Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/138 E. 2022/261 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/138
KARAR NO: 2022/261
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/601E.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasında ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada kararda yazılı nedenlerle verilen ihtiyati haczin kısmen kabulü kararına karşı, davalı vekili tarafından yapılan itirazın reddi üzerine, itirazın reddine dair ara karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması sonucu Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirkete ekte yer alan faturaladaki deri mamülleri imal ettirdiğini, ancak bedelini ödemediğini, bunun üzerine davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine başlanıldığını, davalı şirketin icra takibine itiraz etmesi üzerine İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1070 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, dava devam ederken 15.02.2019 tarihinde davalı vekiliyle sulh protokolü imzalandığını, yine bunun üzerine İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1070 Esas sayılı dosyasında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, sulh sözleşmesine göre sulh olunan borç miktarı 34.000 USD olmakla borcun 4.000 USD tutarındaki kısmının peşin, kalanının ise aylık 3.000 USD olarak ödenmesi konusunda anlaştıklarını, davalının peşinatı ve ilk taksit olan 3.000 USD’yi ödediğini, ancak kalan borcu ödemediğini, taraflar arasındaki protokolün 5. maddesi uyarınca protokole uygun olarak ödeme yapılmaması durumunda sulh olunan miktar ile sınırlı olmaksızın davaya müvekkilinin tüm feri alacaklarıyla birlikte devam edebileceğini, ayrıca borçlu şirketin geciktiği her gün için 500 TL cezai şart tazminatı ödeyeceğinin kararlaştırıldığını belirterek, davalı tarafın mal varlığı ile üçünü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine 250.000 TL ile sınırlı olarak ihtiyati haciz konulmasına, davalı tarafın davacı müvekkili şirkete şimdilik toplam 300.000TL’yi dava tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte ödemesine, yargılama masrafları ile avukatlık ücretlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunma ve ihtiyati haczin kaldırılması talepli dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacının müvekkilinin siparişi üzerine ürettiği malları müvekkiline teslim etmeden faturaları düzenleyip müvekkiline gönderdiğini, söz konusu malların genelde davacının iş yerinde bekletildiğini, müvekkiline kısım kısım teslim edildiğini, müvekkilinin iyi niyetli olarak sipariş ettiği ancak teslim almadığı mallara ilişkin faturalara itiraz etmediği, davacının icra takibi başlattığını, müvekkilinin de teslim almadığı malların bedeli olan fatura alacağına haklı olarak itiraz ettiğini, bunun üzerine davacının itirazın kaldırılması davası ikame ettiğini, taraflar arasında 15.02.2019 tarihli borç tasfiye protokolünün bahsi geçen davanın devamı sırasında imzalandığını, bahsi geçen protokole istinaden müvekkilini 20.02.2019 tarihinde 4.015 USD , Nisan 2019 tarihinde 3.000 USD, 01.08.2019 tarihinde 1.015 USD olmak üzere davacıya toplamda 8.000,30 USD ödeme yaptığını, sulh protokolü gereği davacının elinde bulunan ve müvekkiline teslim edilmesi gereken malların değerinin 23.051 USD olduğunu, davacının müvekkiline teslim etmediği malların bedelinin ise 13.536 USD olduğunu, zira bu hususu destekleyen 21.03.2019 tarihli belge olduğunu, 11 Aralık 2019 tarihinde davacı şirket yetkilisi tarafından gönderilen whatsapp mesajında ise 14.387 USD değerindeki malın müvekkiline teslim edilmediğinin ikrar edildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla 11.387 USD ‘den müvekkilinin yaptığı ödeme toplamı olan 8.030 USD düşüldüğü takdirde davacının müvekkilinden talep edileceği alacağın, 11.500 USD tutarında olması gerektiğini, 09.01.2018 tarihli irsaliyeli faturada görüleceği üzere davacının hiçbir zaman fatura bedeli ürünlerin tamamını müvekkiline teslim etmediğini müvekkiline teslim edilmeyen malların teslim edilmesini, ayıplı malların bedellerini borç miktarından düşülmesi ve takas mahsup yapılarak bakiye borcun belirlenmesi hususunda müvekkili tarafından karşı tarafa ihtarname gönderildiği, davacının dosyaya sunduğu mail yazışmalarının tamamının sulh protokolü öncesine dayandığını, davacının deposundaki 14.387 USD tutarındaki malların akibetinin belli olmadığını, sulh protokolünde yer alan cezai şartın davacı tarafından talep edilmesinin koşullarının oluşmadığını, bahsi geçen sebeplerle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, mahkeme aksi kanaatte ise %40 ‘dan aşağı olmamak üzere teminat miktarının belirlenmesine, müvekkile teslim edilmeyen ve hala davacının elinde bulunan malların ve miktarlarının tespiti ile alacaktan mahsup edilmesine açılan davanın reddine, müvekkili lehine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 30.09.2021 tarihli ara kararında; “…Davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) ilişkin dava ile ilgili mahkememiz 24/09/2021 tarihli tensip zaptının 16 nolu ara kararı gereği davacı vekilince