Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1349 E. 2022/1510 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1349
KARAR NO: 2022/1510
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/04/2021
NUMARASI: 2018/660 E. – 2021/317 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket genel kurul kararının batıl olduğunun tespiti
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı …’nin davalı … Holding AŞ’de yaklaşık %49 oranında paya sahip olduğunu, halihazırda davalı şirkette hissedar konumda bulunduğunu, davalı şirket yönetim kurulu üyeleri tarafından İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/263 E., 2014/74 K. sayılı kararına dayanılarak, 05/01/2017 tarihinde davalı şirket olağanüstü genel kurul toplantısına çağırıldığını ve genel kurul toplantısı icra edildiğini, ancak yapılan bu genel kurul toplantısının usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, toplantıya dayanak olarak gösterilen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/263 Esas sayılı kararında belirtilen hususlara dahi aykırı olduğunu, 05/01/2017 tarihinde davalı şirket yönetim kurulu tarafından tertip edilen olağanüstü genel kurul toplantısı hazırun cetvelinde, şirkete hissedar olan kişiler yer almazken şirketle bağı olmayan birtakım şahsiyetlerin hissedar olarak gösterilmiş ve bu suretle pay defterine aykırı bir şekilde genel kurul toplantısı icra edilmiş olduğunu, davalı şirketin, hissedar olan …’ya hazır bulunanlar listesinde yer vermemekle kalmayıp, şirkette hisseleri kalmayan … Tic. Ltd. Şti.’ni hazır bulunanlar listesinde hissedar olarak göstermiş olduğunu, oysa ki … Tic. Ltd. Şti.’nin kendisine ait olan hisselerini, davalı … Holding AŞ’nin pay defterinin 19. sayfasından da görülebileceği üzere müvekkili …’ne devretmiş olduğunu, bu suretle şirket pay defterinin 23. sayfasında müvekkili … adına sayfa açılmış olduğunu, dolayısıyla yoklukla butlanı talep edilen 05/01/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, davalı şirkette hiçbir payı bulunmayan … Tic. Ltd. Şti. yerine müvekkili …’nin yer alması gerekmekte olduğunu belirterek; usul ve yasaya açıkça aykırı olarak düzenlenmiş olan davalı şirketin 05/01/2017 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların Türk Ticaret Kanunu’nun 447. maddesi uyarınca butlanına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı şirketin %49 hissedarı olduğu iddiası ile işbu davayı ikame ettiğini, davacının iddiasının söz konusu hisseleri … Tic. Ltd. Şti.’nden satın aldığı iddiasına dayanmakta olduğunu, davacı şirket ile hisse devri sözleşmesi yaptığı … Tic. Ltd. Şti.’nin yöneticisi … olduğunu, söz konusu devir işlemlerinin müvekkili şirketi zarara uğratmak amacı ile usulsüz ve hukuka aykırı şekilde yapıldığını, davalı şirket yönetim kurulu üyesi … yerine yönetim kuruluna yeni üye atanması işleminin yoklukla malul olduğunu, ayrıca yoklukla malul olan bir işlem dayanak alınarak sonradan yapılmaya çalışılan işlemlerin de herhangi bir geçerliliklerinin olmadığını, bu itibarla …’in geçerli katılımı olmaksızın …’ye hisse devrine ilişkin geçerli bir yönetim kurulu kararı alınmasının mümkün olmadığı hususunun derecattan geçerek kesinleşmiş mahkeme kararları ile sabit olduğunu, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/263 E.(Eski No:2007/599 E.) ile birleşen İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/175 E. sayılı sayılı dosyasından verilen ve kesinleşen karar ile …’in yönetim kurulu üyeliğinden çıkarılarak …’nın yönetim kuruluna alınmaya çalışılan bu yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun sabit hale geldiğini, davacı şirketin davalı şirkette pay sahibi olmadığını, bu nedenle davanın husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının hissedar olanlara hazirun cetvelinde yer verilmediği ve hissedar olmayanlara yer verildiği iddialarının hazirun cetvelinin İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/263 E., 2014/74 K. ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/13319 E., 2015/10748 K. sayılı kararları uyarınca hazırlanmış olması nedeniyle gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Ancak dosya kapsamında bulunan İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/04/2014 tarih ve 2011/263 E., 2014/74 K. sayılı kararının incelenmesinden … Tic. A.Ş. ile …arasında geçerli bir hisse devrinin bulunmadığına karar verildiği, verilen bu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/10/2015 tarih ve 2014/13319 E., 2015/10748 K. Sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Gerek İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/04/2014 tarih ve 2011/263 E., 2014/74 K. sayılı kararı, gerekse davalı şirket pay defteri, ticaret sicil kayıtları ve hazirun listesi dikkate alındığında davacı şirketin davalı şirkette pay sahibi olmadığı, bu itibarla genel kurul kararının butlanı davası açma hususunda aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmakla açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Önceki beyanlarını tekrarlamış ve mahkemenin İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/263 Esas sayılı kararını hatalı yorumladığını, kararda muris …’den davacı …’e miras yoluyla intikal eden bir kısım hissenin oğlu … ve …’e haksız olarak geçtiği iddiasıyla açılan hisse istirdatına ilişkin bir dava olduğunu, verilen kararda sadece 30.410.146,2 pay durumu ile ilgili değerlendirildiği geriye kalan 29.969.287.853,8 adet pay ile ilgili mahkeme kararı olmadığı gibi bu hisselerle ilgili açılmış paydaş olmadığına ilişkin davanın da bulunmadığını, söz konusu davada davacının davalı dahi olmadığını, mahkeme kararının ancak tarafları bağlayacağını, davacının … A.Ş’de hissedar olan … Ltd.Şirketi’ne ait 29.999.698,000 adet … hissesini 08.02.2008 tarihli sözleşme ile devralmak sureti ile hissedarı olduğunu, davacı şirketin hissedar olduğu hususunun aynı tarihli pay defterine işlendiğini, pay defterinin 23.sayfasında görüleceği üzere davacının pay sahibi olduğunu, …Ltd.Şti’de bulunan … A.Ş hisselerinin davacı şirkete devredildiğine ilişkin pay defterine 08.02.2008 tarihinde yönetim kurulu kararı ile işlendiğini, davacı şirket aleyhine açılan paydaşlığın olmadığı tespiti talepli bir dava olmadığı gibi davacının taraf olmadığı başka bir mahkemenin gerekçesinin de davacının hisselerinin elinden alınması gerektiği yönünde yorumlanamayacağını, mahkeme gerekçesinde bir başka mahkemenin gerekçesinin kesin hüküm tahtına çıkarıldığını ve üstelikte hatalı değerlendirildiğini, pay defteri incelendiğinde davacı tarafın hissedar olduğu bu pay defterine göre genel kurul çağrısı yapılması gerektiği hazır bulunanlar listesinin hazırlanması gerekir iken davacı şirketin sanki pay defterinde kayıtlı değil gibi devreden şirkete davetiye göndererek gerçek olmayan hissedarlar ile genel kurul toplantısı yapıldığını, davalı şirketin dosyaya pay defterini sunmadığını, sadece kendisinin hazırladığı hazır bulunanlar listesini incelemeye sunduğunu, pay defterinin celb edilmesi durumunda davacının hissedar olduğunun tespit edileceğini, A.Ş’de hissedar olmak için tüm işlemleri yerine getiren davacının hissedarlığının şirket pay defterine işlenmiş olmasına rağmen paydaş olarak hazır bulunanlar listesine eklenmeyerek mülkiyet hakkının gasp edildiğini ve genel kurullara da katılımının önlenmesi ile birlikte hisse satın alma sözleşmesi ile edinmiş olan sözleşmesel haklarının da ihlal edildiğini, şirket pay sahibinin vazgeçilmez hakları olan genel kurula katılma oy kullanma gibi haklarının elinden alınmış olduğunun anlaşıldığını, ilgili dosyada alınan bilirkişi raporunda da davalı …’nin hissedarı olarak davacı şirket olduğun tespit edildiğini, davalı tarafın …’in yönetim kurulu üyeliğinden çıkarılmaya çalışarak yerine başka bir üyenin yönetim kurulu seçildiğinden dolayı yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunu beyan etmiş ise de ortada davacı şirketin