Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1387 E. 2022/1108 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1387
KARAR NO: 2022/1117
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/545 D.İş- 2022/586 K.
TARİHİ: 18/05/2022 tarihli ek karar.
TALEP: İhtiyati Haciz
Taraflar arasındaki ihtiyati hacze dair değişik iş dosyasında ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz talebinin kabulü ve ihtiyati hacze yapılan itirazının kabulü ile ihtiyati haczin kaldırılmasına dair verilen karara karşı, ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden vekili 06.04.2022 tarihli talep dilekçesinde özetle; Müvekkili banka tarafından karşı taraf … A.Ş, …, … ve …’in müteselsil kefaleti ile …A.Ş lehine genel kredi sözleşmelerine istinaden kredi tahsis edilerek kullandırıldığını, borcun ödenmesi için Gaziantep …Noterliğinin 19.01.2022 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiğini, bütün borçlulara ihtarnamenin tebliğ edildiğini ve ihtarname tarihi itibariyle 1.742.530,82 USD talep edildiğini, gönderilen ihtara rağmen borçlular tarafından banka alacağının ödenmediğini, müvekkili banka alacağının teminatlı olmadığını, borçluların mal kaçırmalarının kuvvetle muhtemel olduğunu iddia ederek, İİK 257 ve devamı maddeleri gereğince borçlular hakkında 1.742.530,82 USD alacak için borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 09.02.2022 tarihli kararında; “…Dilekçe ve mübrez vesikalar incelenip gereği düşünüldü.Yukarıda hüviyeti yazılı alacaklının borçlulardan alacağı olan 25.692.048,66 -TL’nin alınmasının temini bakımından vaki isteği İcra İflas Kanununun 257. Maddesinin 1.fıkrasına uygun bulunmuş, alacak rehinle temin edilmemiş ve diğer taraflarla üçüncü şahısların muhtemel zarar ve ziyanlarına karşı kafi teminat (%15) mukabilinde adı geçen borçlular: 1-… 2- … 3- … 4- … ANONİM ŞİRKETİ 5- … ANONİM ŞİRKETİ Yukarıda gösterilen borçluların malları ile alacaklarının; İcra ve İflas Kanununda muayyen tahditler dairesinde, ihtiyaten haczine,” karar vermiştir. Bu karara karşı, aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen borçlulardan … A.Ş., …, …, … vekili tarafından, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir. Aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen vekili, itiraz dilekçesinde özetle; Müvekkili … A:.Ş. ile … Bankası A.Ş. Gaziantep ticari şubesi arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, kredi sözleşmesine istinaden müvekkilinin davalı bankaya borçlandığını, 12.04.2019 tarihi itibarı ile müvekkilinin davalı bankaya olan borcunun banka tarafından 14.237.730,70 TL, 1.599.367,45 USD ve 195.640,82 Euro olarak hesap edildiğini ve tarafların 12.04.2019 tarihinde karşılıklı mutabakat ile borç tasfiye sözleşmesine akdederek borcu yapılandırdıklarını, sözleşmenin 3.maddesinde borcun nasıl ödeneceğinin taraflarca açıkça kararlaştırıldığını, buna göre borcun 14.237.730,70 TL’lik kısmının müvekkile ait beş parselde kayıtlı fabrika binasının alacaklı bankaya aynı sözleşmenin 5.maddesinde düzenlendiği üzere vefa hakkı kullanılmak üzere devrerildiğinini ve bu kısım için borcun kapatıldığını, daha sonra davalı bankaya 14.10.2021 tarihli ihtarname çekilerek vefa hakkının kullanılacağı, vefa hakkının kullanımı için ödenmesi gereken borç tutarının bildirilmesinin talep edildiğinin borç tutarının 21.017.808,13 TL olduğunun müvekkiline bildirildiğini, bu tutarın tamamının defaten 01.11.2021 tarihli banka dekontu ile alacaklı bankaya ödendiğini, böylece borcun bu kısmının aynı zamanda vefa hakkı ödemesi olarak tamamen kapatıldığını, borcun 1.599.367,45 USD’lik kısmının ise borç tasfiye sözleşmesinin III/2. Maddesine göre 31.10.2021 tarihine kadar aynı şekilde borcun 195.640,882 Euro’luk kısmına ilişkin olarak da borç tasfiye sözleşmesinin III/3 no’lu bendinde borcun 31.10.2021 tarihine kadar ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalı banka tarafından borçluya yeni bir hak tanınarak şayet borçlunun 195.640,82 Euro’ya mahsuben alacaklı bankaya 30.09.2019 tarihine kadar 1.200.000 TL