Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1391
KARAR NO: 2022/1110
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/413 E
TARİHİ: 12/05/2022 TARİHLİ ARA KARAR
TALEP KONUSU: Şirket ortaklığından çıkma- ihtiyati tedbir. Taraflar arasındaki limited şirketi ortaklığından çıkmaya dair derdest dava dosyasında davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 22.01.2021 tarihinde … ile birlikte davalı şirketi kurduğunu ve ticari faaliyete başladığını, şirketin kuruluşundan itibaren müvekkilinin üzerine düşen tüm edimlerini yerine getirdiğini, davalı şirketin diğer ortağının tutum ve davranışlarının müvekkili bakımından ortaklığın devamını olanaksız hale getirdiğini, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin medical giyim üzerine faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, diğer şirket ortağının üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, davalı şirketin diğer ortağının müvekkilinin haberi olmaksızın şirkete ait üç adet makineyi sattığını, elde ettiği parayı şirket hesabına yatırmadığı gibi müvekkiline dahi haber vermediğini, diğer ortak hakkında güveni kötüye kullanma suçunun işlendiğine dair suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı şirkete ait banka hesaplarının incelenmesi halinde dava dışı şirket ortağının kendi şahsi çıkarları için harcamalar yaptığının fark edileceğini, 20.01.2022 tarihinde davalı şirkete sipariş edilen imalatı ve üretimi tamamlanmış faturası gönderilmiş olmasına rağmen teslim edilmeyen ürünlerin bedelinin ödenmesi için ihtarname tebliğ edildiğini, müvekkilinin bu hususlardan hiçbir bilgisinin olmadığını, bu ihtarname ile müvekkilinin ortağı olduğu şirketin diğer ortak tarafından müvekkilinden habersizce borçlandırılmış olduğunun anlaşıldığını, müvekkili ile davalı şirketin diğer ortağının hem kişisel ilişkilerinde hem de ortaklık ilişkilerinde güven ilişkisinin temelinden sarsıldığını, ortaklığı sürdürmesinin müvekkili yönünden çekilmez bir hal aldığını, müvekkilinin Mısır uyruklu bir Türk vatandaşı olduğunu, davalı şirketin diğer ortağının ise Mısır Arap Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu, ticari ilişkilerinin daha önceden başladığını, Mısırda da bir başka şirket kurduklarını, o şirketle ilgili olarak da Mısır Arap Cumhuriyet’inde sermaye arttırım sözleşmesinin feshinden doğan tazminat talepli davanın açıldığını, tüm bu uyuşmazlıklar ve anlaşmazlıkların müvekkili yönünden ortaklığın çekilmez haline geldiğini göstermekte olduğunu, emsal Yargıtay kararları incelendiğinde ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıkların şirketten çıkmak için haklı sebep olarak kabul edildiğini, davalı şirketin diğer ortağının müvekkilinin haberi olmaksızın sürekli olarak davalı şirketi kendi yararına borçlandırması nedeniyle dava süresince müvekkilinin ortaklıktan doğan ve/veya doğabilecek borçlarının tümünün dondurulmasına dair tedbir talep ettiklerini ve müvekkilinin davalı şirketten haklı sebeple çıkmasına ayrıca şimdilik ayrılma akçesi olarak 1.000,00 TL’nin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 12.05.2022 tarihli ara kararında; “…TTK’nın 638/2. maddesi, ‘Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.’ hükmünü haizdir. Ancak hangi tedbirlere başvuralacağı özel olarak belirlenmediğinden, bu özel tedbir hükmünün, HMK’nın 389. vd. maddeleriyle birlikte uygulanması gerekir. HMK’nın 389. maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. Aynı Kanun’un 390/3 maddesi,’Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır’ düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenlemelere göre, tedbir talep eden, öncelikle davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. Davacının talebi incelenmekle; davacının çıkma istemine dayanak olarak gösterdiği nedenlere göre, talep tarihi itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller dikkate alındığında, davacıların iddiasının haklılığı yönünden HMK’nın 390/3. maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediği, tedbir kararı verilmemesi halinde davacıların zararının doğacağına dair emare ve delilinde bulunmadığı gözetildiğinde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/21-1791 Esas, 2013/1676 Karar sayılı kararında ihtiyati haciz ve tedbir kararlarının gerekçelendirilmesi hususunun açıklandığını, anılan karar gereğince öncelikle usul yönünden kararın hukuka aykırı olması nedeniyle kaldırılması