Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1264 E. 2022/1430 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1264
KARAR NO: 2022/1430
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2021
NUMARASI: 2020/498 E. – 2021/754 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda zamanaşımı nedeniyle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili 15.20.2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; uyuşmazlık konusu poliçede sigortalı olarak görünen … Tic. AŞ’yi müvekkili şirketin satın aldığını ve şirket ünvanının … Tic. AŞ olarak değiştiğini, bu şirketin müvekkili şirket ile birleştiğini, müvekkili şirkete ait Samsun İli Terme İlçesinde faaliyette bulunan tesisin davalı şirket tarafından poliçe ile teminat altına alındığını, 14.03.2016 tarihinde müvekkili şirkete ait söz konusu tesisin elektrik üretiminine devam ederken kondenser ünitesinde soğutma suyu ile buhar kompartmanını ayıran tapalardan birinde meydana gelen kırılma sebebiyle buhar türbinine deniz suyu/ tuzlu su girişi olduğunu ve bu durumun Ünite1’e ait buhar türbininde ciddi hasara sebebiyet verdiğini, müvekkili şirket tarafından derhal davalı şirkete bildirildiğini, diğer yandan derhal tesisin sözleşmeli bakım bakım yüklenicisi ve santralın güç ekipmanlarının üreticisi olan …( …) ile iletişim kurulduğunu ve buhar türbinindeki hasarın giderilmesi için çalışmalara başlandığını, çalışmalar tamamlanarak hasara uğrayan ünitenin devreye alındığını, ancak türbinin HP (yüksek basınç) tarafında tuz girişi olayından öncesine göre verimde yaklaşık 10 puanlık bir performans kaybı yaşandığının gözlemlendiğini, bu kapsamda buhar türbininin tuzdan arındırılması işleminin bir devamı niteliğindeki HP performans kaybı kaynaklı maddi zarar ve kâr kaybının şimdilik kaydı ile her iki alacak kalemi için toplam 250 Euro’nun ödenmesine karar verilmesini talep ettiklerini, olay sonucu buhar türbininin HP rotorunda önemli ölçüde performans kaybı oluştuğu gibi, bunun yanı sıra IP/LP rotorunun da tamamen değişmesi gerektiğinin ortaya çıktığını, bu hususun bilirkişi incelemesi ile tespit edileceğini, davalı sigorta şirketi tarafından ibranamede yazılı olduğu üzere sadece hasarın bir kısmını karşılamak üzere 30.10.2017 tarihinde 2.161.573,60 Euro ve 3.206.475,60 Euro ödeme yapıldığını, bu ödemelerin tamamının tuz girişi sonrası buhar türbininde yapılan temizlik işlemleri ile ilgili maddi hasar ve kâr kaybı kaynaklı ödemeler olduğunu, ilgili çalışmalardan HP performans kaybının giderilmesine yönelik çalışmaların müvekkili şirketçe kendi bütçesinden yaptırıldığını ve sigorta şirketine 17.03.2020 tarihinde süreci tüm detayları ile gösterir ve taleplerini içerir ihtarname gönderildiğini, davalı sigorta şirketinin dava dışı …’nın 28 Ocak 2020 tarihli yazısı gerekçe gösterilerek tazminat taleplerinin poliçe teminatı kapsamında olmadığının daha önce açıklandığı şeklinde cevap verildiğini, tazminat taleplerinin reddedildiğini, davalının zamanaşımı itirazının yersiz ve hukuka aykırı olduğunu, kanun hükmünde öngörülen iki yıllık olağan zamanaşımı süresinin alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlayacağını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için illiyet bağının kesildiği düşünülse dahi TTK m 1420 ve 1482 gerekçesinde sorumluluğun doğumunun ve tazmini gerektiren zararın tespitinin uzun zaman alması nedeniyle on yıllık zamanaşımının düzenlendiğinin açıkça belirtildiğini, 14.03.2016 tarihinde meydana gelen tuz girişinden kaynaklı hasarların 04.08.2016 tarihinde tamamen giderilmesini takiben Eylül 2016 yılında performans kaybının meydana geldiğinin anlaşıldığını, performans kaybının derhal bildirildiğini, performans kaybının giderilmesine yönelik çalışmalarının başlatıldığını ve nihayet 12.08.2018 tarihinde çalışmaların tamamlandığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, HP performans kaybı kaynaklı maddi zarar ve kâr kaybının ( yaklaşık 3 milyon Euro olduğu tahmin edildiği) tazmini için