Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1328 E. 2022/1416 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1328
KARAR NO: 2022/1416
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2021
NUMARASI: 2015/1024 E. – 2021/1369 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından Nakliyat Abonman/Emtia Sigorta Poliçesi ile sigortalı … A.Ş.’nin sahibi bulunduğu kompresörü ve aksamları emtiasının, davalının sorumluluğuna tam ve hasarsız olarak teslim edilmesine karşın, İtalya’dan Türkiye’ye sevki esnasında davalının sorumluluğunu gerektirecek şekilde alıcısına emtianın hasarlı teslim edildiğini, olay sonrası düzenlenen Rezerve Tutanakları ve Ekspertiz raporuna göre, davalının kendisinden beklenen gerekli ve ağırlaştırılmış özenin gösterilmemesi nedeniyle dava konusu hasarın meydana geldiğinin kesinlik kazandığını, bu aşamada müvekkili şirkete yapılan hasar ihbarına müteakip yapılan inceleme sonucu hasarın nevi ve miktarının kesin belirlendiği ve müvekkili şirketçe sigortalısına sigorta tazminatı ödendiğini, işbu hasar nedeniyle davalıların, Nakliyat/Taşıma Hukuku gereğince objektif/kusursuz sorumluluğu bulunduğunu, söz konusu emtianın hasar ve zarara uğramasından B.K. ve TTK nun amir hükümleri gereğince emtiayı aldığı andan, teslim edeceği ana kadar meydana gelecek tüm zarar ve ziyadan sorumlu olduğunu, müvekkili … Sigorta A.Ş.’nin TTK Md. 1472 v.d. maddeleri gereğince ve Nakliyat Emtia Sigortası Madde 26 uyarınca sigortalısının haklarına halef olduğunu, ayrıca münhasıran ödeme yaparak temlik alacaklısı sıfatıyla dava hakkı kazandığını, dava öncesi davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğinden huzurda işbu alacak davasının açılması zarureti hasıl olduğunu, fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla 50.276,00 TL hasar bedelinin ödeme tarihi olan 18.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; huzurdaki görülmekte olan davaya CMR hükümleri uygulanması gerektiğini, CMRnin, uluslararası kara taşımalarında uygulanacak hükümleri düzenleyen bir uluslararası sözleşme olduğunu, öncelikle davanın CMR 32. Maddede düzenlenen zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, dava konusu taşımanın 21.06.2013 tarihinde yapıldığını ancak huzurdaki davanın Konvansiyonda öngörülen 1 yıllık sürenin aşılmasından sonra 23.10.2015 tarihinde açıldığını, 1 yıllık sürenin geçirilmesi neticesinde davacının müvekkilinden talep hakkı bulunmadığını, davacı tarafın aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, davacı sigorta şirketi abonman sigorta sözleşmesi ile halefiyet iddiasında bulunmuşsa da dava konusu taşımayı kapsayan ve teminat altına alan spesifik nakliyat sigorta poliçesi bulunmadığını, ekspertiz raporunda müvekkili şirket aleyhine yer alan hususlara itiraz ettiklerini, emtianın “kompresörün kayarak bulunduğu palete bağlı olan vidaları ve spanzetleri kayarak önde bulunan soğutucuya vurduğu” bildirildiğini, ancak taşımacının sorumluluğunu ortadan kaldıran özel hallerin düzenlendiği 17/4 b-c maddelerinde ambalajdaki eksiklik veya hatadan kaynaklanan hasarlar nedeniyle taşımacının sorumlu tutulmayacağının açıkça hüküm altına alındığını, tazminat miktarının CMR Konvansiyonuna uygun şekilde tespiti gerektiğini, davacı tarafça talep edilen, dava dışı taraflar arasında düzenlenen satış faturası dikkate alınarak objektif olmayan ve CMR 23. maddeye aykırı şekilde belirlenen tazminat miktarını kabul etmediklerini, Konvansiyonun 27. Maddesinde talep edilebilecek faizin ihbardan itibaren yıllık 45 olabileceğinin öngörüldüğünü, davacının avans faizi talebinin 27. Maddeye aykırı olduğunu savunarak davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir. İhbar olunan … Sigorta AŞ vekili 22.05.2017 tarihli savunmasında özetle; müvekkili sigorta şirketinin, davalı … AŞ adına 18.08.2015 tarihli fronting poliçe niteliğinde … Abonman Sözleşmesi tanzim ettiğini, müvekkili şirketin ftontiker