Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1198 E. 2022/1351 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1198
KARAR NO: 2022/1351
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/02/2022
NUMARASI: 2020/273 E. – 2022/112 K.
DAVANIN KONUSU: Bankacılık işleminden doğan alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkkilinin davalı bankanın Kartal şubesinde bulunan hesabına aralıklarla 90.000,00 TL yatırdığını, bankaya gittiğinde hesabında para olmadığını öğrendiğini, paranın başka bir kişiye gönderildiğini öğrendiğini, açıklayıcı bir cevap alamadığını, ne kadar parasının başka kişiye gönderildiğini öğrenmeye çalışsa da öğrenemediğini, söylenmediğini, makul bir açıklama yapılmadığını, arabuluculuk sürecinin anlaşamama ile sonuçlandığını, hesabın ortak hesap olmadığını, yazılı ve sözlü olarak başka kişiye ödeme yapılması hususunda talimatı veya beyanı bulunmadığını iddia ederek, davalı bankanın sorumluluğunda olan paranın en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle;davanın yetkili İstanbul Mahkemelerine gönderilmesi gerektiğini, tüm işlemlerin davacının bilgi ve talimatı ile yapıldığını, hukuki dayanağı bulunmayan davanın reddi gerektiğini, telefonla veya her cins ve nitelikteki iletişim vasıtalarıyla yapacağı bildirim ve emir ve talimatlarıyla işlem yapılabileceğinin Temel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi’nde yer aldığını, dava dilekçesinde hesabından yapılan ödemelerin kim adına yapıldığının bilinmediği iddia edilmişse de arabuluculuk başvurusunda eşi hesabına yapılan ödemelerin iadesinin talep edildiğini, davacı beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, hesap ekstrelerinin tebliğ edildiğini, işlemlerden haberi olduğunu, bir itiraz söz konusu olmadığını, işlemlere icazet verdiğini, talep edilen faiz oranının kabul edilemeyeceğini, yasal faizi aşan taleplerin reddi gerektiğini, arabuluculuk son oturum tutanağında yazan taleplerin dava konusu yapılamayacağını, gerçekleştirilen işlem toplamının 90.000,00 TL olmadığını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davanın …’e ihbarını talep ettiklerini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Somut olayda; davacı ile davalı arasında temel bankacılık sözleşmesi yapıldığı, davacının talimatı ve bilgisi dışında vadesiz mevduat hesabından dava dışı … adlı kişiye farklı zamanlarda para gönderildiğinden bahisle eldeki davanın açıldığı, davacının tacir olmadığı, davalı ile imzalanan sözleşmede mesleği kısmında çalışmadığının yazılı olduğu, davacının tüketici olduğu, bankacılık sözleşmesinin ise bir tüketici işlemine vücut verdiği anlaşılmaktadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre özel ve sonra yürürlüğe giren bir Kanun’dur. Davaya konu bankacılık sözleşmesi, -Türk Ticaret Kanunu’na göre özel nitelikte ve sonradan yürürlüğe giren bir kanun olan- 6502 sayılı Kanun’un 3/1-l hükmü gereğince mutlak bir ticari davaya konu olmayacaktır. Eldeki uyuşmazlıkta; davacı tüketici olup yapılan bankacılık işlemi ise bir tüketici işlemi niteliği taşıdığından; 6502 sayılı Kanun’un 73/1 maddesi uyarınca eldeki davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre, görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden, Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur. “gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Önceki beyanlarını tekrarla,Davanın TTK 4.maddesi gereğince mutlak ticari davalardan olduğunu, uyuşmazlığın özel usullerle ve uzmanlık bilgisi sahibi tarafından çözülmesi gerektiğini iddia ederek görevsizlik kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bankacılık işlemi nedeniyle alacak talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamından, davacının davalı bankanın Kartal Çarşı Şubesinde hesabının bulunduğu, bankanın mudilerinden olduğu anlaşılmıştır. Davacı, davalı banka nezdinde hesabı bulunduğunu, hesabında bulunan paranın başka bir kişiye gönderildiğini öğrendiğini, kendisinin herhangi bir izni veya talimatı olmadığını, bilgisi dışında transfer edilmek suretiyle başka şahıslara ait hesaplara aktarıldığını öne sürmektedir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanun’un amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerinin koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” Tanım başlıklı 3. maddesinin “(1) sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (k) Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) Tüketici işlemi; Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir. TTK’nın 4. maddesinde ticari davalar sayılmış olup, bu maddeye göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (mutlak ticari dava) sayılır. Bu düzenlemeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya açılan davanın maddede altı bent hâlinde sayılan davalardan olması gerekir. Somut olayda, davacının bankadaki hesabının şahıs hesabı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının tüketici olduğu ve davanın TTK’nın 4. maddesinde düzenlenen ticari davalardan olmadığı anlaşılmakla, davaya TTK’nın 5. maddesi gereğince ticaret mahkemesince bakılıp sonuçlandırılması mümkün olmayacağından mahkemece tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı isabetlidir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince HMK’nın 20. maddesi uyarınca taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.10.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir