Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1453 E. 2022/1505 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1453
KARAR NO: 2022/1505
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17.10.2018
NUMARASI: 2017/791 Esas – 2018/923 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; … A.Ş.’nin (… A.Ş) eski yönetim kurulu başkanı ve en büyük ortağı olan …’ın, G.Afrika’da bir sinek ısırığı ile sıtma hastalığına yakalanıp 12.05.2008 tarihinde ansızın vefat etmesinin ardından vekil eden …, çocukları ile birlikte mirasçılık yoluyla …’a %39.11 oranında hissedar olduklarını, olmuşlardır. Müteveffanın vefatından hemen önce yapılan ancak ödemesi vefatından sonraya kalan, 15.04.2008 tarihli Genel Kurul Toplantısı’nda alınan karara istinaden yapılan sermaye artışı ile çocukların öz amcası … ceza şikayetine (Bakırköy C.S. 2013/7858 Sor. No) konu olan ve nereden bulduğunu açıklayamadığı 12.142.895,80.-TL’yi 3 aylık bir süre içerisinde ödeyerek birden bire hissesini %33.51’den %51.63’e yükselttiğini ve şirketin yönetimini ele geçirdiğini, şirketin Yönetim Kurulu Başkanı (YKB) olduğunu, davalılardan …’ın, kendi şirketlerini kamuoyuna sanki …’ın iştiraki gibi sunarak kamuoyunu da yanıltmakta, devlet iştiraki olan ve aynı zamanda devlet kurumlarının da hissedar olduğu … A.Ş’nin itibarını, teknik bilgi birikimini, sermayesini, markalarını, müşteri portföyünü, her türlü teknik malzemesini ve makinalarını kullanarak haksız kazanç elde etmekte olduğunu, müvekkili …’ın …’ın ve …’ın vekilliğini yapmaya devam eden Av. …’nin suça konu eylemleri nedeniyle, haklarında ceza şikayetlerinde bulunduğunu, müvekkili …, 2009 ve 2016 yılları arasında yapılan olağan ve olağanüstü genel kurullara katılarak, TTK’da yer alan sınırlı sayıdaki hakkı kapsamında, Genel Kurulda onaya sunulan Finansal Tablolar ve Bilançoların oylanması, kârın dağıtılmayarak sermaye artışında kullanılması, yönetim kurulunun ibrası ve yönetim kurulu üyelerine, “kendi ile işlem yapma yasağı” ve “şirket ile rekabet etme yasağı”na ilişkin izinlerin verilmesine yönelik oylamalarda olumsuz oy kullanarak, usulüne uygun bir şekilde muhalefet şerhini toplantı tutanağına geçirdiğini ve her genel kurul için dava açtığını, davalılardan …, …, … ve …’ın, 27.07.2009 tarihli Genel Kurulda Alınan 10 No’lu, mülga Ticaret Kanunu m.334 uyarınca şirketle muamele yapma yasağı ve m.335 uyarınca, rekabet yasağına, oydan yoksun olmalarına rağmen oylamaya katılıp, Yönetim Kurulu üyelerine usul ve yasaya aykırı olarak söz konusu izinlerin verilmesi nedeniyle, …’nin uğramış oldukları zararları tazmin etmeleri gerektiğini, …’nin 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait genel kurul toplantılarında; vekil edenleri toplantıya usulüne uygun olarak davet edilmediğini, bilgi alma haklarına riayet edilmediğini, şirketin işleyişini, gerçek finansal tabloları, asıl geliri, gerçek kâr ve zararı gibi birçok konuda vekil edenlerin detaylı bilgi alması engellendiğini, bu nedenlerle anne … tarafından 13.12.2012 tarihinde Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2012/652 E. sayılı dosya ile kanuna ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olan genel kurul kararlarının iptali ve davalı şirkete özel denetçi atanması istemiyle dava açıldığını, mahkememize devredilerek 2014/410 esasını aldığını ve halen derdest olduğunu beyanla 27.07.2009 tarihli Genel Kurulda Alınan 10 No’lu kararın iptal edilmesi nedeniyle, Davalıların, …’ne verdikleri zararın tespitine, 05.09.2012 tarihinde yapılan Genel Kurul’da, vekil edenlerin muhalif kalıp, iptali için açtığı davanın sonucuna göre, iptal edilen kararlar ve Özel Denetçi tarafından tespit edilecek ihlallar neticesinde, davalıların …’ne veridkleri zararların tespitine, davalılardan …’in, esasen …’nin elde etmesi gereken kârı, … ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren şirketler kurması, onlarla işlemler yapması, kendi şirketlerini kamuoyuna sanki …’nin iştiraki gibi sunarak kamuoyunu da yanıltması, devlet iştiraki olan ve aynı zamanda devlet kurumlarının da hissedar olduğu …’nin itibarını, teknik bilgi birikimini, sermayesini, markalarını, müşteri portföyünü, her türlü teknik malzemesini ve makinalarını kullanarak elde ettiği haksız kazancın tespitine ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile, davalılardan rekabet yasağı, kendi işlem yasağı ve sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeleri nedeniyle, davalıların TTK’nın amir hükümleri ile … A.