olduğunu beyan etmiş, 31.05.2017 tarihli dilekçede; dava konusu olayda müvekkili şirketin … AŞ’ye adına ayrıca 01.07.2013/2014 vadeli … sayılı poliçeyi düzenlediğini, hasar tarihinin 27.06.2013 tarihli olduğunu, dolayısı ile her halükarda vade dışında kaldığından poliçe ile zaten bir sorumluluğunun doğmayacağını, deliller tebliğ edilmediği için esas hakkında cevap verilemediğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm açıklamalar nazara alındığında; davacı tarafça taşıma işleminden sonraki 1 yıllık süre içerisinde takip işlemi yapıldığı, zamanaşımı süresinin kesildiği ancak yeniden işlemeye başladığı, her bir takip işleminde zamanaşımı süresinin kesildiği, ancak takip dosyasında en son alacaklı- davacı vekilinin 20/10/2014 tarihinde PTT na müzekkere yazılmasının talep edildiği, kaldı ki alacaklının talebiyle bile olsa akıbetin sorulmasının zaman aşımını kesmeyeceği (Gaziantep BAM 12 HD 2021/284 esas, 2021/653karar ), takibin durdurulma tarihi ile dava açılış tarihi arasında 1 yılı aşkın bir sürenin bulunduğu anlaşılmakla alacak talebi CMR’nin 32, TBK’nun 153, 154 maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğramış olup davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın davasının zamanaşımı nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Önceki beyanlarını tekrarlamış ve mahkeme gerekçesine yorum yoluyla ulaşıldığını, icra dosyası incelendiğinde davalı tarafın itiraz dilekçesinin müvekkili şirkete tebliğ edilmediğinin açık olduğunu, emsal Yargıtay HGK çerçevesinde bir yıllık dava açma süresinin müvekkili şirket bakımından işlemeyeceğini, takip ile zamanaşımı süresinin kesildiğini, itirazın müvekkili şirkete tebliğ edilmemiş olması nedeniyle bir yıllık dava açma süresinin başlamadığını, bu sebeple bir yıllık süre içerisinde davanın açılmadığına ilişkin gerekçenin hukuka aykırı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini, mahkeme kararında dosyada en son alacaklı tarafça 20.10.2015 tarihinde PTTye akıbet müzekkeresi yazıldığını, bu talebin zamanaşımını kesmeyeceği belirtilmiş ise de borçlu davalının itirazının süresinde olup olmadığının tespiti bakımından PTT tebligat akıbetinin sorulmasının icra takibinin devamını sağlamaya yönelik işlem olduğundan söz konusu işlemin zamanaşımı süresini keseceğini, zira itirazın süresinde olmaması halinde icra takip işlemlerine devam edileceğini, bu itibarla icra dosyasında yapılan 20.10.2014 tarihli işlem ile zamanaşımı süresinin kesilmesi ile davanın 20.10.2015 tarihinde süresinde açıldığını, dolayısıyla davanın bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmış olduğunu, dosyada alınan 19.06.2021 tarihli raporla da sabit olduğu üzere davalı tarafın dava konusu hasarın karşılanmasından sorumlu olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, nakliyat emtea abonman sigorta poliçesi kapsamında ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Uyuşmazlık, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve mahkemenin buna dair hükmünün yerinde olup olmadığına ilişkindir.Dosya kapsamından, dava dışı sigortalı … Kiralama A.Ş ile davacı sigorta şirketi arasında ,sigorta vadesi 01.03.2013-01.01.2014 olan “ Nakliyat Abonman Sigorta Poliçesi “ düzenlendiği ,poliçe konusunun , sigortalının poliçe üzerinde belirtilen sefer bölgelerinde karayolu/ denizyolu / havayolu ile sevkiyatı yapılacak olan poliçeye konu emtiaların nakiyat sigorta poliçesi olduğu ,poliçe üzerinde birden fazla bankanın daini mürtehin olarak yer aldığı ,sefer bölgelerinin ithalat 1, ithalat 2 ve Türkiye dahili olarak belirlendiği, ekspertiz raporunda , sigortalı … Kiralama A.Ş vasıtasıyla kiracı … Tic.A.