Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1346 E. 2022/996 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1346
KARAR NO: 2022/996
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25.04.2022 tarihli duruşma ara kararı üzerine yazılan 29.04.2022
Tarihli, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara karar
NUMARASI: 2021/478 E.
DAVANIN KONUSU: Haksız Rekabet
Taraflar arasında görülen haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin, kararda yazılı nedenlerle reddine dair verilen ara karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin endüstriyel mutfak, çamaşırhane ve servis ekipmanları alanında faaliyet gösteren üyelerden oluşan bir dernek olduğunu, derneğin kuruluşundan bu yana önemli faaliyetlerinden biri olan … Dergisi üzerinde davalının haksız rekabet oluşturan eylemlerinin bulunduğunu, müvekkilinin uzun süredir bu dergi üzerinde hak sahibi olduğunun kamuoyunca bilindiğini, derginin yayını için dava dışı şirketle çeşitli tarihlerde sözleşmeler yapıldığını, … dergisinin künyesinde de müvekkilinin işbirliğiyle dava dışı … tarafından hazırlandığının belirtildiğini, yayının bir süre …’ın denetimi altında davalı tarafından yerine getirildiğini, 15.11.2017 tarihli ibra ile …’la olan ticari ilişkinin sona erdirildiğini ve bu sözleşmede de derginin tüm haklarının müvekkiline ait olduğunun belirlendiğini, düzenlenen tüm sözleşmelerde müvekkilinin derginin tescilsiz marka ve isim hakları dahil olmak üzere tüm haklarının sahibi olduğunun açıkça belirlendiğini, davalının 2017 itibariyle derginin yayımı için müvekkiline hizmet verdiğini, bu nedenle sözleşmenin sona ermesinden sonra davalının marka ve isim hakkı üzerinde bir hakkının bulunmadığının açık olduğunu, taraflar arasında düzenlenen 11.01.2018 tarihli sözleşmenin 4. maddesinde davalının dergiden elde edilen reklam gelirlerinin % 10’unun müvekkiline vermekle yükümlü olmasına rağmen henüz iki yıllık hak edişlerinin ödenmediğini, www…com alanı üzerinden derginin reklamını yaparak isim ve marka adlarını kullanarak gelir elde etmeye başladığını, internet sitesinin alan adını müvekkiline iadesi için gönderilen ihtarların sonuçsuz kaldığını, sözleşmenin 16.01.2021 tarihinde feshine rağmen davalının tecavüzlerinin sürdüğünü, müvekkilinin haklarının yok sayılarak dergi ismini “…” şeklinde değiştirerek yayınlamaya devam ettiğini, yayınlanan dergilerin ciddi şekilde benzerlik gösterdiğini, yapılan yayınlarla müvekkilinin marka ve emeğinden faydalanıldığını, sosyal medyada yapılan yayın ve reklamlarda müvekkilinin dergisi ile karışıklık oluşturulduğunu, yapılan eylemlerin haksız rekabet niteliğinde olduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin önlenmesi ve tespitine, 20.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın tahsiline, hükmün ilamına, sosyal medya ve internet ortamında kullanılan … ve … ibarelerinin kullanılmasının tedbiren durdurulmasına ve bu ibarelerin internet siteleri ve sosyal medya hesaplarından çıkarılmasına, bu mümkün olmadığı takdirde hesaplara erişimi engellenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; … gibi anonim bir kelimenin marka olmayacağı nazara alındığında davacının hak sahibi olmasının hukuken mümkün olmadığını, … başlığı altında yanına eklenen takım adları ile yayınlanmakta olan pek çok dergi, yayın bulunduğunu, müvekkilinin … alanında, bu ismi kullanarak yayın yapan ilk kişilerden olmadığını, davacının tüm sektörü tekeline alacak şekilde isim hakkını elinde tutmasının kabul edilemeyeceğini, davacının hak sahibi olduğunu iddia ettiği “…” dergisi için 23.12.2016 tarihinde üçlü bir sözleşme imzalanmış olduğunu, davacının “…” ismi üzerinde hak iddia edebilmesinin mümkün olmadığını, sözleşmenin 23.12.2017 tarihi itibariyle, taraflar arasında yenilenmesi yönünde bir mutabakat bulunmadığından kendiliğinden sona erdiğini, davacı yanca delil olarak ileri sürülen 11.01.2018 tarihli sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere, sözleşmenin sadece son sayfasında müvekkili şirket adına bir imzanın yer almadığını, davacının