davalı şirket hissedarlığının sona erdirildiğine dair bir karar bulunmadığı gibi davalı yönetim kurulu tarafından davacıya yapılan hisse devri de bulunmadığından bu yöndeki beyanlarının da dinlenemeyeceğini, davacı şirketin davalının ortağı olduğundan davalı şirket yönetim kurulunca davet edilmeyerek hazırlanmış olan genel kurul toplantı çağrısına ilişkin kararlarının TTK 391.madde uyarınca batıl olduğunu, 05.01.2017 tarihli genel kurulu kararlarının batıl olduğunun tespiti ile kararın kaldırılması gerektiğini, söz konusu genel kurul kararlarının davacı şirketin hissedar olmasına rağmen toplantılara davet edilmeden gerçekleştirildiğini, kurul kararının yok hükmünde olduğunu, dava konusu toplantılarda genel kurulun oluşmadığını, çağrının usulüne uygun yapılmadığını, mahkemece şirket pay defteri getirtilmeden deliller toplanmadan karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, davacı şirket ortağının çağrılmadan oy kullanmasının ve genel kurul toplantısına katılma hakkının kullanmasının engellendiğini, bu sebeple dahi genel kurul kararlarının batıl yoklukla malul olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 447. maddesi gereğince genel kurul toplantısında alınan kararların mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti talebine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, butlanla batıl olduğu iddia edilen davalı şirketin 05.01.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, toplantının TTK’nın 414. maddesine uygun olarak düzenlendiği, şirket ana sözleşmesi gereğince yayınlandığı, ayrıca nama yazılı pay sahiplerinin şirkette kayıtlı adreslerine iadeli taahhütlü mektupla toplantı yeri ve saati ile gündemin gönderildiği, hazirun cetvelinin incelenmesinde şirketin toplam 60.000.000,00 TL sermayesine karşılık gelen 60.000.000 adet hissenin asaleten,30.030.710.138,5 adet hissenin asaleten temsil edildiği ve böylece gerek kanun ve gerekse esas sözleşmede öngörülen asgari toplantı nisabının mevcut olduğunun belirtildiği, gündemin üçüncü maddesinde TTK’nın 367, 371 ve 629.maddeleri uyarınca genel kurul iç önergesinin okunarak oy birliği ile kabul edildiğine dair karar alındığı, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinden olan … tarafından, İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/263 Esas sayılı dosyasında davalılar … A.Ş’den devir alan … Vakfı, … ve …’den devir alan … Ltd.Şti ile … A.Ş aleyhine hisselerin tespiti ve iptaline yönelik olarak 29.09.2003 tarihinde dava açıldığı, davada işbu dosyanın davacısı olan şirketin ihbar olunan olarak yer aldığı, mahkemece, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen kararın, Yargıtay 11.HD’nin 22.02.2007 tarihli kararı ile bozulması üzerine İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/263 Esas, 2014/74 Karar ve 01.04.2014 tarihli kararı ile, mahkemece verilen 21.04.2005 tarihli kararın Yargıtay 11.HD tarafından bozulması üzerine bozmaya uyularak, hisseleri devralan … tarafından …’ye yapılan hisse devrinin … A.Ş’nin 08.02.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile pay defterine işlenmesine karar verildiği, Holding yönetim kurulu üyesi …’in halen şirkette 1.000 adet hissesi bulunmasına rağmen yönetim kurulu kararı ile …’ın atandığı, … Yönünden TTK 315.madde de belirtilen şartların oluşmadığı, …nın geçerli bir şekilde yönetim kurulu üyesi seçilmediğine İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/810 Esas sayılı ilamı ile karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 11.HD tarafından onandığı, bilirkişi ön raporu uyarınca davalı … A.Ş vekiline duruşmada dava dışı şirketle müvekkili şirket arasındaki hisse devirlerinin ne şekilde yapıldığını açıklaması, bu devre ilişkin şirket muavin kayıtlarını otuz gün içinde sunması, aksi taktirde mevcut delillere göre karar verileceği, ödeme yapılmadan bir sözleşme düzenlendiği ve devreden ile devralan şirket kayıtlarında öyle bir kaydın bulunmadığının kabul edileceğinin ihtar edilmiş olmasına rağmen davalı … Traktör vekili tarafından bu konuda beyanda bulunulmadığı, istenilen belgelerin sunulmadığı, bu durumda davalı … Traktör AŞ ile dava dışı …arasında geçerli bir hisse devrinden söz edilemeyeceği, hisselerin halen … A.