Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1473 E. 2022/1123 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1473
KARAR NO: 2022/1123
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10.06.2022 TARİHLİ ARA KARAR
NUMARASI: 2022/370 Esas
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara karara karşı, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava … Anonim Şirketi’nin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde … sicil numarasıyla kayıtlı anonim şirket olduğunu, şirketin toplam sermayesi 20.000.000 TL olup bu tutar her biri 2.000 TL değerinde olan 10.000 adet hisseye ayrıldığını, davacı … dava dışı şirkette pay sahibi olup ortak sıfatını haiz olduğunu, … Anonim Şirketi hissedarlarından aynı zamanda müvekkilimizin babası …, 16 Temmuz 2020 tarihinde vefat etmiştir. Dava dışı … şirketinde yönetim kurulu üyesi olan …, … ve … müvekkilimizin öz kardeşleri olduğunu, öte yandan şirkette sadece ortak sıfatını haiz olan … ise müvekkilinin annesi olduğunu, (Ek-2: … T.C.K.N. …’a ait nüfus kayıt örneği ve veraset ilamı.) Müvekkili …’e gerek hisse devir sözleşmeleri ile devredilen paylar gerekse de Düzenleme Şeklinde Vasiyetname ile mütevaffa …’tan intikal eden paylar davalı yönetim kurulu üyeleri tarafından hukuka aykırı bir biçimde dava dışı …’in pay defterine geçirilmediğini, bu kapsamda Sayın Mahkemenize müvekkilimizin … A.Ş’ de %42 gibi en yüksek pay oranına sahip ortak olmasına rağmen davalı yönetim kurulu üyelerinin hukuka aykırılığı açıkça belli olan eylemleri dolayısıyla pay defteri kayıtlarına göre sadece 60 adet hissenin sahibi olarak gösterildiğini, davalı yönetim kurulu üyeleri … A.Ş’yi hukuka aykırı eylemleri ile sistematik ve muvazaalı bir şekilde zarara uğratmakta olduklarını, Davalılar … A.Ş’ nin hissedarı ve aynı zamanda yönetim kurulu üyeleri olduğunu, Davalılar bir yandan … A.Ş’nin ortağı ve yöneticileri iken diğer yandan da … A.Ş’ le aynı adreste faaliyet gösteren … Ltd. Şti.’nin (Bundan sonra kısaca … olarak anılacaktır) hissedarları ve temsile yetkili üyeleri olduğunu, davalı yönetim kurulu üyeleri özellikle hisse devri sözleşmesi ve vasiyetname ile müvekkilimize intikal eden payları öğrendikten sonra … A.Ş’nin malvarlığını sistematik bir şekilde boşaltmaya başladıklarını, yargılama boyunca şirketin yönetim ve temsil kayyımına devrine ve eğer bu mümkün değilse davalı yönetim kurulu üyelerinin temsil ve yönetim yetkisinin ihtiyaten kaldırılmasına, yargılama sonucunda haklı davamızın kabulüne, dava dışı … A.Ş’ de yönetim kurulu üyeleri olan davalıların dava dışı şirketi uğratmış oldukları zararlara karşılık, ileride yapılacak hesaplama sonucu artırılmak üzere şimdilik 750.000 TL’nin hukuka aykırı eylemlerin gerçekleştiği tarihten itibaren ticari işlerde uygulanan TCMB Kısa Vadeli Avans Faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte hesaplanarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile … A.Ş’ye ödenmesine, yargılama gideri ile ücret-i vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, cevap dilekçesinde özetle ; dava dilekçesinde 15.101.043,71 TL ve 2.605.089,91 TL’den bahsetmekte ise de 750.000 TL’lik HMK 107 uyarınca belirsiz alacak davası açtıklarını, davanın niteliği itibarı ile belirsiz alacak davası açılamayacağını, Nitekim dava dilekçelerinde rakam belirttiklerinden ve bu bedelin altında dava açtıklarından HMK 109 uyarınca kısmi dava açılması gerektiğini, Bu sebeple HMK 107 uyarınca bu dava açılamayacağından davanın usulden reddi gerektiğini, davacı taraf işbu davayı TTK m. 558’de düzenlenen hak düşümü süresinin geçmesinden sonra açtığını, Davacı