Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1305 E. 2022/1424 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1305
KARAR NO: 2022/1424
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/03/2022
NUMARASI: 2022/160 E. – 2022/169 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Şirketinin Güney Kore’de yerleşik bir şirket olduğunu, sahibi olduğu ve tüm dünyada kullandığı meşhur marka olan … markasının Türkiye’de tescilini yaptırdığını, müvekkili şirketin 22.02.2009 tarihinde kurulduğunu, müvekkili şirketin kurucusunun ve tek hissedarının Güney Kore’deki yerleşik olan dava dışı şirket olduğunu, ürünlerin satışı ve pazarlanması konusunda davalı … şirketiyle distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin 28.12.2020 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi haksız yere feshetmiş olmasına rağmen altmış günlük süreden sonra dahi müvekkili şirkete ait ürünlerin satışına yurtdışından ithal ederek farklı şirket üzerinden devam ettiğini, markaya yapılan tecavüzün önlenmesi ve şüphelilerin cezalandırılması için şikayette bulunulduğunu, ayrıca İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/68 D.İ sayılı ve İstanbul Anadolu 2.Fıkri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/95 D.İ sayılı dosyasıyla dava açıldığını, davalı şirketin …’ye ile akdettiği distribütörlük sözleşmesini fesih ettiği halde distribütörü imiş gibi ilan vererek stant oluşturarak iş yerini bu şekilde tüketiciyi yanıltacak şekilde yazılarla süsleyerek sözleşmeye aykırılık oluşturacak şekilde satış yapıp haksız rekabet oluşturduğunu, ayrıca haksız kazanç elde ettiğini iddia ederek, internet adreslerine erişimin engellenmesine; bu kapsamda bilgi teknolojileri ve iletişim kurumuna (BTK) müzekkere yazılmasına, “…” markasını veya ibaresini taşıyan eşyaların davalılar tarafından ithalinin yasaklanmasına, bu kapsamda gümrükler genel müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, “…” ve sair markaları haiz yahut ibareleri taşır ürünlerin pazarlamasının, dağıtımının, satışa arzının ve satımının önlenmesi amacıyla, davalıların tarafımızca gösterilecek adreslerindeki bu ürünlerin toplatılmasına, sözleşmenin yürürlükte olduğu süre içerisinde, “…” ve sair markalı ürünlerin başka yerden tedarik edilip pazarlanması nedeniyle müvekkilinin uğradığı maddi zarar ve mahrum kalınan kar karşılığında, belirli hâle geldiğinde HMK m.107/2 gereği artırılmak üzere ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi zarar ve 5.000 tl mahrum kalınan karın davalılardan müşterek ve mütelselsilen tahsiline, bu bedele temerrüt tarihi 05.06.2021’den itibaren ticari avans faizi yürütülmesine, haksız rekabete ilişkin olarak, haksız rekabetin tespitine ve men’ine, haksız rekabetin sonucu olan manevi zarara ilişkin olarak, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsil olarak tahsiline, manevi tazminat bedeline, en geç, haksız fiilin öğrenme tarihi olan 05.06.2021’den itibaren ticari avans faizi yürütülmesine, vekâlet ücreti de dâhil olmak üzere her türlü yargılama giderinin davalı yanlara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde tanzim olunan dava konusu markanın haksız kullanılması ve haksız rekabetten doğan alacağın tahsiline talebine dayalı olduğu anlaşılmış olup 5846 sayılı yasa hükümleri dikkate alındığında Kanunun 1. maddesinde de amaç; bu kanunun amacı fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların… ve radyo televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde, yaptırımları tespit etmektir, şeklinde açıklanmıştır. İş bu sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde aynı yasanın 76. Maddesi uyarınca Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiği, anlaşılmış olup; görevin HMK 114/c maddesi gereğince dava şartı olduğundan yargılamanın her aşamasında re’sen mahkemece dikkate alınması gerektiği anlaşıldığından davanın görev nedeniyle reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, HMK’nın 20. maddesindeki prosedür çerçevesinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarla, Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu uyuşmazlığın temelini davacı ile davalı … şirketi arasında imzalanmış olan distribütörlük anlaşmasını oluşturduğunu, markanın haksız kullanımına dayalı bir talebin mevcut olmadığını, bir numaralı davalı … şirketi ile müvekkili … TR 01.01.2020 tarihinde imzalanan satış ve distribütörlük sözleşmesini haksız ve dayanaksız olarak feshettiğini, bir numaralı davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra 60 günlük süre içerisinde elindeki markalı ürünleri satmaya kabul ettiğini, davalının sözleşme hükümlerine aykırı davranarak belirlenen süre şartına uymadığı gibi kendisinin yetkili distribütör gibi göstererek nereden temin ettiği bilinmeyen ürünleri satmaya devam etmek suretiyle haksız rekabet hükümlerine ve sözleşmeye aykırı fiilleri işlediğini, bir numaralı davalı şirkete çekilen ihtarnameler ve tedbirler doğrultusunda davalı şirketin bu sefer sermayedarları ve yöneticileri aynı şahıslar olan iki no’lu davalı şirket üzerinden müvekkili şirketin ürünlerinin Türkiye piyasasında yetkili distribütör gibi satışına devam ettiğini, tüzel kişilik perdesini aralamak suretiyle iç piyasada ticari hayatına devam ettiğini, marka kapsamındaki bir talebin olmadığının dava dilekçesi incelendiğinde anlaşılacağını, uyuşmazlığın davacı ve davalı şirketlerin aralarındaki sözleşme ve haksız rekabet kapsamında doğmuş uyuşmazlık doğrultusunda açıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının tescilli marka hakkının korunması ve tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İddiaları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak ise mahkemeye aittir. Davacı, eldeki davada haksız rekabet hükümlerine de dayanmış ise de taleplerinin ağırlıklı olarak marka hakkının korunmasıyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Emsal Yargıtay 11.HD’sinin 2007/12925 Esas, 2009/1923 Karar ve 23.02.2009 tarihli ilamında “…1-Davacı vekili, yukarıda yapılan özetten de açıkça anlaşılacağı üzere dava dilekçesinde, davalının müvekkili şirket adına tescilli markayı ve ticari unvanı kullanmasının haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek davalının tescil ettirdiği unvanın terkini,haksız rekabetin tespitini, durdurulmasını ve önlenmesini talep ve dava etmiştir. Diğer bir anlatımla, davacı, talebini genel korumaya ilişkin TTK hükümlerine göre oluşturmuş ise de,aynı zamanda marka hakkına ilişkin hükümlere dayalı maddi vakıalara da dayanmış olup, özel korumaya ilişkin 556 sayılı KHK hükümlerinin de tartışılması gereklidir. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 9. maddesi marka tescilinden doğan hakların kapsamını, 61.maddesi ise marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri düzenlemiştir. Davacının iddiasını bu kapsamda da ele alan mahkeme,davanın marka hakkına dayalı olarak da açılmış bir dava olmasına dikkat ederek ve dava konusu uyuşmazlığın çözümünde, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin de tartışılmasını gerekli görerek sonuca gitmiş olup, 556 sayılı KHK’nin göreve ilişkin 71 nci maddesi uyarınca, bu Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen davalarda görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olduğunu gözden kaçırarak, esasa girip, yazılı şekilde hükme varmıştır. Mahkemelerin görevi, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekmektedir. Kararı temyiz edilen Ticaret Mahkemesi ile özel mahkeme olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisidir.Bu nedenle, mahkemece dosyanın o yerdeki Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olarak davalara bakmakla görevlendirilen mahkemede görülebilmesi için görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilip karar verilmesi doğru görülmemiştir….” gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur. Somut davada, emsal ilamda belirtildiği üzere davacı talebine genel korumaya ilişkin TTK hükümlerine göre oluşturmuş ise de aynı zamanda marka hakkına ilişkin hükümlere dayalı olarak da talepte bulunmuştur. Bu talebini, dava dilekçesinin netice ve talep bölümünde, internet adreslerine erişimin engellenmesi, … markasını veya ibaresini taşıyan eşyaların davalılar tarafından ithalinin yasaklanması, … vs. Markalara haiz yahut ibareleri taşır ürünlerin pazarlanmasının dağıtımının satışa arzının ve satımının önlenmesi amacıyla toplatılması, … vs. markalı ürünlerin başka yerden tedarik edilip pazarlanması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen maddi zarar ve mahrum kalınan karın tahsilini açıkça ifade etmiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle emsal Yargıtay ilamı doğrultusunda mahkemece görevli mahkemenin fikri ve sınai haklar mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353 1.b.1 maddesi gereğince reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 03.11.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.