Ş. ye verdikleri şimdilik 10.000 TL zararın, müştereken ve müteselsilen alınarak … A.Ş.ye ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;müvekkilinin … A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, … A.Ş’nin müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduğundan itibaren çok başarılı ve karlı yönetildiğini, davacı …’ın eşinin ölümünden sonra, hak etmediği halde müvekkili ve babasından haksız bir takım taleplerde bulunduğunu, davacıların sorumluluk davası açma haklarının düştüğünü, davanın zamanaşımına uğradığını, Yönetim Kurulu üyelerinin TTK 396.maddesine aykırı davranması durumunda sorumluluk davasının ancak şirket tarafından açılabileceğini, ibra edilen yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açılamayacağını, … A.Ş’nin müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde hiçbir zararı söz konusu olmadığını,TTK 53.maddesinde kusur sorumluluğu düzenlendiğini, yönetim kurulu üyelerinin kusuru nedeniyle meydana gelmiş herhangi bir zararın söz konusu olmadığını, şirketin zarara uğratıldığı yönündeki iddialar konusunda ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, genel kurul tarafından TTK 395 ve 396.maddelerinde belirtilen izinlerinverilmesine dair alınan karar iptal edilinceye kadar geçerli olduğunu, müvekkilinin ve diğer yönetim kurulu üyelerinin TTK’nın 395 ve 396.maddelerine aykırı bir davranışlarının söz konusu olmadığını, şirketin tüm kayıtlarının mahkeme tarafından defalarca uzman bilirkişilere inceletildiğini ve tek bir usulsüz işlem ya da şirketin zararının tespit edilemediğini, şirketin herhangi bir zarara uğratılmamış olduğunun yeminli mali müşavir raporları ve bağımsız denetim raporları ile sabit olduğunu, müvekkili ile davacı … arasındaki şahsi husumetin ve müvekkili hakkındaki asılsız iftiraların dava konusu ile hiçbir ilgisinin olmadığını, davacının iş bu davada asıl niyetinin …ve Hazine Müsteşarlığı temsilcisini mahkeme huzuruna çıkararak bunları ve dolayısıyla da müvekkili korkutup yıldırmak ve bu şekilde haksız menfaat temin etmek olduğunu, dava dilekçesinin talep bölümünde yer verilen tespit taleplerinin huzurdaki davada ileri sürülemez olduğunu, dava dilekçesi HMK 119/1-e,f ve g bentlerine aykırı düzenlendiğini beyanla haksız ve yersiz davanın esasa girilmeden özellikle zamanaşımı ve hak düşürücü süre ve husumet yönünden esasa girilmesi halinde haksız ve yersiz davanın esastan tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların sorumluluk davası açma haklarının düştüğünü, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin … A.Ş’de tüzel kişi yönetim kurulu üyesi olmadığından davanın husumetten reddi gerektiğini, …nin … Borsasının elinde bulunan payları 6362 Sayılı kanun uyarınca …’nin tüzel kişiliğinin sora ermesi ile …’a itikal ettiğini, dava dilekçesinde müvekkilinin hangi kusurlu eylemleri ile zarara sebebiyet verdiğinin ortaya konulmadığını ve bunları ispatlayıcı deliller sunulmadığını, müvekkilinin herhangi bir kusurlu eyleminden bahsedilmediğini, müvekkilinin TTK 395 ve 396 ıncı maddeleri doğrultusunda … A.Ş genel kurullarında verilen izinler sonucu … Anonim Şirketi’ni zararlandırıcı herhangi bir faaliyette bulunmadığını, hiç kimse kontrolü dışında kalan kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamayacağını, kabul anlamına gelmemek koşuluyla yönetim kurulunun eylemleri ile …’ın zarara uğradığını ve müvekkilinin müteselsilen sorumlu olduğuna karar verilmesi durumunda kusurun ağırlığına ve diğer indirim olgularına göre TTK m.557 uyarınca farklılaştırılmış teselsül uygulanması gerektiğini beyanla davanın öncelikle hak düşürücü süre içinde açılmamış olması nedeniyle reddine, hak düşürücü süre bulunmadığı kanaatine varılması halinde ise davanın zamanaşımından reddine, husumet itirazının kabulüne, herhangi bir kusurlu eylemi ile …’ın zararına sebebiyet vermemiş olan ve davacı taraflarca da …ı herhangi bir zarara uğrattığı iddia ve ipsat edilmemiş olan …nin sorumluluğu bulunmadığından davanın esastan reddine