Ş tarafından İtalya’dan ithal edilen , çekici ve kamyon benzeri ağır ticari araçlara otogaz dolumu yapan pompalara ait CNG kompresörü elektrik motoru İle soğutucusu emtiası römork üzerinde yüklü iken her iki emtianın nakliyenin herhangi bir aşamasında öne doğru kayarak motorun soğutucuya ,soğutucunun da römorkun ön duvarına çarpması sonucu hasarın oluştuğu ,fatura mucibi çekici ve kamyon benzeri ağır ticari araçlara otogaz dolumu yapan pompalara ait CNG kompresörü ve aksamları emtiasının İtalya’da mukim … firmasından satın alındığı ,Halkalı Gümrük Müdürlüğüne bağlı antrepoya 27.06.2013 tarihinde tahliye edilmesi sonucunda düzenlenen tutanaklarda sigortalıya ait 3 kap emtianın hasarlı ,ezik, çizik ve kırık olarak teslim alındığının belirtilmiş olduğu ,hasar nedeni olarak dorse içinde emtianın birbirine çarpması olarak belirtildiği, toplam tazminat tutarının 50.276,58 TL olarak tespit edildiği ,hasar tarihinin 27.06.2013 tarihi olduğu .16.04.2014 tarihinde davacı şirket tarafından düzenlenen İbraname ve feragatname başlıklı belge ile 50.276,58 TL bedelin dava dışı sigortalı şirkete ödeneceğinin belirtilerek ,tazminat miktarı kadar talep ve dava haklarının davacı şirkete devir ve temlik edildiği ,18.04.2014 tarihli banka havalesi yolu ile 50.276,58 TL hasar bedelinin dava dışı sigortalı şirkete ödendiği , davacı şirket tarafından 16.06.2014 tarihinde, davalı şirket ve dava dışı … Nakliyat A.Ş hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 50.276,00 TL asıl alacak, 951,75 TL geçmiş gün faizi olmak üzere toplam 51.227,75 TL alacağın tahsili amacı ile ilamsız icra takibi başlattığı ,davalı borçlu şirkete ödeme emrinin 02.07. 2014 tarihinde tebliğ edildiği ,davalı şirketin takibe karşı 03.07.2014 tarihinde yasal süre içerisinde itiraz ettiği ,İtirazın alacaklı vekiline tebliğine dair dosyada tebliğ belgesinin bulunmadığı ,davacının iş bu davayı 20.10.2015 tarihinde açmış olduğu anlaşılmıştır.Mahkemece bilirkişi rapor ve ek raporları alınmıştır.Davacının rücu talebini dayandırdığı tazminat ödemesine İlişkin hasar Uluslararası karayolu taşıma işi sonucunda ortaya çıktığından , alıcının ,gönderenin ve/ veya onlardan birisinin sigortacısının ( halefiyet hakkını elde etse dahi ) taşıyıcıya rücu edebileceği tazminat alacağının olup olmadığı ve varsa miktarının tayini ile diğer konularda CMR Konvansiyonun uygulanması gerekecektir.CMR Konvansiyonu 32. maddesi; “1. Bu Sözleşme gereğince yapılan taşımalardan doğacak davaların bir yıl içinde açılması gerekir. Ancak, bilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurlarda, bu süre üç yıldır ve şu tarihlerde başlar:a) Teslimde kısmi kayıp, hasar veya gecikmelerde, teslim tarihinden itibaren,b) Tam kayıplarda, kararlaştırılan zaman limiti bitiminden 30 gün sonra kararlaştırılmış zaman limiti yoksa, yükün taşıyıcı tarafından teslim alınmasından sonraki 60 ıncı günde, c) Bütün diğer durumlarda, taşıma mukavelesinin akdedildiği tarihten sonraki üç aylık dönemin sonunda. Limit döneminin işlemeye başladığı gün bu döneme dahil edilmeyecektir.2. Yazılı bir istem, taşımacı bunu yazılı bildiri ile geri çevirip, ona ilişkin belgeleri de iade edinceye kadar zaman limitini erteler. Talebin bir kısmı kabul edildiği takdirde zaman süresi anlaşmazlık konusu olan istek için tekrar devam etmeye başlar. Istemin alındığını, cevap verildiğini ve belgelerin gönderildiğini kanıtlamak, bu durumlara güvenen tarafa aittir. Aynı gayeyle yapılan başka istemler için zaman süresi ertelenemez. 3. Yukarıdaki 2 nci paragraf hükümlerine bağlı olarak, zaman limitinin uzatılması, davaya bakan mahkemenin kararlarına göre düzenlenir. Bu karar aynı zamanda yeniden dava açma haklarını da düzenler. 4. Zaman aşımı ile düşen dava açma hakkı, karşıt istek veya vereceğini alacağına sayışma yoluyla kullanılmaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. TBK 154. maddesinde zamanaşımının kesilmesi üst başlığı ile; “I. Sebepleri MADDE 154- Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir: 1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse. 2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa” hususları sayılmıştır. TBK 156. maddesinde, yeni sürenin başlaması üst başlığı ile; “1. Borcun ikrar edilmesi veya karara bağlanması hâlinde MADDE 156- Zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlar. Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Alacaklının fiili hâlinde başlığı ile; “MADDE 157- Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.Zamanaşımı, iflas masasına başvurma sebebiyle kesilmişse, iflasa ilişkin hükümlere göre alacağın yeniden istenmesi imkânının doğumundan itibaren yeniden işlemeye başlar.” düzenlemesine yer verilmiştir. Emsal Yargıtay 11.HD’nin 2016/798 Esas, 2016/6249 Karar ve 06.06.2016 tarihli ilamında; “…1-Takip ve davaya konu alacak, CMR hükümlerine göre taşınan emtiadaki hasardan kaynaklanmış olup bu nev’i talepler bakımından CMR’nin 32. maddesinin nazara alınması gerekmektedir. TTK’nun 1301. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca davacı sigortacının, davadışı sigortalısının hakkından daha fazlasına sahip olamayacağı açıktır. Bu durumda, işbu davada ileri sürülen zamanaşımı def’inin karşılanmasında davadışı sigortalı ile davalı taşımacı arasındaki taşıma ilişkisi bakımından uygulanması gereken sözü geçen uluslar arası sözleşmenin 32. maddesi hükmünün nazara alınması gerektiğinde kuşku yoktur.CMR’nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak kabul edilmiş, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise 3 yıl olarak belirlenmiştir. Dosya kapsamına ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davadışı sigortalı tarafından gönderilen ve davalı tarafından taşınan emtiadaki hasarın oluşmasına “bilerek kötü hareketinin” neden olduğunun iddia edildiği ileri sürülemeyeceği gibi mahkemenin de bu yolda bir kabulü yoktur. Şu halde, somut dava bakımından zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak kabulü zorunludur.İkinci olarak, zamanaşımı başlangıcı üzerinde durulmalıdır. CMR’nin 32/1. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde zamanaşımı süresinin emtiadaki hasarın niteliğine göre ve en erken teslim tarihinden olmak üzere belirleneceği ifade edilmektedir. Öte yandan, CMR’nin 32/3. maddesi gereğince, zamanaşımının kesilmesi ve durması hususları ile ilgili olarak davanın açıldığı mahkemenin hukuku uygulanacak olup, bu durumda 818 sayılı BK’nun 132, 133 ve 136. maddeleri hükümlerinin de bu çerçevede gözetilmesi gerekecektir. Dosya kapsamı uyarınca emtianın hasarlı dahi olsa 06.12.2010 tarihinde alıcısına teslim edildiği ve hasara ilişkin tutanak düzenlendiği uyuşmazlık dışıdır. Bu durumda, davacı tarafından 20.07.2011 tarihinde girişilen icra takibinin en erken teslim tarihinden başlatılması gereken 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ikame edildiği ve zamanaşımının bu tarihte kesildiği anlaşılmaktır.Şimdi de, BK’nun 133/2. maddesi uyarınca icra takibiyle kesilen 1 yıllık zamanaşımı süresinin yeniden ne zaman başlayacağı hususu üzerinde durulmalıdır. BK’nun 136/2. maddesi, zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı hükmünü haizdir. Başlayacak yeni sürenin, asıl zamanaşımı süresi kadar, bir diğer söyleyişle 1 yıldan ibaret olduğu izahtan varestedir. Dosyada mevcut icra takip dosyasının incelenmesinde, yetki itirazından sonra dosyanın gönderildiği Kartal … İcra Müdürlüğünce davalıya hitaben düzenlenen ödeme emrine 16.05.2012 tarihinde itiraz edilmesi üzerine İcra Memuru tarafından alınan 24.05.2012 tarihli karar ile takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Gerek borçlunun 16.05.2012 tarihinde borcun tamamına itirazı gerekse de icra memurunun takibi durdurma kararından sonra 1 yıllık süre içerisinde alacaklı tarafından zamanaşımını kesen bir takip işlemi yapılmamışdır. Bu anlamda zamanaşımını kesen işlemler doktrinde “uyuşmazlığı bir adım ileriye götüren işlemler” olarak tanımlanmıştır. O nedenlerle zamanaşımını kesen son takip işlemi 16.05.2012 tarihli borçluların itirazı olup, alacaklının takibin yürümesi için harekete geçmesi gerekmektedir. Öyleyse zamanaşımını kesen borçlu itirazı olan 16.05.2012 tarihinden, gerekse takibin durdurulması tarihinden itibaren işbu itirazın iptali davasının açıldığı 28.05.2013 tarihine kadar 1 yılı aşkın süre dolmuş olup arada zamanaşımını kesen başkaca bir takip işlemi de yapılmamıştır.