçladığı menfaati, davalının Sağlık Bakanlığı nezdinde yaptığı işlemler, aldığı genel kurul kararları ve sair işlemler gözetildiğinde tehdit altında olduğunu, Davalının eylemleri nedeni ile müvekkilinin sözleşmeden beklediği menfaati sağlayamama tehditi ve tehlikesi altında olup buna engel olmak içinde, sözleşmenin geçerli olduğunun tespitini mahkemeden talep ettiğini, mahkemenin ise müvekkilinin karşı karşıya olduğu iş bu tehlikeyi gözardı ederek, hukuki yarar olmadığını, zira halihazırda kendi adına başvuru yaparak, tespit talebinde bulunmayı gerektirir tehdit ve tehlikeyi doğuran, Davalının Sağlık Bakanlığı’na başvuru hakkı olduğuna dair bir değerlendirme ile usulden red kararı verdiğini, bu nedenle verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin dava açmakta hukuki yararı bulunduğunu, davanın haklılığının da ortada olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı adına Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen 08.02.2011 tarih ve … sayılı yazı ile hastane açılmasına ilişkin ön izninin davacıya devrini öngören Devir Sözleşmesinin ayakta ve hukuken geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir. İlk derce mahkemesince hukuki yarar dava şartı yokluğundan talebin reddine karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;İlk derece mahkemesince davalı şirketçe ruhsat işlemlerini tamamlamak üzere ihbar olunan Sağlık Bakanlığına yeni başvuru yapabileceği ve bu başvuru sonucunda sürecin idare nezdinde tamamlanabileceği sabit olup davacı tarafından dava konusu sözleşmenin halen ayakta ve hukuken geçerli olduğunun tespiti kararı almasına ihtiyaç bulunmadığından bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle talebin usulden reddine karar verilmiştir. HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davası, bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi için açılan bir dava türüdür. Tespit davası eda davasının öncüsü durumunda olup aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, eda davası açılması mümkün olan hâllerde davacının tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması şarttır. Eldeki tespit davasında davacı Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen 08.02.2011 tarih ve … sayılı yazı ile hastane açılmasına ilişkin ön iznin davacıya devrini öngören Devir Sözleşmesinin ayakta ve hukuken geçerli olduğunun tespitini talep etmiş olup, davalı ile arasındaki sözleşmenin geçerli olduğunun ileride açılabilecek eda davalarında değerlendirilebileceği, davacının amacının değiştirilen yönetmelik hükmü uyarınca ruhsat işlemlerini tamamlamak için davalıya tanınan ek süre kapsamında taraflar arasında düzenlenen devir sözleşmesi kapsamında hastane açma ön izninden yararlanmak için gerekli mahkeme kararının temini olduğu, söz konusu sözleşme hükümlerinin geçerliliğinin ya da davalı yanca sözleşme edimlerinin yerine getirilmemesinin eda davası konusu olabileceğinden, tespit kararı ile eda davası sonucuna ulaşılamayacağı, bu nedenlerle davacının tespit davası açmakta bir hukuki yararı bulunmadığından talebin reddi kararı isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;Davalı vekilince mahkemece davanın esastan reddi gerekirken hukuki yarar yokluğundan usulden reddinin hatalı olduğu ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir.Hukuki yarar, dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için davanın her aşamasında mevcut olması gerekir. İlk derce mahkemesince, davacının işbu tespit davasını açmasında HMK’nın 106. maddesi uyarınca hukuki yararın olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Hukuki yararın HMK’nın 114/h. maddesi uyarınca dava şartı olduğu gözetildiğinde ve HMK’nın 137 ve 140.maddeleri uyarınca öncelikle dava şartlarının bulunup bulunmadığının usulen değerlendirilip karara bağlanması gerektiğinden, eldeki tespit davasının HMK’nın 114/h ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmayıp, davalı vekilinin aksi yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının hazineye gelir kaydına,3-Bakiye 120,60 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Bakiye 120,60 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına,6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.05.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.