Ş’ye ait olduğu, şirket kayıtlarında pay devrine ilişkin kayıt bulunmadığı, temyiz dilekçesinde …ye pay devri yapıldığı bildirilmiş olmasına rağmen Yargıtay 11.HD tarafından bu hususun bozma nedeni yapılmadığı, yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucunda düzenlenen kök ve ek raporlarda 25.12.1998 tarihinde yapılan 1997 yılı olağan genel kurula ilişkin iki farklı hazirun cetveli düzenlendiği, bunlardan davalının savunduğu doğrultuda hisseleri eşitleyen değil, davacının iddiası doğrultusunda davacı ve davalının farklı sayıdaki hisselerini içeren hazirun cetvelinin geçerli sayılması gerektiği kanaatine ulaşıldığı, zira 25.12.1998 tarihinde yapılan 1997 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağında farklı hisseleri içeren hazirun cetvelindeki hisse adetlerinin esas alınmış bulunduğu, olayda tartışmalı olan noktanın hisselerin eşit olarak gösterildiği, 03.08.1999 ve 31.03.2000 tarihli hazirun cetvellerinde davacının imzasının bulunması nedeniyle bir mirasın paylaştırılması sözleşmesinin veya davacının huzurdaki davada talep ettiği miktarda ve davacı tarafından diğer mirasçılara yapılan bir hisse deviri içeren sözleşmenin mevcudiyetinden bahsedilip bahsedilemeyeceği olduğunu, 19.08.2022 tarihli hazirun cetvelinde davacının imzasının bulunmadığı, huzurdaki davanın 2003 senesinde ikame edildiği, dolayısıyla sadece 1999-2000-2001 senelerine ilişkin hazirun cetvellerindeki davacı imzasının rolünün irdelenebileceğini, anonim ortaklıklarda nama yazılı hisse devrinin TTK’nın 416. ve 417.maddedeki kuralların uygulanacağını, ancak somut olayda olduğu gibi hisseleri temsilen hisse senedi veya bunların yerine ilmühaber ihraç edilmemiş olması halinde hisselerin devrinin BK m.162 vd. Düzenlenen alacağın temliki hükümleri uyarınca yapılacağını, alacağın temlikinin geçerli olması için yazılı bir temlik akdine lüzum olduğu , olayda şirket payları senede bağlanmadığından ve bunların yerine geçecek ilmuhaberde çıkarılamayacağından çıplak hisse söz konusu olduğundan bu hisselerin devrinin ancak alacağın temliki hükümlerine göre yazılı şekilde yapılabileceğini, yazılı şeklin bir sıhhat şekli olduğunu, yazılı şekilde yapılmadan bir temlik akdinin şekilsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu, olayda davacının dava konusu ettiği hisselerin diğer davalılara temlik ettiğine ilişkin yazılı bir temlik sözleşmesinin bulunmadığı, Yargıtay’ın bozma ilamında belirtildiği üzere genel kurula katılanları ve hisselerini gösteren açıklayıcı bir belge olan hazirun cetvelinde yazılı hisse miktarının hisse sahipliği hakkının varlığı ve miktarı konusunda bağlayıcı niteliği bulunmadığı gerekçeleriyle asıl davada …Ltd.Şti aleyhine açılan davanın kabulüne, … tarafından …Ltd.Şti’ye devredilen 1.976.659,5 adet sermaye arttırımı sonrası 15.205.073.1 adet payın …’e ait olmakla bu paylar bakımından …Ltd.Şti adına görülen kaydın terkini suretiyle düzeltilerek 15.205.073.1 adet payın şirket pay defterine … adına kaydına, …Ltd.Şti’ye devredilen sermaye arttırımıyla toplam 15.205.073.1 adet payın …’e ait olmakla şirket adına görünen kaydın terkini ile pay defterinde … adına işlenilmesine v.b davacıya ait hisselerin davalılara yapılan devir işlemlerinin hükümsüz sayılmasına karar verildiği, söz konusu karara karşı davalılar tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11.HD’nin 2014/13319 Esas, 2015/10748 Karar ve 20.10.2015 tarihli ilamı ile “…Davacı vekili, davalılardan … A.