ödeme yapması halinde aynı sözleşmenin 2 ve 3 no’lu maddeleri kapsamında 31.10.2021 tarihine kadar otuz ay vadeli olarak yapılandırılan kredilerin 12 ay daha öteleyecek ve 31.10.2022 tarihine kadar uzatılacak şeklinde uzlaşıldığını beyan ve taahhüt kapsamında müvekkili şirketin 27.09.2018 tarihinde 1.200.000.000 TL tutarını bankaya ödediğini, bankanın muaccel borcu olmadığı yönünde yazı verdiğini, 07.08.2020 tarihinde yeniden yazıyla bu durumun bildirildiğini, tasfiye sözleşmesinin 5.maddesinde kararlaştırılan 21.017.808,13 TL ödemenin tamamının defaten 01.11.2021tarihinde yaptığından vefa hakkını kullandığını, alacaklı bankanın borç tasfiye sözleşmesinin 3. 4. Maddesine aykırı olarak 19.01.2022 tarihli ihtarname keşide ederek hesabı kat ettiğini ve 1.742.530,82 USD tutarın yirmi dört saat içerisinde ödenmesinin talep edildiğini, ihtarnameye 26.01.2022 tarihli ihtarname ile itiraz edildiğini, buna rağmen bankanın ihtiyati haciz kararı alarak müvekkili şirketi çok ağır bir durum altına soktuğunu, haksız ve kötü niyetli olduğunu, taraflar arasında borç tasfiye sözleşmesi hiç yokmuş gibi muaccel olmuş bir alacağı talep etmenin ve borç tasfiye sözleşmesini gizleyerek sadece genel kredi sözleşmesini mahkemeye sunup ihtiyati haciz talep etmenin kötü niyetli olduğunu, borç tasfiye sözleşmesinin aslında TBK’nın 133.maddesinde düzenlenen borcun yenilenmesi sözleşmesinin tipik örneği olduğunu, takip tarihi itibariyle muaccel borç bulunmadığını, İİK 257.maddesinde vadesi gelmiş para borcu alacaklısının ihtiyati haciz talep edebileceğini belirterek, ihtiyati haciz kararına itirazlarının kabulüne ve ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İhtiyati hacze itirazın; her iki tarafın hazır olduğu 18.05.2022 tarihli duruşmada değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 18.05.2022 tarihli ek kararla; “…İncelenen Gaziantep …Noterliği 29.12.2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi kapsamından; kredi lehdarı şirketin; daha önce 21.017.808,13-TL vefa hakkı bedelinin yatırıldığı ve vefa hakkının kullanıldığını, taşınmazın üzerindeki fabrika ile irlikte kendilerine devredilmesine hazır olduklarını bildirdiği, ayrıca taşınmaz üzerinde bulunan fabrikada meydana gelen kaza nedeniyle, banka talebi doğrultusunda … Bankası tarafından yaptırılan 08/02/2019 tarih ekspertiz raporuna belirlenen 2.150.000,00-USD hasar bedelinin, kredi lehdarı şirketin bankaya olan ve henüz vadesi dolmamış kredi borçlarından mahsubunun talep edildiği anlaşılmıştır. Anılan ihtarnamede kredi lehdarı şirketin vadesi gelmemiş kredi borçlarını ödemeyeceğini beyan etmediği, haklı olup olmadığı yargılama konusu yapılabilecek bir mahsup talebini ileri sürdüğü görülmektedir. Şu halde bu ihtarın borç tasfiye sözleşmesi kapsamında yapılandırılan ve henüz vadesi gelmemiş borçların ödenmeyeceğinin (borcun ifa edilmeyeceğinin), böylece borç tasfiye sözleşmesine uyulmayacağının açıkça bildirilmesi sayılıp sayılmayacağı, hesabın bu sebeple kat edilmesinin haklı olup olmadığı, yapılandırılan ve vadesi henüz gelmemiş kredi borçlarının muaccel olup olmadığı hususları ancak esas yapılacak yargılama ile tespit edilebileceğinden, müeccel alacağın muaccel hale geldiğinin yaklaşık düzeyde ispat olunamadığı mahkememizce kabul olunmuştur. Alacağın muaccel olup olmadığı, ihtiyati haciz sebebine yapılan itiraz niteliğindedir ve İİK’nun 265 maddesi kapsamında kalmaktadır. İİK’un 257/1 fıkrası uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesinin ön koşulu muaccel ve rehinle temin edilmemiş alacağın yaklaşık düzeyde ispatı olduğundan, mahkememizce de alacağın muaccel olduğunu yaklaşık düzeyde ispat edilemediği kabul olunduğundan, kredi lehdarı şirket kefillerden oluşan borçluların itirazları yerinde görülmüştür. İhtiyati haciz talebine konu edilen alacağın müeccel kabul edilmesi nedeniyle İİK’nun 257/2 fıkrası koşullarının oluşup oluşmadığı da değerlendirilmek gerekmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere müeccel alacaklar yönünden ihtiyati haciz koşulları İİk’nun 257/2 fıkrasında sayılmıştır. İİK’nun 257/2 fıkrasının 1 ve 2 nolu bentlerinde sayılan sebepler sınırlı sayıda olup, müeccel alacaklar için başka herhangi bir sebebe dayalı ihtiyati haciz kararı verilemez(Bkz. Kuru/BAKİ, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, ikinci bası, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 1039).Somut olayda müeccel alacak için aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlu şirketin ve kefillerin muayyen bir yerleşim yerleri olduğu açıktır. Şu halde ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için dosya kapsamında; borçluların taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendilerinin kaçmağa hazırlandıklarını yahut kaçtıklarını ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunduklarını yaklaşık düzeyde ispat eder delil bulunması zorunludur. Dosyada bu yönde yaklaşık ispata yarar delil yoktur. Bu tespitler karşısında ihtiyati haciz talebi yönünden İİK’nun 257/2 fıkrası koşullarının da oluşmadığı anlaşılmış ve borçlularca ileri sürülen itiraz bu sebeple de yerinde görülmüştür. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ihtiyati hacze itiraz eden borçluların itirazlarının kabulü ile; mahkememizin 2022/545 D.İş esas 2022/586 D.İş karar sayılı 13/04/2022 tarihli ihtiyati haciz kararının borçlular …, …, …, … Anonim Şirketi yönünden kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle, ihtiyati hacze itiraz eden borçluların itirazlarının kabulü ile mahkemenin 2022/545 D.İş esas 2022/586 D.İş karar sayılı 13/04/2022 tarihli ihtiyati haciz kararının borçlular …, …, …, … Anonim Şirketi yönünden kaldırılmasına, karar verilmiştir. 18.05.2022 tarihli ek karara karşı, ihtiyati haciz talep eden vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati haciz talep eden vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarla, İhtiyati haciz talebi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında fiilen haciz uygulandığını, borçluların ihtiyati hacze itiraz ettiklerini, mahkemenin haciz kararının kaldırılmasına hükmettiğini, borçluların borç tasfiye sözleşmesine uymayacaklarını açıkça ikrar ettiklerini, ihtarname ile müvekkili bankaya bildirdiklerini, bankanın kredi hesaplarını kapatarak borçların ödenmesini ihtar ettiğini, borcun muaccel olduğunu, mahkemenin vadesi gelmeyen borçların ödenmeyeceğinin ikrarının borcun ödenmeyeceği anlamına gelmeyeceğine ilişkin tespitine katılmanın mümkün olmadığını, borçlu şirketin müvekkili bankaya Gaziantep …Noterliğinin 29.12.2021 tarihli ihtarnamesini gönderdiğini, ihtarnamenin 6/b maddesi gereğince 12.04.2019 tarihli borç tasfiye sözleşmesine uymayacağını açıkça ikrar ve ihtar ettiğini, borçluların borcu ödemeyeceklerine ilişkin ihtarına istinaden banka tarafından 19.01.2022 tarihli ihtarname ile 1.742.530.82 USD’nin aynı döviz cinsinden nakden ödenmesi ve 5941 sayılı kanun gereği 72.090,00 nakden TL’nin depo edilmesinin ihtar edildiğini, mahkemenin müeccel alacağı muaccel hale geldiğinin yaklaşık düzeyde ispat olunamadığına ilişkin tespit ve kararın hukuka kanuna ve olaya uygun olmadığını iddia ederek, borçluların ihtiyati hacze itirazlarına dair verilen ek kararın kaldırılmasını ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda ihtiyati haciz kararı verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 257 vd. maddeleri uyarınca, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak nedeniyle ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiş; bir kısım borçluların vekilleri aracılığıyla yapmış oldukları itirazlarının kabulüne dair değişik iş kararına karşı, ihtiyati haciz talep eden alacaklı banka vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, borçlulardan … A.