gerektiğini, davalı şirketin diğer ortağı tarafından haksız yere borçlandırılması ve bu borçlandırmadan dolayı müvekkilinin haksız ve hukuka aykırı borçlarla karşı karşıya kalmasının söz konusu olduğunu, bu hususun sunulan delillerle de ortaya konulduğunu, şirket ortağının müvekkilinden habersiz üç adet makineyi sattığını, ayrıca banka hesapları incelendiğinde birçok kart harcamalarına rastlanıldığını, dava dilekçesi ekinde açıkça sunulduğunu, ihtarname örneğinin dosyaya ibraz edildiğini, taraflarınca sunulan delillerin yaklaşık ispat ölçüsüne denk geldiğini iddia ederek, tedbir talebinin reddine dair ara kararın kaldırılmasını ve dava süresince müvekkilinin ortaklıktan doğan ve/veya doğabilecek borçlarının tümünün tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, limited şirket ortağının haklı sebeple şirket ortaklığından çıkma talebi ve yargılama süresi içerisinde ortaklıktan doğan veya doğabilecek borçların tedbiren durdurulması istemine ilişkindir. Yukarıda belirtildiği üzere ilk derece mahkemesince davacı vekili ihtiyati tedbir talebi reddedilmiştir. İhtiyati tedbir talep eden, HMK’nın 391/3. fıkrası gereğince istinaf kanun yoluna başvurmuştur .İstinaf talebine konu ihtiyati tedbir talebinin red kararı HMK’nın 341. madde kapsamında istinaf yoluna başvurulabilen kararlardan olması nedeniyle talebin incelenmesi gerekmiştir. Dosya kapsamından, davalı şirketin 22.01.2021 tarihinde ticaret siciline tescil edildiği, şirket ortaklarının davacı ve dava dışı … olduğu, şirketi temsile her iki ortağında münferiden yetkili bulundukları, dava dışı … A.Ş. vekili tarafından davalı şirkete 19.01.2022 tarihli ihtarname düzenlendiği, söz konusu ihtarnamede sipariş edilen ve gönderildiği bildirilen ancak teslim alınmayan ürünlerin bedelinin ödenmesinin talep edildiği, ihtarname örneğinin muhataba tebliğine dair herhangi bir tevdi parçasının dosya içerisinde olmadığı, diğer taraftan davacı dilekçesine ekli davalı şirkete ait banka hesap ekstrelerinin dosya içerisine ibraz edilmiş olduğu anlaşılmıştır. TTK’nın 638.maddesende, “1) Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir. (2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Yasa’nın ikinci fıkrası yeni bir hükümdür. Çıkma davası açmış bir kişinin yargılama süresince ortaklık haklarını kullanması ve borçlarını yerine getirmekle yükümlü olması konumuna uygun düşmez. Ancak yasal düzenlemede hangi durumlarda tedbir verilebileceğine dair herhangi bir ayrıntıya yer verilmemiştir. Şu halde, HMK’nın 389 ve devam maddelerinde yer verilen ihtiyati tedbire ilişkin geçici hukuki korumanın değerlendirilmesi isabetli olacaktır. İhtiyati tedbir , 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısmında , “ Geçici Hukuki Korumalar” üst başlığı altında , 389 vd maddelerde düzenlenmiştir .HMK’nın 389. maddede “ İhtiyati tedbirin şartları “ “(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde , uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir .(2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır .” Şeklinde açıklanmıştır .390. madde başlığı “İhtiyati tedbir talebi “ olup “3”. fıkrada “ Tedbir talep eden taraf , dilekçesinde dayandığı İhtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır “ ifadelerine yer verilmiştir.Fıkrada ifade edilen tam ispat değil yaklaşık ispattır .Mahkemenin , ihtiyati tedbir isteyenin hakkının mevcut olduğuna kanaat getirmesi ( onu kuvvetle muhtemel görmesi ) yeterlidir. Somut davada, dava dilekçesine ekli yukarıda belirtilen delillerin ve özellikle davalı şirkete ait ticaret sicil bilgilerinin değerlendirildiğinde ve özellikle her iki ortağın şirketi münferiden temsil yetkisinin mevcudiyeti de göz önünde bulundurulduğunda, iddianın yaklaşık olarak ispatı için kabulü mümkün görülmemektedir. Mevcut deliller göz önünde bulundurulduğunda, tedbire karar verilmediği taktirde HMK’nın 389. maddede belirtilen şekilde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da imkansız hale gelebileceği veya gecikme nedeniyle ciddi zarar doğurabileceği yönünde kanaat oluşmamıştır. Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 390/3.maddesi gereğince talep edenin iddiasını yaklaşık olarak ispat edemediği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmediğinden, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin ara karara yönelik istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3 maddeleri uyarınca karar kesindir.