borç tasfiye protokolü aslının 28/09/2021 tarihinde hukuk mahkemeleri ön bürosu aracılığı ile sunulduğu görülmekle dosya ele alındı.” gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin 250.000,00 TL üzerinden kısmen kabulü 250.000,00 TL’nin %15’i üzerinden hesaplanan 37.500 TL teminatın mahkeme veznesine yatırılması halinde davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki alacak ve istihkakları üzerine 250.000,00 TL değer üzerinden ihtiyati haciz konulmasına, cezai şart alacağı yargılamayı gerektirdiğinden bu alacağa yönelik ihtiyati haciz talebinin reddine, karar vermiştir. Bu ara karara karşı, davalı vekili tarafından, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacının müvekkilinin siparişi üzerine ürettiği malları müvekkiline teslim etmeden faturaları düzenleyip müvekkiline gönderdiğini, söz konusu malların genelde davacının iş yerinde bekletildiğini, müvekkiline kısım kısım teslim edildiğini, müvekkilinin iyi niyetli olarak sipariş ettiği ancak teslim almadığı mallara ilişkin faturalara itiraz etmediğini, davacının icra takibi başlattığını, müvekkilinin de teslim almadığı malların bedeli olan fatura alacağına haklı olarak itiraz ettiğini, bunun üzerine davacının itirazın kaldırılması davası ikame ettiğini, taraflar arasında 15.02.2019 tarihli borç tasfiye protokolünün bahsi geçen davanın devamı sırasında imzalandığını, bahsi geçen protokole istinaden müvekkilinin 20.02.2019 tarihinde 4.015 USD, Nisan 2019 tarihinde 3.000 USD, 01.08.2019 tarihinde 1.015 USD olmak üzere davacıya toplamda 8.000,30 USD ödeme yaptığını, sulh protokolü gereği davacının elinde bulunan ve müvekkiline teslim edilmesi gereken malların değerinin 23.051 USD olduğunu, davacının müvekkiline teslim etmediği malların bedelinin ise 13.536 USD olduğunu, zira bu hususu destekleyen 21.03.2019 tarihli belge olduğunu, 11 Aralık 2019 tarihinde davacı şirket yetkilisi tarafından gönderilen Whatsapp mesajında ise 14.387 USD değerindeki malın müvekkiline teslim edilmediğinin ikrar edildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla 11.387 USD ‘den müvekkilinin yaptığı ödeme toplamı olan 8,30 USD düşüldüğü takdirde davacının müvekkilinden talep edileceği 11.500 USD tutarında alacağın olması gerektiğini, 09.01.2018 tarihli irsaliyeli faturada görüleceği üzere davacının hiçbir zaman fatura bedeli ürünlerin tamamını müvekkiline teslim etmediğini, müvekkiline teslim edilmeyen malların teslim edilmesi, ayıplı malların bedellerini borç miktarından düşülmesi ve takas mahsup yapılarak bakiye borcu belirlenmesi hususunda müvekkili tarafından karşı tarafa ihtarname gönderildiğini, davacının dosyaya sunduğu mail yazışmalarının tamamının sulh protokolü öncesine dayandığını, davacının deposundaki 14.387 USD tutarındaki malların akıbetinin belli olmadığını, sulh protokolünde yer alan cezai şartın davacı tarafından talep edilmesinin koşullarının oluşmadığını belirterek, bahsi geçen sebeplerle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, Mahkeme aksi kanaatte ise %40 ‘dan aşağı olmamak üzere teminat miktarının belirlenmesine, müvekkile teslim edilmeyen ve hala davacının elinde bulunan malların ve miktarlarının tespiti ile alacaktan mahsup edilmesine, açılan davanın reddine, müvekkili lehine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince mürafaa duruşma tutanağında ihtiyati hacze itiraz değerlendirmiş ve akabinde gerekçeli ara karar yazılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İSTİNAFA KONU ARA KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 10.12.2021 tarihli ara kararıyla; 30/09/2021 tarihli ara kararı ile vermiş olduğu ihtiyati haciz kararında İİK’nın 257. maddesi kapsamında koşulların oluştuğu, alacağın varlığına dair yakın ispat olgusunun gerçekleştiği, davalı tarafça da yapılan itirazlarında İİK’nın 265.maddesi kapsamında olmadığı anlaşılmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz kararına itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati hacze itiraz eden davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve borç tasfiyesi protokolünün hem vekiller hem de asillerce imzalanmamış olması sebebiyle ilam niteliği taşımadığını ve yargılamayı gerektiren belge olduğunu, Protokolde davacı tarafın taahhüt ettiği yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve müvekkiline protokolde belirtilen miktarda mal teslimi yapmadığını, Taraflarınca, borca konu malların bir kısmının teslim edilmemesi ve bu suretle ayıplı olan malların bedelinin alacak miktarından düşülmesi talebi ile davacı tarafa 09.01.2021 tarihinde Beyoğlu … Noterliğinden … yevmiye numaralı ihtarnamenin gönderildiğini, ancak ihtarnamenin gereğini davacının yapmadığını, Sulh protokolü gereği davacının elinde bulunan ve müvekkiline teslim edilmesi gereken malların değerinin 23.051 USD olduğunu, müvekkilinin protokolde belirtilen ödemeleri yapmasından sonra müvekkiline teslim edilen mallar ile ilgili 21.03.2019 tarihli teslim tesellüm belgesi ile 11 Aralık 2019 tarihli davacı şirket yetkilisi … tarafından gönderilen whatsapp mesajı bulunduğunu, bu mesaj uyarınca 14.387 USD değerindeki malın müvekkiline teslim edilmediğinin davacı şirket yetkilisi tarafından ikrar edildiğini, Kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacının müvekkiline teslim etmediği malların bedelinin toplam 14.387 USD ve müvekkilinin yaptığı ödemelerin ise 8.030 USD olduğunu, bu bağlamda davacının talep edebileceği alacak miktarının 11.583 USD olduğunu, 09.01.2018 tarihli irsaliyeli faturada görüleceği üzere davacının hiçbir zaman fatura bedeli ürünlerin tamamını müvekkiline teslim etmediğini, ilk derece mahkemesince ne kadar mal teslim edilip edilmediği ve toplam borçtan ne kadar mahsup yapılacağı belirlenmeden hukuka aykırı şekilde ihtiyati haciz kararı verildiğini, Müvekkilinin ihtiyati haciz kararı ile ticari itibarının sarsıldığını, müvekkilinin mal kaçırma kastı bulunmadığını. İhtiyati haciz kararı için belirlenen teminat miktarının da düşük olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati hacze itirazın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında imzalanan borç tasfiye protokolü başlıklı 15.02.2019 sözleşmede belirlenen davalıya ait edimsel yükümlülüklerin zamanında yerine getirilmemesinden ötürü protokolün 5. maddesi uyarınca ortaya çıktığı söylenilen muaccel alacağın ve cezai şart tazminatının tahsili talebini içerir eda davasıdır. Davacı vekili dava içerisinde İİK’nın 257 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati haciz talebinde bulunmuştur. İl derece mahkemesince ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilinin itirazının reddine dair 10.12.2021 tarihli ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisinde borç tasfiye protokolü isimli belge bulunmaktadır. Söz konusu belgenin Avukat … tarafından imzalanmış olduğu, protokol kapsamında borcun 36.833 USD olarak belirlendiği, borçlunun malın 13.782 USD kısmını teslim aldığı, malın geri kalanının borçlunun depolayacak yeri olmaması nedeniyle alacaklı tarafından bir süre daha muhafaza edildiği, hali hazırda 23.051 USD malın alacaklının deposunda beklediği, borcun kalanının ödenmemesi üzerine alacaklı tarafından ilamsız takip yapılarak itiraz üzerine İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1070 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığı, tarafların tahsilat ve feragat harçları hariç olmak üzere toplam 34.000 USD ticari ilişkileri sulhen tasfiye edilmesi üzerine anlaştıkları, 4.000 USD’nin borçlu yanca en geç 25.02.2019 tarihine kadar ödeneceği, 3.000 USD’nin 15.03.2019’dan başlamak üzere on taksitte her ayın 15. günü ödeneceği, borçlunun peşinat veya taksitlerden herhangi birini ödememesi üzerine en geç ödeme tarihini izleyen beşince gün içinde ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın alacaklının işbu sulh protokolünü tek taraflı feshederek tüm ferileriyle takip ve davaya devam edebileceği veya feshetmezse geciken miktara bakılmaksızın gecikmenin devam ettiği her gün için 500 TL cezai şart tazminatı talep edebileceği hususlarının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257. maddesindeki şartların oluşması gerekir. İİK’nın 257/1. maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı… ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. İİK’nın 258. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümle hükmü uyarınca; ”Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.” Mahkemenin “alacağın varlığına kanaat getirmesinden” anlaşılması gereken husus, alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin şekilde ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesi (yaklaşık ispat) yeterli kabul edilmektedir. Somut olayda taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi kapsamında davacı tarafından başlatılan ilamsız icra takibinin davalı tarafından yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında tarafların sulh oldukları bu sebeple davanın konusuz kaldığı ancak söz konusu sulh protokolü gereği davacı tarafından davalının protokol gereği belirlenen ödemeleri peşinat ve ilk taksit hariç olmak üzere başka bir ödeme yapmamış olduğundan bahisle protokolün 5. maddesi gereği ortaya çıkan alacağın ve cezai şartın tazmini talepli dava açıldığı, davalı vekilinin cevap dilekçesinde söz konusu protokolün varlığının kabul edildiği, bazı savunmalar ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirme neticesi, İİK’nın 258. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararına konu alacağın varlığı ve miktarı konusunda yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği, ileri sürülen itiraz sebeplerinin davanın esasına ilişkin olup ihtiyati hacze itiraz aşamasında değerlendirilemeyeceği dikkate alındığında, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi usul ve yasaya uygun bulunmuş, davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca, itiraz eden davalı borçlu vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İtiraz eden tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-İtiraz eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 20.01.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve İİKnın 265/son maddeleri uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.