her iki talep için toplam şimdilik kaydıyla 250 Euro, IP/ LP rotorunun tamamen değişimi gerektiğinden yeni rotor maliyeti ile bu rotor için (yeni rotor maliyetinin yaklaşık 12 milyon USD, bakım maliyetleri ise yaklaşık 2 milyon Euro olduğunun tahmin edildiğini) yapılacak ilave bakımların maliyetinden karşılanması için şimdilik kaydıyla 500 Euro’nun, fazla uygulanan muafiyet bedelinin tenzili ile kalan bakiye için şimdilik 250 Euro’nun davalıdan tahsiline, talep edilen tüm bedele davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren devlet bankalarının Euro için açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödedikleri en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında sigorta poliçesi bakımından sözleşmesel bir ilişki bulunmadığını, söz konusu tesis devrinin 17 Ekim 2018 tarihinde yani 14 Mart 2016 tarihinde rizikonun gerçekleşmesinden yaklaşık bir buçuk yıl sonra gerçekleştiğinin görüldüğünü, tazminat haklarının devralındığı iddia edilmekte ise bu hususun ispatlanması gerektiğini, müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, iddiaların tümüyle asılsız ve dayanaksız olduğunu, ödemeler nedeniyle müvekkilinin hasarı ve sorumluluğu kabul ettiğine dair iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ileri sürülen taleplerin hiçbir aşamada kabul edilmediğini, bu talepler nedeniyle ödeme yapılmadığını, … Samsun ‘a sigorta poliçesi kapsamında yapılan ödemelerden hiçbirisinin iş bu davaya konu tazminat taleplerine ilişkin olmadığını, müvekkili şirketin yalnızca 2016-2017 yıllarında … Samsun tarafından yapılan bir kısım tamirat masraflarına İlişkin mal – tamirat masrafları talebine ve iş durması talebine karşılık ödemeler yapıldığını, her koşulda müvekkili şirketin 1.000.000 Euro tutarındaki muafiyet bedeli uygulanmasında ısrar ettiğini ve söz konusu 1.000.000 Euro muafiyet bedeli gözetilerek ödeme yapıldığını, hasar veya sorumluluk kabulünü gerektirir ödeme olmadığını, talebin zamanaşımına uğradığını, 6102 sayılı TTK m 1420 hükmünün zamanaşımı başlığını taşıdığını, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan taleplerin alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yılda zamanaşımına uğradığını, sigortacının tazminat ödeme borcunun rizikonun gerçekleşmesini takiben riziko ile ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra muaccel olduğunu, riziko ihbarından 45 gün sonra sigortacının tazminat borcunun muaccel olduğunu, 22 Mart 2016 tarihinde somut davaya konu edilen hasar / riziko ihbarında bulunulduğunu, ihbar tarihi olan 22 Mart 2016 tarihinden 45 gün ve akabinde 2 yıl geçmesiyle davacı talebinin 6 Mayıs 2018 tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığını, kısmi ödeme yaptığı kabul edilse dahi yapılan en yakın tarihli ödemenin 3 Ocak 2018 tarihinde yapıldığını, bu kapsamda iki yıllık zamanaşımı süresinin son ödemeden itibaren yeniden başladığı ihtimalde dahi iş bu davadaki taleplerin 3 Ocak 2020 tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olduğunu belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden, olmadığı takdirde esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkemece , davacının devraldığı sigortalı …‘nin ilk hasar ihbarının, 14.03.2016 tarihinde gerçekleşen olayın ilk olarak 22.03.2016 tarihinde ihbar edilmiş olduğunun tarafların kabulünde olduğu ,davalı vekilince TTK md 1420,1427-1446 hükümleri gereğince davacı alacağının bu ihbardan 45 gün sonra 06.05.2016 tarihinde muaccel olduğu , 2 yıllık zamanaşımının 06.05.2018 tarihinde sona erdiği ileri sürülmekte ise de dava konusu işletmenin büyüklüğü ,özellikleri gözetildiğinde ,taraflar arasındaki yazışmalar ve tarafların düzenlediği ekspertiz raporlarından da anlaşıldığı üzere davalı incelemesinin 45 gün içinde tamamlanamamış olduğu ,ayrıca davanın konusu olan taleplerin buhar tribünde ilk yapılan tespit ve onarım sonrası ortaya çıktığı ileri sürülen zarar kalemlerine İlişkin olduğu gözetildiğinde ,dava konusu talepler yönünden zamanaşımın