ve kabul anlamına gelmemek koşuluyla müvekkilinin müteselsil sorumluluğuna hükmedilmesi halinde TTK m. 557/1 uyarınca şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde zarardan sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde yer verilen iddia ve taleplerin ne olduğunun tam anlaşılamadığını, davacılar tarafından şirketi zarara uğrattıkları iddia edildiği halde şirketin ne tür zararlara uğratıldığı hakkında somut bir bilgi olmadığını, davanın süresinde açılmadığını, yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına aykırı davanması durumunda hissedarların dava açma haklarının bulunmadığını, şirket genel kurul tarafından ibra edilmiş olduklarından haklarında sorumluluk davası açılmasına yasal imkan olmadığını, … A.Ş’nin işletme konusuna gören ticari iş türünden bir işlemi kendi adlarına ya da başkası hesabına yapmalarının söz konusu olmadığını ve aynı tür ticari işlerle uğraşan herhangi bir şirkette sorumluluğu sınırsız ortakda olmadıklarını, … A.Ş ile kendilerinin ya da başkası adına herhangi bir iş ya da işlem yapmadıklarından şirketle işlem yapma yasağına aykırı herhangi bir davranışlarının da söz konusu olmadığını, yönetim kurulu üyesi oldukları dönemde şirketin ticari zarar dahil hiçbir zararları olmadıklarını, davacıların şirketin zarara uğratıldığı iddilarını yazılı kanıtlar ile ispat etmek zorunda olduğunu, şirket genel kurulunun TTK 395 ve 396.maddelerinde yazılı izinlerin verilmesine dair kararı mahkeme tarafından iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın sonuçlarını doğurduğunu, davacılar tarafından şirkete karşı açılan pek çok davanın bulunduğunu ve bu davaların hiçbirisinde şirketin en ufak bir zarara uğratıldığına karar verilmediğini, davacının afaki iddialarının tamanının şirket yönetim kurulu başkanı ile aralarındaki şahsi husumete dayandırmakta olduğunu beyanla haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin tarafına tebliğ edilmediğini haricen bilgisinin olduğunu, …’nin kuruluşundan 2012 yılı Haziran ayına kadar yönetim kurulu üyeliği yaptığını, …’ın vefatından sonra yönetim kurulu toplantılarına genellikle çağrılmaması ve toplantılardan haberinin olmaması nedeniyle 2012 yılı Hazıran ayında yönetim kurluu üyeliğinden istifa ettiğini, yönetim kurulu üyelerinin rekabet etmeme yasağına ve kendi ile işlem yapmamasına dair tek bir işlem ya da eyleminin olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davalıların yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde, yönetim kurulu üyelerinin genel kurullarda alınan kararların usul ve yasaya aykırı olduğu iddiası ile dolaylı ve doğrudan eylem ve davranışları ile … A.Ş’nin zarara uğratılması sebebiyle tazminat talebine ilişkindir. İşbu dava, yönetici hakkındaki sorumluluk davası niteliğindedir. Davalı, davacı şirkette 2007 yılından 2011 yılına kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Dava konusu edilen eylem ve işlemler anılan yıllara ilişkindir. Söz konusu işlemlerin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı TTK’nın 341. maddesi uyarınca şirket yönetim kurulu üyesi hakkında böyle bir davanın açılabilmesi için genel kurulda dava açılması yönünde karar alınması gerekmektedir. Ancak, bu husus sonradan da tamamlanması mümkün usulü bir eksiklik niteliğinde bulunup hemen davanın reddini gerektiren bir durum değildir. Öte yandan, dava tarihi 04/09/2017 tarihi olup 6103 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca somut olaya uygulanması mümkün 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK’nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nın 408/1 ve 479/3-a maddelerindeki düzenleme karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 17/12/2015 tarih, 2015/560 Esas, 2015/13614 karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Mahkememizin 04/07/2018 tarihli celsesinde davacı tarafa genel kurulda alınmış kararı ibraz etmek üzere bir sonraki celseye kadar kesin süre verilmiş, davacı tarafça kesin süre içerisinde genel kurul kararı ibraz edilmediği…” gerekçesiyle, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalılardan …’a karşı yöneltilen davaya konu sorumluluk davasının, 6102 sayılı TTK kapsamında olup, genel kuruldan izin almaya gerek bulunmadığını, mahkemenin