Ş.’nin nama yazılı pay sahibi ortağı olan müvekkilinin şirketin büyük ortağı olan eşinden miras yolu ile intikal eden ve bedelsiz sermaye artışı sonucu (7.800.000.000.000) TL esas sermayenin (6.233.352.500.000) TL’ye karşılık gelen (6.233.352,5) paydan (4.031.318)’inin diğer davalılara devir ve intikal ettirildiğinin öğrenildiğini, oysa müvekkilinin birleşik devir işlemi yapmadığını, tüm bu gelişmelerin eşinin ölümünden sonraki yas-taziye döneminde gerçekleştiğini, TTK’nın 416, 417’nci maddelerince zorunlu kılınan bir belge veya TTK’nın 66-70 nci maddelerinde öngörülen dayanak kayıt bulunmadığı halde daha önce ortak olmayan davalı … Sınai Yat. A.Ş.’nin de murisin (78.000) payını devralmış gösterilerek ortak kılındığını, esas sermayenin daha sonra TTK’nın 368 nci maddesi hükmüne aykırı olarak (12) trilyon TL’ye çıkartıldığını, davalılarca davaya konu edilen payların haksız edinilmesinden sonra müvekkilinin ve diğer ortak dava dışı …’ın yönetimden ve şirket işlerinden uzaklaştırılarak dışlandığını ileri sürerek, davaya konu payların ortaklık haklarını kullanmak üzere MK’nın 427’nci maddesi uyarınca kayyım atanmasını veya payların devrinin ihtiyati tedbir kararı ile önlenmesini, 25.12.1998 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde davalılara intikal etmiş gösterilen (4.031.318) payın müvekkiline aidiyetinin tespiti ile sermaye artışları dikkate alınmak ve bu yolla paylarda gerçekleşen artışlar hesaplanarak bu paylara ilişkin davalılar adına görünen kayıtların terkinini ve bu payların müvekkili adına şirket pay defterine işlenmesini, haksız devir işlemlerinin TTK’nın 332 nci maddesi hükmüne nazaran hükümsüz sayılmasını, payların iadesi olanağı bulunmadığı taktirde devir tarihindeki rayiç bedellerinin faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri, davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı … vekili tarafından mahkemece verilen 13.10.2009 tarihli karara ilişkin 28.12.2008 tarihli temyiz dilekçesinde … Şirketine ait hisselerin …’ye devredildiği bildirilmiş olmasına rağmen Yargıtay tarafından bu şirkete davanın yönlendirilmesi açısından davacının seçimlik hakkını kullanması yönünde bozma hükmü tesis edilmediği, hisseleri devralan … tarafından …ye yapılan hisse devrinin … A.Ş.’nin 08.02.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile pay defterine işlenmesine karar verilmiş olup, bu kararda imzası bulunan …’nın geçerli bir şekilde yönetim kurulu üyesi seçilmediği, davalı … Traktör Tic. San. A.Ş. vekiline dava dışı şirketle müvekkili şirket arasındaki hisse devirlerinin ne şekilde yapıldığını açıklaması, bu devre ilişkin şirket muavin kayıtlarını 30 gün içinde sunması, aksi taktirde mevcut delillere göre karar verileceği ve ödeme yapılmadan bir sözleşme düzenlendiği ve devreden ile devralan şirket kayıtlarında böyle bir kaydın bulunmadığının kabul edileceği ihtar edilmiş olmasına rağmen davalı vekili tarafından bu konuda beyanda bulunulmadığı, bu durumda davalı … Traktör San.Tic. A.Ş. ile dava dışı …arasında geçerli bir hisse devrinin varlığından söz edilemeyeceği, 25.12.1998 tarihinde yapılan 1997 yılı Olağan Genel Kurula ilişkin 2 farklı hazirun cetveli düzenlendiğini, incelendiğinde bunlardan davalının savunduğu doğrultuda hisseleri eşitleyen değil, davacının iddiası doğrultusunda davacı ve davalının farklı sayıdaki hisselerini içeren hazirun cetvelinin geçerli sayılması gerektiği, şirket payları senede bağlanmadığından ve bunların yerine geçecek ilmuhaber de çıkarılmadığından çıplak hisse söz konusu olduğundan bu hisselerin devrinin alacağın temliki hükümlerine göre ancak yazılı şekilde yapılabileceği, somut olayda davacının dava konusu ettiği hisseleri diğer davalılara temlik ettiğine ilişkin yazılı bir temlik sözleşmesi bulunmadığını, eşitlenmiş payları içeren 1999-2001 senelerine ilişkin hazirun cetvellerinde bulunan davacı imzasının, davacının dava konusu yaptığı hisseleri diğer mirasçılara temlik ettiğini gösteren bir temlik sözleşmesi olarak nitelendirmeye elverişli olmadığı, temlik akdinden alacağı devir iradesinin açıkça belli olması gerekmesine rağmen, 1999-2000- ve 2001 tarihli hazirun cetvellerinde davacının