Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1207 E. 2022/1350 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1207
KARAR NO: 2022/1350
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2021
NUMARASI: 2021/98 E. – 2021/821 K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin İhyası
Taraflar arasındaki şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tasfiye memuru … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; tapuda müvekkil adına kayıtlıyken; İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, … Mahallesi, … Pafta, … Ada, … Parsel’de kain … Arsa Paylı, … Kat, … no.lu bağımsız bölüm üzerine, 04/03/1994 tarihinde … Tic. A.Ş. lehine ipotek tesis edildiğini, taşınmaz üzerindeki 04.03.1994 tarih, .. yevmiye numaralı ve 300.000.000,00 ETL (Eski Türk Lirası) bedelli ipoteğin bedelinin ödendiğini, ipoteğe konu borcun kapatıldığını, ipoteğin terkininin zorunluluğunun doğduğunu, Ticaret Sicil Kayıtları ve İTO sorgularından görüleceği üzere, lehine ipotek tesis edilen … Tic. A.Ş. tasfiye edildiğini ve ticaret sicilden kaydının kapatılmış olduğunu, konuya ilişkin davalı şirkete ulaşılamadığını ve ipotek terkin işlemlerinin tamamlanamadığını, bahse konu ipoteğin terkin edilmesi amacıyla İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/256 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, yargılamada davanın 17/07/2020 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı uyarınca, Tasfiye Halinde … Tic. A.Ş.nin ihyası için yetki ve dava açmak üzere taraflarına süre verilmesine karar verildiğini, davaya konu taşınmazın üzerinde bulunan ipoteğin kaldırılması için, tasfiyesi gerçekleşen ve ticaret sicilinden kaydı kapatılan Tasfiye Halinde … Tic. A.Ş.nin ihyasına karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay içtihatları uyarınca söz konusu ipoteğe konu borcun ödenmesi sebebiyle ipoteğin terkininin sağlanması için Tasfiye Halinde … Tic. A.Ş.nin ihyasına karar verilmesi gerektiğini iddia ederek, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün …-… sicilinde kayıtlı Tasfiye Halinde … Tic. A.Ş.nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Sicil Müdürlüğü vekili, savunmasında özetle;tasfiye sürecinde sorumluluğun tasfiye memurunda olduğunu, tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının tasfiye memurunun sorumluluğunu gerektirdiğini, tasfiye işlemlerinin eksik yapıldığının ticaret sicil müdürlüğünce tespit edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını, muhatabın tasfiye memuru olduğunu, yasal konumda olan müvekkilinin yargılama masraflarından sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı tasfiye memuru, savunmasında özetle; TTK geçici 7.madde uyarınca eldeki davanın açılabilmesi için 5 yıllık süre öngörüldüğünü, bu sürenin geçtiğini, bu nedenle bu yönden davanın reddinin gerektiğini, tasfiye memuru olan müvekkilinin tüm tasfiye işlemlerini usule ve kanuna uygun olarak yerine getirdiğini, dava konusu taleplerden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, tasfiye tarihinin 1997 yılı, eldeki davanın ise açılış tarihinin 2021 yılı olduğunu, müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, davacının iddialarını ispatla mükellef olduğunu, iddialarına ilişkin herhangi bir belge sunmadığını, beyan ve itiraz haklarını saklı tuttuklarını, ihya kararının ancak geçici olarak ve dava konusu işleme ilişkin olması gerektiğini, taleplerin zamanaşımına uğradığını, dayanaksız taleplerin reddi ile davanın öncelikle hak düşürücü süre yönünden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan tüm bu delillerin incelenmesi ve değerlendirilmesi sonucunda; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil nosunda kayıtlı olan ve sicilden 13/11/2020 tarihinde resen terkin edilen şirketin İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/256 Esas sayılı dava dosyasının sonuçlandırılması ile sınırlı olarak TTK 547. maddesi uyarınca işlemler sonuçlanıncaya kadar Ticaret Sicil Müdürlüğüne yeniden tesciline, ihyası istenilen şirketin terkin tarihinin 13/11/2000 olduğu, şirket lehine davacıya ait taşınmazın üzerine konulan ipotek tarihinin ise 04.03.1994 tarihi olduğu, tasfiye memurunun bu ipoteğin kaldırılmasını sağlamadan eksik tasfiye işlemlerini tamamladığından bahisle şirketin sicilden terkin edilmesini sağladığından iş bu davanın açılmasına davalı tasfiye memurunun sebebiyet verdiği, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün bu davada yasal hasım olduğu anlaşıldığından yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve mahkeme kararının eksik ve hatalı değerlendirme ile kurulduğunu, usul ve yasaya aykırı olduğunu, yeterli ve gerekli araştırma yapılmadan gerekçesiz şekilde müvekkilinin sorumlu tutulduğunu, şirketin tasfiye memuru olan müvekkilinin işlemlerinin tümünün usule ve kanuna uygun olarak yerine getirdiğini, tasfiyenin usulüne uygun olarak sonuçlandırıldığını, ayrıca tasfiye sürecinde de bütün hukuki prosedürlerin yerine getirildiğini, davacı tarafın taşınmazı üzerine şirket lehine ipotek tesis edildiği, ipotek bedelinin ödendiği ve borcun kapatılmış olduğunun iddia edildiğini, davacının bu iddialarını ispatla mükellef olduğunu, davacının bu iddialarına ilişkin herhangi bir delil veya bir belgenin dosyaya sunulmadığını, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadığını, müvekkilinin görevi icrasında eksiklik bulunduğu hususunun ispat edilmeden kusur atfının mümkün olamayacağını, tasfiye tarihinin 1997 yılı olduğunu, davanın açılış tarihinin 2021 yılı olduğunu, 20 yılı aşkın bir sürenin sonrasında davanın açılmış olduğunu, müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, davanın reddi gerekirken kabulü ve yargılama giderlerine müvekkili aleyhinde karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu ayrıca TTK geçici 7.madde gereğince davada beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 547.maddesi uyarınca ek tasfiye işlemleri için şirketin sicil kaydının ihyasına ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı tasfiye memuru … vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacı tarafça İstanbul Anadolu 27.ATM’nin 2019/256 Esas sayılı dosyasında davalı şirket hakkında ipoteğin terkin edilmesi amacıyla dava açıldığı, mahkemenin 17.07.2020 tarihli duruşmasının 1 no’lu ara kararı gereğince davacı tarafa davalı şirketin ihyası için süre verildiği, davacı vekili tarafından işbu davanın açıldığı, davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünün 25.02.2021 tarihli cevabı yazısı ve eklerinden şirket hakkında 16.09.1997 tarihinde tasfiye kararı alındığı, şirketin tasfiyesinin sona erdiği ve 13.11.2000 tarihinde tescil edildiğinden sicil kaydının terkin edildiği, şirket Yönetim Kurulu Başkanı davalı …’ın aynı zamanda tasfiye memuru olarak yer aldığı tapu kayıt örneğinden davacı adına kayıtlı taşınmaz üzerinde şirket lehine 04.03.1994 tarihinde tesis edilen ipoteğin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda, davacı tarafından şirket aleyhine ipoteğin terkinine ilişkin dava açıldığı söz konusu davanın şirketin tasfiyesi sonrasında açılmış olması nedeniyle mahkemece şirketin ihyası için davalı tarafa mehil verdiği, davacı taşınmaz kaydı üzerinde şirket lehine tesis edilen ipoteğin halen mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Ancak şirketin tasfiye sürecine sokularak terkin edildiği; tasfiye aşamasında tapu kaydı üzerindeki ipotekle ilgili işlem yapılmadığı ipoteğin varlığı dikkate alınmayarak tasfiyenin eksik bırakıldığı, bu nedenle derdest dava dosyasında husumetin sağlanması bakımından tasfiye halindeki şirketin ihyasını talep etmekte davacının hukuki yararı bulunmaktadır. TTK’nın 547. maddesi uyarınca, tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olması halinde ilgililerin şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bu ek işlemlerin sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebileceklerdir. Mahkemenin talebi yerinde görmesi halinde tasfiye memurları veya yeni bir veya birkaç tasfiye memuru atayarak tescil ve ilan ettirecektir. TTK’nın 547. maddesine göre, dava açma konusunda aktif dava ehliyetinin bulunduğu, mahkemece yapılan inceleme ve hükmün yerinde olduğu, davalı tasfiye memurunun ipotek kaydını dikkate almaması nedeniyle tasfiyenin eksik yapıldığı, aleyhine hüküm verilen tarafın HMK’nın 326. maddesi gereğince yargılama giderlerinden sorumlu tutulacağı, tasfiye memuru aleyhine hükmedilen yargılama giderlerinin ihya sonrası yapılacak tasfiye bilançosunda dikkate alınabileceği anlaşılmakla, mahkemece şirketin ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı tasfiye memuru vekilinin tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım konumunda bulunduğundan ve kanuni görevini yapan Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün harç ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması mümkün değildir. Tasfiye işlemleri tamamlanıp ticaret sicilinde ilan edildiği tarihte, şirket lehine tesis edilen ipotek kaydını bilebilecek durumda olan tasfiye memurunun yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekir. Bu kapsamda ilk derece mahkemesinin ihya kararında ve davalı tasfiye memurunun yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353 1.b.1 maddesi gereğince reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.10.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.