Bakırköy … Noterliğinin … yevmiye nolu, 11.01.2018 tarih ile onaylı 15.11.2017 tarihli ibraname ile derginin tüm isim ve diğer haklarını …’tan devraldığını ileri sürdüğünü, bu durumun dergi üzerinde otuz yıldır hak sahibi olmadığını açıkça gösterdiğini, davacının “…” isimli derginin hak sahipliğine ilişkin bir diğer delil olarak, Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığından alınan 23.07.2004 tarihli 2004/29 sayılı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından alınan 25.03.2021 tarihli 5612 sayılı mevkute beyannamelerini öne sürmüş olduğunu, ancak mevkute beyannamesinin kişinin beyanı ile düzenlenmiş olup hak sahipliğini göstermediğini, davacının, müvekkili ile birlikte çalıştığı iddiasına rağmen haksız rekabet teşkil edecek şekilde kullanım iddiasında bulunmasının mantığa aykırı olduğunu, davacının bir tüzel kişi olup herhangi bir manevi zarar, acı, elem, ızdıraptan da söz edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin yaptığı işin hukuki bir güvenceye kavuşması ve mümkünse tescilli hale getirilmesi bakımından 17.12.2020 tarihinde, “…”, “…” ve “…” isimlerinin marka olarak tescili için Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuruda bulunduğunu, itiraz edilmesi nedeniyle başvurunun değerlendirme sürecinde olduğunu, müvekkilinin 2020/160139 sayılı “…” ibareli marka başvurusunun da 29.03.2021 tarihi itibariyle kısmi ilan edildiğini ve bu kısmi ilan kararına karşı müvekkili şirket tarafından itiraz edilmesi ve üçüncü kişilerce itirazın edilmesi sebebiyle tescil işlemleri devam etmekte olduğunu, müvekkil şirketin davacıdan önce ve başından itibaren markalaşma çalışması yürüttüğü ticari faaliyetleri ile ilgili davacının talepte bulunmasının kabul edilemeyeceğini belirterek, davanın ve tüm taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi tedbir talebini değerlendirdiği 25.04.2022 tarihli duruşmada verdiği ve 29.04. 2022 tarihli gerekçeli ara kararı olarak düzenlediği kararla; “…Haksız rekabet davasında ihtiyati tedbiri düzenleyen TTK’nın ihtiyati tedbirler başlıklı 61/1.maddesinde, ”Dava açma hakkına haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56.maddenin birinci fıkrasının b ve c bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verilebilir’ düzenlemesi yer almaktadır. İhtiyati tedbire ilişkin bu özel düzenleme, dava sonunda elde edilebilecek hukuki durumun ihtiyati tedbirle sağlanamayacağına dair kuralın istisnasını teşkil etmektedir. TTK’nun 61/1 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi hususunda hakime bir takdir yetkisi tanınmış ise de, anılan hükümde bu yetkinin HMK 389 vd. maddeleri hükümlerine uygun olarak kullanılması gerektiği de vurgulanmıştır. HMK’nın 389/1. maddesi ise, ‘Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.’ şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi, ‘Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır’ düzenlemesini içermektedir. Davacının talebinin dayanağı haksız rekabete ilişkin TTK m.54 ve devamı hükümler olup, davacının tedbir talebi TTK’nın 61. maddesi kapsamında, HMK’nın tedbire ilişkin hükümleri uygulanmak suretiyle çözümlenmelidir. Diğer bir ifadeyle, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK 389 ve 390. maddelerinden yararlanmak gerekmektedir. Davacı vekili internet siteleri ve sosyal medya hesaplarında … ve … ibarelerinin kullanılmasının tedbiren durdurulmasının ve bu ibarelerin kullanıldığı materyale el konulması ve muhafaza altına alınmasını ve bu ibarelerin internet siteleri ve sosyal medya hesaplarından çıkarılmasına, bu mümkün olmadığı takdirde hesapların erişiminin engellenmesini ihtiyati tedbiren talep etmiştir. Dava dosyanın şu anki durumu itibariyle haksız rekabet koşullarının mevcudiyeti ve dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalar ispata muhtaç durumdadır. Taraflar arasında daha önceden mevcut sözleşmelerinde haksız rekabet için yaklaşık ispata elverişli belgelerden olmadığı, sosyal medya hesaplarına ilişkin sunulan görüntülerinde bu aşamada dergi ismi benzerliği dolayısıyla yaklaşık ispatı yerine getiremediği kanaatine varılmıştır. Davacı vekili, ‘…’ ve ‘…’ tescilli markalar olmayıp bu isimler üzerinde davalının savunmaları da dikkate alınarak göre davacının hak sahibi olup olmadığı, haksız rekabet oluşup oluşmadığı hususunun toplanacak deliller kapsamında yapılacak tahkikat ile esaslı yargılamayı gerektirdiği, dosyanın bulunduğu aşama itibariyle davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmadığı… ” gerekçesiyle, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar vermiştir. 