ilk ihbara 22.03.2016 tarihindeki ihbara göre değil , davacının bu zararları onarım ihtiyacını ve risk durumunu rapor eden Kasım 2016 tarihli GE raporuyla öğrenerek ilk kez ihbar ettiği 17.03.2017 tarihinde yapılan ihbarın TTK m 1446 kapsamında gecikmeksizin ihbar yükümlülüğüne uygun olmadığının bile söylenebileceği ,zamanaşımın başlamasının en geç ilk ihbarın yapıldığı bu tarih alınsa dahi dava konusu taleplerin ihbardan 45 gün sonra 01.05.2019 tarihinde ise zamanaşımının sona ermiş olduğu ,davalının kabul ettiği ve dava konusu olmayan talepler yönünden parça parça ödemeler yapmış olması nedeniyle zamanaşımın son ödemenin yapıldığı 03.01.2018 tarihinde kabul edilse dahi dava tarihi itibariyle yine iki yıllık zamanaşımının dolmuş olduğu ,davacının dava konusu hasar zarardan dava öncesinde haberdar olmadığı ve bu nedenle hasarı 2 yıl içinde ihbar edemediği gibi bir iddia ileri sürülemeyeceğine göre TTK m 1420’de düzenlenen ve rizikonun gerçekleştiği tarihten başlayan 6 yıllık uzun – azami zamanaşımı süresinin uygulanmasına da imkan bulunmadığı ,TTK m 1420’de düzenlenen ve gerçekleşen rizikonun ihbarı sonrasından 45 sonra muaccel olan dava konusu talepler hakkında muacceliyet tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde davanın açılmadığı” gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve kararın haksız ve mesnetsiz olduğunu, TTK m 1482 ‘de öngören zamanaşımının on yıl olduğunu, bu maddenin gerekçesinde sorumluluğun doğumunun ve tazminatı gerektiren zararın tespitinin uzun zaman alması nedeniyle on yıllık zamanaşımının düzenlendiğini, çalışmaların 12.06.2018 tarihinde tamamlandığı görüldüğü üzere bu tarih itibariyle performans kaybı ile HP performansına ilişkin maddi hasar ve kâr kaybının ancak likidite olduğunu, ünitenin devreye alınmasından önce performans kaybının öngörülebilmesi ve zararın ne kadar olduğunun saptanabilmesinin beklenmesinin mühendislik yönünden mümkün olmadığı gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, bu tarz zararların saptanabilmesi ve raporların düzenlenmesinin de uzun süreli çalışmalar ve araştırmalar gerektirdiğini, zamanaşımına ilişkin açıklamaları dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava , … Sigorta Poliçesi kapsamında sigorta tazminatını tahsili talebine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, poliçe, poliçe kapsamı, hasar tarihi, ihbar tarihi, kısmi ödemeler konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, dava tarihi itibariyle davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekip gerekmediği ve kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, başlangıç tarihi 1 Ocak 2016 , bitiş tarihi 31 Aralık 2016 , sigortalı, … ve/ veya bağlı şirketleri , iştirakleri veya iş ortakları , diğer sigortalı … Ticaret A.Ş ,menfaatin , sigortalanın sigortalanabilir menfaate sahip olduğu ve sigortalının … Ana Poliçe Metninin geçerli olduğu süre boyunca sigortalamakla sorumlu olabileceği ,sigortalı tarafından sahip olunan kullanılan veya kullanılması amaçlanan mallar ve İnşaat ve/ veya kurulum aşamasındaki mallar dahil olmak üzere , her tür, nitelik ve cinsteki kara üzerindeki tüm gayrimenkul ve şahsi mallar olarak yer verildiği ,riziko yerinin … Tic.A.Ş , Terme – Samsun – İstanbul adresi olduğu ,10 Şubat 2017 tarihli teknik inceleme raporu , ara raporda ,14 Mart 2016 tarihinde … Samsun KÇGS ( Kombine Çevrim Güç Santrali ) Ünite 1 deniz suyu girişi olayının gerçekleştiği ,olayın sonucunda kirden arındırma faaliyetlerinin tamamlanmasına olanak vermek üzere buhar türbininin tamamen sökülmesi gerektiğinin belirtildiği, 22 Mart 2016 tarihinde hasar bildirim formu kapsamında yapıldığı ,bu kapsamda sigortalı tarafından makine kırılması ,mal hasarı İle İş durması riziko / hasar bildirimleri yapıldığı ,sigortalı şirketin mal zararı ( tamir masrafı) tazminat talebi ( brüt 4.619.103 Euro ) tutarında teminat kapsamında kabul edildiği ,poliçede kararlaştırılan 1.000.000 Euro tenzil muafiyet bedeli esas