değerlendirmesinin hatalı olduğunu, her ne kadar dava dilekçesinde, önceki yıllara ait genel kurullardan bahsedilmiş ise de dava dilekçesinin 3 ve 4 nolu taleplerinde görüldüğü üzere, dava dilekçesinin 1 nolu talebi 2009 yılına ait genel kurul kararına ilişkin olup, eski TTK’ kapsamında değerlendirilmesi mümkün ise de özellikle ayrı bir madde ile davalılardan …’a yönetilen hususların, genel kurullardan bağımsız olup, dava açıldığı dönemde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK kapsamında olduğunda şüphe bulunmadığını, zira davalı …’ın, dava tarihine kadar olan dönemde yıllardır yönetim kurulu başkanı olduğunu, ekte sunulan 20.04.20217 tarihli (Dava tarihi ise 04.09.2017) Ticaret Sicil Gazetesi ile davalı …’ın yönetim kurulu başkanı olduğunun tartışmasız olduğunu, mahkeme gerekçesinde yer alan “Davalı Davacı şirkette 2007 yılından 2011 yılına kadar yönetim kurulu üyeliği yapmıştır” şeklindeki ifadenin hangi davalı için yazıldığı belli olmadığını, mahkemenin her yönüyle eksik inceleme ile hüküm kurduğunu, İş bu halde, davalılardan …’a karşı yönetilen davaya konu uyuşmazlık yönünden, eski kanuna göre genel kuruldan izin alınmasına yönelik bir şart söz konusu olmadığını, talep ve kanunun açık olduğunu, kararın hatalı olduğunu, Mahkemenin her bir talebi ayrı ayrı değerlendirmek yerine, hepsini birlikte yorumlamış ve hatalı karar verdiğini, iş bu halde, dava şartı yokluğundan verilen karar açıkça hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının ortağı olduğu şirketin yöneticilerinin dolaylı ve doğrudan eylemleri ile rekabet yasağına aykırı davranışları nedeniyle şirketin zarara uğratıldığından bahisle şirket yöneticisine karşı açılan tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın, aktif dava ehliyeti bulunmadığından usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, eldeki davada iptal edilen genel kurul kararları uyarınca davalıların dava dışı şirkete verdikleri zararın tespitini, davalılardan …’ın rekabet etmeme ve sadakat yükümlülüğüne aykırı işlemleri nedeniyle şirket aleyhine elde ettiği kazançların tespitini, davalıların rekabet ve sadakat yükümlülüğüne aykırı eylemleri nedeniyle şirkete verdikleri zararın tahsili ile şirkete verilmesini talep etmiştir. Buna göre dava, ileri sürülen iddia ve vakıalar kapsamında, şirket yöneticisi aleyhine 6762 sy. TTK’nın 309 ve 6102 sy. TTK’nın 553 vd. maddeleri uyarınca ve özellikle 555.maddesi uyarınca şirket ortağı tarafından açılmış bir sorumluluk davasıdır. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davası, doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yöneticinin ortaklığın mal varlığının azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Yani davacı tarafın ortağı olduğu davalı şirketin kötü yönetilmesi nedeniyle davalı şirketin zarara uğratılması nedenine dayalı tazminat davasında, şirket yöneticisinin eylemleri nedeniyle uğranılan zarar, şirket açısından doğrudan, davacı ortak açısından ise dolaylı zarar olup, dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 555. (6762 sayılı TTK’nm 309.) maddesi hükmü gereğince hükmedilecek tazminatın şirkete verilmesinin talep edilmesi gerekmektedir. Davacı ortağın doğrudan bir zararı varsa bu zararın ortağa ödenmesi istenebilir. Davacı da eldeki davada zararın dava dışı şirkete verilmesini talep etmiş olup, dolaylı zarar yönünden talepte bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi; Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlıdır. Ancak, şirket ortaklarının da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortaklar tarafından yönetici aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için genel kuruldan karar alınmasına gerek yoktur. Bu nedenle ilk derece mahkemesince alınmış gelen kurul kararı bulunmadığı ve davacılara tanınan sürede sunulmadığı gerekçesiyle, dava şartlarında yanılgıya düşerek verilen karar isabetsiz olmuştur. İlk derce mahkemesinin bu yönde emsal aldığı yargıtay kararında davacı şirket olup, şirket ortağının açtığı dava söz konusu değildir. İlk derece mahkemesince dava şartının yanlış yorumlanarak dava şartlarına aykırı karar verdiği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10.11.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.