29.04.2022 tarihli bu ara karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve dava dilekçesi ekinde Ek-1 olarak sunulan sözleşmeler, Derginin Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığından TUSİD adına alınan 2004/29 sayılı Mevkute Beyannamesi, Derginin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu’ndan teslim alınan güncel sayılı Mevkute Beyannamesi, … Dergisi’nin 4. Sayısının Kapağı ve Künyesi) ,Davalı ve dava dışı … arasında akdedilen 23.12.2016 tarihli sözleşme; Bakırköy … Noterliği’nin 11.01.2018 tarih ve … yevmiye nosu ile onaylı 15.11.2017 tarihli İbra ve Sözleşmesi; Müvekkil ile karşı yan arasında akdedilen 11.01.2018 tarihli sözleşme gözönüne alındığında ; davalı şirketin, müvekkilinin otuz yıldır yayımladığı dergisi için sadece 2017 yılı itibariyle hizmet almaya başladığı bir şirket olduğunu bir kez daha teyit ve ispat etmekte olduğunu, davalının ise 08.12.2016 tarihinde kurulan, 23.12.2016 tarihli sözleşme ile … kontrolünde müvekkiline yayım hizmeti vermeye başlayan ve 11.01.2018 tarihi itibariyle tek başına yayım hizmeti vermeye devam eden bir şirket olduğunun, Bakırköy … Noterliğinin 11.01.2018 tarih ve … yevmiye nosu ile onaylı 15.11.2017 tarihli ibra sözleşmesi ve Ek-7’de sunulu sözleşme uyarınca, müvekkiline ait derginin otuz yıldır yayımlanmakta olduğunu, davalının sadece yayım hizmeti verdiği, dergi üzerinde hak iddia edemeyeceğini,Dava dilekçesi ekinde EK-10 ve Ek-11 no ile sundukları dergi örnekleri, müvekkiline ait dergi ile davalının sözleşmenin haklı nedenle feshi sonrasında derginin tüm gelirlerini kendine mal etmek için yayımlamaya başladığı dergi arasındaki birebir benzerliği somut bir şekilde ortaya koyduğunu, Dava dilekçesi ekinde Ek-12 no ile sunulan delilin davalının fesih sonrasında sözde yeni bir dergi gibi 1 no ile yayımlamaya devam ettiği dergi için internet sitesinde birebir müvekkiline ait derginin görseline ve yanıltıcı ifadelere yer vererek müvekkillerine ait derginin payesinden, başarısından ve bilinirliğinden faydalandığını, ihtiyati tedbir verilmesi için yeterli kanaat uyandıracak ölçüde ispatın mevcut olduğunu,Dava dilekçesi ekinde Ek-13 no ile sunulan delillerinin de yine Mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, davalı şirketin kendi websitesinden yönlendirilen linkte müvekkiline ait geçmiş tarihli dergileri yayımlamaya devam etmesinin açık bir haksız rekabet fiili olduğunu, yayınlanan 68 ila 121 sayılı dergilerin yayım hizmetinin davalı tarafından verilmemiş olduğunu, yine müvekkiline ait 121 ila 135 sayılı dergilerin yayımlamasının ise taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği dikkate alındığında herhangi bir yasal hakka veya izne dayanmamakta olduğunu,Dava dilekçesi ekinde Ek-15 no ile sunulan e-tespit tutanaklarının, EK-16’da sunulan delilin, davalının Instagram hesabında müvekkili şirkete ait derginin isminin ana unsuru olan … ismini hesap adı ve görseli olarak kullandığını ve yine bu hesapta müvekkiline ait derginin görsellerine yer verdiği açıkça görülmekte olduğunu, Derginin yayımlama işini sonradan alan davalının, müvekkiline ait dergi ve derginin isim ve marka hakları üzerinde herhangi bir tasarruf hakkı bulunmadığının çekişmesiz olduğunu, Müvekkilinin, … ve davalı … arasında imzalanan 11.01.2018 tarihli sözleşmenin uyarınca, davalının, dergiden elde edilen toplam reklam gelirinin %10’unu TUSİD’e vermekle yükümlü olmasına karşın davalının 2018 yılından kalan bakiye 29.584,73 TL alacağı müvekkiline ödemediğini, 2019 ve 2020 yıllarında elde edilen reklam