taraf iddia ve talepleri ile müvekkillerin zarar, hukuka aykırılık, illiyet bağı ve kusur koşullarının oluştuğunu ispatlayamadığını, yeni delil sunmalarına ve davalarını genişletmelerine muvafakatları olmadığını, Davacı taraf 10/12/2018 tarihli hisse devri sözleşmesi ile … tarafından davalıya 1755 adet 3.510.000 TL bedelli; 04/01/2019 tarihli hisse devri sözleşmesinde ise … tarafından 2060 hisse 4.120.000 TL bedelli olarak devir olduğundan bahisle Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2021/212 esas ile dava açmış ise de 04.01.2019 tarihli … paylı … bedelli hisse devir sözleşmesini hiç sunamadığını, bu iki hisse devir sözleşmesi sahte olduğundan Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/196 esas sayılı dava açılmış olup dava halen derdest olduğunu, ayrıca CMK 158/2 uyarınca sahtecilik suçundan dolayı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/212 esas sayılı dosya kapsamında bu mahkemeye şikayette bulunulduğunu, davacı taraf … tarafından vasiyet düzenlendiğini bildirmiş ise de bu vasiyetin iptali için Büyükçekmece 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 2021/14 esas sayılı; vasiyetnamenin sahteliği için Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2021/320 esas sayılı davalar açılmış olup davalar halen derdest olduğunu, müteveffa … için atfedilen bu devir ve vasiyet tarihlerinde, 84 yaşında hem kan kanseri hem akciğer kanseri idi, hisse devri yapması veya vasiyet düzenlenmesi olağan hayat akışına aykırı olduğunu, …’ın imzaları da taklit edildiğini, …, vasiyetnamenin düzenlenmesinin üzerinden 4 ay geçtikten sonra vefat ettiğini belirterek davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı gözetilerek usulden reddini, davanın hak düşürücü sürenin geçmesi sebebiyle, davanın zamanaşımı geçmesi sebebiyle reddini, yönetim kayyumu atanması taleplerinin ihtiyati tedbir ve esas yönden reddini, davanın esastan reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince, ihtiyati tedbir talebinin değerlendirildiği 10.06.2022 tarihli ara kararıyla; “…Somut olayda, taraflr arasında hisse devrinden kaynaklı davanın görüldüğü Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/212 E. sayılı dosyasından verilen ara karar uyarınca … A.Ş.’ye ait taşınmazların, demirbaş listesinde bulunan makine ve teçhizatların satılması, ipotek verilmesi ve taşınmazların aynına ilişkin diğer tasarruf işlemlerinde bulunulması mahkemece atanan denetim kayyımının iznine tabi tutulduğu anlaşılmıştır. Karara göre yapılacak olan herhangi bir taşınmaz, makine, teçhizat devri veya sınırlı ayni hak tesisi işlemlerinde denetim kayyumundan izin alınması zorunludur. Açıklanan nedenlerle ve tüm yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, bu aşamada HMK ‘nun 389 maddesinde belirtilen mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali mevcut olduğu yaklaşık ispat kuralı ölçünde ispat edilemediği gibi, kayyım atanması talep edilen şirketin davada taraf olmadığı, kabule göre ise dava dışı şirketin organsız olmadığı, dava dışı şirkete yönetim ve temsil kayyımı atanması ve mevcut üyelerin yönetim kurulu üyelerinin temsil ve yönetim yetkisi kaldırılması yönündeki tedbir talebinin şartları oluşmaması nedeniyle…” davacı vekilinin dava dışı şirkete yönetim ve temsil kayyımı atanması ve mevcut üyelerin yönetim kurulu üyelerinin temsil ve yönetim yetkisi kaldırılması yönündeki tedbir talebinin şartları oluşmaması nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı yönetim kurulu üyelerinin … A.