Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1297 E. 2022/988 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1297
KARAR NO: 2022/988
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30.05.2022 tarihli ara karar
NUMARASI: 2017/1148 E.
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali ve menfi tespit davasında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine yönelik olarak verilen 01.06.2022 tarihli ara kararına karşı süresi içinde ihtiyati tedbir talep eden davacı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nün davalı .. AŞ’nin ortaklık yapısı değişmeden önceki ortağı olduğu gibi, halen da davacı şirketin ortağı olduğunu, davacı şirket ile davalıların bağlı olduğu … AŞ. arasında geçmişten bu yana devam eden ticari ilişki bulunduğunu, davalı … AŞ.’nin müvekkilince üretilen ürünlerin satıldığını, anılan davalının müvekkilinden alacaklı olduğuna ilişkin beyanları sonrasında, taraflar arasında borç konusunda görüşmeler yapıldığını, bu görüşmelerde davalı şirketin fazladan borç hesaplamasına rağmen, bu tarihte müvekkillerinin davalı şirkete borçları bulunmadığını, yapılan görüşmeler sonucunda taraflar arasında 18.09.2015 tarihinde borç tasfiye sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşme ile müvekkili …’nün manevi baskı altına alınarak müvekkili ile o tarihte tam payına sahibi olduğu … AŞ’nin bu borca kefil olmasının sağlandığını, bundan sonra da davalılarca, müvekkilinin paydaşı olduğu … AŞ’nin fabrika binasının ele geçirilmesine ilişkin plan yapılmaya başlandığını, bu kapsamda finansal kiralama sözlemesi ile alınan taşınmaz hakkında 27.01.2016 tarihinde finansal kiralama kiracı değişikliği sözleşmesi düzenlendiğini ve o tarihe kadar ödenen kiraların ödenmediğini, bakiye kira borçlarının … AŞ. tarafından ödenerek taşınmazın tapusunun alındığını, davacı şirket ile … AŞ’nin yetkilisi olan davacı üzerinde kurulan baskılarla bir çok hukuksuz işlem yapılarak, çeşitli sözleşme ve protokollerin imzalatıldığını, davalıların bu tarihlerde olmayan bir borç nedeniyle müvekkilinin iradesini bozarak tüm mal varlığını ele geçirmeye çalıştığını, bu kapsamda düzenlenen 18.09.2015 tarihli borç tasfiye protokolü ve eki olarak düzenlenen diğer sözlemelerin iptali gerektiğini, bu tarihte bulunmayan bir borç nedeniyle müvekkilinin mal varlığının bedelsiz olarak ele geçirilmeye çalışıldığını, sözleşmede alacaklının … AŞ, borçlunun … Ltd.Şti. olduğunu, … AŞ ile …’nün ise kefil olarak yer aldığını, bu sözleşme ile gerçek dışı borç belirlendiğini, sözleşmenin eki olarak imzalatılan kefalet sözleşmelerinin de geçersiz olduğunu, davacı şirketin davalı … A.Ş.’ye borçlu olmadığını, bilakis davalıdan alacaklı olduğunu, sözleşmelerin hile ve hataen imzalandığını, bu borca o tarihte davacı …’nün sahibi olduğu davalı şirketin kefil olmasının sağlandığı gibi, davalı şirketin fabrika binasının 27.01.2016 tarihli “Finansal Kiralama Kiracı Değişikliği ve Devir Sözleşmesi” ile davalı … A.Ş. tarafından borçları ödenerek devralındığını, yine 04.04.2016 tarihli “… A.Ş. Ortaklar Anlaşması” ile davacının davalı şirkette bulunan %52 hissesinin davalı … A.Ş. talimatı altındaki şirket ve kişilere bedeli ödenmeksizin ve gerçekte borçlu da olunmamasına karşılık devri sağlanarak, müvekkilinin davalı şirkette azınlık paya düşürüldüğünü, şirketin davalı … AŞ.’nin talimatları ile bu şirketin menfaatlerine uygun şekilde yönetildiğini ileri sürerek, şirketin sürekli olarak zararlandırıldığı iddialarına dayalı olarak borç tasfiye sözleşmesi ve eklerinin iptali ile bu sözleşmelerden dolayı borçlu olunmadıklarının tespitine, davalı … AŞ. nezdindeki toplam %52 oranındaki hisse devir işlemlerin iptali ile hisselerin davacı adına kayıt ve tesciline, ihtiyati tedbiren davalı şirket hisseleri ile davalı şirketin maliki olduğu taşınmazın tapu kaydı üzerine hisselerin ve davalı şirketin maliki olduğu taşınmaz hissesinin üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalıların hisse devrinden sonra sahip oldukları %52 hissenin üzerine bu hisselerin kullanılması bakımından ihtiyati tedbir yoluyla kayyum atanması ve temsil yetkisinin müvekkili … ile bağımsız atanan kayyum marifetiyle müşterek imza atılmak suretiyle kullanılması konusunda tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince, dava dilekçesinde ve aynı zamanda yargılama sırasında talep edilen tedbirler konusunda 27.12.2017, 07.05.2018 ve 31.01.2019 tarihli tarihli ara kararlarıyla, yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle tedbir istemlerinin reddine karar verilmiş, bu ara kararların istinaf edilmesi üzerine ayrı ayrı istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.Bu kez davacı … vekili, 30.05.2022 tarihli dilekçesinde; davalılar tarafından müvekkilinin “… A.