gelirleriyle ilgili müvekkiline tek bir rapor sunmamakla birlikte müvekkili tarafından yapılan tespitler uyarınca 2019 yılı için 52.805,00 TL (KDV dahil) ve 2020 yılı için 30.689,90 TL (KDV dahil) olmak üzere toplam 80.490,90 TL bedeldeki müvekkiline hak edişini de ödememiş olduğunu, Davalının müvekkili derneğin dergisini kendisine mal ederek yayımlamanın yanından ayrıca www….com alan adlı internet sitesi ile Instagram ve Facebook sosyal medya hesaplarını da müvekkiline devretmemiş olduğunu,Müvekkili davacının esas davadaki ihtiyati tedbir talebi bir şeyin yapılması-yapılmamasını içerdiğinden ihtiyati tedbir türleri içinden eda tedbiri kapsamında olduğunu, esası çözecek mahiyette tedbir verilemeyeceği kuralının kaynağı HMK madde 391/1’in gerekçesinde yer almakta olup aynı maddenin gerekçesinde bu kuralın eda tedbirleri için uygulanmayacağını, Somut olayda talep konusu bir şeyin yapılması veya yapılmamasını içeren ihtiyati tedbir taleplerinin gerek özel kanun TTK’nın 61 gerek genel kanun HMK’nın391/1 maddelerine uyumlu olup mahkemenin ret gerekçesinin bizzat kanuna aykırı olduğunu, Müvekkili davacının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa ile korunan mülkiyet haklarına davalı tarafından yapılmakta olan tecavüzlerin önlenmesi geketiğini,Davalı şirketin haksız bir şekilde müvekkilinin yasal haklarını ve emeklerini her gün haksız sömürmekte ve derginin yayımlandığı her iki ayda bir reklam gelirleri başta olmak üzere fevkalde büyük haksız gelir elde etmekte olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 54 ve devamı maddeleri gereğince açılmış haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, tazminat davası içinde ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında tedbir talebinin, davacı iddialarının yaklaşık ispat düzeyinde kanıtlanmamış olması sebebi ile reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın ihtiyati tedbirler başlıklı 61/1. maddesinde, ”Dava açma hakkına haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56. maddenin birinci fıkrasının b ve c bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, hukuk usulu muhakemeleri kanunun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verilebilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre bu tür davalarda talep edilebilecek ihtiyati tedbir talepleri TTK’nın bu maddesine göre değerlendirilmelidir.Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu derginin isim hakları ile mali haklarına sahip olduğunu, davalının sözleme kapsamında bir süre dergiyi yayınladığını, sözleşmenin sona ermesinden sonra müvekkilinin tescilsiz marka ve mali haklarına tecavüz oluşturacak ve haksız rekabet niteliğindeki eylemlerle zararlandırıcı faaliyetlerini devam ettirdiğini belirterek, bu eylemlerin TTK’nın 61 ve HMK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca tedbiren önlenmesini istemiştir. Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sözleşme, dergi örnekleri, tarafların halen aktif şekilde kullanıyor oldukları sosyal medya hesaplarına ilişkin görüntü çıktıları sunmuş olduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince istinafa konu ara kararının verildiği tarih itibariyle haksız rekabet koşullarının mevcudiyeti ve dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalar ispata muhtaç durumdadır. Bu hususlar, yargılama içinde toplanıp incelenecek deliller ışığında yargılama sırasında ortaya çıkacaktır. Mahkemece son celsede, daha sonraki tarihli celsede tanık dinlenileceği yönünde ara karar oluşturulmakla, henüz tanık da dinlenmemiştir.Yargılama teknik bir hususa ilişkin olmakla, ilerleyen süreçte mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmasında da karar verilebilecektir. Ara karar tarihi itibariyle ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmemiştir. Yukarıda bahsi geçen nedenlerle ilk derece mahkemesinin ret kararı sonucu itibariyle isabetli bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiş, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.07.07.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.