dava konusu ettiği payları diğer mirasçılara temlik iradesine sahip olduğundan bahsetmeleri mümkün görülmediği, somut olayda şekilsiz de olsa bir sözleşme bulunmadığı, davacının şekilsiz de olsa, ne alacağın temlikine ne de bir miras paylaştırma sözleşmesinin akdedilmesine ilişkin irade beyanının varlığından söz edilemeyeceği, 25.10.1998 tarihinden sonra hisse sahipliğinden doğan hakları kullanılmasında ortaya çıkan eylemli uygulama bakımından hisse sayısındaki eşitliğin davacı tarafından benimsendiğinden söz etmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl davada … Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın kabulüne, birleşen davalardaki önceki hüküm kesinleşmiş olduğundan yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiştir….” ifadelerine yer verilerek onanmıştır. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/618 Esas sayılı dosyasında dava dışı … tarafından davalı … Holding A.Ş aleyhine 05.01.2017 tarihli genel kurulun hukuka ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle açılan 11.07.2018 tarihli iptal davası mahkemenin 2018/1248 Karar ve 13.12.2018 tarihli kararı ile hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. İlk derece mahkemesince , İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasına konu genel kurul kararının işbu dava dosyasına konu genel kurul kararı ile aynı olması gerekçesiyle söz konusu dosyanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş ancak bekletici mesele yapılmasına dair ara karardan dönülmek suretiyle, davanın yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden, İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin Yargıtay 11.HD’nin onama ilamı ile onanarak kesinleşen 2011/263 esas sayılı dosyası esas alınarak davacının davalı şirkette pay sahibi olmadığı ve bu itibarla genel kurul kararının butlanı davası açma hususunda aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacının dayanmış olduğu hisse alım sözleşmesi 08.02.2018 tarihli olup sözleşmede davacı şirket alıcı, dava dışı … Tic. Ltd.Şti ise satıcı konumundadır. Sözleşme kapsamına göre … AŞ’nin hissesidarı bulunan şirketin hisseli sermayesinin %49,99’unu temsil eden ve her bir nominal değeri 1.000,00 TL olan 29.999.698.000 adet hissenin tamamını ödeyen hisse senedinin sahibi olduğunun belirtildiği, şirketin …’e 08.02.2008 tarihi itibariyle 44.439.863.22 TL borçlu olduğunun belirtildiği, sözleşmenin ikinci maddesinde satıcının alıcıya satış yapacağı ve alıcının satıcıdan satın alınan hisseleri toplam 44.439.863.22 TL satın alma fiyatı karşılığında satılacağı, borçlu …’in kabul belgesinin ekte verildiğinin belirtildiği, davalı şirketin 08.02.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirket ortaklarından …Ltd.Şti’nin sahip olduğu 29.999.698 TL nominal değerdeki 29.999.698.000 adet hisseyi Hollanda’da mukim …ye devretmiş olduğundan yapılan devrin kabulü ile pay defterine işlenmesine karar verildiği, yönetim kurulu başkanının … olduğu, yönetim kurulu kararınını yönetim kurulu başkanı ile birlikte üye … ve … tarafından imzalandığı, davacı şirketin pay defterine dava dışı … Ltd.Şti’den devralan olarak kaydedildiği, davacının işbu sözleşme ve yönetim kurulu kararı ile pay defterine yazılı hissesine istinaden işbu davayı açmış olduğu, mahkemece bekletici mesele yapılan İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/618 Esas sayılı dosyasındaki davacının sözleşmede borçlu olarak yer alan … olduğu, yukarıda belirtildiği üzere davanın hak düşürücü süre gerekçesiyle reddedildiği, henüz davanın kesinleşmediği, şirket sicil kayıtlarında sözleşmede yer alan …’in davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri veya yetkilileri arasında yer almadığı, müştekiler arasında davalı şirket dava dışı …, …, … vb’nin yer aldığı, Bakırköy 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/152 Esas, 2022/119 Karar ve 27.03.2022 tarihli kararında sanıklar arasında …, … ve …’in yer aldığı, karar gerekçesinde, sanık … ve katılan …’ın sermayesi tamamen kendilerine ait olan … Ltd.