alınarak , bu kalem için 3.619.103 Euro ödeme yapıldığı ,ayrıca sigortalının iş durması tazminat talebi (45 günlük bekleme süresi ve 24 aylık tazmin süresi gözetilerek ) teminat kapsamında sigortalıya toplam 6.104.846 Euro ödeme yapıldığı ,söz konusu ödemelerin 25.09.2017 tarihinde 3.206.475,60 Euro ,22.11.2017 tarihinde 2.161.753,60 Euro ,01.12.2017 tarihinde 43.000.00 Euro ve 03.01.2018 tarihinde 693.616,76 Euro olmak üzere sigortalı şirkete döviz havaleleri şeklinde aktarıldığı , 21.08.2017 tarihinde ikinci resmî hasar talebi mektubunun düzenlendiği , söz konusu hasar talep mektubunda ,2016’da yaşanan olaydan dolayı sigorta taleplerinin ödenmesi İle ilgili olarak halen karara bağlanmamış hususlar bulunduğu ,01.08.2017 tarihi itibariyle talebin durumunu ana hatlarıyla ortaya koymak için resmî takip yazısı sunulduğu ,maddi hasar onarım talepleri masrafları 31.07.2017 tarihi itibariyle , kar kaybı talebinin ise 20.04.2017 itibarıyla sorumlu taraflarca onaylandığı ,4.3 milyon € tutarında bir ara ödeme için hasar kanıt belgesinin 21 Temmuz 2017 tarihinde imzalandığı bu tutarın ödenmesinin beklendiği vb taleplerin belirtilerek kalemlerle ilgili …’nin sigortalanmış zararlarının bir sulh anlaşması yoluyla mümkün olan en kısa zamanda yaklaşmakta olan poliçe yenileme dönemiyle eş zamanlı olarak tazmin edilmesi yönünde kesin bir sonuca varmayı ve bağlamayı umut ettiklerini belirterek ,Ağustos 2017 sonuna kadar taleplerinin teyit edilmesi ve bir sulh anlaşması taslağının paylaşılmasının beklendiğinin belirtildiği ,14 Eylül 2017 tarihli cevabı yazıda , … İle doğrudan bir sözleşme ilişkisi içinde bulunulmadığı belirtilerek yazı tarihine kadar gönderilenlerden daha sağlam kanıtlar beklendiğinin belirtildiği ,davacı şirket tarafından davalı sigorta şirketine ,17 Mart 2020 tarihinde Ankara … Noterliğinde düzenlenen ihtarnamenin tebliğ edildiği ,ihtarnamede , … performans kaybı İle ilgili olarak GE’den teklif talep edildiği ,2017 yılı ortasında talep edilen bu çalışmayla ilgili teklif alındığı ,3. taraf firmalara da performans kaybı İle ilgili teknik raporlar hatırlatıldığı ,performans kaybının hazırlatılan bu raporlarla da sabit görülmesi üzerine Ağustos/ Eylül 2017 tarihinde GE’den konuya ilişkin tekliflerin kabul edildiği ,santral üretiminin 2017 yılında yüksek seviyede olması ve yapılacak özel duruşta kar kaybının da buna paralel olarak yüksek olacağı düşünülerek performans kaybının giderilmesine yönelik çalışmanın iyiniyet gösterilerek ilk planlı duruş olan HGPI dönemine kaydırılarak 6 Mart 2018 tarihinde başladığı ve 12 Haziran 2018 tarihinde başarıyla tamamlandığı , bu çalışmanın yaklaşık 30 günlük kısmının HGPI çalışmasına paralel olarak gerçekleştirildiğinden yine iyi niyet çerçevesinde bu süre ile ilgili bir kar kaybının talep edilmediği ,sonuç olarak TTK 1420,1427 ve devamı hükümleri çerçevesinde 3.533.579,67 Euro ve 11.800.000 USD faizleri ile ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 5 gün içinde hesaba ödenmesinin talep edildiği ,davalı sigorta şirketi tarafından Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 03.04.2020 tarihli cevabı ihtarnamede ,hasar uzmanı tarafından iletilen 28 Ocak 2020 tarihli yazışmayla tazminat talebinin poliçe teminatı kapsamında olmadığı ve nedenlerinin ayrıntılı şekilde açıklandığının belirtildiği ve poliçenin Avusturya hukukuna tabi olduğu ve Avusturya Mahkemelerinin yetkili olduğunun belirtildiği ,davacı tarafça 17.04.2020 tarihli ihtarname İle talebin tekrar edildiği ve 15.09.2020 tarihinde İş bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. Sigorta poliçesinin düzenlenme tarihi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK nun 1420. maddesinde zamanaşımı düzenlenmiştir.“ MADDE 1420- (1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.(2) Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır.” İfadelerine yer verilmiştir.Bu alacağın muacceliyet ve tarihi ise , “ MADDE 1427- (1) Aynen tazmine ilişkin sözleşme yoksa sigorta tazminatı nakden ödenir. (2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez.(3) Araştırmalar, 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan başlayarak üç ay içinde tamamlanamamışsa; sigortacı, tazminattan veya bedelden mahsup edilmek üzere, tarafların mutabakatı veya anlaşmazlık hâlinde mahkemece yaptırılacak ön ekspertiz sonucuna göre süratle tespit edilecek hasar miktarının veya bedelin en az yüzde ellisini avans olarak öder. (4) Borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer.(5) Sigortacının temerrüt faizi ödeme borcundan kurtulmasını öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.” şeklinde düzenlenmiştir.TTK’nın 1427/1. madde hükmü yollaması ile 1446. maddesi hükmü uyarınca yapılacak ihbar borcunun doğduğu tarihten itibaren olacaktır.1446 . maddede , sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildireceği, 1427/2. fıkrada ise sigorta tazminatı ve bedelinin, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve riziko ile ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmalar bitince ve herhalde 1446 ‘ncı maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı belirtilmiştir. Bu durumda, davacı sigortalının, davalı sigorta şirketine 14.03.2016 tarihinde meydana gelen rizikoyu, davacının da kabulünde olduğu üzere 22.03.2016 tarihinde bildirdiği, yasa gereğince 45 gün sonra, yani 27.04.2016 tarihinde muaccel olan tazminat talebinin iki yıl sonrası olan 27.04.2019 tarihinde zamanaşımına uğradığı, buna karşın davacının eldeki davayı iki yıllık zamanaşımı süresinden sonra 15.09.2020 tarihinde açtığı anlaşılmıştır. Zamanaşımın başlangıç tarihi alacağın muaccel olduğu tarihtir. TTK’nın 1420/2. maddesinde, diğer kanunlardaki hükümler saklı tutularak, zamanaşımı süresi ile ilgili olarak başka kanunlarda farklı bir düzenleme yapılabileceği öngörülmüştür. Nitekim 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinde TTK’nın 1420.maddesinden farklı bir düzenleme mevcuttur. Ancak söz konusu düzenleme somut uyuşmazlığa ilişkin değildir.İlk derece mahkemesi gerekçesinde de belirtildiği üzere, dava konusu taleplere ilişkin ihbar 17.03.2017 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bu tarih esas alınarak yapılan hesaplamada ise bu tarihten itibaren 45 gün sonra yasa kapsamında muacceliyetin gerçekleştiği tarih 01.05.2017 ‘dir .01.05.2019 tarihinde ise yine zamanaşımı gerçekleşmiş olmaktadır ve bu tarihte dava tarihinden önceki tarihtir. Diğer taraftan, sigortalı şirketinin ilk ihtardaki alacak kalemleri farklı dahi olsa, aynı sözleşmeden kaynaklı talep olması nedeniyle 6098 sayılı TBK ‘nın 154. maddesinde düzenlenen zamanaşımın kesilmesi hususlarının değerlendirilmesi uygun olacaktır. Keza TBK’nın 154/1.maddesinde borçlunun kısmen ifada bulunması zamanaşımını kesen durumlar arasında belirtilmiştir. Davalı sigorta şirketinin son ödeme tarihi 03.01.2018 ‘dir. Bu tarihte kesilen zamanaşımı TBK’nın 156/1.maddesi gereğince yeni bir süre olarak işlemeye başlar. Bu ise yeniden işlemeye başlayacak sürenin davacı lehine olarak 45 gün +2 yıl olacağı kabul edilse bile zamanaşımının dolduğu süre sonu 18.02.2020 olacaktır. Bu durumda bile, dava tarihinin 15.09.2020 tarihi olduğu dikkate alındığında, zamanaşımı süresi içerisinde iş bu davanın açılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, davada TTK’nın 1482. maddesinde düzenlenen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği iddiasında bulunulmuştur. Anılan maddede, (1) Sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri, sigorta konusu olaydan itibaren on yılda zamanaşımına uğrar.” düzenlemesi mevcuttur. Söz konusu düzenleme, 6102 sayılı TTK’nın 1473. maddesinin üst başlığında yer verildiği üzere “ Sorumluluk Sigortaları”na ilişkindir. İş bu dava konusu sigorta türü ise zarar sigortalarından mal sigortalarına ilişkindir. Yani TTK’nın 1482. maddesindeki zamanaşımı süresinin uygulanması somut olayda söz konusu değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.