Ş.’yi hukuka aykırı eylemleri ile sistematik ve muvazaalı bir şekilde zarara uğrattıklarını, Davalıların eylemleri sonucu şirketin zarara uğratıldığı hususunun Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2021/212 E. Sayılı doesyasından alınan temsil kayyımı raporu ile sabit hale geldiğini, mahkeme aracılığıyla tesis ettirilen bağımsız Temsil Kayyımı raporundan açıkça görüleceği üzere; davalı şirket yönetim kurulu üyeleri, yönetimini elinde bulundurdukları … A.Ş’ den elde edilen kazançları yine ortak oldukları ve yönetimini de elinde tuttukları ancak müvekkilinin ortağı olmadığı … Şirketine aktarmak suretiyle örtülü kazanç aktarımı yaptığını, hal böyle olunca müvekkilinin ortağı olduğu … A.Ş nin doğrudan zarara uğratıldığının anlaşıldığını, bu suretle … A.Ş’yi doğrudan bu şirkette hisse sahibi olan müvekkilimizi ise dolaylı bir şekilde zarara uğradığını, Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davalı yönetim kurulu üyeleri özellikle hisse devri sözleşmesi ve vasiyetname ile müvekkilimize intikal eden payları öğrendikten sonra … A.Ş’nin malvarlığını sistematik bir şekilde boşaltmaya başladıkları hususu göz ardı edilerek tedbir talebimizin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup işbu kararın kaldırılması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 553. maddesi uyarınca, dava dışı Anonim şirket yöneticileri aleyhine açılmış bir sorumluluk davasıdır. Dava içinde, dava dışı şirkete yönetim ve temsil kayyımı atanması yönünde ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuştur. İlk derce mahkemesince talebin reddine dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar kapsamında, davalı yöneticilerin kendisinin de ortağı olduğu şirketi zarar uğrattıklarını ileri sürerek açtığı davada, ihtiyati tedbir yoluyla yargılama sürecinde dava dışı şirkete yönetim ve temsil kayyumu atanmasını istemiştir. Somut olayda, davalının yöneticisi olduğu şirketin gerektiği gibi yönetilemediği, davalı yöneticilerin şirketin içini boşalttıkları iddiasıyla, şirkete yönetim kayyımı atanması talep edilmiştir.Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hâkim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus davanın kabulü için geçerli olup, esas hüküm için tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil, yaklaşık ispatın yeterli olacağı HMK’nın 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifade ile ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın başarılması yeterlidir. Somut olayda davacı ortak tarafından ileri sürülen iddialar, dava ve istinaf dilekçesine karşı verilen savunma içerikleri, muhtelif mahkemelerde taraflar arasında görülmekte olan davalar gözönüne alındığında, şirkette hissedar olan davacı ile diğer davalı hissedarlar arasında uyuşmazlık çıktığı anlaşılmakla birlikte, şirketin içinin davalılarca boşaltılamaya çalışıldığı iddiası uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır. Bu şekilde yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığına ilişkin dosyanın mevcut durumu itibariyle yaklaşık ispatın gerçekleştiğinden söz edilemez. Ayrıca, bir tüzel kişiliğe kural olarak kayyım atanması, ancak kişiliğin organsız kalması halinde mümkündür. Eldeki davada, şirkette organ boşluğu bulunmadığı gibi davalı yöneticilerin şirketi kasıtlı ve kötü niyetli olarak kötü yönetip, dava dışı şirketi veya davacıyı zarara uğrattıkları yaklaşık olarak ispat edilmemiştir. Kaldı ki eldeki dava yöneticilerin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin olup, davanın konusu dikkate alındığında da ihtiyati tedbir isteminin reddi kararı isabetli görülmüştür.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve HMK 391/son maddeleri uyarınca karar kesindir.