Ş.’nin müşteri, borçlu gerçek kişilerin ve ihtiyati haciz kararına itiraz etmeyen şirketin müteselsil kefil olduğu, 05.09.2018 tarihli genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, genel kredi sözleşmesine istinaden yine tüm tarafları ihtiva eden şekilde 12.04.2019 tarihinde borç tasfiye sözleşmesinin gerçekleştirildiği, taraflar arasında ihtarname ve ihtarnameye cevap yazılarının mevcut olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, genel kredi sözleşmesine istinaden düzenlenen borç tasfiye sözleşmesi kapsamında ihtiyati haciz talep tarihi itibariyle alacağın muaccel olup olmadığı, İİK’nın 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz şartlarının mevcut olup olmadığı ile borçluların itirazı üzerine ihtiyati haciz kararını kaldıran mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına dairdir. Alacaklı banka vekili tarafından mahkeme kararının aksine borçlular tarafından borç tasfiye sözleşmesinin bankaya keşide edilen 29.12.2021 tarihli ihtarname ile sözleşmeye uymayacaklarının açıkça ikrar edildiği ve alacağın muaccel olduğu iddiası üzerinde durulması gerekmektedir. Çünkü mahkemece söz konusu borç tasfiye sözleşmesi kapsamında henüz muaccel bir alacağın bulunmadığı kanaatine ulaşılarak ihtiyati haciz kararına karşı yapılan itirazın kabulü ile kararın kaldırılmasına hükmedilmiştir. Dosya kapsamından, borçluların kefil ve genel kredi sözleşmesinin müşterisi olduğu, sözleşme tarihinden sonra alacaklı banka ile borçlular arasında 12.04.2019 tarihinde dört sayfadan ibaret altı ana maddeden oluşan borç tasfiye sözleşmesi başlığı altında sözleşme düzenlendiği, sözleşme konusunun 1. madde de yer verildiği, söz konusu madde de şirket lehine tesis edilen ve kullandırılan kredilerden kaynaklanan borçların tasfiye edilmesi, bu sözleşmede belirtilen şartlarla … A.Ş.’ye ait gayrimenkulün alacaklı bankaya satılması, yine bu sözleşmede belirlenen ödemeler karşılığında alacaklı banka tarafından satın alınan söz konusu maliklere ait gayrimenkullerin sözleşmede belirlenen şartlarla … A.Ş. veya üçüncü kişilerin her birine vefa ve iştira hakkı şartları ile geri satılması amacıyla düzenlendiğinin ifade edildiği, söz konusu borcun ikinci maddede tespitinin yapıldığı, borcun ödenmesinin üçüncü maddenin 1, 2 , 3, 4 ve 5. bentlerinde ayrıntılı şekilde düzenlendiği, kredi borçlusu … A.Ş. vekili vasıtasıyla alacaklı banka şubesine gönderilen 14.10.2021 tarihli ihtarname ile vefa-iştira hakkının kullanımının bildiriminde bulunulduğu, ihtarname içeriğinde sözleşmenin ilgili maddesi belirtilerek taşınmazın makine ve teçhizatları ile birlikte 14.237.730,70 TL’ye bankaya devir/ferağ edildiği, sözleşme gereğince bankanın müvekkili şirkete veya göstereceği üçüncü kişilere vefa ve iştira hakkının tanındığını belirterek sözleşmede belirtilen bedele ilaveten sözleşmenin diğer maddeleri gereği ödemeyi taahhüt ettikleri alacakların hesap ve tespit edilerek ödeme yapacaklarını belirterek hesap numaralarının bildirilmesi hususunun vefa ve iştira hakkını kullanan kişi sıfatıyla belirttiği, borçlu şirketin 29.12.2021 tarihli noterde düzenlenen ihtarnamesi ile alacaklı bankaya banka tarafından gönderilen ihtarnamelere cevapla birlikte sözleşmeden kaynaklanan vefa hakları karşılığı bildirimde belirtilen 21.017.808,13 TL ve 3.718,71 Euro sigorta bedelinin ihtirazi kaydı ile ödendiği ve bunun muhatap bankaya bildirildiği, müvekkilinin sözleşme tahtında kendisine tanınan vefa hakkı gereği yerine getirmesi gereken yükümlülükler ve özellikle bedel ödemelerini eksiksiz yerine getirdiğini, bu kapsamda beş no’lu parselde kayıtlı bir katlı prefabrik fabrika binası ve arsa vasıflı gayrimenkulün tamamının devir/ferağ almaya hazır olduklarını ve müvekkili şirkete tanınan vefa ve iştira hakları kapsamında bulunan 19.04.2020 tarihinde sirayet eden kaza neticesinde tamiri mümkün olmayacak şekilde zarar gören sözleşme ekindeki makine ve zarar ile ilgili olarak bankanın talebi üzerine ekspertiz raporu ile belirlenen 2.150.000,00 USD zarar ziyan bedelinin müvekkili şirketin ileri ki tarihte henüz muaccel olmamış kredi ödemelerinden ödemesi gelen bedellerden mahsubunu, aksi halde sözleşmeye ve özellikle taraflarına tanınan vefa hakkına aykırı ifadan kaynaklanan yasal hakların kullanılacağının belirtildiği, alacaklı banka şubesi tarafından kredi borçlularına gönderilen 19.01.2020 tarihli noter ihtarında ise 19.01.2022 tarihi