İcra takibinin itiraz üzerine durması halinde, alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zamanaşımı süresinin tekrar kesilmesini ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlem, itirazın iptalini veya kaldırılmasını dava etmekten ibarettir. Söz konusu işlemlerin, istikrar kazanan Yargıtay uygulaması ve doktrince de benimsenen “uyuşmazlığı ileriye götüren işlemler” niteliğinde olduğu açıktır. İİK’nun 67. ve 68. maddelerinde söz konusu davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık süreler ise hak düşürücü nitelikte olup itirazın tebliği tarihinden itibaren başlamakla birlikte, bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılmasına engel bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İtirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi, sadece İİK’nun 67 ve 68. maddelerinde sözü edilen hak düşürücü sürelerin başlamasına engel teşkil eder niteliktedir. Bu açıdan bakıldığında, işbu dava, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği yoktur.Tüm bu nedenlerle, takip ve dava konusu alacak, CMR’nin 32, BK’nun 133, 132 ve 136. maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğramış olup, davalı vekilinin bu yoldaki def’inin eksik, hatalı ve yetersiz gerekçeyle reddedilmesi doğru olmamış, davalı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” ifadeleriyle karar bozulmuştur. Somut davada, davacı tarafça 28.06.2013 tutanak tarihinden itibaren bir yıl içerisinde 16.06.2014 tarihinde İcra takibi başlatılmıştır.TBK 154/2. fıkrası gereğince zamanaşımı İcra takip tarihi İle kesilmiştir.Aynı yasanın 156.maddesi gereğince yeni bir süre işlemeye başlamıştır. TBK 157.maddesi gereğince zamanaşımının icra takibiyle birlikte kesilmesi halinde alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlayacağının kabulü gerekecektir. Yukarıda yer verilen emsal Yargıtay ilamında da belirtildiği üzere zamanaşımını kesen işlemler doktrinde uyuşmazlığı bir adım ileriye götüren işlemler olarak tanımlanmıştır. İcra takip dosyasında zamanaşımını kesen son takip işlemi davalı borçlunun 03.07.2014 tarihli itirazıdır. Her ne kadar takip dosyasında borçluya yapılan tebligat ile ilgili Ptt Müdürlüğüne müzekkere yazılarak kime tebliğ edilmiş olduğu sorulmuş ise de ödeme emrinin borçlu şirkete 02.07.2014 tarihinde tebliğinin gerçekleştirilmiş olması, tebligat parçasının dosya içerisine dönmüş olması ve borçlu şirket tarafından yasal süre içerisinde 03.07.2014 tarihli itiraz dilekçesi ile takibe itiraz edilmiş olması ve dilekçede tebligatın usulsüzlüğüne dair herhangi bir itirazda bulunmamış olması nedeniyle daha sonraki tarih itibariyle borçlu şirket adına yapılan tebligatın kime yapılmış olduğuna dair 20.10.2014 tarihli yazılan müzekkerenin zamanaşımını kesen bir işlem olarak kabulü mümkün olmamıştır. Her ne kadar davacı vekili tarafından Yargıtay ilamları ile söz konusu araştırmanın zamanaşımını kestiği iddia edilerek emsal ilam ibraz edilmiş ise de söz konusu emsal ilam örneği davalının itirazının süresinde olup olmadığının tespiti bakımından Ptt’ye tebligat akıbetinin sorulması olup ve bu icra takibinin devamını sağlamaya yönelik işlem olarak kabul edilmiştir. Somut dosyada emsal olarak belirtilen ilamın uygulanması yerinde görülmemiştir. Bu nedenle davacının borçlunun itiraz tarihi olan 03.07.2014 tarihinden itibaren en geç 03.07.2015 tarihine kadar İtirazın iptali davası açması gerekirken ,davanın 20.10.2015 tarihinde açıldığı, CMR 32. madde ve TBK ‘nın 154,156. maddeleri uyarın zamanaşımı süresinde açılmadığı anlaşılmaktadır.Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 03.11.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.