Şti’yi kurdukları ve … A.Ş hisselerinin tamamını kurdukları bu şirkete devrettiklerini ve daha sonra … Ltd.Şti unvanlı yeni bir şirket daha kurdukları, katılan … tarafından eşi …’in ölümünden önce kendisine ait olan 6.213.800 adet hissenin usulsüz olarak eksiltilmesi ve devri nedeniyle İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesine açılan davanın kabul edilmesi üzerine mahkemece yazılı devir ve temlik belgesine dayanmaksızın usulsüz şekilde dağıtımı yapılan hisselerin katılan …’a iadesine karar verildiği, bu olaydan hemen sonra sanıklar … ve … tarafından …’ın … A.Ş ‘de hissesinin kalmadığını, yönetim kurulu üyeliğinin düştüğüne ve sanık …’in yönetim kurulu üyeliğine atandığına ilişkin 23.02.2007 tarihli yazının katılan …’a bildirildiği, katılanların talebi üzerine Tuzla Asliye Hukuk Mahkemesince 26.03.2007 tarihinde … A.Ş yönetim kurulu üyeleri olan sanıkların yönetim yetkilerinin kaldırılarak şirketi temsil ve idare yetkisinin kayyuma verildiği, … A.Ş yönetim kurulu üyesi olan sanıkların ve ataması tescil edilmeyen … tarafından … A.Ş’ye ait hisse senedinin …ye satışı konusunda …i yetkilendiği kararlar alındığınına dair hususlara yer verildiği, mahkemece Yargıtay bozma ilamı sonrasında … A:Ş ile … A.Ş firmalarının hissedarlarını olumsuz şekilde etkileyecek şekilde yapılan işlemlerde Holding’in zarara uğratıldığı, firmaların içi boşaltılarak katılanların zarara uğratıldığı, olayda yönetimde bulunan sanık … ve bu şirket yönetimine sonradan dahil olan sanıklar arasında ilişkinin hizmet ilişkisi kapsamında olduğu gerekçesiyle sanıkların dolandırıcılık suçundan kamu davası açılmış ise de hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gerekçesiyle cezalandırıldıkları dosya kapsamında anlaşılmıştır.Davacı, davalı şirketin 05.01.2017 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların TTK 447.maddesi gereğince butlanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Anonim şirket genel kurul kararlarının butlanın düzenlendiği 6102 sayılı TTK’nın 447. Maddesinde, a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararların batıl olacağı düzenlenmiştir.Genel kurul kararlarının yokluğu ise TTK’da düzenlenmiş bir konu olmayıp borçlar hukukunun genel hükümlerine göre değerlendirilecek bir konudur. Butlan, genel kurul karanın içeriği itibariyle kanunun emredici hükümlerine aykırı olmasını ifade ettiği halde yokluk, hukuki işlemin kurucu şekli unsurlarını düzenleyen emredici hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle hukuki işlemin varlık kazanamamasını ifade eder (Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s.28-29). Örneğin hiç çağrı yapılmadan toplanan bir genel kurul, çağrısız genel kurulun koşularını taşımıyorsa, bu toplantıya genel kurul toplantısı denilemeyeceği gibi, alınan kararlar da genel kurul kararı olmayacaktır; yani, alınan bu kararlar yok hükmünde olacaktır. Yokluk ve butlan hallerinde dava hakkı ilgililere, diğer bir anlatımla bu davaya açmakta korunmaya değer menfaati olanlara aittir. Bunlar, başta şirket ortakları olmak üzere alacaklılar ve yönetim kurulu üyeleridir. Bu bağlamda paylar üzerinde tesis olunan rehin hakkı ve intifa hakkı sahipleri sözü geçen kararın sakatlığının saptanmasında menfaatleri bulunduğu taktirde ilgililer kapsamına dahil sayılmalıdır. Somut davada davacı davasını ortaklık sıfatına dayandırarak açmış bulunduğundan mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Mahkemece hükme esas alınan Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olan İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/263 Esas sayılı dosya içeriği, ceza mahkemesi dosya içeriği ve tüm dosya kapsamından ve özellikle HMK m.204/1 de yer verilen ilamların sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılırlar düzenlemesi kapsamından ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.