itibariyle borç tutarı olarak yabancı para kredilerinden kaynaklanan 1.742.530,82 USD’nin aynı döviz cinsinden nakden ödenmesini, ayrıca 5941 sayılı Çek Kanununa tabi yirmi yedi adet iade edilmemiş/karşılıksız yazılmış çek sebebi ile toplam 72.090,00 TL’ye olmak üzere şimdilik nakden ihtarın tebliğ tarihinden itibaren ödeme yapılmasının belirtildiği, borçlu şirketin 26.01.2022 tarihli ihtara cevap dilekçesinde ise 19.04.2019 tarihli borç tasfiye sözleşmesinin halen yürürlükte olduğu, sözleşmenin taraflarını bağladığı yürürlükte olan sözleşme gereğince muaccel bir borcun bulunmadığı bu nedenle talep edilen tutarları ve talepleri kabul etmediklerini, borç tasfiye sözleşmesine uygun şekilde hareket edilmesi, uygun hareket edilmemesi halinde tüm yasal hakların kullanılacağının belirtildiği, alacaklı banka tarafından ise borçlu şirketin ihtarı sonrasında 06.04.2022 tarihinde uyuşmazlık konusu ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.İİK’nın 257. maddesinde ihtiyati haciz şartları düzenlenmiştir. Maddede, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahıstan olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği belirtilmiş, maddenin 2. fıkrasında ise, 2 bent halinde, vadesi gelmemiş borçlardan dolayı, borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadı ile mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz istenebileceği düzenlenmiştir.İİK’nın 258. hükmüne göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması yeterlidir. Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gerekenin, alacağın usul kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesi yeterli kabul edilmektedir. Öte yandan, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın yargılamayı gerektirmemesi şeklinde bir koşulda kanunda öngörülmemiştir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç, davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip uyuşmazlığı sona erdirmek değildir. İhtiyati hacizde amaç, ihtiyati tedbire benzer şekilde, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan ” hukuk devleti ” ilkesinin bir gereği olarak bireylere etkin hukuki himaye sağlamaktır.İİK’nın 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın muaccel ve rehinle temin edilmemiş olması gerekmektedir. Somut talepte, yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere taraflar arasında gerçekleştirilen borç tasfiye sözleşmesi ve tasfiye sözleşmesi kapsamındaki ödemeler ile özellikle karşılıklı olarak gönderilen ihtarnameler kapsamında talep eden alacaklı bankanın sözleşme gereğince ihtiyati haciz talep tarihi itibariyle henüz muaccel alacağının mevcut olmadığı, talep tarihinden önce borçlu şirket tarafından gönderilen cevabı ihtarnamelerde bu durumun borç tasfiye sözleşmesine atıf ile açıkça belirtildiği, talep eden banka vekili tarafından her ne kadar borçlu şirket tarafından gönderilen 29.12.2021 tarihli ihtarnamenin 6/b maddesi gereğince 12.04.2019 tarihli borç tasfiye sözleşmesine uyulmayacağının açıkça ikrar ve ihtar edildiği iddia edilmiş ise de söz konusu ihtarnamenin iddia edilen hususları kapsamadığı ve iddia edilen şekilde yorumlanamayacağı sonucuna varıldığından ilk derece mahkemesince İİK’nın 257. maddesinde belirtilen alacağın muaccel olmasına dair ihtiyati haciz şartının gerçekleşmemiş olduğu gerekçesiyle borçluların ihtiyati haciz kararına karşı yapmış oldukları itirazlarının İİK’nın 265. maddesi uyarınca kabulünde usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden, alacaklı vekilinin itiraz üzerine verilen karara karşı İİK’nın 265/son maddesi gereğince yapmış olduğu istinaf başvurusunun yerinde olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca, alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İhtiyati haciz kararının kaldırılmasını istinaf eden alacaklı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Alacaklı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.09.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.f ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca karar kesindir.