Ş.deki hisse devirlerinin %52lik kısmını” devirden önce müvekkilinin sahibi olduğu … A.Ş.nin adına tapuda “… Mah. … Sk. No: … … Böl. … ada, … parsel Arnavutköy/ İstanbul” adresinde kayıtlı fabrika binasının ele geçirilmesi planı ortaya konulduğununu ve varlığı iddia edilen borç ile ilgili, önce müvekkilinin hisselerine kefalet sonra rehin konulduğunu, daha sonra davalı … AŞ. tarafından fabrika binasının ele geçirilmesinin sağlandığını, davalı … A.Ş.’nin finansal kiralama sözleşmesi ile … A.Ş.den satın alınan taşınmazın kendilerine devrinin sağlanması için 27.01.2016 tarihinde “Finansal Kiralama Kiracı Değişikliği ve Devir Sözleşmesi” imzalatıldığını, bu sözleşme ile o zamana kadar müvekkili tarafından ödenen kira bedeli müvekkiline ödenmeksizin, geri kalan kira borçlarının davalıların bağlı bulunduğu davalı … A.Ş. tarafından ödenerek, fabrika binasının tapusunun devralındığını, davalılar tarafından gerçekleştirilen tüm bu ve diğer usulsüz işlemlerin, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin, hukuka ve taraflar arasındaki gerçek ticari ilişkiye aykırı olması sebebiyle iptali ve yapılan işlemlerin eski hale iadesi gerektiğini, müvekkilinin borçlu olmadığını, sözleşmeler gereğince müvekkili … tarafından … A.Ş.’deki davalılara devredilen %52 oranındaki hisseye ilişkin hisse devir işleminin iptali ile hisselerin müvekkile iadesi ile adına kayıt ve tescili gerektiğini ve bu istemle dava açıldığını, dava tarihinde müvekkilin bakiye %48 hissesi yönünden usule aykırı şekilde rehnin paraya çevrilmesi yoluyla müvekkilin hisselerine el konulacağı bildirilmesine rağmen, tedbir taleplerinin mahkemece hukuka aykırı şekilde reddedildiğini, tam da belirtildiği şekilde müvekkilinin hissedarlığının, kanunu dolanmak sureti ile sonlandırıldığını, gelinen aşamada bu kez davalı … A.Ş.’nin dava konusu sözleşme ve ekleri ile usulsüz şekilde ele geçirilen fabrika binasının da satışa çıkartıldığının öğrenildiğini, mülkiyeti … A.Ş.’ye aitken, finansal kiralama kiracı değişikliğiyle ele geçirilen fabrika binasının devrine ilişkin 27.01.2016 tarihli Finansal Kiralama Kiracı Değişikliği ve Devir Sözleşmesi’nin de iptali talep edildiğinden, anılan fabrika binasının davanın konusu olduğunu, fabrika binasının satışı halinde, davanın müvekkili lehine sonuçlanması halinde dahi, kararın icra edilemeyeceğini, tedbir kararı verilmemesi halinde davalıların ellerinde kalan ve davalı … A.Ş.’ye ait olan en kıymetli varlığı da elden çıkarılmış olacağını ileri sürerek, dava konusu fabrika binasının satışının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi tedbir talebini değerlendirdiği 01.06.2022 tarihli ara kararında; ” 6100 sayılı yasanın 389 ve devam maddeleri gereğince, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme nedeniyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Davanın açılması ile hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir müessesesi kabul edilmiştir. (Pekcanıtez H.; Atalay O.; Özekes M., Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 13. Basım, Ankara 2012, S. 873) HMK’nun 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır. İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış,ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir. İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, ‘uyuşmazlık konusu hakkında’ diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, a.g.e., s. 877). Somut durumda talep dilekçesi incelendiğinde ve mevcut delil durumu dikkate alındığında talebin yaklaşık ispat edildiği yönünde Mahkememizce yeterli kanaat oluşmadığından talebin reddine karar verilerek..” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar vermiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davalılar tarafından, müvekkilinin … A.Ş.’deki hisse devirlerinin %52lik kısmını, devirden önce müvekkilinin sahibi olduğu … AŞ. adına tapuda kayıtlı fabrika binasının ele geçirilmesi planı ortaya konularak, varlığı iddia edilen borç ile ilgili, müvekkilinin kefaleti alındığını, ardından hisselere rehin konularak, davalı … AŞ. tarafından fabrika binasının ele geçirilmesinin sağlandığını, davalı … A.