Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1379 E. 2022/1410 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1379
KARAR NO: 2022/1410
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.03.2022
NUMARASI: 2021/508 Esas – 2022/190 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı üniversite arasında mevcut ticari ilişki nedeniyle tutulan … cari kodlu cari hesap kayıtları uyarınca davalı tarafın müvekkiline 1.166.612,80 TL borcu bulunduğunu, söz konusu borcun müvekkiline ödenmemesi sebebiyle davalı aleyhine İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla icra takibine geçilmiş ise de, söz konusu takipteki ödeme emrine davalı tarafça itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu, ödeme emrinde borca ve tüm ferilerine itiraz edildiğini ancak 25.06.2021 tarihli mutabakat mektubundan da görüleceği üzere davalının borcunu ikrar ettiğini ancak buna rağmen borç halen ödenmeyince ve süre uzatılmaya çalışıldığı fark edilince itirazın iptalini sağlamak adına öncelikle yasa gereği arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, 12.07.2021 tarihli son arabuluculuk tutanağına göre de tarafların anlaşmaya varamadığından arabuluculuk faaliyetinin son bulduğunu, davalı tarafın vekil edene borçlu olmasına rağmen takibe itiraz ederek kötü niyetli hareket ettiğini, bu sebeple takip miktarının % 20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına da hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca davalı tarafın faize ve faiz oranına itirazının da yasal bir dayanağı bulunmadığını, davalı tarafın faize ve faiz oranına ve icra takip dosyasının ferilerine yapmış olduğu itirazını da kabul etmediklerini, gelinen noktada, gerçekleştirilen müzakerelerden ve mutabakat mektubundan da anlaşılacağı üzere taraflar arasında borç konusunda bir uyuşmazlık olmadığının açık olduğunu, davalı tarafın söz konusu icra takibini ve takibe dayanak borcu kabul ettiğini ancak borcun tamamını kısa sürede ödemek hususunda kendilerinin gösterdiği tüm kolaylıklara ve iyi niyete aykırı davrandığını, taraflar arasında daha önceden var olan ticari ilişkiler nedeniyle var olan ancak davalı tarafça ödenmeyen 157.949,81 TL’lik borç için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla icra takibine geçildiğini, bu takibe de itiraz eden davalı tarafın bu dosyadaki borcunun büyük bir kısmını haricen ödediğini, açıklanan tüm bu nedenlerden dolayı İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasında borcun ödenmesi adına davalı tarafın itirazının iptali ve icra takibine devam edebilmesi için işbu davanın açılması zorunluluğunun doğduğunu ancak gelinen noktada davalının daha önce de iki kez aleyhine icra takibi yapılması, imzalı kaşeli mutabakat mektubu, müzakerelerde süreci uzatma gayesi gütmesi ve alacak miktarının yüksekliği nedeniyle müvekkilin ticari hayatının bir hayli etkileyeceği noktasında yasadaki ihtiyati haciz şartlarının oluştuğu ve vekiledeninin bu alacağını alamadığı düşünüldüğünde ciddi bir mağduriyet yaşayacağının göz önüne alınarak borçlu hakkında İİK. nun 257 ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati haciz talep etme zorunluluğu doğduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile, Davalı-Borçlunun icra takibine yaptığı itirazının iptaline, takibin asıl alacak ve yasal faizi yönünden devamına, Davalı-Borçlunun takip konusu borcu takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödemesine, Davalı-Borçlunun takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra-inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Devlet veya Vakaflar tarafından kurulmuş olması fark etmeksizin bütün yükseköğretim kurumlarının 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu gereğince kamu tüzel kişiliğine haiz olduğunu, her ne kadar davacı taraf tacir olsa da davalı müvekkili üniversitenin tacir olmadığını ve işbu uyuşmazlığın da ticari bir işten kaynaklanmadığını, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, şartları oluşmadığından ihtiyati haciz talebinin reddi gerektiğini, davacının sunmuş olduğu mutabakat mektubunun geçersiz olduğunu, müvekkili kurumun çalışan veya yetkililerinden kimseye davacıya böyle bir belge vermediğini, belgede yalnızca kaşe ve kime ait olduğu anlaşılamayan tek bir imza bulunduğunu, mutabakat mektubuna ve mektup üzerindeki imzaya itiraz ettiklerini, yazılı bir cari hesap sözleşmesinin de bulunmadığını, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için İİK 67.maddesinde öngörülen tüm şartların birlikte gerçekleşmesi ve bu kapsamda alacağın belirlenebilir ve likit olmasının zorunlu olduğunu, alacak likit olmadığından % 20 icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek, görev itirazı nedeniyle davanın usulden reddine, davacının ihtiyati tedbir talepleri ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda ; 6102 Sayılı TTK’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerektiği, tüm dosya kapsamı, sunulan dilekçeler, toplanan deliller doğrultusunda; davalı tarafın tacir olmadığı anlaşılmakla; nispi ticari davanın da söz konusu olmadığı dolayısıyla HMK’nın 4(1)/a maddesi uyarınca mahkememiz görevsiz olup, görevli mahkemenin Asliye Hukuk mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinin zorunlu olduğu, görevin dava şartlarından olup HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu…” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 09.03.2022 tarihli kararın inceleme ve gerekçe bölümünde davaya konu olan icra takibine ilişkin bilgilerin yanlış olduğunu, kararda İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali davası olduğunun ifade edildiğini, ancak itirazın iptali davasına konu olan icra takibi İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün… E.sayılı dosyasının, yapılan bu hatanın düzeltilmesi gerektiğini, Kararda dava giderleri ile vekalet ücretine ilişkin bir karar oluşturulmadığını, esasen görevli mahkeme tarafından davanın yargılaması yapıldıktan sonra, yargılama giderleri ve vekalet ücretine görevli mahkeme tarafından dava bitiminde karar verilmesi gerektiğini, 6100 sayılı HMK.madde 331/2’de düzenlendiğini, Ancak görevli mahkemede dava açılmaması halinde yargılama giderleri ile vekalet ücretinin nasıl oluşturulacağına dair bir hükmün bulunması, görevsizlik kararı veren mahkemenin hükümleri arasında bulunması gerekirken, anılan hükme, istinaf başvurusu yaptıkları kararda yer verilmemesinin hatalı olduğunu, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2014/538 E. – 396 K. sayılı ve 20.01.2014 günlü kararının da bu yönde olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talep ettikleri gibi kararın düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davasıdır. İlk derce mahkemesince davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle usulden red kararı verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince gerekçeli kararda davaya dayanak icra takip dosyanın icra dairesi ile esas nosunun yanlış yazıldığını ileri sürmüştür. Gerekçeli kararda davanın özetlenmesi bölümünde icra dosya nosu doğru yazılmakla birlikte, inceleme ve gerekçe bölümünde maddi hata sonucu icra dosya nosu olarak mahkemenin esas nosunun yazılmış olduğu anlaşılmaktadır. İtirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı dava olduğu, dava dilekçesinde itirazın iptali talebine konu icra müdürlüğü dosyasının doğru olarak belirtildiği, kaldı ki yukarıda açıklandığı üzere, gerekçeli kararda davanın özet bölümünde doğru icra dosya nosuna yer verilmiş olup, inceleme gerekçe bölümünde icra dairesi ve nosunun maddi hata sonucu sehven yanlış yazıldığı anlaşıldığından ve mahal mahkemesince her zaman düzeltilebilecek bir maddi hata olduğundan, bu yöndeki davalı istinafı yerinde görülmemiştir. Davalı vekilince hükümde yargılama gideri bakımından hüküm kurulmadığı ileri sürülerek kararın bu yönüyle düzeltilmesi de istinaf başvuru nedeni olarak ileri sürülmüştür. Mahkemece görevsizlik kararı verildiği, HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 331/2 maddesi hükmü açık olup, bu düzenleme davanın taraflarının bir hakkının kullanılmasına veya bir yükümlülüğü yerine getirmesine ilişkin olmayıp, davaya görevli mahkemede devam edilmemesi halinde yargılama giderinin ne şekilde hükmedileceğini ilişkin mahkemeye yönelik bir düzenleme olduğu da gözetildiğinde, kanun maddesinin tam metinin gerekçeli kararın hüküm fıkrasında yazılmaması HMK’nın 297. maddesi uyarınca bir eksiklik değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dava vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 27.10.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.