Ş.’nin finansal kiralama sözleşmesi ile satın aldığı taşınmazın 27.01.2016 tarihli Finansal Kiralama Kiracı Değişikliği ve Devir Sözleşmesi ile o zamana kadar müvekkilince ödenen kira bedeli müvekkiline ödenmeden, bakiye kira borç tutarının … AŞ. tarafından ödenerek fabrika binasının tapusunun alındığını, işlemlerin usulsüz olması nedeniyle taraflar arasında imzalanan 18.09.2015 tarihli Borç Tasfiye Sözleşmesi ile bu sözleşmenin eki olan kefalet ve rehin sözleşmesi ve 27.01.2016 tarihli Finansal Kiralama Kiracı Değişikliği ve Devir Sözleşmesi dahil tüm eklerinin, 04.04.2016 tarihli … A.Ş. Ortaklar Anlaşması ile ekleri olan kefalet sözleşmesi, hisse senedi rehin sözlemesi, taahhütname dahil tüm eklerinin, hukuka ve taraflar arasındaki gerçek ticari ilişkiye aykırı olması sebebiyle iptali ve yapılan işlemlerin eski hale iadesi, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, anlaşmalar gereğince müvekkili … tarafından … A.Ş.deki davalılara devredilen %52 oranındaki hisseye ilişkin hisse devir işleminin iptali ile hisselerin müvekkiline iadesi talebiyle dava açıldığını, dava tarihinde müvekkilinin … AŞ’de %48 paydaşken, tedbir kararı verilmemesi nedeniyle, usule aykırı şekilde rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılarak müvekkilinin paylarına el konulduğunu, daha sonra davalı …A.Ş.’nin hisselerinin davalı … AŞ’nin kontrolünde bulunan … isimli yurtdışı menşeli bir firmaya devredildiğini, bu usulsüz işlemlerden sonra bu kez de fabrika binasının satışının gündeme geldiğini, satışın önlenmesi için talep edilen tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararın hukuka aykırı olduğunu; Ara kararda yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı belirtilmesine rağmen, davalı … A.Ş.nin, taşınmazın satışı amacıyla internet sitesinde ilan verdiğini, mülkiyeti … A.Ş’ye aitken 27.01.2016 tarihli sözleme ile finansal kiralama sözlemesinde kiracı değişikliği yapıldığını ve bu sözleşmenin de iptalinin istenildiğini, arsanın satışı halinde, artık davanın müvekkili lehine sonuçlanması halinde hükmün infaz kabiliyetinin ortadan kalkacağını, mahkemece, finansal kiralama sözleşmesindeki kiracı değişikliğine ilişkin sözleşmenin de iptalinin talep edildiği dikkate alınmadan tedbir talebinin reddine karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbire, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, taraflar arasında düzenlenen borç tasfiye sözleşmeleri ile bu sözleşmelere ek olarak düzenlenen rehin ve kefalet sözleşmelerinin iptali ile sözleşmelerden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine ve buna bağlı olarak şirket hisse devrinin iptali istemli davada ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda talebin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda ileri sürülen iddia, savunma, mevcut deliller ve özellikle Dairemizin 01.06.2018 tarih ve 2018/478 Esas-2018/557 Karar sayılı kararı, 30.03.2019 tarih ve 2019/511-416 E.K sayılı kararları ve dosya kapsamı gözetildiğinde, yaklaşık ispat olgusunun dosyanın bulunduğu aşama itibariyle gerçekleşmediği anlaşılmıştır. Davacı iddiasında, iptali talep edilen sözleşmeler ve eklerinin iradesinin bozularak imzalatıldığını ve mal varlığının ele geçirilmeye çalışıldığını ileri sürmüştür. Ancak bu iddiaya ilişkin, yaklaşık ispat ölçüsünde bir kanıt sunulmamıştır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda da, sözleme aşamasında davacının iradesinin bozulduğuna ilişkin TBK’nın 30 ve devamı maddelerinde düzenlenen hallerin bulunmadığı belirlenmiştir. İstinaf başvurusunda, somut olarak, sözleşmenin geçersizliğine ilişkin bir kanıt veya vakıa ileri sürülmemiş, genel olarak davacı iddiaları tekrar edilerek, tedbir kararı verilmemesi halinde, davacı lehine verilecek hükmün infaz edilemeyeceği belirtilmiştir. Dava konusu hakkında ihtiyati tedbir verilmesinin ilk koşulu, davadaki haklılığın yaklaşık ispat ölçüsünde, somut delil veya emarelerle kanıtlanmasıdır. Dosya kapsamında, yaklaşık ispata elverişli bir kanıt sunulmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2.ve 391/3. maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07.07.2022 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir